YARIN Ankara'da Büyük Alevi Kurultayı toplanıyor. Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı'nca düzenlenen Kurultay'da Alevi sorunları ve talepleri tartışılacak.
Alevi sorunları ve talepleri, tam bir yıl önce de Devlet Bakanı Faruk Çelik'in koordinatörlüğünde toplanan Alevi Çalıştayı'nda tartışılmıştı. Bakan Çelik ile randevumuz böyle bir gündeme rastlayınca ilk sorum, 'Kurultay'a katılıyor musunuz?' oldu.
Çelik bir iki saniye duraksadı, 'Önce davet geldi mi, öğrenelim' deyip Özel Kalem'e sordu. Bir-iki dakika sonra Özel Kalem'den gelen yanıt 'Davet gelmemiş' oldu.
Bunun üzerine Çelik 'Neyse. Bizim davet edilmemiz önemli değil. Önemli olan toplumsal hayatta kronikleşmiş bütün sorunlar gibi, bu sorunun da konuşuluyor olması. Aleviliğin de belli platformlarda tartışılmasının yararlı olduğuna inanıyorum' dedi.
Çelik'in, bu diyalog sonrasındaki açıklamaları; başta Cemevlerinin yasal statüsü olmak üzere önemli unsurlar içeriyor...
Ama önce 'davet' konusunun izlediği ilginç seyir...
Çelik'in Kurultay'a neden davet edilmediği önemliydi. Büromuzdan Ali Ekber Ertürk, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Başkanı Ercan Geçmez' i aradı.
Geçmez'in yanıtı şu oldu:
DAVET FAKSLA GİTTİ
'Davetiyeyi Sayın Faruk Çelik'e de gönderdik. 2-3 gün önce, üstelik kuryeyle gönderdim. Ellerine ulaşmamışsa bilemem. Sadece Sayın Çelik'e değil, Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Meclis'te grubu bulunan partilerin genel başkanlarına da gönderdik.'
Yanıltıcı olabilecek bir bilgi hatasına düşmemek adına, bakanlık makamını arayıp davetin gelip gelmediğini yeniden sordum. Cevap şu oldu:
'Buraya her gün onlarca kurye, kargo geliyor. Onların arasında Kurultay davetiyesi yok. Çalıştay toplayan bir bakanlık olarak üzerinde hassas olduğumuz bir konuda böyle bir daveti atlamamız mümkün değil' cevabı geldi.
Aradan bir saat geçti.
Çelik'in danışmanı aradı; 'Davet şimdi geldi. Ama faks yoluyla. Takdir sizin' dedi. Bakan'ın katılıp katılmayacağını sorduğumda ise 'Bu tür programların daha önceden konuşulması gerekiyor. Sayın Bakan Ankara dışında olacak'
Postadaki, kuryedeki gecikme, insan ya da bürokrasi hatası; sebep her ne olursa olsun, galiba ortada bir 'gönülsüzlük' durumu var...Bunun kişisel izlenimim olduğunu not edip Çelik ile görüşmemize döneyim.
MASADA RAPORLAR
Masanın üzerinde, 10-12 cilt kitap üst üste duruyordu. Baktığımı fark eden Bakan, 'Alevi Çalıştayı raporları. Yeni çıktı. Yakında paylaşacağız' dedi.
Alevilerin sorunlarının 'konuşuluyor hale gelmesinin bile' önemli bir kazanım ve gelişme olduğu görüşünü paylaşan Bakan, yapılanların 'hafife alınmamasını, küçümsenmemesini' istiyor:
'Bugün artık herkes elini taşın altına koyma, çözüm üretme sorumluluğunu hissediyor. On yıl önce Diyanet İşleri eski başkanlarının, din alimlerinin cemevlerinin statüsü üzerine konuşup çözüm arayacakları düşünülebilir miydi?'
- Cemevleri'ne statü talebi ne zaman hayata geçirilecek? Hangi aşamadasınız?
Şimdi bunu tartışıyoruz. Cemevleri'ne statü verelim. Çalıştay'dan ittifakla çıkan bir karardı. Evet, elbette verelim. Peki nasıl? Konu, hukuki ve teolojik olmak üzere iki boyutlu. Statü için önce yasal bir tanım koymanız gerekiyor. Cemevleri'nin ibadethane olması isteniyor değil mi? İşte burada sorun çıkıyor.'
DEVRİM KANUNLARI VARKEN
- Kanun engeli mi?
Evet, Devrim Kanunu... 677 sayılı Tekke ve Zaviyelerin kapatılması yasası, cami ve mescit dışındaki yerleri kapatmış. Diğer yanda Anayasa'nın 174. maddesi İnkılap Kanunları'nın korunması başlığını taşıyor. Böyle bir durumda, kuşatıcı bir tanımı nasıl bulabiliriz sorusuna cevap arıyoruz.
- Bulabildiniz mi?
Bunu görmezlikten gelelim diyenler bile var. Sizce mümkün mü? İbadethane'nin ne olduğu 677 sayılı kanunda yazılı. Buraya başka bir şey yazamazsınız. 'Yazarım' derseniz o teklifi birilerinin vermesi gerekiyor.
- Bu zeminde 'statü'nün çözümü olanaksız mı görünüyor?
Hukuk devleti olarak bir mevzuatımız var. Yapacağımız düzenleme bu gerçekleri göz ardı edemez. Çözüm için herkesten katkı bekliyoruz. Mesela şimdi CHP grubuna 'Böyle bir yasal değişiklik gerekiyor. Var mısınız?' denilse ne cevap gelir merak ediyorum.
SORUNDAN BESLENMEMELİ
Çelik, Alevi sorunları ve taleplerinin çözümü sürecindeki, 'samimiyetini' vurgulama ihtiyacı içinde: 'Alevi vatandaşlarımızla, kanaat önderleriyle, Çalıştay'da etkinliklerde yan yana geldiğimizde yaptığımız konuşmalar ile partimde yaptığım konuşmalar arasında hiçbir söylem ve niyet farkı yok. '
Bu vurguya neden ihtiyaç duyduğunu sorduğumda ise şu karşılığı veriyor:
'Bu sorunun politik arenada çözülmesi doğru değil. Hele ki şimdi seçim yaklaşıyor. Yakın zamanda referandumda yaşadık. Referandumdaki kampanyalar hiç şık olmamıştır. Kategorik bir yaklaşımla 'Aleviler şu partiyi destekler,' denmesini aklım almıyor. Bu sorundan beslenmemek gerekiyor.'
Çiğdem TOKER - Akşam - 14.01.2011