ALEVİ KURUMLARI ORTAK BİR AÇIKLAMA YAPARAK BİRLİKTE MÜCADELE KARARINI DUYURDU

'' Çocuklarımızın çektiği acılar bitsin; bu ülkeyi ayrıştıran, nefret dilinin hepimizi içine çektiği bataklık kurusun ve bu zulümler son bulsun...''

Açıklamada, “Çağrımız, Aleviliğin yok olacağı kaygısıyla değil; ama çocuklarımızın çektiği acılar bitsin; bu ülkeyi ayrıştıran, nefret dilinin hepimizi içine çektiği bataklık kurusun ve bu zulümler son bulsun istiyoruz” ifadeleri yer aldı.
Alevi Dernekler Federasyonu (ADFE), Alevi Vakıflar Federasyonu (AVF), Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF), Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı (HBVAKV), Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD), Alevi Kültür Dernekleri (AKD), Demokratik Alevi Dernekleri (DAD) ve Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu (AABK) yaptıkları ortak açıklamayla Hacı Bektaş Veli’nin ‘Bir olalım, iri olalım, diri olalım’ özdeyişi doğrultusunda ortak mücadele etme kararı aldıklarını belirttiler.

Ankara’da Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı’nda yapılan açıklamayı ABF Genel Başkanı Hüseyin Güzelgül okudu.
“Kadim bir inanç olan Alevilik/Aleviler yüzyıllardır, fiili ve ideolojik saldırılar altında can/yaşam mücadelesi veriyor” vurgusunu yapan Güzelgül, “Bununla birlikte onca saldırıya rağmen; hem kendi içinde, hem de yaşadığı coğrafyadaki tüm kimlik, inanç ve dillerle birlikte; barışı savunmak; bir ve eşit, özgür yaşamı/rıza şehrini kurmak; haktan, hukuktan yana olmak; incinmeden ve incitmeden yaşamak Alevilerin inanç ve yaşam biçimi olmayı sürdürüyor” dedi.

“ASİMİLASYON POLİTİKALARI GÜNÜMÜZDE DE DEVAM EDİYOR”

Kerbela’dan günümüze onlarca katliam yaşayan Alevilerin günümüzde de yöntem, güç ve teknikleri çoğalan, devasa bir saldırı ile daha karşı karşıya olduklarını belirten Güzelgül, ” Alevileri katletmekle işi çözemeyeceğini düşünen küresel Sünni İslam güçleri Aleviliği yok etmeye çalışıyor. İran’dan, Katar’a, Suudi Arabistan’a kadar pek çok devlet ve tarikat yerli taşeronları ve devşirilmiş piyonlarla birlikte; tek tek ve toplu olarak Aleviler, Alevilerin mekânlarına, Alevilerin sözlü, yazılı kaynaklarına saldırıyor. Üstelik bugün Alevilerin sığınabileceği dağ köyleri, kuytuluk köyler de kalmadı. Üstelik bu saldırı dünyanın her yerindeki Alevilere yönelik hale geldi” ifadelerini kullandı.

“Osmanlının Hıristiyan, Ermeni çocukları ile başlattığı devşirme siyaseti; bugün Alevilerle genişletilerek devam ediyor” hatırlatmasını yapan Güzelgül, “Devşirme Aleviler Alevileri asimile etmeye çalışıyor. Yavuz’dan, Kanuni’den, II. Mahmut’a kadar süren; Alevi Dergâhlarına farklı tarikatlardan “kayyum” atama siyaseti, devlet için çare olmayınca; 2. Abdülhamit döneminde farklı bir asimilasyon yöntemi olarak; Alevi dedelerinin, dede olabilecek iki çocuğunu alıp medreselerde eğitmek ve onlardan birini tekrar köyüne göndermek; diğerini de başka bölgelerde istihdam etmek şeklinde uygulanmıştır. Bu ve benzeri devşirme siyasetleri, Alevilerin tüm desteğine rağmen, Cumhuriyet döneminde de uygulanmıştır” dedi.

“KÜRESEL SALDIRIYA KARŞI DİRENİŞLE YANIT VERMEK İÇİN İKRAR VERİYORUZ”

Güzelgül sözlerini şöyle sürdürdü:
“Son yıllarda artarak yeni bir saldırı ve asimilasyon dalgası küresel bir saldırı halinde Alevilerin üzerine doğru gelmektedir.

Biz Alevi örgütleri, “Hünkâr’ın “Bir olalım, iri olalım, diri olalım” düsturundan yola çıkarak; Bu küresel saldırıya karşı küresel bir direnişle yanıt vermek için ikrar veriyoruz.
Sözümüzün iddiası, gönlümüzün ikrarıdır. Gönlümüz bağlıdır bir ‘sultan’a ve gönlümüz sözümüzden daha güçlü sürdürmektedir ikrarını.

Biz Alevi örgütleri olarak, bir kez daha kayıtlara geçilsin istiyoruz ki; o son çerağ sönmeden, kandilden kandile nur olmaya devam edeceğiz. Biz bunun bilincindeyiz.
Çağrımız, Aleviliğin yok olacağı kaygısıyla değil; ama çocuklarımızın çektiği acılar bitsin; bu ülkeyi ayrıştıran, nefret dilinin hepimizi içine çektiği bataklık kurusun ve bu zulümler son bulsun istiyoruz.”

“BAĞNAZ, GERİCİ ALEVİLİK YARATMAK KİMSENİN HADDİNE DEĞİL”

“Bugüne kadar Sünni İslam bizi din dışı, inançsız, allahsız göstermek için türlü iftiraları bulmaya, yakıştırmaya çalıştı. Mervan oyunları bitmedi” vurgusunu yapan Güzelgül, “Bugün de kendisine benzemeyenleri , “kendi kubbesine” uğramayanları, Aleviliğin kimliği ve inancı için mücadele edenleri “Alisiz Alevi” tanımlamasıyla, “din dışı”, “sapkın” göstermeye devam etmektedir. Türlü alanlarda, mekânlarda Diyanet ve siyaset tarafından bu saldırı ve nefret dili yakıcı/yıkıcı bir halde sürdürülmektedir” dedi.

Alevileri yaralayanların içlerindeki devşirmeler olduğunu kaydeden Güzelgül, “Konu başka inançlar olduğunda; ‘Alevilik eşitlikçidir, inanç özgürlüğüne saygılıdır.’ diye nara atanlar; bugün kendisi gibi düşünmeyen Alevileri inançsız sayarak, Alevi kimliğine saldırarak İŞİD kafasından farkı olmayan bir yobazlığa hizmet etmektedir. Alevi inancı evrensel bir inançtır. Hiç bir Alevi, tek tip düşünmeye, tek tip inanmaya zorlanamaz. Aleviliğin en temel ilkesi yol bir sürek bin birdir. Bağnaz, gerici bir Alevilik yaratmak kimsenin haddine değildir. İnanç özgürlüğü, düşünce özgürlüğü, ifade özgürlüğü Alevilerin temel değerlerindendir” diye konuştu.

“TÜM DÜNYADA ALEVİLER VARDIR”

Aleviliğin var olduğunu ve hak olduğunu hatırlatan Güzelgül, şunları belirtti:
“Orta Asya’dan, İran’a; Yemen’den, Mezopotamya’ya; Anadolu’da, Avrupa’ya; Amerika’ya, Avustralya’ya; tüm dünyada Aleviler vardır. Aleviler bir Hak inancına sahiptir. Hak birdir.

Aleviler cümle dinlere saygılıdır. Lakin kendi yolu vardır. Bunu kalıplara sokmaz. ‘Mezhep’, ‘din’, ‘içinde’, ‘dışında’ kavramları ve tartışmaları Aleviliği anlamak için yeterli değildir. Alevilik üç cümle söylenilerek, birkaç ritüel yapılarak girilebilen bir inanç değildir. Yunus misali kırk yıl odun taşımakla olur. O taşınan odunlarla pişer canlar.
Aleviler cem yapar. Aleviler semah döner. Aleviler deyiş nefes okur. İbadethanesi cemevidir.

Tüm ibadet ve ibadethanelere saygılıdır. Cümlesini Hak bilir.
Hak, Muhammed, Ali, üçler – beşler – yediler – onikiler ve kırklar olmazsa olmazımızdır.
Lakin Aleviliği yok sayan, kendi kubbesine hapsetmeye çalışan; değiştirmeyi, dönüştürmeyi amaç edinen inanç ve süreklerle arasındaki mesafeyi korumayı da bilir.”
“BİRLİK BİZİM EN TEMEL YOLUMUZDUR”
Güzelgül ayrıca “Selçukludan Osmanlıya ve Cumhuriyete kadar, her darda kalındığında; birlikten beraberlikten, barıştan, kardeşlikten yana tavır koyan Aleviler; o “zor dönemler” geçtiğinde, “güç devşirildiğinde” öteki olmaktan kurtulamamıştır” ifadelerini kullandı.


Aleviler bundan ders çıkarmıyor mu? sorusunu da yönelten Güzelgül, “Ders çıkarmak dediğiniz, komşusunun hakkına girmekse, ders çıkarmak dediğiniz komşusunu katletmekse, insan hakkı yemekse, başkalarını yok saymaksa, savaşmaksa; Aleviler olarak biz bu dersi buradan okumayacağız. Bununla birlikte çıkardığımız bir derste var ki, yalanlarınıza, oyunlarınıza boyun eğmeden, kendi yolumuzu, inancımızı sürdürecek, semahımızı dönecek, deyiş ve nefeslerimizi söyleyeceğiz. Alevileri temel talepli yönünden kimse ayıramayacaktır. Birlik bizim en temel yolumuzdur” dedi.

TALEPLER…

Güzelgül birlik çağrısında bulunan Aleviler olarak taleplerini şöyle sıraladı:
“Alevileri dönüştürmekten vazgeçin;
AHİM kararları uygulansın;
Alevi kimliğini, inancını, ibadetini ve ibadethanesini tanıyın; Cemevlerine yasal statü kazandırılsın;
Alevilerin inanç merkezlerini,-tekkeleri,, dergahları- geri iade edin;
Alevilerin yaşadıkları katliamlardaki devletin kusuru nedeni ile özür dileyin;
Alevilerin eşit yurttaşlık statüsünü kabul edin;
Alevilerin uğradığı ayrımcılığa son verin;
Alevi çocuklarına zorunlu din dersi uygulamasına son verin;
Okullarda, kurumlarda karşılaşılan nefret diline son verin. Müfredatlardan bu ayrımcı dili çıkarın.
Bunlarla birlikte;

Bu ülkedeki ayrımcılığın, ayrıştırılmanın, kin ve nefret dilinin son bulması, gerçek anlamda barış, gerçek anlamda kardeşlik ortamının sağlanması için; tüm dinlere, kimliklere eşit yaklaşan, barış ve eşitliği hedefleyen, adaleti sağlayan bir siyasal yönetimi olmazsa olmaz görüyoruz.”
“CEZAEVİNDE DEDE İSTEĞİ BİREYSEL HAKTIR”
Cezaevlerindeki Alevi yurttaşların sorunlarına da değinen Güzelgül, “Alevilerin en önemli ve insani sorunlarından birisini de cezaevlerinde yatan Alevi mahkûmlar yaşamaktadır. Her türlü inanç mensubu mahkûmlar kendi inançları yaşama, ibadetlerini yerine getirme ve ruhani olarak zor zamanlarında kendi inanç önderleri ile görüşebilirken, Alevi mahkumların bu istek ve ihtiyaçları görmezden gelinmektedir. Cezaevlerinde yatan yüzlerce Alevi Mahkum canımız inançsal hizmetleri yerine getirilmemektedir. Dede, pir ve inanç önderleri ile yapmak istedikleri görüşmeler cezaevi prosedürü bahane edilerek engellenmektedir” diye belirtti.

Güzelgül, “Tüm dünya ülkelerinin adalet sistemi, farklı din ve inanca sahip kişilerin korunmasını sağlar mahkûm edilen kişi manevi “Nihai Kaygılarını ” kendi inancı gereği içtenlikle yaptığına inanılır ve bu hak bireysel inanç hakkı olarak görülür gözetilir” ifadelerini kullandı.
“İKTİDAR BU KONUDA ÇÖZÜM ÜRETMELİDİR”
Güzelgül, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ülkemizde de Din ve Vicdan Özgürlüğü kapsamında
Hükümlü haklarının 70.madde (1)
“Hükümlü, ceza infaz kurumlarında, mensup bulunduğu dinin ibadetlerini düzeni bozmayacak ve çalışmayı engellemeyecek şekilde serbest yerine getirebilir ve ibadette kullanılan eşyayı, dini yaşamı bakımından zorunlu olan kitap ve eserleri temin ve bulunduğu yerden muhafaza edebilir”.
Hükümlü haklarının 70.madde (2)
“Hükümlünün, mensup bulunduğu dinin görevlilerince ziyaret edilmesine ve onlarla iletişim kurmasına, kurum güvenliğini tehlikeye düşürmemek koşuluyla izin verilir.(5275 SAYILI KANUN)”

Yukarıdaki maddelere baktığımızda inanç yerine kullanılan Din sadece Sünni ve Şia mezheplere mensup mahkûmlara ve diğer üç büyük dine mensup mahkûmlara sağlanmaktadır.
Cezaevlerinde yatan Alevi mahkûm ve tutuklular, Alevi örgütlerinden ve kendi pirlerinden inanç hizmeti talebinde bulunmaktadır. Alevilerin her alanda yok sayıldıkları gibi bu kadar insani bir konuda bile yok sayılmaktadır.
Alevi kurumları olarak siyasi iktidarın, bir an önce bu konuya çözüm üretmesini talep ediyoruz.”

“CANLARIMIZI BİRLİĞE DAVET EDİYORUZ”

Son olarak Alevilere çağrı yapan Güzelgül, şunları belirtti:
“Tüm bu tartışmaların, Alevilere yönelik saldırıların, birbirine düşürmenin türlü oyunlarla sürdürüldüğü şu günlerde; cümle canlarımızı ‘dillerine sahip’ çıkmaya, hırslarını terbiye etmeye çağırıyoruz.
Aramızdaki bu barış dilini kurmadan, 72 millete bir bakan, doğayı evreni, canlı cansız cümle mahlûkatı bir gören anlayışımızı yeniden yeşertmeden bizler Alevilerin eşit hak talepleri ile ilgili bir kazanım elde edemeyiz.

Eğer bir olmazsak, cemevlerimizin ibadethane olarak kabul edilmesini, istediğimiz şekliyle elde edemeyiz.
Eğer bir olmazsak, çocuklarımızı imam hatiplere göndermek zorunda kalırız.

Eğer bir olmazsak, Alevi gençlerinin hâkim, savcı, yönetici, doktor ve benzeri meslekleri elde etmeleri imkânsız olur.
Eğer bir olmazsak, Alevileri, o’cu, bu’cu Alevi olarak parça parça böler atarlar.

Eğer bir olmazsak, kendi dergâhlarımızda kiracı olarak yaşamaya devam ederiz.

Eğer bir olmazsak, biz bu ülkede ikinci sınıf bir vatandaş olarak yaşamaya devam ederiz
Onun için o içimizdeki, kini, gıybeti atıp; dostlukla, yoldaşlık hukuku ile yan yana gelmek zorundayız.
Her ne yaparsak yapalım, ortak aklımızı çalıştırıp, bir ve birlik olup; yezit düzeni, mervan oyunlarını alt etmek zorundayız.
Birliğimiz, dirliğimiz daim olsun. Hızır yar yardımcımız olsun. Aşk ile…”

Ortak metin okunduktan sonra bütün kurum başkanları kısa konuşmalar yaparak birlik vurgusu ve çağrısında bulundular.
03.2.2019/Ankara
Özgür Basın Emekçisi
Nazire Gülenay

Alevi Haber Haberleri

AABF’ye karşı ‘hakkını arayan’ Beyhan İpek’ten çağrı!
Alevilik ve Kızılbaşlık
"Alevi ocakzadeler siz Evladı Resulsunuz, Seyitsiniz" diyerek kandırılmışlardır
HEDEP Vekili 'fırıldak' Celal Fırat'tan Tolga Sağ'a HEDEP kıyağı