ALEVİ DOSYASI 3 : Hasan Gazi Öğütçü

ALEVİ DOSYASI 3 : Hasan Gazi ÖğütçüŞöyle söyleyeyim. Siyasete müdahaleden çok siyasette etkili olmanın ön şartları...

ALEVİ DOSYASI 3 : Hasan Gazi Öğütçü

Şöyle söyleyeyim. Siyasete müdahaleden çok siyasette etkili olmanın ön şartları yaratılmadan atılan adımların başarılı olması çok zor.

Hasan Gazi Öğütçü kimdir?

Malatya’nın Bicir Köyünde 1959 yılında doğdu.  İlk, orta ve lise öğrenimini Malatya’da tamamladı. 1976 yılında Almanya’ya öğrenci olarak geldi. Lindau Yüksek Teknik Okulu’nu bitirdi. 1980’de Uluslararası Af Örgütünde aktiv görev yaptı. 12 Eylül askeri darbesi sonrası tutuklulara ve ailelerine hukuksal ve maddi destek sundu.

1983- 1987 yılları arası IG Metal Sendikası Bodensee Bölgesi Yabancılar Komisyonu başkanlığı yaptı. 1989 yılında Ravensburg Alevi Kültür Merkezi kurucuları arasında yer aldı ve 2 yıl başkanlığını yaptı. 1999-2000 yılları arası Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu (AABF) Baden Wütttemberg Eyaleti Bölge  Başkanlığı yaptı.

2000–2005 yılları arasında iki dönem AABF de Genel Sekreteliği görevinde bulundu. 2002 yılında Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu’nun kuruluş çalışmalarında yer aldı ve bir dönem genel sekreter yardımcılığı yaptı. 2002-2003 yıllarında Avrupa Türkleri Platformu’nda genel koordinatörlük yaptı. Türkiye’nin Avrupa Birliğine üyeliği için yürütülen kampanyalarda organizatörler arasında yer aldı. 2006 yılında Heidelberg Universitesi yapılan, 8 Ülkeden 18 bilim adamının katıldığı 1. Uluslararası Alevilik Sempozyumunun gerçekleşmesini organize etti. Hasan Öğütçü Evli ve 4 kız ve 1 oğlan babası olan Hasan Öğütçü i,  ZF Firmasında Qualität Managment -Kalite Menajeri olarak çalışıyor.

Aleviler son genel seçimde sınıfta kaldı

Türkiye’deki genel seçimlerde Alevi örgütlerinin tek bir milletvekili bile çıkartamaması, Alevi toplumunda büyük hayal kırıklığı yarattı. AABF eski Genel Sekreteri Hasan Öğütçü, sonuçtan tutarlı bir çizgi izlememekle itham ettiği AABF yöneticilerini sorumlu tuttu. Öğütçü, “Aleviler bugün bir bütünlük arz etmiyor, Alevi-Bektaşi toplumunun acilen toparlanması gerekiyor. AABF  siyasete müdahale olarak ifade edilen seçimler sürecinde yara aldı. AABF Başkanı Turgut Öker ve bu olumsuz süreçte yer alan arkadaşlar güven tazelemeli. Alevi Toplumu silkelenmeli. AABF biran önce genel kurula gitmeli. ve bu genel kurulda insanlar yeniden kucaklaşmalı.” dedi.

AABF eski Genel Sekreteri Hasan Öğütçü, bugün Alevilerin bir bütünlük arz etmediğini kaydederek acilen Alevi-Bektaşi toplumunun toparlanması gerektiğini söylüyor. AABF’nin siyasete müdahale olarak ifade ettiği seçimler sürecinde yara aldığını, AABF Başkanı Turgut Öker ve arkadaşlarının güven tazelemeleri gerektiğini belirten Hasan Öğütçü “ AABF bir an önce Alevi-Bektaşi toplumunu birleştirecek adımlar atmalı. Bu adım olağan üstü genel kurul olmalı ve bu genel kurulda insanlar yeniden kucaklaşmalı. AABF yapılacak bir genel kuruldan Alevilerin talepleri doğrultusunda bugüne kadar sürdürdüğü mücadele için daha güçlü olarak çıkmalıdır” diyor.

2003 yılında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın katıldığı Berlin Büyükelçiliği’nin organize ettiği toplantıda  “Türkiye de cemevleri camilerin yararlandığı birçok haktan yararlanamıyor, aynı zaman da yasal bir statüleri de yok. Bu ayrımcılık ne zaman ortadan kaldırılacak?” diye soran ve Başbakan Erdoğan’dan basında da yer alan “Müslümanların ibadet yeri camidir. Cemevleri bir kültür merkezidir” yanıtını alan Hasan Öğütçü sorularımızı açık yüreklilikle yanıtladı:

Sayın Hasan Gazi Öğütçü aslında bir Alevi dedesisiniz, siz bugüne kadar hiç dedelik yapmadınız …

Ben Şah İbrahim Veli Ocağı’ndanım. Ocağın merkezi Malatya’nın eski adıyla Mezirme yeni adıyla Ballıkaya köyüdür. Ben bugüne kadar Almanya’da dedelik yapmadım ama bu yola hizmet ettim. Bizler insanı odağına alan, Alevi, Sünni, Türk-Kürt Alman, Amerikalı ayırımı yapmayan bir felsefenin bir inancın mensubuyuz. Biz Türkmen Alevileriyiz. Türkiye dışında bizim Suriye’de, Halep’te ve Irak’ta taliplerimiz var. Yani bizim ocağımıza bağlı olan Türkmenler var.  Bizim köyde Derviş Ali Türbesi var ve sadece Aleviler tarafından değil, Sünni inancına mensup vatandaşlarımız tarafından da ziyaret edilir. Hatta benim doğduğum Bicir Köyü Dede Kargınlılar’ın da yaşadığı bir köydür. Yani soyumuz Dede Kargınlara dayanır. Büyüklerimizin bir özelliği de Alevi inancıyla ilgili sadece sözlü değil, aynı zamanda yazılı eserler bırakmalarıdır. Eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay da Şah İbrahim Veli Ocağı’ndandır, kendisi aynı zamanda dededir, ama bugüne kadar Seyfi Oktay’ın da dedelik yaptığını duymadım. Yani eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay da benim gibi dedelik yapmamıştır. Araştırmacı yazar ve öğretim üyesi Prof. Dr. Fuat Bozkurt da bizim ocaktandır. Gerek sayın Seyfi Oktay ile  Prof. Dr. Fuat Bozkurt’un dedeleriyle benim dedelerim akrabadır.

Baykal, Alevileri tırpanladı

Alevilerin siyasete müdahale söylemi ile başlayan Türkiye’deki seçimler sonrası süreçte siz, AABF eski yöneticisi Faysal ilhan ve AABF yönetim Kurulu Üyesi Seydi Koparan “AABF güven tazelemelidir” başlıklı kamuoyuna bir açıklama yaptınız. Daha doğrusu olağanüstü genel kurula gidilmesini istediniz. Nedir bu süreç?

Şöyle söyleyeyim. Siyasete müdahaleden çok siyasette etkili olmanın ön şartları yaratılmadan atılan adımların başarılı olması çok zor. Türkiye’de Aleviler genelde CHP ve sol partilere oy verirler, ancak Alevilerin sorunları konusunda her iki kesim de bugüne kadar duyarlı davranmadı. CHP ile program düzeyinde sağlıklı bir dialoğumuz oluşmadan,  büyük bir kesimi yurtdışında yaşayan AABF çevresindeki arkadaşların CHP’den adaylık girişimleri ile sonuçlanması, Türkiye’de ABF içinde yeni sıkıntılara yol açtı.

Siyasete etkili olma istemi doğru bir talep olmasına rağmen, bu süreçte AABF’nin başarısız olması Türkiye de sol un başarısız olmasıyla açıklanamaz. Konu detaylı bir şekilde tartışılmadı. AABF içerisinde pratikte bir bütünsellik sağlanamadı. Yukardan dayatıldı ve siyasete müdahale etme CHP’den milletvekilliği adaylığına indirgendi, buna sayın Baykal’ın aday adaylığı sürecinde hem Alevileri hem de solcuları tırpanlaması eklenince, ortaya Alevilerin rencide edilmesi çıktı, yani Aleviler rencide edildi. 20 Milyon Alevinin yaşadığı Türkiye’de ABF olarak hiç bir yerde bağımsız milletvekili de dahil, tek bir milletvekili çıkaramaması çok düşündürücü ve yapılan hataların sonucudur. Bu süreç Alevi toplumunda büyük hayal kırıklığı yarattı.

Ama Avrupa Alevi Birlikleri Konfederasyonu CHP’den aday olanları destekler bir karar çıkardı. Bunu siz de onayladınız…

O süreçte CHP’den aday adayı olan arkadaşların başarı dilemekten başka çaremiz yoktu. Ayrıca bu da bir dayatma olarak gündeme geldi. Çünkü Türkiye ABF Genel Sekreteri Turan Eser,“ Türkiye ABF hiçbir partiyi veya adayı destekleme kararı almadı. CHP’den aday adayı olanlar bireysel adaylardır” diye açıklama yaptı. Biz bu arkadaşları kerhen desteklemek zorunda kaldık. Adayların belirlenme sürecine AABF tabanı katılmadı, yukarıda bu belirlendi ve AABK sonucu onayladı. Yoksa tüm Alevi-Bektaşi toplumunu kapsayan bir tartışma yaşanmadı.

AABF,  Türkiye’deki ABF’ye müdahale etti

Yurtdışındaki Alevi örgütlerinin Türkiye Alevileriyle ilişkisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Avrupa Alevi hareketi olarak Türkiye Alevi Bektaşi Federasyonu’nun yasallaşma mücadelesini destekledik. Bu süreçte ben genel sekreterdim. Türkiye ABF’nin oluşmasında yurtdışı önemli katılar sundu. Başlangıçta farklı düşüncelere sahip olmamıza rağmen  Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği ve Alevilerin  Türkiye’de de hukuksal güvence altına  alınması konusunda Avrupa Birliği nezdinde önemli çalışmalar yapıldı. Bu çalışmaları yürütenlerden biriyim. Ancak yurtdışı, Türkiye ABF’nin değerli başkanı Ali Doğan  amcanın   hakka yürümesinden sonra belirleyici olmak istemesi Türkiye’de  belirli sorunları da beraberinde getirdi. Kanımca yurtdışı ve Türkiye, Alevi hareketinin birer parçalarıdır, farklı şartlar da yaşamamız farklı düşüncelere sahip olmamız doğal, bunu bir zenginlik olarak kabul etmek zorundayız. Bireyselliği değil, gerçekten  kollektif anlayış ile kurumlarımızda  çalışmalıyız. Rızalık almayı, rızalık vermeyi, sevgi ve saygı temelinde bir çalışma stili benimsememiz kurumlarımızın gelişmesini sağlayacaktır.

ABF’nin geçen son genel kuruluna hakim olan anlayıştan ders çıkartmalıyız. Türkiye ABF yönetiminin oluşmasına Almanya AABF müdahale etti. Türkiye ABF kendi iç dinamiği ile yönetimini belirlemedi ve sonuçta iki başlı bir durum ortaya çıktı. Bugün yapılması gereken bu arkadaşların arasına girip kendi tecihlerimizi ortaya koymak değil, oradaki arkadaşlarımızın bütünlüğünü sağlamak. Bizimle bazı konularda farklı düşünen arkadaşları ve kurumları pratikte tekrar Türkiye-ABF ‘ye kazandırmak zorundayız.

AABF ve Cem Vakfı diyalog kurmalı

Cem Vakfı ile ilgili ne düşünüyorsunuz?

Cem Vakfı Türkiye de yaşayan bir çok Alevi insanının seçeneği, ancak Türk-İslam sentezi doğrultusunda hareket eden kesimler ile sıkı ilişkiler kurması, bu kişileri cemlere davet etmesi doğru değil, kişi temelinde hareket eden bir kurum izlenimini vermesi ileride çok yönlü sıkıntılar yaratabilir. Sayın İzzettin Doğan’ın MHP’nin Erciyes kurultayına katılmak istemesi ve çağrı yapması doğru bir davranış olamaz. MHP ilk önce Maraş ve Çorum katliamlarının özeleştirisini yapmalı.

Buna rağmen AABF ve Cem Vakfı’nın bir araya gelip Alevilerin sorunlarına çözüm  getirmek için sağlıklı ve düzenli bir diyalog kurmaları gerekiyor, cemevlerinin yasal güvence altına alınması gibi konularda ortak hareket etmeleri gerekiyor. Avrupa’da AABF Sünni inancına mensup kurumlar, yani DİTİB ile Katolik ve Protestan kiliseleri ile biraraya geliyor da Cem Vakfı ile AABF niye bir araya gelmesin. Sorun anlayış sorunu.

Türkiye AB’ye girmeli

Türkiye’nin Avrupa Birliği Üyeliği sürecinde çalışmalar yaptınız. Bugün durum nedir?

Türkiye’nin Avrupa Birliğine üyeliği tarihi bir olay,  evrensel değerleri benimseyen, sosyal hukuk devleti olarak Türkiye’nin Avrupa standartlarında bir ülke olarak gelişmesi,  hem Türkiye halkının huzur ve barış içinde yasaması hem de çoğunluğu Müslüman halklardan oluşan komşu ülkeleri için  model olması açısından  çok önemli. Türkiye AB’ye girmeli.

Biz AABF ve AABK olarak  2002 -2004  yılları arasında  AB ve Avrupa kamuoyuna yönelik  Türkiye ye  müzakere günü verilmesi için çok yönlü etkinlikler yaptık.

Avrupa Türkleri Platformu’nda (ATP) çok sayıda göçmen kuruluşu ile Avrupa Türklerinin genel koordinatörlüğünü üstlendik.  Bir ay  içinde  500.000 imza topladık. Avrupa genelinde standlar açtık. Avrupa Parlamentosu’nda  yurtdışında yaşayan Türkiyeliler olarak  Türkiye’nin Avrupa Birliğinden yana olduğumuzu vurgulayan basın toplantıları  gerçekleştirdik.

Bizi içlerine sindiremediler

Sizin genel sekreter olduğuz dönemde AABF,  ATP’de  DİTİB ile bir araya geldi. Problem yaşadınız mı?

Yok, DİTİB ile özel bir problem yaşamadık, hatta uyum içinde çalıştık. ATP kanımca Atatürk ile başlayan, İsmet İnönü’nün başbakan olduğu dönemde AB’ye üyelik başvurusu ile devam eden bir süreç de yurtdışında yaşayan insanlarımız ve kurumlarımız tarafından büyük ölçüde desteklenen bir platform oldu. Bazı güçler Alevi kurumlarının bu platformda aktif rol oynamalarını içlerine sindiremediler. ATP yine de göçmen kuruluşlarının yakınlaşması ve bir hedefe kilitlenmesi açısından çok önemli bir çalışma oldu. İkinci aşamada AABK  adına  gerçekleştirdiğimiz  “Demokratik bir Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyeliğine evet kampanyası” oldu. Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğinin yanında Türkiye’de Alevilerin sorunlarını gündeme getiren raporlar hazırladık, Avrupa Birliği düzeyinde çeşitli görüşmeler yaptık, bu konuda hakka yürüyen Kazım Yeşilgül ağabeyin ve Türkiye ABF eski yöneticisi eski CHP Milletvekili Kamil Ateşoğulları’nın da katkılarını burada söylemek istiyorum.

Bugün Avrupa’da dün olduğu gibi sağ ve genelde muhafazakar partiler Türkiye’nin AB’ye tam üye olmasına karşı çıkıyor ve bu süreci bilinçli olarak yavaşlatıyorlar. Maalesef Avrupa’da sağın bu konuda ki tutumu ile Türkiye de bazı kesimlerin tutumu aynı.

Türkiye’nin bu gidişle görüşmeleri 2010 yılına kadar bitirip 2014 yılında  AB’ye tam üye olması çok zor.

İstese de istemese de Alevilerin taleplerini kabul edecek

2003 yılında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Berlin Büyükelçiliği’nin organize ettiği sivil toplum ve inanç örgütleriyle yaptığı toplantıya AABF adına katıldınız ve Başbakan Erdoğan cemevlerini kültür merkezi olarak ifade etti. O günden bugüne ne değişti?

Berlin Türk Evi’nde Başbakanın sivil toplum kurumları bir araya geldiği bir toplantıya AABF Genel Sekreteri ve Avrupa Türkleri Koordinatörü olarak katıldım.

Yurtdışında güçlü bir Alevi varlığını hissettirmek ve sorunlarımızı açık ve net dile getirmek

İçin oradaydım. Toplantıda  “Türkiye’de cemevleri camilerin yararlandığı bir çok haktan yararlanamıyor, aynı zaman da yasal bir statüleri de yok. Bu ayrımcılık ne zaman ortadan kaldırılacak?” diye soru sormuştum. Başbakan Erdoğan’dan basında da yer alan “Müslümanların ibadet yeri camidir. Cemevleri bir kültür merkezidir” yanıtını aldım.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 10. maddesine göre„ Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefe inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözletmeksizin kanun önünde eşittir„ diyor. Türkiye de cemevleri camilerin yararlandığı bir çok haktan yararlanamıyor, aynı zaman da yasal bir statüleri de yok. Camiden elektrik su parası alınmıyor, ama cemevinden elektrik su parası alınıyor. Aleviler askere gidiyor ve vergisini her vatandaş gibi ödüyor. Bu ayırımcılık niye? Toplantıda Başbakan Erdoğan’a Sivas’ta katledilen canlarımız için 2 Temmuz gününü laikliğe saygı günü olarak kabul edilmesini de istemiştim. “Madımak anıt müze olsun” talebinde bulunmuştum. Halen olmadı.

Ama başbakan sonunda istese de isteme sede Alevilerin taleplerini kabul edecek. AB’nin yolu inanç özgürlüğünden geçer, zorlamadan ve inkârdan geçmez.

Azınlık değiliz, ama onlar kadar hakkımız bile yok

AKP’den Alevi yazar Reha Çamuroğlu milletvekili oldu. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şağa sola yalpalayan Reha Çamuroğlu Alevilere bir şey veremeyeceği gibi, AKP’nin de

Alevilere verebileceği bir şey yok. Ancak Türkiye’de Alevilerin sorunlarının olduğunu bilmeyen yok. AB’nin 2004 yılında son olarak yayınlanan ilerleme raporunda Alevilerin sorunlarına geniş bir şekilde yer verildi. Bu sorunlar çözülmeden, anayasal eşitlik sağlanmadan, zorunlu din dersleri kaldırılmadan, cemevleri yasal güvenceye alınmadan Türkiye’nin AB üyeliği ve demokratik gelişmesi hayal olur. Ancak bu gelişmeleri kurum adına çok iyi izlemek gerekir. Hiç bir şey kendiliğinden olmaz. Alevi kurumlarımızın konuyu çok iyi takip etmesi, yer yer girişimlerde bulunmaları zorunluluk. Bu arada Alevilerin bir azınlık olmadığını da belirteyim. Benim ve arkadaşlarımızın katıldığı AB toplantılarında ve sorunlarımızın ifade edildiği AB’ye sunduğumuz raporlarda Alevilerin azınlık olduğuna dair tek bir kelime edilmedi. Aleviler azınlık değil Türkiye’nin asli unsurlarıdır. Ayrıca Türkiye’de azınlıklara tanınan haklar Türkiye’nin asli unsurları olan Alevilere tanınmıyor.

Asimilasyona karşı mücadele etmeliyiz

Alevilerin bugünkü bulunduğu konum nedir?

Şimdi gelinen yer, kat edilen mesafe küçümsenmemeli. Bugüne kadar hem Türkiye’de

hem de yurtdışında  emeği geçen tüm canlara şükranlarımı sunmak isterim.

Dışımızda çok hızlı gelişmeler oluyor. Aleviler çok uzun bir dönem kapalı bir toplum olarak

kırsal alanda tüm baskı ve katliamlara rağmen dedeler ve ulu ozanlarımız aracılığıyla kimseye ihtiyaç duymadan varlıklarını sürdürdüler bugüne geldiler. Şimdi bu örgütlenme değişen şartlara ve koşulara uygun  bir şekilde  yeniden oluşmak zorunda.

Alevilerin asimile edilmesine karşı tüm gücümüzle mücadele etmeyi sürdürmeliyiz. Varlığımızı sürdürebilmek ,Alevi kurumlarının, federasyonların, Alevi kültür merkezlerinin çağımızın gerekliliğini yerine getirecek,  kamil –insanlar yetiştirmelerinden geçiyor.

Sadece siyasi konularda reaksiyon göstermek, basın açıklaması yapmak yetmez.

“Bilim den gidilmeyen yolun sonu karanlıktır” diyen Hacı Bektaş Veli’nin

bu sözü hayatımıza ve kurumlarımıza şekil vermeli, yeni değerler katmalıdır. Bugün kurumlarımızda olması gerektiği gibi tam demokratik bir işleyiş yok, gerek kurum gerek kurum içi demokratik işleyiş olmalıdır. Alevi kurumlarında zaman zaman az olsun benim olsun anlayışı hakim olma çabası var. Federasyonlarımızın yöneticileri az olsun benim olsun anlayışını terk etmelidir. Farklı düşünen yer yer somut konularda eleştiri getiren insanlarımız dışlanmamalıdır.

Lidere biat edilmemeli

Biraz somutlar mısınız?

Genel konuşmak istiyorum. Alevi kurumları açık, şeffaf olmalı, siyasi olarak sıçrama tahtası olarak görülmemelidir. Siyasi partilerde alışık olduğumuz lidere biat tavrı Alevi kurumlarında sergilenmemelidir. Lidere biat edilmemeli.Uzlaşma kültürü benimsenmelidir. Aleviliğe yaklaşımda her türlü ideolojik ve milliyetçi anlayıştan uzak durulmalıdır. Alevilik konusunda ki değerlendirmelerde esas olarak Alevi klasikleri, Alevi pirleri ve Alevi erkânı göz önüne alınmalıdır.  Türkiye Alevi Bektaşi Federasyonu’nun pratikte bütünlüğü ve birlikteliği sağlanmalıdır. AABK iki yıldan beri gerçekleşmeyen Brüksel de bir büro açmayı sağlamalı ve bilimsel çalışma yapan kuruluşlar oluşturmalıdır.

Alevi toplumu silkelenmeli

Son olarak ne söylemek istersiniz?

Gerek Türkiye’de genel seçimler sürecinde, gerekse ABF genel kurul sonrası  cereyan eden  gelişmeler, hem Türkiye’de hem de yurtdışında güven tazelemeyi zorunlu kılıyor. Aleviler bugün bir bütünlük arz etmiyor, Alevi-Bektaşi toplumunun acilen toparlanması gerekiyor. AABF siyasete müdahale olarak ifade edilen seçimler sürecinde yara aldı, AABF Başkanı Turgut Öker ve bu olumsuz süreçte yer alan arkadaşlar güven tazelemeli. Alevi Toplumu silkelenmeli. AABF biran önce genel kurula gitmeli. AABF bir an önce Alevi-Bektaşi toplumunu birleştirecek adımlar atmalı. Bu adım genel kurul olmalı ve bu genel kurulda insanlar yeniden kucaklaşmalı. AABF bütünleşme ve hatalardan ders çıkarma mantığıyla yapabileceği bir genel kuruldan daha güçlü olarak çıkacaktır. Hayat bize bugün birliği ve bütünlüğü dayatıyor.

Recai Aksu

<!--

var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';

var path = 'hr' + 'ef' + '=';

var addy66540 = 'recaiaksu' + '@';

addy66540 = addy66540 + 'aol' + '.' + 'com';

var addy_text66540 = 'recaiaksu' + '@' + 'aol' + '.' + 'com';

( '' );

66540 );

( '' );

//-->n

<!--

( '' );

//-->

<!--

( '' );

//-->

KAYNAK : http://www.hubyar.org/v2/news.php
 

 

Röportaj Haberleri

Alevilerin Dışavurumu: Müzik ve Kimlik
Ali Ekber Yurt: 'İmam hatip ve ilahiyat mezunu iki ‘dede’yi Diyanet’e biz önerdik'
Gani Pekşen ile röporaj
Alevi Haber Sözcüsü: 'DAD Hasret Gültekin anıtının yıkılmasını savunuyor!'