Sözlü bir geleneğin kutsal taşıyıcıları, bilimi, ışığı, sevgiyi ibadet olarak bilmiş olan Aleviler, horlanmış, dışlanmış ötekileştirilmiş, katliam, sürgün, diasporada yaşamaya mahkûm edilmiş, ama yine de incinsen de incitme diyen bir sabır ve olgunlukla inançlarından taviz vermeyerek direnmeyi sürdürmüşlerdir. Aleviler, eline, diline, beline desturuyla yarın yanağından gayri her şeyin ortak olduğunu savunmuş, imece usulü üretimi, dayanışmayı bir öğreti olarak benimsemiş, kadim bir geçmişin mirasçıları olarak iyi ve güzeli yaşamlarına uyarlamayı bilmiş bir halktır.
İnsanı merkezine alan, doğayı ve canlıları kutsayan, tekili bütüne bağlayan, varı var eden kadını erkekle eşitleyen, ikiliği kaldırıp her dilde, her renkte 73 milleti eşitleyen bir inançtır Alevilik. Büyüğünü de küçüğünü de ulu gören, cemale niyaz olan, bağlama ile teldeki sese, dildeki söze can veren, mazlumdan yana ser verip sır vermeyen, Hakk'ı, halkı savunan, emeği kutsayan, barışı, kardeşliği, rızalığı içselleştiren, eşitliği, özgürlüğü, sınıfsız, sömürüsüz bir dünyanın özlemini aşkla harmanlayıp gönüllere üfleyen bir öğretidir Alevilik. Cevherde var olan, bitkide can bulan, hayvanda hareket eden, insanda bilince eren bir inançtır Alevilik. Evrimleşen, özünü dara çeken, kâmilleşen bir inancın bireyleridir Aleviler. Alevilik, tek bir milletin, tek bir coğrafyanın, tek bir din ve mezhebin içine sığmayacak kadar büyük ve evrenseldir.
Alevilik; Anadolu ve Mezopotamya halklarının, dinler üstü, ırklar üstü, sosyal hayatta eşitlikçi, paylaşımcı, ortakçı inancıdır. Kolektif inancı, kolektif üretimi, yeniliği savunmakla da, kendini çağının ilerisine taşıyarak sosyalizme ilham kaynağı olmuş bir inançtır. Aleviler, yaşamın hüküm sürdüğü her yerde kendi kültürlerini sözlü gelenekten almış, kuşaktan kuşağa bu mirası büyütmüş, geliştirmiş, kendinden sonrakilere aktarmış bir halktır. Bu nedenledir ki, dün olduğu gibi bugün de egemen din, zümre, ırk ve sistemlerin saldırısına uğramış, katliam, olmadı asimilasyon, olmadı sürgünlere laik görülmüşlerdir. Kırallar, otoriter rejimler, egemenlere hizmet eden tek tanrılı Ortodoks dinler, kendileri gibi düşünmeyenleri ötekileştirmiş, ayrıştırmış, çatıştırmış ve bu yolla sömürülerini garanti altına almışlardır. Bu tekçiliğe karşı gelen Aleviler mümkün olduğunca sistemin dışına itilmiş, imha, inkâr ve asimilasyonla devletin hiyerarşik çarkı içinde öğütülmüş, kımıldayamaz hale getirilmişlerdir. Ne var ki, hiçbir kitabi şekle, kalıba, otoriteye uymayan Aleviler, kendi kültür ve inançlarını hayatları pahasına korumuş, bedeller ödeye ödeye günümüze taşımışlardır.
Geçmiş tarih incelendiğinde gerek Selçuklunun gerekse Osmanlı'nın bu ışık inancını büyük bir tehdit olarak algıladığını "Katli vacip" diyerek fetvalar çıkardığını, dün olduğu gibi bugün de imha ve inkâr politikası ile toplumu yönetmeye çalıştıklarını görürüz. 1925'te Tekke ve Zaviyeler Kanunu ile Alevi dergâhlarının kapatılması bize cumhuriyetin de kendinden öncekiler gibi Alevi inkârı üzerine kurulduğunu gösterir. Kısacası Alevilerin dünya görüşü, yaşam biçimi, ibadet şekli, sosyal ve siyasal tercihleri 1925'lerin tek millet, tek dil, tek din anlayışına çarpmış, derin devletin derin güçleri tarafında kuşatmaya alınmıştır.
Aleviler tek ulus, tek din yaratmak uğruna Osmanlı ve İttihat Terakki'nin ardılı Kemalistlerin demir yumruğu ile tanışmış, Koçgiri, Dersim, Maraş, Çorum, Sivas ve Gazi, tekçi bir siyasetin, hazımsızlığın, nefretin günümüze ulaşan kilometre taşları olarak, tarihe geçmişlerdir. Bugün artık sözünü ettiğimiz her katliamın, her sürgünün, her demografik değişimin belgesine sahibiz. Her şey kayıt altında... Failler; bize yutturulmaya çalışıldığı gibi münferit kişiler değil, devletin ta kendisidir. Başbakanıdır, Cumhurbaşkanıdır, Genel Kurmay Başkanıdır, Emniyet Müdürleridir. Irkçı bir Türkçülük, Kürde, Çerkez’e ve Laza, , Sünnilik ise devlet eliyle başta Aleviler olmak üzere toplumun tümüne zorla dayatılmış, kabul edenler etmiş, etmeyenler öldürülmüş, kılıç artıkları ise aşağılanmış, dışlanmış, fişlenmiş, işinden aşından edilmiş, İŞİT-AKP işbirliği ile de yok edilmenin eşiğine getirilmişlerdir.
CUMHURİYETTEN ÖNCEKİ KATLİAMLAR
755 Ebu Müslim Horasani (Bağdat)
922 Hallacı Mansur (Bağdat). Cemimizdeki 1. Dar Onun adınadır.
1238 Baba İlyas (Amasya Kalesi)
1239 Baba İshak (Malya Ovası/Kırşehir)
1393 /94 (?) Feyzullah (Nahcivan). Seyit Nesimi’nin Mürşidi, Cemdeki 2. Dar onun adınadır)
1417/18 (?) Seyit Nesimi (Halep/Şam. Cemdeki 3. Dar Onun Adınadır)
1419 Torlak Kemal (Manisa) 1419 Börklüce Mustafa (Aydın/Karaburun, Ortaklar)
1420 Şeyh Bedrettin (Serez)
1511 Şahkulu Sultan (Teke Yöresi/Gökçay)
1514 Yavuz’un (I.Selim) Yaptığı Katliam/Soykırım
1518 Bozoklu Şeyh Celal (Celali... Erzincan)
1519 Şah Veli (Sivas) 1526 Baba Zünnun (Höyüklü)
1527/28 Şah Kalender Çelebi (Nurhak-Elbistan)
1533/1534 I. Süleyman/Kanuni’nin Yaptığı Katliam/Soykırım
1547/1551(?) veya 1578/1590 (?) Koca Haydar/Pir Sultan Abdal (Sivas. Mal Pazarı Meydanı)
1606/1611 Sırp devşirmesi Kuyucu Murat Paşa’nın yaptığı Katliam/Soykırım
1826 II. Mahmut’un Yaptığı Katliam/Soykırım
CUMHURİYET DÖNEMİ KATLİAMLARI:
6 Mart 1921, 20 Haziran 1921 Koçgiri Soykırımı
4 Mayıs 1937/1938 Dersim Soykırımı,
1937 Alişer ve Zarife Ana'nın katli (Dersim)
15/17 Kasım 1937 Pir Seyit Rıza (Elazığ- Buğday Pazarı Meydanı)
1938 Zine Gediği Katliamı (Dersim, Erzincan arası, 95 kişi kurşuna dizilir.)
2 Haziran 1966 Ortaca (Muğla) Saldırısı 1968 Hekimhan (Malatya) Saldırısı
11 Haziran 1967 Maraş/Elbistan Saldırısı. (Mahsuni Şerif Konseri Sonrasında)
1 Mart 1971 Hatay/Kırıkhan Saldırısı
18 Nisan 1978 Malatya Katliamı
4 Eylül 1978 Sivas Katliamı
19/24 Aralık 1978 Maraş Katliamı
3-4 Temmuz 1980 Çorum Katliamı
12 Eylül 1980 Kenan Everen Askeri Faşizminin gerçekleştirdiği katliamlar.
2 Temmuz 1993 Madımak/Sivas Katliamı
12 Mart 1995 Gazi/İstanbul Katliamı
14/15 Mart 1995 Ümraniye/İstanbul
Katliamı. Şimdi bir de Türkiye Cumhuriyeti'nin Alevi Kızılbaş- Işık taifesine uyguladığı sistemli, bilinçli katliamları inceleyelim. Cumhuriyet öncesinde ve sonrasında sürmüş olan ve Alevi katliamlarına bir göz atalım.
KOÇGİRİ KATLİAMI 1920-1921. Sivas-Koçgiri, Güney Batı Dersim olarak da bilinir. Yüzlerce Alevinin yaşamını yitirdiği, devlet eliyle işlenmiş, Sakallı Nurettin’de denilen Nurettin Paşa, Giresun olaylarının ve Rum Pontus Katliamını gerçekleştiren Topal Osman'ın da adamlarındandır. Mustafa Kemal'in emriyle yüzlerce Alevi’yi katletmiştir.
DERSİM (1935-1938) Osmanlı döneminden beri kendi içinde bağımsız bir bölge idi. Genç TC'nin kimliği, inancı ve kültürel dokusuyla tek ulus projesinin önünde tehdit olarak gördüğü bölgedir. M. Kemal'in emri, İsmet İnönü'nün denetiminde Sabiha Gökçen’e 70.000 ile 100.000 arasında Alevi bombalatılmak, kurşuna dizilmek ve mağaralara hapsedilmek suretiyle öldürtülürmüştür. On binlercesi de kadın çocuk denmeden sürgüne yollanmıştır.
MALATYA 17-20 NİSAN 1978 dönemin Adalet Partisi Belediye Başkanı Hamit Fendoğlu'nun öldürülmesi sonucu Aleviler ve solcular hedef gösterilmek suretiyle devletin de bilgisi dâhilinde başlatılan katliam, köy ve ilçelerden getirilen yüzlerce ülkücü, milliyetçi, yobaz ve faşistin Alevi iş yerleri ve evlerine saldırtılmış, tahrip edilmiş, yüzlercesi yaralanmış, Alevi üç liseli genç acımasızca katledilmiştir. Artı devlet, Alevilere ait yaşam alanlarını sular altında bırakarak göçe zorlamıştır onları. Acıdır ki, dönemin hükümetleri katliamlara seyirci kalarak hiç bir şekilde müdahalede bulunmamış, failleri cezalandırma yoluna da gitmemiştir.
MARAŞ (19-26 Aralık 1978) Maraş katliamı devletin bilgisi doğrultusunda MİT- CİA- işbirliği ile Kontrgerilla ve Ülkücülere yaptırılan kanlı bir soykırımdır. Hazırlıkları aylar öncesinde planlanmış kanlı Maraş katliamı, çevre il, ilçe ve kasabalardan getirilen ülkücü-yobaz güçlere, Maraş'ın içindeki cahil, yobaz kesime, yine Maraş’ın kuzeyinde, dağlık bir alanda yaşayan yoksul Bertiz ve Cerit köylülerine yaptırılmıştır. Alevi, Kürt ve solculara karşı başlatılan katliam yüzlerce kişinin katli, yüzlercesinin yaralanmasıyla sonuçlanmıştır. Alevilere ve sol görüşlülere ait 1000'nin üzerinde ev yüzlerce de ev ve iş yeri yakılıp yıkılmış yağmalanmıştır. Ne yazık ki, Alevilere karşı yürütülen, bu katliam, yağma, sürgün ve asimilasyon politikası bugün Elbistan ve Pazarcık’ta halen yürürlüktedir. Maraş'ın Terolar köyüne zorla yerleştirilen 30 bin Suriyeli bunun en bariz örneğidir.
ÇORUM (1980, 28 Mayıs 10 Temmuz) Yine kontrgerilla iş başında... Çoğunluğu gençlerden oluşan ülkücü yobaz faşistler Çorum'un merkezinde elleri havada bozkurt işareti yaparak "Kanımız aksa da zafer İslam'ın olacak, dinsizlere, Alevilere, solculara ölüm!" diyerek harekete geçmişlerdir. Saldırılar devletin gözetiminde aşağı yukarı iki ay sürmüştür. Alevi ve solculardan 57 kişi öldürülmüş, 220'si yaralı bırakılmış, 300 civarında iş yeri ve ev yağmalanmış, yakılıp yıkılmıştır. Katliamdan sonra binlerce Alevi şehri terk etmek zorunda kalmıştır.
MADIMAK KATLİAMI (2 TEMMUZ 1993 Sivas) 2 Temmuz 1993'te Pirsultan Abdal şenlikleri için Sıvasa giden 33 canımız kaldıkları Madımak oteli ateşe verilmek suretiyle diri diri yakılmışlardır. Sözde devletin koruması altında olan bu insanlar, asker ve polis gözetiminde sayısı 10 bini bulan dinci, faşist güruhlarca katledilmişlerdir. Saldırganlar önce Kültür Merkezini hedef almış sonrada şeriat lehine sloganlar atarak Hükümet Meydanı'na gelmiş, "Sivas dinsizlere mezar olacak, Cumhuriyet burada kuruldu, burada yıkılacak!' diyerek tezahüratta bulunmuşlardır. Madımak Oteli'nin önüne geldiklerinde sayıları iki katına çıkmıştır. Kolluk güçleri derin devletin emri ile hiç bir müdahalede bulunmayarak katliamı adeta onaylamışlardır. Daha sonra da göstermelik bir yargılamayla canilerin kimisi bırakılmış, diğerleri de hafif cezalarla bırakılmışlardır. Ele geçmeyenler de yurt dışına çıkartılarak yargıdan kurtulmuşlardır. Akabinde iş başına gelen AKP, Madımak faillerini ve avukatlarını milletvekili seçtirerek ödüllendirmiş, dahası davayı zaman aşınımına uğratarak 33 aydınımızın sorgusuz sualsiz katline neden olmuştur.
GAZİ MAHALLESİ (12-16 MART- 95- 90 yılları) Faili meçhullerin sıkça yaşandığı yıllardır bu dönemler. Devletin güdümünde 12 Mart 1995 İstanbul-Gazi Mahallesi'nde dört kahvehane ve bir pastane, kimliği belirsiz kişilerce bir arabadan otomatik silahlarla taranmış, 67 yaşında ki Alevi dedesi Halil Kaya hayatını kaybetmiş onlarcası da yaralanmıştır. Saldırganlar olay mahallinden uzaklaştıktan sonra gasp ettikleri taksinin şoförünü öldürüp taksiyi ateşe vererek kaçarlar. Olaylardan hemen sonra Gazi Mahallesi'nde toplanan çok sayıda Alevi vatandaş, "Emniyetin olaya geç müdahale ettiğini öne sürerek polis karakoluna doğru yürüyüşe geçerler. Halkın üzerine ateş açan polis bir vatandaşın ölümüne, çok sayıda kişinin de yaralanmasına neden olur. Alevilere ve devrimcilere yönelik bu katliam 17 Alevi ve solcunun hayatını kaybetmesine, yüzlercesinin yaralanmasına, birçoğunun da gözaltına altında işkence görmesine neden olur. Zamanın Başbakanı Tansu Çiller, Emniyet Amiri Mehmet Ağar, Bölge Emniyet Amiri Necdet Menzil, İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu’dur.
GEZİ DİRENİŞİ (Haziran 2013) Binlerce yaralı, 12 direnişçinin ölümüyle neticelenen başkaldırı; devletin Taksim'deki planını bozmuş, ağaçların kesilmesini önlediği gibi kışla ve cami yoluyla halkın kullanımına kapatılmasını geçici de olsa önlemiştir. Gezi Direnişi Erdoğan'ın ilerleyişini yavaşlatmış, Fetullah Gülen'le arasını açmış, halkın diktatörleri yıkabileceğini kanıtlamıştır. Gezi, aynı şekilde gösterdi ki, laikliğin ortadan kaldırılması, Alevi, laik ve demokratların devletin dışına itilmesi, topluma Sünni yaşam tarzının dayatılması, ülkenin Araplaştırılması öncelikle Alevi direnciyle karşılaşacaktır. Alevi gençleri bedenleriyle, faşizme ve karanlığa karşı dört bir yandan kıvılcım saçtılar. Sömürüsüz, savaşsız, kardeşçe bir yaşamın mümkün olabileceğini, her dilden, her görüşten, her renkten insanın bir arada yaşayabileceğini kanıtladılar.
KOBANI, ROBOSKI, SURUÇ, CİZRE, SİLOPİ, ANKARA KATLİAMLARI. Bu katliamlar, AKP'nin ve sistemin, Kürde, Alevi'ye, diğer azınlıklara hayat hakkı tanımayacağını, HDP türü yapılanmalara müsaade etmeyeceğini göstermiştir. O halde ortak vatanda demokratik bir sistemde Kürt, Türk, demokrat, devrimci, sosyalist, laik, Alevi, çağdaş, laik Sünni'ler olarak buluşup referandumda HAYIR diyerek diktatörlüğe geçit vermeyelim. Tarihten beri süre gelen Alevi katliamlarına son diyebilmek için hızla örgütlenelim.
Mehmet Yapıcı
12. 02. 2017, Kanada