Alevi kardeşlerimize özen

Alevi kardeşlerimize özenGüneri Cıvaoğlu / MilliyetGAZETEYE girerken dışarıda bir grup “Alevi gençle” karşılaştım.TV grubuyla,...

Alevi kardeşlerimize özen

Güneri Cıvaoğlu / Milliyet

GAZETEYE girerken dışarıda bir grup “Alevi gençle” karşılaştım.

TV grubuyla, gazetelerimizin binaları sırt sırtadır.

TV programlarından birinde Alevi yurttaşlarımızı -istemeden- kıran bir söylem kazası olmuş.

Kasıt” olmadığı açık.

Ama herkesin, hepimizin özenli olmamız gerekir.

Alevi yurttaşların duyarlıkları “mizah” konusu yapılmamalı.

Yıllar önce böyle bir talihsiz söylem sonrasında oluşan tepki dalgaları, bir başka sunucuya vurmuştu.

Onu ekranlardan söküp götürmüştü.

Yüzyılların haksızlıklarını omuzlarında taşıyan Alevi kardeşlerimize empati yapılabilmeli.

Osmanlı’nın Alevilik yılları

Karşı görüşte olanlar da var ama Yavuz Sultan Selim’e kadar Osmanlı tahtındakilerin “Alevi oldukları” yolunda iddialar ciddidir.

Yavuz Sultan Selim, Mısır seferinde Halifeliği devraldıktan sonra, Alevileri taht çevresinden uzaklaştırma süreci başladı, Aleviler yüzyıllar boyu itelendiler.

Dağlık bölgelere çekilmeye zorlandılar.

İnançlarını ve geleneklerini “izole” olarak devam ettirebildiler.

Osmanlı’da “taassup” koyulaştıkça ve daha da karardıkça Alevilere hayat büsbütün zorlaştı.

Gerçek dışı bazı söylentiler nesilden nesile aktarıldı.

Bu “yanlışlıklar” hâlâ tam olarak düzeltilmiş değil.

Aleviler de Allah’a inançlıdır, Hz. Muhammed’i peygamber olarak tanırlar.

Hz. Muhammed’in amcaoğlu ve damadı Hz. Ali onlar için kutsaldır.

Hz. Muhammed için çarpışan ve onu oğlu gibi sevdiği Hz. Ali’ye Hanefiler de elbette karşı olamazlar.

Üsküdar’daki cemevine gitmiştim.

Nasıl da huzurlu saatlerdi.

Girişin solundaki büyük salonda insanlar söyleşiyorlardı.

Üst kattaki odalarda saz dersleri veriliyordu.

Yabancı dil kursları düzenlenmişti.

Geniş ve yemyeşil bahçede gençler dolaşıyorlardı.

Banklarda daha yaşlılar güneşleniyordu.

Bahçenin ortasında bir sağlık ocağı vardı. Herkes kullandığı ama bitmeyen ilaçlarını ihtiyacı olanlar için oraya veriyordu.

Semah yapanları da izledim.

Duvarlarda Hz. Ali’nin ve imamların yağlı boya resimleri vardı.

Her Alevi’nin sorumlu olduğu bir başka Alevi önemli bir gelenek.

Yanlış yapandan o hesap soruyor.

Yanlış yapan Alevi kendini affettirene kadar cemevine giremiyor.

Dürüstlüğe, şeffaflığa, insani değerlere odaklanmış kardeşlerimiz onlar.

BENTLER AŞILDI

Genel bir inanış “adı demokrasi de olsa bir rejimin sürdürülebilirliği fert başına milli gelirin 10 bin doları bulması gerektiğidir.”

Daha önceki süreçlerde zaman zaman inkıtaa uğrar.

Ara rejimler gelir.

Türkiye’nin milli geliri 10 bin doların eşiğinde.

Bu birikim önünde “dayatmacı bentler” artık dayanamaz.

O nedenle bireysel ve grupsal haklar aranıyor.

Kimse sessiz kalmıyor.

Kula” karşı tevekkülün gerilerde kalmakta olduğu süreçteyiz...

Alevi yurttaşlarımızın da artık seslerini duyurmaları, hak taleplerini dile getirmeleri doğaldır.

Zaman içinde toplum yaşamın bütün alanlarına girmişler, devlette önemli statüler kazanmışlardır.

Onları yuvarlak laflarla, tutulacağı şüpheli vaatlerle sessizleştirmek artık çok zor hatta mümkün değil.

Başörtülü yüksek eğitim belki ileride devlet görevlerine de talip olacak kesim de öyle...

Zamanın ruhu çözüm üretmeyi gerektiriyor.

Kürt sorununu düşününüz.

Bugün “Kürtçe anadilde eğitim” konuşuluyor.

Doğruluğu/yanlışlığı” bir yana toplu kimlik adına bu arzunun tartışmalar gündemine getirilmesi yakın geçmişte hayal bile edilemezdi.

Böyle birçok değişim ya da değişim sancıları Türkiye’yi daha fazla demokrasi coğrafyasına çekmekte.

Bu, fırtınalı bir süreçtir.

Ama kazanımlarla zenginleşiyor.

Bir süre sonra medya, siyasetçi, yargı ve üniversite de üzerlerine atılmış bulunan ağı yırtacaktır.

Sosyal yapı “çok yönlü bileşik kaplar” gibidir.

Birindeki yükseliş diğer kaplara akar ve bu süreç daha üst düzeyde konuşlanan bir kaptan diğerlerine akar ve hepsini aynı seviyeye getirir.

Fert başına milli gelirin 15 bin dolara yükseleceği yakın gelecekte bu kez daha ileri demokrasiyi üretebilecek ajitasyon yılları geride kalmaya başlayacaktır.

Artık “kaybedecek şeyleri olanların” ortak paydalarda buluşacağı, ortak değerler üreteceği sürece geçilecektir.

Pembe” renkli görülebilecek bu öngörülerin aslında başka ülkelerde de yaşanmış olması “gerçekleşme şansını” arttırıyor.

Güneri Cıvaoğlu

<!--

var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';

var path = 'hr' + 'ef' + '=';

var addy99496 = 'ngunericivaoglu' + '@';

addy99496 = addy99496 + 'gmail' + '.' + 'com';

var addy_text99496 = 'ngunericivaoglu' + '@' + 'gmail' + '.' + 'com';

( '' );

99496 );

( '' );

//-->n

<!--

( '' );

//-->

<!--

( '' );

//-->


Milliyet- 08 Ekim 2010

Makale Haberleri

Ölümsüz bir analiz olarak: Büfeci İslamı - Ufuk Güldemir
Ali mi Aleviliği, Alevilik mi Ali'yi yarattı?
Şebnem Korur FİNCANCI yazdı: Aralık 78
Alevi düşmanlığı yapan Rabia Mine'ye PSAKD yöneticisinden cevap
Din ortaklığının kitle kontrol silahı : Korku