Kemal Okuyan / soL
Mitingin adı bu değildi elbette, bir açıdan yakışıksız da böyle bir adlandırma. Ancak Pazar günü Kadıköy’de gerçekleşen “Ayrımcılığa Karşı Eşit Yurttaşlık Hakkı” mitingi, toplumsal algıya “Alevi Mitingi” olarak yerleşmişse, bunu kurcalamanın bir anlamı bulunmuyor.
Önemli olacağı belliydi. Kalabalık olacaktı, kimseye yarar getirmeyen abartılı rakamlarla uğraşmayı bir kenara bırakacak olursak, büyük bir kitle toplandı. Yüzü sola dönük olacaktı, Aleviliğin kültürel ve hatta dini unsurlarının solu dışa doğru ittirmediği görüldü. Baskın bir AKP karşıtlığı olacaktı, bütün manipülasyon girişimlerine ve öncesinde hükümetin yürüttüğü açık ve örtülü faaliyete karşın, miting siyasal iktidara karşı bir gövde gösterisine dönüştü.
İstanbul dışı kentlerden katılımın azlığı, bu kadar büyük bir kalabalık için gerekli organizasyonel titizliğin gösterilmemesi, kürsü dinamizminin sağlanamaması nedeniyle çok fazla kişinin miting alanını erkenden terk etmesi gibi olumsuzluklara karşın, düzenleyicilerin her biri kutlamayı mutlaka hak ediyor.
Siyasal iktidara karşı olgunlaşmakta olan tepkinin hiç değilse bir kısmının açığa çıkmasına yardımcı oldukları için...
Ya Alevilerin eşitlik talepleri? Bunların dile getirilmesi, hükümetin bu talepler doğrultusunda bazı adımlar atmaya zorlanması önemli değil mi?
Önemsiz olur mu?
Türkiye Cumhuriyeti’nin Kürt unsurunu dışladığı ne kadar gerçekçe, onun bir Sünni Cumhuriyeti’ne dönüştürüldüğü de bir o kadar gerçek. Farklı konular hiç kuşkusuz, bununla birlikte ortada bir gerçek var: Bu ülkede hâkim mekanizmalar Kürtlerin Türkleşmesi, Alevilerin Sünnileşmesi için işletildi durdu.
Dolayısıyla dışlanan, kabul edilmeyen ve değişmesi istenen yaygın bir unsur olarak Alevilerin “eşitlik” taleplerinin hem tarihsel hem güncel bir anlamı var.
Bu önkabulden sonra işler karışıyor.
“Mozaik”, “öteki” gibi sıkıntılı kavramların yarattığı kirlilikle “Alevilik” bağlamında mücadele edilmesi gerekiyor.
Aleviliğin kökleri, tarihsel gelişimi konusunda bilimsel düzlemde ne söylenirse söylensin, bugün Aleviliği dinsel ve hatta kültürel bir tanıma sıkıştırmanın önüne geçilmeli. Herkes farkında olmayabilir ama bugün Alevilik dinsel ve kültürel kalıpların çok ötesinde siyasal bir olgu haline geldi. Türkiye’nin yürürlükteki yeniden yapılandırma girişiminin önündeki en büyük toplumsal engellerden biridir Alevilik.
Aleviler solcudur, Aleviler ilericidir, Aleviler devrimcidir gibi önermelerden uzak duruyorum, bunlar doğru değil. Ama şu doğrudur: Aleviliğin bugünkü ideolojik yapısı ve toplumsal yaşamın örgütlenmesine ilişkin tercihleri radikal bir biçimde dönüştürülmeden Türkiye’nin daha fazla gericileştirilmesi olanaksızdır.
Burada gericileşmeyi oldukça geniş bir anlamda kullanıyorum. Mesele dincileşme değildir tek başına... Dincileşme ile piyasacılaşma arasındaki bağı, dincileşme ile Amerikancılaşma arasındaki ilişkiyi yeterince sergiledik. Bu bir opersyondur, bu operasyon Alevilikle problemlidir.
Bu nedenle AKP Aleviliği bu operasyon için bir problem olmaktan çıkarmaya çalışıyor.
Alevilik kendini “öteki” olarak konumlandırmaya kalkar, meseleyi dinsel ve kültürel eşitliğin elde edilmesine indirgerse, AKP bu badireyi de atlatır. Alevilerin somut olarak dillendirdiği haklı taleplerin tamamını karşılayarak değil. Aleviliğe “dinsel” bir olgu olarak resmiyet kazandıracak kimi düzenlemeler yaparak!
Yakında göreceğiz, AKP “biz Alevilerin de sesini duyuyoruz, onların yıllanmış sorunlarını çözüyoruz” diyerek bazı adımlar atacak. Göstermelik olmayan adımlar... Çünkü yapabilecekleri tek şey, Aleviliğin dinsel bir tercih olarak “ikincil” bir yasallık kazanmasıdır. Sünni hegemonyasına sıkı sıkı sarılan bağnaz iktidar eşitlik vermez ama bol bol statü dağıtır.
Aleviliğin elbette dinsel ve kültürel bazı özellikleri nedeniyle ama onların ötesine geçen bir dinamizmle üstlendiği toplumsal direnç oluşturma misyonunu tasfiye etmek için...
Alevi emekçilerinin, solun, ilerici Alevi örgütlerinin tarihsel misyonudur bu tasfiyeyi engellemek. Bu tasfiye “hakkını isteyen öteki” olarak durdurulamaz, AKP “öteki”ler karşısında baştan galiptir.
Alevilik bu noktadan sonra, Türkiye’nin geriye doğru gidişine, ileriye doğru bir atılıma katacağı enerjiyle anılmak durumundadır. Eşitlik talepleri, Alevi kültüründe “aydınlık” olan ne varsa, bütün bunlar bu enerji oranında anlam kazanacak, yeni bir Türkiye’nin kurucu dinamikleri arasında yerini alacaktır.
Sol.org.tr - 10 Kasım 2009