“Mustafa Kemal’in 29 Ekim 1923’ten dört yıl önce” O mutlu günün ilanına kadar aramızda kalmak kaydıyla”diyerek Cumhuriyet’i ilan edeceğini açıkladığı Cemalettin Ulusoy, Hacıbektaş postnişini Veliyettin Ulusoy’un dedesi.
Veliyettin Ulusoy kimdir?
1942’de Hacıbektaş’ta doğdu. İlk ve ortaokulu Hacıbektaş’ta tamamladıktan sonra, Kayseri yatılı Lisesi’ni bitirdi. Yurtdışı sınavlarını kazanan Veliyettin Ulusoy Yüksek öğrenimini Almanya Konstanz Städtische Fachhochschule’de yaptı.
1974 yılında Türkiye’ye döndü. Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğü Yapı İşleri Daire Başkanlığı’nda bir yıl çalıştıktan sonra, başladığı Hacıbektaş Belediye Başkanlığı Fen ve İmar İşleri Müdürlüğü görevinden 2002 yılında emekliye ayrıldı. Alevi-Bektaşi Toplumu’nun inanç önderi, evli ve iki çocuk sahibi Veliyettin Ulusoy Hacıbektaş’ta yaşıyor
Aleviler Atatürk’ü daima destekledi!
“Mustafa Kemal’in 29 Ekim 1923’ten dört yıl önce” O mutlu günün ilanına kadar aramızda kalmak kaydıyla”diyerek Cumhuriyet’i ilan edeceğini açıkladığı Cemalettin Ulusoy, Hacıbektaş postnişini Veliyettin Ulusoy’un dedesi.
Halen Hacı Bektaş veli Dergahı’nın en yüksek makamı olan postnişin görevini yürüten Ulusoy, Alevi-Bektaşi toplumunun cumhuriyetin ilanından Atatürk devrimlerine kadar her dönemde Mustafa Kemal’in arkasında olduğunu söylüyor.
Alevi –Bektaşi Toplumu’nun inanç önderi, Hacıbektaş Veli Dergâhı’nın en yüksek makamı olan Postnişin görevini yürüten Veliyettin Ulusoy ile kendisini ziyarete gelen onlarca insanın arasında görüştük. Türkiye’nin dört bir yanından gelen ailelerle tek tek ilgilenen Alevi-Bektaşi Toplumu’nun inanç önderi Veliyettin Ulusoy evini ilk kez Milliyet’e açtı.
İlk TBMM’nin 2. Başkanvekilliğini yapan dedesi Cemalettin Ulusoy’un kendisine verdiği 100 yıllık altın kılıcı ile ilk kez objektifimiz karşısına geçen Veliyettin Ulusoy Alevi-Bektaşi Toplumu’nun Birliği’nin Hacıbektaş etrafında olması gerektiğini söylüyor. Devletin dininin olamayacağını belirten Veliyettin Ulusoy laikliğin dinsizlik olmadığını ifade ederek “laiklik bazı çevrelerce dinsizlik olarak kabul edilmektedir. ‘Ben laik değilim’in anlamı ‘Ben kendi inancımı zorla veya kandırarak sana kabul ettireceğim, kabul etmezsen gerisini sen düşün’ demektir. Hâlbuki laiklik dinsizlik demek kesinlikle değildir. Devlet cemaatleri serbest bırakmalı, ancak kontrol etmelidir. Bu kontrollük görevi tarafsız olmalıdır” değerlendirmesini yapıyor.
Veliyettin Ulusoy sorularımızı içtenlikle yanıtladı.
İsterseniz söyleşimize şu üzerinde eski yazı bulunan altın kılıç ve işlemeli tüfekten başlayalım…
Bu kılıcı dedem Cemalettin Çelebi verdi. Ona da Padişah Abdülaziz vermiş, Padişahı ziyarete gittiğinde bu kılıcı hediye ediyor, Bir payton araba, atları ve sürücüsünü de dahil olmak üzere. Sürücüsü kim biliyor musunuz? Çerkezler deriz ya onlar. Aslında Tatarlar. Bugüne kadar hiçbir basın kuruluşuna bu kılıcı göstermedim. Üzerinde eski yazı var, ne yazdığını bilmiyorum. Kılıca ben bakıyorum, özel bir temizleme yok. Kını yok. Kını da olması lazım, kim bilir nerede kaldı? Kılıcın üzerindeki yazılar altın, kabzası gümüş, merasim kılıcı herhalde. Kılıcın yaşı, sanıyorum 100 yaşının üzerindedir. Bu tarihi tüfeğin namlusunun üstünde altın kakmalar var, arpacık bölümü de altın. Tahminen 18. asırdan kalma, Osmanlı döneminden kalma genellikle müzelerde olan bir tüfek, yani aileden kalma bir tüfek.
Atatürk dedemi milletvekili seçtiriyor
Dedeniz Cemalettin Çelebi 23 Nisan 1920’de ilk açılan TBMM’e Kırşehir Milletvekili olarak giriyor, ve 25 Nisan 1920’de TBMM ikinci başkanvekilliğine seçiliyor…
Dedem bir gün bile gitmiyor meclise, gitmeden seçtiriyor Atatürk, gidemiyor, dedemin o dönem sağlığı iyi değil ve kalp hastası. Fakat Atatürk’ün son derece güvendiği adam olduğu için, Atatürk kendinden sonraki en önemli adam durumuna getiriyor. Sonra da Veliyettin Çelebi’yi çağırıyor. Bir ay misafir ediyor ve milletvekilliği teklif ediyor ama o kabul etmiyor. Kurtuluş Savaşı’nda yapılan yardımların sonucu, Kurtuluş Savaşı’ndaki desteğin karşılığı olur, düşüncesi ile kabul etmiyor. Belki de özgürlüğünü seven birisiydi.
Kurtuluş Savaşı’ndan sonra da Tayyare Cemiyeti’ne, bugünkü adıyla Türk Hava Kurumu’na para yardımı yapıyor. Bu yardım harpten sonraki büyük bir yardım, az bir şey değil, 10 bin lira. Bu Veliyettin Çelebi ‘nin fotoğrafı. Bu da Tayyare Cemiyetinin teşekkürü. 24 Haziran 1341 Yani 1925. Tayyare Cemiyeti Kırşehir Şubesi.
Dedem Cemalettin Çelebi Atatürk’e korumalık yapıyor
Mustafa Kemal Atatürk’ün dedeniz Cemalettin Çelebi’ye çok güvenmesini nasıl açıklıyorsunuz?
Mustafa Kemal konağımızdan ayrılıp Ankara’ya giderken koruması Cemalettin Çelebi, bunu biz aile olarak bilmiyorduk. O dönem isyan etmiş, ulusal kurtuluş savaşı için yola çıkmış Mustafa Kemal Atatürk’ün yanında olmak delilik gibi bir şey. Burada bir şey söylemek istiyorum. Cemalettin Çelebi’nin yaptığı yardım aslında daha büyük, öldüğü zaman tüm varlığını veriyor. Aile içinde konuşulan bir şey var. Öldüğünde elinde bir şey yok. Sadece bir taşımız var, çok değerli bir taş. Balkan Harbi var 1.Dünya Harbi var, aile zor duruma düşerse bu taş ailenin sigortası gibi. Ne olduğunu bilmiyoruz, çok kıymetli bir taş. Elmas mı değil mi bilmiyorum. O taş da kayıp, o da yok.
Kurtuluş Savaşı’nda dedeniz Cemalettin Çelebinin Mustafa Kemal Atatürk ile ilişkisi nerede başlıyor?
Dedem Cemalettin Çelebi’nin Atatürk’ün Samsun’a çıkışını izleyen günlerde sıkı ilişkisi olduğu, tarihçi Cemal Kutay’ın “Kurtuluşun ve Cumhuriyet’in Manevi Memurları “ kitabında yazıyor. Kitapta Amasya’da Mustafa Kemal’i karşılayan heyetin içinde dedem Cemalettin Çelebi’nin de bulunduğunu yazıyor. Erzurum ve Sivas kongrelerinden sonra, Atatürk Ankara’ya geçerken, Hacıbektaş’ta dedem Cemalettin Çelebi ile görüşmeleri kararlaştırılıyor. İlicek Çiftliği üzerinden Hacıbektaş’a gelinmesi ve gece Hacıbektaş’ta kalınması şeklinde yapılan program, yolların çamur olması yüzünden uygulanamıyor. Gazi Mustafa Kemal Paşa ve beraberindekiler bozuk ve bakımsız şoseyi izleyerek, Mucur’a geliyorlar, geceyi orada geçiriyorlar. 23 Aralık 1919 günü, Mucur Kaymakam Vekili Nihat Bey’i de yanlarına alarak Hacıbektaş’a geliyorlar. Dedem Cemalettin Çelebi, o günlerde kalp yetmezliğinden rahatsız, rahatsızlığına rağmen Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarını çok belirgin bir sevgi ve saygı ile karşılıyor. Hacıbektaş’a geldiği dönem Mustafa Kemal Paşa’nın İstanbul Hükümeti’ne istifasını gönderdiği dönem ve resmi bir sıfatı yok. Akşam yemeğini tüm konuklar bir arada yiyorlar. İki saat kadar süren yemekten sonra, konuklar misafirhaneye geçmişler, sadece özel muhafızı ile Mustafa Kemal Paşa, Cemalettin Çelebi’nin evinde kalmışlar. Dedem Cemalettin Çelebi, hizmette bulunanlara kesin olarak içeri girmemelerini tembihlediği için, Mustafa Kemal Paşa ile dedem Cemalettin Çelebi arasında geç vakitlere kadar süren konuşmanın konusu kimse tarafından bilinmiyor.
Atatürk dedeme Cumhuriyeti ilan edeceğini söylüyor
Daha sonra bu konuşmanın içeriğinin Cumhuriyet olduğu ifade ediliyor…
Evet. Hacıbektaş görüşmesinde en ilgi çekici konuşmayı daha sonraki yıllarda adını aldığım dedem Veliyettin Çelebi “Baş başa konuşmalarının bir yerinde Cemalettin Çelebi Mustafa Kemal Paşa’ya ‘Paşa Hazretleri, diyor, ‘Cesaretli ve basiretli idarenizde Türk milletinin düşmanı kahredeceğine inancım sonsuz. Yüce Allah’ın milletimize müyesser edeceği zaferden sonra Cumhuriyet ilanını düşünüyor musunuz?’ diyor”
Dedem Çelebi’nin “Cumhuriyet” kelimesini böylesine açık yürekle söylemesi üzerine, Mustafa Kemal Paşa “O mutlu günün ilanına kadar aramızda kalmak kaydıyla evet, Çelebi Efendi Hazretleri”, diyor. Ne yazık ki dedem Cemalettin Çelebi, Cumhuriyet ilanını görmeye ömrü yetmiyor. Ölümünden birkaç gün önce bu tarihi konuşmayı kutsal bir sır olarak kardeşi Veliyettin Çelebi’ye naklediyor.
Atatürk devrimlerine Aleviler destek vermiştir
Hacıbektaş görüşmesinin en önemli sonucu bu olsa gerek…
Hacıbektaş görüşmesinden sonra, dedem Cemalettin Çelebi Anakara’da toplanan ilk Büyük Millet Meclisi’ne Kırşehir milletvekili seçiliyor. Atatürk, Türkiye Büyük Millet Meclisi başkanı seçiliyor, dedem Cemalettin Çelebiyi de Büyük Millet Meclisi’ndeki Birinci Başkan Vekilliğine seçtiriyor. Hacıbektaş görüşmesinin en önemli sonucu, Türk milletinin Cumhuriyet ilanı dahil, Mustafa Kemal Paşa’nın düşüncelerini ve isteklerini daha o günden içtenlikle desteklemeye hazır olduğu konusunda Atatürk’e kesin bir kanı vermiş olmasıdır. Hacıbektaş’tan ayrıldıktan sonra Mustafa Kemal Paşa, sadece İstiklal Savaşı’nda değil ondan sonra yapacağı işlerde de Türk milletinin samimi ve kararlı desteğini arkasında hissetmiş, uzun vadeli düşüncelerini o günden itibaren ana hatalarıyla programa bağlamak ve yönlendirmek de Türk milletine duyduğu güvende yanılmadığının bir kanıtını görmüştür. Hacıbektaş görüşmesinden sonra, Ulusal Savaş sırasında olusun ve daha sonra gerçekleştirilen Atatürk devrimlerinde olsun Mustafa Kemal Paşa, Alevi-Bektaşilerin yoğun olduğu bölgelerden büyük destek görmüş, bu yörelerde Atatürk ve O’nun devrimlerine karşı en küçük bir olay görülmemiştir.
Dedem Milletvekilliği teklifini kabul etmiyor
Atatürk ile dedeniz Veliyettin Çelebi’nin ilişkileri nasıl?
Dedem Cemalettin Çelebi’nin ölümü üzerine küçük kardeşi Veliyettin Çelebi postnişin ve mütevelli olmuştur. Veliyettin Çelebi uzun süre eğitim görmüş, Arapça ve Acemce’yi çok iyi bilen bilgin bir kişi. Aynı zamanda çok yetenekli bir hattattır. Yeni harflerin kabulünden sonra açılan kursta öğretmenlere ve diğer devlet görevlilerine yeni yazıyı öğretmiştir. Veliyettin Çelebi de büyük dedem Cemalettin Çelebi gibi Atatürk’ü bütün gücü ile desteklemiştir. Bütün ülkeye dağıtılan 25 Nisan 1339 tarihli beyannamesinde şöyle demektedir. Atatürk bu beyannamenin yayınlanması münasebetiyle yine dedem Veliyettin Çelebi’ye gönderdiği telgrafta “ “Çelebi Veliyettin Efendi Hazretleri’ne;
İrsal buyurulan beyanname-i reşadet-penahileri suretini okudum. Feyz-i milli’nin inkişafına hadim olacak teşebbüsat ve mesaiden geri kalmayan Zat-ı reşadet-penahilerine takdim ihtiram eylerim. Mezkür beyannamenin her tarafa neşir ve tevzi hakkındaki iş’ara muntazırım. Saddet-i mülk ve millete hizmeti kendilerine şiar edinenler İnd-i Allah’da Me’cur ve ebediyen mes’üd olurlar efendim” diyor.
Dedem Veliyettin Çelebi, Atatürk’ün ölümüne kadar görüşmelerini ve ilişkilerini sürdürmüştür. Atatürk’ün çağrısı üzerine bir ara Ankara’ya gidiyor.. Atatürk, İsmetpaşa Mahallesi’nde Veliyettin Çelebi için bir ev hazırlatıyor ve kendisini orada ağırlıyor, Çankaya’da da birkaç defa görüşme yapıyor. Veliyettin Çelebi’nin ağırlanması ile görevlendirdiği Dersim Milletvekili Mustafa Saltuk, Atatürk’ün söz konusu görüşmelerden sonra kendisine “Çok büyük insan… O’nun la konuşunca âdeta ruhum yıkanıyor. Kaynak suyu gibi temiz, okyanus gibi geniş ve derin” dediğini anımsıyor..
Veliyettin Çelebi’nin Atatürk’le ilişkileri ve dostlukları içtenlikle ve sürekli olduğu halde, belki yaratılışın münzevi ve sessiz oluşu ve belki de Atatürk’ü desteklemesinin bir karşılığa bağlı olmadığını göstermek amacı ile milletvekilliği için Atatürk’ün yaptığı teklifleri kabul etmiyor.
Haksızlıklara karşı duran Kalender Çelebi’den çok etkilendim
Size gelelim… Hacı Bektaş Veli Dergâhı postnişinisiniz. Bu postnişinlik görevini biraz açar mısınız?
Hacıbektaş Veli Dergâhı postnişini olmak çok yüce bir makamdır. Biz sadece bu yolun bir hizmetkârıyız. Bu yol bizi bir hizmetkâr olarak kabul ederse bizim için makamların en yücesidir. Post bir simgedir. Postta oturma yetkisi, bu makama layık görülen ve toplumdan da kabul gören zatlara aittir. Alevilik-Bektaşilikte oniki, simgesel post vardır. Tarikatta eğitici olan bir makamdır. Hizmetlerin temsil edildiği postların tamamı Hacı Bektaş Veli’ye ait olan Horasan Postu’na bağlıdır. Post merkezdir. Horasan Postu’nu, Hacı Bektaş Veli’ye, Horasan’dan ayrılırken Lokman Perende, Ahmet Yesevi’yi temsilen vermiştir. Bu postun Hz. Ali’ye ait olduğuna ve Hz. Ali’den geldiğine inanılır. Bu postta kimse oturamaz. Pir makamıdır. Yolun özüdür. Bu postu temsil edenler arasında Kalender Çelebi beni çok etkilemiştir. Toplum ve inancı için haksızlıkların karşısında durmuş ve bu uğurda canını ortaya koymuştur. Aynı Hz. Hüseyin gibi.
Hacı Bektaş Veli inancımızın kaynağıdır
Hacı Bektaş Veli’den söz edelim isterseniz…
Hünkâr Hacı Bektaş Veli, bütün ocakların bağlandığı, inancın kaynağı ve yolun piridir. Hacı Bektaş Veli’den sonra ülkenin her yanında bulunan ocakzadelerin Hacı Bektaş Veli Dergâhı’nda postnişin olan ve Hacı Bektaş Veli evladından olan kişiden icazet alma zorunluluğu vardı. Bunun dışında “dede, baba, abdal, sultan ve derviş” namını taşıyanların tümünün, tekke ve zaviyelerde görev yapabilmeleri, Hacı Bektaş Veli Dergâhı’nda bulunan ve Hacı Bektaş Veli’nin evlatlarından olan postnişinin icazet vermesine bağlıydı, tekkedeki hizmetlerin ve vakıfların yönetilmesi için de aynı zamanda resmi bir zorunluluktu. Bazı ocak zadelerin, “Hacı Bektaş Veli Dergâhı uzak yerdedir” diyerek Dergâh’a gitmedikleri ve “Bizim soyumuz da seyyiddir. Hacı Bektaş Dergâhı’na gitmek lazım değildir”, şeklinde konuştukları olmuşsa da bunların zamanla, Hacı Bektaş Dergâhı’ndaki kayıtları silinmiş ayrıca, müritlerince de ciddiye alınmaz duruma düşmüşlerdir. Örneğin, Pir Sulatan Abdal oğullarından İnce Mehmed’i talipler, Pir Sultan evladı olarak kabul etmişler; o da Hacı Bektaş Veli Dergâhı’na giderek zamanın mürşidinden icazet almıştır. Anadolu ve Rumeli’nde bulunan ocakzadelerin kayıtları Hacıbektaş Dergâhı’nda tutulmaktadır.
Bu yola uyanlar insan-ı kâmil olurlar
Alevi-Bektaşilerin yaygın inançlarından biri de Hacı Bektaş Veli’nin çağ ve ad değiştirmiş Ali olduğu. Neden böyle deniyor?
Alevi-Bektaşi inancında Şah-ı Velâyet Ali’dir. Velilik ondan sadır olmuş ve cümle veliler ona bağlanmıştır. Hünkâr Hacı Bektaş Veli, Ali’nin Veli adıyla, velâyetini yeryüzüne doğrudan doğruya tanıtmak amacı ile tecellisidir. Velâyet, Tanrı’nın kendine dost kıldığı ve verdiği ilhamla yaratıcı varlığına kattığı kişiye verilen sıfattır. Velâyete sahip olan kişi “Veli” veya “Veliyullah”, Tanrı’nın buyruğunu, hüküm ve tasarrufunu bâtıni yoldan gerçekleştirir. Bu itibarla ölümle sona ermez. Tanrı’nın emri ve Veli’nin bildirimi ile soyundan bir başkasına geçer. Pir, Tanrı’ya ulaşmayı amaçlayan bir yolun kurucusudur. Erenlere ve ulu kişilere de pir denilmekte ise de terim olarak anlamı bir yol, yani tarikat kuran kişidir. Hacı Bektaş Veli, velilik yanında “Pir” olarak da tanımlanmıştır.
Hacı Bektaş Veli’nin yolu kendi soyundan gelen ve genellikle “mürşit” olarak adlandırılan postnişinler tarafından yürütülüyor. Alevi-Bektaşiler tümü ile Hacı Bektaş Veli’yi “Pir” olarak kabul ettikleri ve bu yolda ikrar verdikleri için doğrudan doğruya veya ocakzadeler aracılığı ile Hacı Bektaş Veli soyundan gelmiş olan bu mürşide bağlı bulunur. Mürşit, onların nazarında aynı zamanda “Tanrı’nın velilere verdiği güç ve yetkiye sahip kişidir. Alevi-Bektaşilerin böylesine zincirleme bağlantısı “el ele, el Hakk’a”, diye tanımlanır. Mürşidin manevi yönetimindeki inanç birliği ve doğru yol, yüce yol, ince yol olarak adlandırılır. Bu yola uyanlar insan-ı kâmil olup, kurtulmuş, selamete çıkmış olurlar…
Recai Aksu
KAYNAK : 2temmuz.com