Hacı Bektaş Veli Anma etkinlikleri kapsamında Hacıbektaş’a giden Abdal kadınlar kaldıkları Ocakzadeler Meclisi‘ne bağlı Hacı Bektaş Veli Dergâhı Vakfı’nın misafirhanesinde Celal Abbas Ulusoy’un sözlü şiddetine maruz kalmıştı.
Abdal kadınlara yapılan ayrımcı uygulama ve şiddete Alevi Kadınlar tepki gösterdi.
Alevi kadınlar, “Üzgünüz, Kırgınız, Şaşkınız ve Çok Öfkeliyiz” başlığıyla yaptıkları yazılı bir basın açıklamasında ‘Onları da bir kadın doğurdu’ diyordu Serçeşme’de erkek şiddetine maruz kalan bir kadın. Oysa ‘Kutsal’ olanla ‘şiddet’ kavramı yan yana getirilemezdi biz kadınlar için. Hele de felsefen ‘incinsen de incitme’ ve ‘’yetmiş iki millete aynı nazarda bak’ deyip, kadın-erkek eşitliğini temel düstur olarak görüyorsa” dedi.
Açıklama şöyle devam etti:
“İstanbul’da yaşayan Alevi-Bektaşi Abdal Kadınlar, bütün imkanlarını zorlayarak, hatta yoktan var ederek geçtiğimiz hafta Nevşehir’e, Hacı Bektaş’a niyaz olmaya gittiler edep-erkanı anlattıkları çocuklarıyla birlikte. ‘Ama onların yanında beni rezil ettiler kurban olduğumun topraklarında. Ben çocuklarıma inancımı böyle anlatmamıştım, şimdi onlara bunu nasıl açıklayacağım’ diyordu yaşananlardan sonra Songül Telli. Ev sahipliği yapan ve kendine ‘efendimiz’ demeyi emreden şahıs, iki kadının tartışmasını fırsat bilerek kadınlardan birini darp edip, ağıza alınmayacak küfürler ediyor. Kendisini de bir ananın doğurduğunu unutarak ‘sahibi nerede bu kadının, sahibini çağırın’ diyor. Bununla da kalmayıp polis çağırtarak şikayette bulunuyor. Bu da yetmiyor, misafirhaneden kadın ve çocukları kovup gecenin ayazına bırakıyor. Kadınların itirazı üzerine ‘Cem yapılacak’ diyerek bir de odaya kilitliyor. Cem yürütülmediği gibi saatlerce açılmayan kapının ardında mağdur bırakılıyor kadın ve çocuklar. Pişirilen lokmalar ise pay edilemiyor.
“ERKEK ŞİDDETİ HER GEÇEN GÜN TIRMANIYOR”
Erkek egemen sistemde kadınların maruz kaldığı erkek şiddeti her geçen gün tırmanırken bu durumun kutsal olarak gördüğümüz Serçeşme de, Hacı Bektaş’ın huzurunda yaşanmış olması bizleri oldukça üzmüştür. Bu saldırı ve şiddet karşısında Dilber’in dediği gibi ‘Bu, bizim ayıbımız değil, onların ayıbı. Beni dışlıyorlarsa Alevi olarak ben onları suçlarım. O da kendini suçlasın, bu benim suçum değil. O utansın, ben utanmam’ Bizim inancımızda kin, kibir, şiddete yer yoktur. Herkes Hak katında eşittir ve eşikte ki de döşekteki de birdir. Kendini ‘yol evladı’ değil yolun efendisi olarak gören, kadını birey olarak değil de ‘Nerede bunun sahibi’ diyecek kadar yolumuzdan uzaklaşan, ‘eline, beline ve diline sahip ol’ düsturunu çiğneyip kötü sözü dil olarak bilen, kadına el kaldıran kim olursa olsun önce inancımızdaki kadının yerine bakmalı, sonra kendini Hünkar’ın huzurunda dara çekmelidir.
“KİBİR VE EGO YOL DÜSTURUNA AYKIRIDIR”
Tüm bunları yapanlar bilmezler mi ki kibir ve ego yol düsturuna aykırıdır. Kendini efendi sayanlar maalesef ki rızasız bir yola girmiştir. Rızasız yola girenler her türlü çiğ sözü söyleyen, edep-erkana uymayanlardır. Pirimiz Hacı Bektaş’ın, Kadıncık Ana’ya ‘eşitim’ demesi boşuna değildir. Ana kemaletine dayanan bir inançta kadını yok sayan bu anlayışı kabul etmiyoruz. Avrupa Alevi Kadınlar Birliği ve Türkiye de yaşayan Alevi kadınlar olarak Abdal kadınlara yapılan bu zulmü kınıyoruz. Bu yol ateşten gömlek, demirden leblebidir. Ateşten gömleği giyenler, demirden leblebiyi yiyenler beri gelsin.”
PİRHA/ İSTANBUL