AKP ile CHP arasında yaşanan Dersim kavgası iki partinin genel başkanlarının yaptıkları açıklamalarla yeni bir boyut kazandı.
Siyasette şimdi de Alevi kavgası başladı. CHP lideri Baykal'ın 'Alevilerden sana fayda yok başka kapıya' dediği Başbakan Erdoğan bugün grup toplantısından CHP Lideri Baykal'a yanıt verdi.
Alevilerin CHP'nin arka bahçesi olmadığını söyleyen Başbakan Erdoğan, 'Ana muhalefet lideri de kendi genel başkan yardımcısının sözleri karşısında şaşkına düşmüş, yine pervasızca yine Ak Parti’ye saldırıyor. Tepkileri manipüle etmeye çalışıyor. 60 yıl öncesinden medet umma. Alevilerden sana hayır yok. Sen o kapının bekçisi misin? Alevilere CHP’nin kapılarını kapatırken sen değil miydin? Ahmet Gülyüz Ketenci’yi seçtirinde, işte İstanbul İl Başkanlığı’na seçtiğimiz arkadaşımız hem Türk hem sunidir. Diyerek mutlulukla verdiğiniz beyanat unutulmadı sayın Baykal.
Hem Kürt, hem alevi vatandaşları partinizden dışladınız. Onları istifaya zorlamadınız mı? Sizin ne kadar hizipçi olduğumuz dillere destandır. İyi tanınırsınız.'dedi
ERDOĞAN'A BEKÇİ YANITI
Başbakan Erdoğan'ın bu sert sözlerine Deniz Baykal grup toplantısında aynı sertlikle yanıt verdi.
İŞTE BAYKAL'IN O AÇIKLAMALARI
Bana 'kapının bekçisi misin?' dedin. O kapıyı sahipsiz mi sandın? O kapının sahibi var, Hz. Ali’den Mustafa Kemal’e kadar. Bizde kendi çağımızda onların izinde bekçilik yapmaya devam ediyoruz. Elbette o kapıdan fitneye fesata izin vermeyeceğiz.
Sen daha dün Karacaahmet'te cemevlerinin yıkılması için talimat veren belediye başkanı değil misin?
Başbakan son zamanlarda tekrar yargıya, yargı kurumlarına yönelik anlayışını yansıtan ifadeler kullanmaya başladı. En son olarakta Danıştay’a diyor ki, bu kadar ideolojiktir. Senin zaten baştan aşağı düşüncen ideolojik.
Senin bu konuya girişinin temelinde neyin yattığını millet çok iyi biliyor. İşine gelmeyince yargı organlarına her türlü suçlamayı yapıyorsun. Yardımcısı da demiş ki bayramdan sonra bende yokum Danıştay’da yok demiş. Danıştay 1859’dan beri var, seni bilemem.
Telefon dinleme mevzusu halkımız tarafından çok iyi anlaşıldı. Geçenlerde bir Rus gazeteci Irak'ı çökerten Telekom'dur denildi, telekulaktır denildi. Türkiye'deki dinleme olaylarının ise kanunsuz, hukuksuz yapıldığı dinlemelerin karşılığında kime ne yapıldi ne vaat edildi. Bunlar araştırılmalı.
Bağımsız yargıya ihtiyaç var. Berlusconi İtalya'da yolsuzlukla suçlanıyor. Yargıya çatıyor, suçluyor. Yargı ideolojiktir diyor, benimle uğraşıyorlar diyor. Bunlar tesadüf değil. Bütün bunları yaşıyoruz. Bu süreçten de Türkiye alnının akıyla çıkacak. Niyetleri kursaklarında kalacak inşallah.
AY-YILDIZIN IŞIĞI YETER, AMPÜLÜ KAPAT
Ay-yıldızın ışığı hepimize yeter. Bunu sen zamanında anlasaydın bu posterlere ihtiyaç olmazdın. Ay-yıldızı yeni keşfetti. Ay-yıldızın ışığı hepimize yeter ampulü kapat.
Teröristin ayağına müsteşarı, genel müdürü, savcıyı, hakimi gönderiyor, seyyar mahkeme kurduruyor ve onların getirdikleri mektubu memuruna aldırıyor. 'Bizi buraya Öcalan gönderdi' diyorlar. Bunlar da alıyorlar ve hukuka takla attırıyorlar.
İşte sen PKK’nın gönlünü yapmaya başladığın zaman PKK otorite haline gelmeye başlıyor. Bu Türkiye’yi çok tehlikeli bir noktaya sürüklüyor.
AKP demek istiyor ki, biz Anayasa’dan Türklük lafını çıkartırsak rahatlarız. Bu anlayış başımıza neler getirir? Şu ana kadar girdiği arayışlar şu ana kadar Türkiye’nin başına neler getirdi. Türklük tanımı, kimseyi hasım gibi kabul eden bir anlayışı, etnik bir ırk anlayışını yansıtmıyor, kapsayıcı kucaklayıcı herkesi bir anlayışı yansıtıyor. 80 yıl sonra devletimizin adıyla da mı uğraşacağız. Hani ne oldu, ne devletti, tek milletti? O milletin adı ne?
Bu milletin içinde her etnik kökenden insan var. Hepimiz bu milletin parçasıyız. Kimimiz araptır, kimimiz lazdır, kimimiz çerkezdir, kimimiz makedondur, kimimiz kürttür. Elbette, bu hepimizi kavrayan bir niteleme.
Hayır kendimi bu milletin parçası saymıyorum. Ben o bayrağın altında toplanmıyorum diyenlere bu iktidar, bu iktidarın yöneticileri mi destek olacaklar? Bunun kavgası dağda yapılıyor diye biliyorduk, şimdi gördük AKP’nin grup başkanlığında bu kavgayı yapanlar varmış.
Şimdi onları ayrıştırmaya senin ne hakkın var? Herkes etnik kökenine göre ayrışacak, bundan kim kazanacak? Bunları yurt dışından idare edenler kazanacaklardır ve onlara uşaklık edenler de kaybedeceklerdir.
Elbette herkes kendi dilini öğrenecek. Matematiği kendi ayrı dilinde, coğrafyayı ayrı dilinde vereceğiz. Sonra ne olacak? Nereye hizmet edecek o çocuklar? Bu konuda sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın “Biz AKP olarak özel kurslar vakıf ve dernekler yoluyla insanların ana dillerini öğrenmelerini hak olarak görüyoruz. Devlet bu süreçte denetleyici olmalıdır. Devletin başka dillerde televizyon yapmasına gerek yoktur. Fakat devlet tüm bu faaliyetleri en sıkı biçimde denetlemelidir. Devleti denetleme fonksiyonu dışında işlere sokmak doğru değildir. Uzun vadede üniter yapımızı sıkıntıya sokar.”
Yani biliyor da, cehaletten değil yani olay. Yani demiş ki bu ayrışmayı yaparsak, ana dili öğrenme işine devleti sokarsak, televizyon işine devleti sokarsak diyor, bu uzun vadede üniter yapımızı bozan gelişmelere yol açar diyor.
VATAN - 01.12.2009