Alevi Çalıştayları ve Düşündürdükleri

Alevi Çalıştayları ve DüşündürdükleriGökhan TürkAlevi Çalıştayları ve Alevilerin Siyasal Yaklaşımları Hükümetin...

Alevi Çalıştayları ve Düşündürdükleri

Gökhan Türk

Alevi Çalıştayları ve Alevilerin Siyasal Yaklaşımları

Hükümetin Alevilerin sorunlarını çözmek, çözüm önerilerini, sosyal, siyasal, akademik düşünce ve eylem kuruluşlarının sorunlara yaklaşımlarını öğrenmek amacıyla düzenlediği Alevi Çalıştaylarının beşincisi basın yayın dünyasının önde gelen isimleri ile gerçekleştirildi.

Medya mensupları ile gerçekleştirilen çalıştaydan sonra da ( hemen her çalıştaydan sonra olduğu gibi ) Alevilerin gündeminde aynı soru tekrar dile geldi; çalıştaylar somut çözüm önerileri veya çözüm rehberi ortaya koyacak mı?

Alevi çalıştaylarının amacı bin dört yüz yıllık bir geçmişe sahip çok cepheli bir sorunu elden geldiği kadar ile bütün yönleriyle görmek oldu. Çünkü Alevilik tarihi yaşam seyrinde birçok dini, kültürel ve siyasal akımın etkisinde gelişti. Tarihin birçok zaman dilimin de farklılığından dolayı yok sayıldı veya tehdit olarak algılandı. Bu nedenle Alevilerin sorunlarına bakarken sadece bugüne bakmak yeterli değildir, uzun bir tarihi süreç akademik ve objektif olarak taranmalı ve sorunları çözebilecek şekilde analiz edilmelidir. Akademisyenlerle gerçekleştirilen çalıştaya katılan ve bu alanın önde gelen ismi olan Prof. Dr. Ahmet Yaşar Ocak’ın da dediği gibi “Alevilik alanında büyük bir akademik boşluk bulunmakta.” Çalıştayları moderatör olarak yöneten Doç. Dr. Necdet Subaşı ise “Cumhuriyet dönemi kaydedilen raporlar ve metinlerin önyargılar, yanlışlıklarla dolu” olduğunu ifade ediyor. Bundan dolayı Aleviler fazla bilinmiyor, tanınmıyor veya yanlış tanınıyor. Bu durum sadece Aleviliği bilgisiz bir şekilde eleştirenlerin bakış açılarını değil Alevilerin toplumsal psikolojilerini de şekillendiriyor, devlet veya hükümet tarafından gerçekleştirilen herhangi bir eyleme karşı belli bir önyargı veya ani bir savunma refleksi oluşturuyor. Gerçekliklerden yola çıkarak basit bir çıkarım yapacak olursak bazı Alevilerin ve Alevi ileri gelenlerin, çalıştaylar sürecinde en fazla itiraz ettikleri çalıştaylar Alevilerin davet edilmediği “Alevisiz Alevi Çalıştayları” olmuştur. İlahiyat akademisyenleri ve medya mensuplarının katıldığı, herhangi bir Alevinin bulunmadığı çalıştaylarda, hangi konuların nasıl ele alındığı bilinmediği için, Aleviler arasında “Toplantıların amacı kapalı kapılar arkasında Alevileri ve Aleviliği şekillendirmek mi?” içeriğinden oluşan çekince ve tereddüt içeren düşünceler hâkim oluyor ki bu Aleviler içerisinde çalıştaylara redci olarak bakan grupların elini güçlendiriyor. Alevilerin çalıştaylara Şeffaflık ve açıklık adına katılımcı statüsünden ziyade, gözlemci statüsü ile davet edilmesi bu tepkileri bir nebze dindirebilirdi. Böyle bir uygulama aynı zamanda, çalıştayların veya çalıştaylarda olan katılımların fikirlerinin manipüle edilmesini, yanlış aktarılmasını engellemiş olurdu.

Alevi çalıştaylarında toplumun, kamu otoritelerinin, akademinin ve hatta Alevilerin dahi beklemedikleri çok farklı sonuçlar ortaya çıktı. Farklı çizgilerde olan Alevi kurumları ve yöneticileri aynı masa etrafında, ortak talepler çerçevesinde anlaşmaya vardılar. Bu “Aleviler birlik olamaz.” düşüncesini ve bu düşünceden kaynaklanan eylemsizliği yıkmayı başardı. Aleviler açısından ise, çalıştaylara karşı üç farklı yaklaşım ortaya çıktı. Bu yaklaşımlardan birisi çalıştayların yararlı olamayacağını, Alevilerin sorunlarını çözüyormuşçasına davrandığını ve değişen herhangi bir durumun olmadığını düşünen redci yaklaşımdır. Bu yaklaşımı benimseyenlerin dayanak düşünceleri sorunların çözümüne dönük herhangi bir somut adım atılmamış olması ve gerek sisteme, gerekse de mevcut iktidara karşı mevcut önyargılardır. Bir diğer yaklaşım türü ise devletin yıllardır ilk defa kendilerini dinlediğini, sorunlarını anlattıklarını düşünen, umut besleyen, ancak tarihi tecrübelerin acısından dolayı çalıştaylara ve açılımlara tereddütle bakan yaklaşımdır. Alevilerin içerisinde son yaklaşım ise, son demokratikleşme çabalarından, sivilleşme hareketlerinden ve devletin geçmişi ile hesaplaşmasından dolayı çalıştayları destekleyen ve bu çalışmalardan umutlu olan yaklaşımlardır. Bu nedenle çalıştayların sonucu sadece kamu kurumları, sivil toplum örgütleri vs. tarafından değil Aleviler tarafından da çok büyük bir merakla bekleniyor.

Alevi çalıştaylarında toplantılara katılan birçok kişinin gözlemlerinin ortak noktalarından birisi de birden fazla Alevilik olduğu düşüncesinin yansımaları oldu. Hemen herkes bu konudan yakındı veya bu konunun nedenlerini sorguladı. Birden fazla Aleviliğin ortaya çıkmasında en büyük neden Aleviliğin yüzyıllarca tek bir merkezden değil, kendi nüfuz alanlarını oluşturmuş birden fazla ocak veya dergâhtan yönetilmiş olmasıdır. Osmanlı coğrafyasından Sünni İslami kurumlar ve bu kurumların işleyişi İstanbul merkezliydi ve merkez çevre arasında bir iletişim bulunmaktaydı. Aleviler ve Alevi dergâhları, ocakları ise kendi coğrafyalarında kalmış, diğer ocaklarla iletişim halinde olamamıştır. İletişimsizliğin en temel nedeni Osmanlı – Safevi çatışması sırasında Yavuz Selim döneminde yaşadıklarının etkisi ile yüksek rakımlı yerlere, kent merkezlere uzak yerleşim alanlarına yerleşmeleridir. Bundan dolayı farklı dergâh ve ocakların etrafında farklı “yollar” oluşturulmuştur. Bu yapılanmada “cümleden ulu olan yol”da “yol bir sürek bin birdir” düşüncesi vardır. Sadece dergâhlar veya ocakların şekillendirmeleri değil, aynı zamanda farklı coğrafyalarda, farklı köklere sahip Alevilere devletin yaklaşımı da, Aleviliği fazlasıyla etkilemiştir. Bektaşiler, Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasına değin şehir hayatını benimsemiş ve buna bağlı kültüre göre yaşamışlardır. Tunceli Alevisinin zihninde Dersim’de yaşanan acıların etkileri devam ettiği için devlete ve sisteme bakışı farklıdır, Ege’de yaşayan bir Alevi ise soğuk savaş kutuplaştırmalarından dolayı bakışı veya algılamaları farklıdır. Son zamanlarda ise bu farklılıklara çeşitli siyasal parti, farklı dernek, vakıf ve federasyonlar arasındaki rekabetten kaynaklanan farklılıklar eklendi. Bu nedenle Aleviler arasındaki farklılaşma sadece kendilerinden kaynaklanmamaktadır, farklılığın da birçok tarihi, kültürel, siyasal ve coğrafi nedeni bulunmaktadır. Belki de sorunların üstesinden gelinmesinde en fazla dikkat edilmesi gereken nokta Alevilikteki farklılıkların, algılamalarının çatıştırılmamasıdır. Oluşacak bir çatışma ortamında sorunların çözümünden ve iletişimden yana olan Aleviler “devletin Alevisi” olarak yaftalanabilirler. Toplumundaki birden fazla yaklaşıma uzlaşmacı bakış geliştirecek ve bir Alevi tanımlaması yapılması gerekirse eğer bunu yapacak olan Anadolu’daki Alevi dergâhlarının ileri gelenleri, yol önderleri ve postnişlerdir.  Alevilerin problemleri sadece Alevi örgütlerinin yöneticileri veya devletin idari amirleri tarafından çözülecek problemler değildir ve Alevi yol önderleri olmadan Alevilerin çözülmesi de mümkün değildir.

Alevilerin Siyasal Yaklaşımları

Türkiye’de taşların yerinden oynadığı bir dönemde Alevilerde siyasal yaklaşımlarını sorguluyor ve değiştirmeyi düşünüyorlar. Alevilerin siyasal sistemdeki tercihleri yıllarca korku siyaseti üzerinden şekillendirildi. Aleviler uzun bir süre laiklik karşıtı eylemler ve şeriat korkusu ile mecburu bir tercih yaptılar. Alevilerin bu korkuları sistemli bir şekilde siyasal propaganda ve medya çalışmaları ile desteklendi. Bu korkular karşısında Alevilerde tercihlerini Laiklik yanlısı görünen, batılı değerleri ve sosyal eşitliği savunan siyasal partiler lehine kullandılar. Ancak uzun bir süredir bu tercihlerinden yeterince verim alamadıkları, tercih ettikleri partinin Türkiye’de demokratikleşme çabalarının gerisinde kaldığı, güneydoğu sorunu ve diğer pek çok sorunda statükocu tavrından dolayı destekledikleri siyasal düşünce ile birlikte hareket edemeyeceklerini gördükleri için bu sıralar şiddetli bir şekilde siyasal arayış içerisine girdiler. Aleviler için belki de bu nokta büyük bir yol ayırımı çünkü Alevilerin siyasal tercih yapmalarında veya tercihlerinde bir değişiklik olmasında herhangi bir problem bulunmamakla birlikte Aleviliğin siyasallaştırılması veya sadece Alevi temelli olan bir siyasal oluşum, Alevilere ve Aleviliğe şu ana kadar yapılanlar kadar haksızlıklar kadar haksızlığa neden olur. Kaldı Alevi örgütleri veya Aleviler tek başlarına bir siyasal parti çalışmalarını Türkiye Birlik Partisi çatısı altında denediler ve başarısız oldular. Türkiye Birlik Partisinde siyasal yönetimin yanı sıra, bizzat Hacı Bektaş dergâhında postniş olan Ulusoy Ailesinin birçok ferdi, Tokat, Amasya, Çorum gibi illerden milletvekili olarak meclise girmiş ancak 1970 yılında Demirel hükümetine destek verdikleri gerekçesiyle fikir uyuşmazlığı ortaya çıkmış, parti içerisinde inanç ve siyaset karşı karşıya gelmiş ve sonuçta parti tabanında büyük bir kopuş yaşanmıştır. Bu nedenle Alevi örgüt yöneticilerinin şu sıralar en fazla dikkat etmeleri gereken husus Alevileri herhangi bir şekilde seçmen tabanı olarak hedeflememeleri, eleştirdikleri diğer siyasal yapılara benzememeleridir. Türkiye’de insanlar uzun zaman dinin siyasallaşmasını, siyasete alet edilmesini, dini ve etnik temelli siyaseti “ayrımcılık veya bölücülük” olarak niteleyip eleştirdiler. Bugün aynı vakanın Alevi temelli olması en fazla Alevileri ve Alevi inanç sistemini incitecektir.

Gökhan Türk - Politikkultur.org - 16 Aralık 2009

Diğer Haberler

Onarılamayan yara Maraş Katliamı 46. Yılında
Honaz Alevi Köyleri
AABF’ye karşı ‘hakkını arayan’ Beyhan İpek’ten çağrı!
Ölümsüz bir analiz olarak: Büfeci İslamı - Ufuk Güldemir
Kerbela: Gerçek mi mitoloji mi?
Muharrem Orucu ve Yas-ı Matem Takiyyesi
Alevilik ve İslam farklıdır, Alevilik nedir?
12 imamlar bizden değildir
Minaresiz Camiye benzeyen Cemevleri
Metin Karataş: 'Alevilerin ibadethanesi dört duvar arası değildir!'