Hıdır ÇAM / BODRUM
Osmanlıdan beri zorla ya da sinsi bir şekilde uygulanan Alevileri asimile etme politikası, bu hükümet döneminde daha da hız kazanmış bulunuyor.
Bunun yeni yöntemi, önce Alevileri İslami kulvara ve kurallara çekmekle başlıyor.
“Siz de Allah’a, kitaba inanıyorsunuz, biz de; Siz de Ali’yi Muhammet’i seviyorsunuz, biz de; Siz de Ehli Beyt’i seviyorsunuz, biz de. O halde ne farkımız var? ” deyip Alevileri de kendi kulvarlarına çekmeye çalışıyorlar.
İlk bakışta doğru gibi geliyor insana.
Ama aynı mantıkla bir Hristiyan, Müslüman’a “ Siz de Allah a peygamberlere inanıyorsunuz, biz de; Siz de İsa’ya İncil’e inanıyor ve seviyorsunuz, biz de; Siz de Kudüs’ü kutsal biliyorsunuz, biz de. O halde ne farkımız var? ” diye sormasına benziyor.
Eğer gerçekten Alevilik bu ise asırlar boyunca bunca katliamlar neden yapıldı?
İslam’ın olmazsa olmaz koşullarından hangisini yerine getirdi aleviler günümüze kadar. Haça, camiye mi gittiler? Oruç mu ( ramazan ) tuttular? Namaz mı kıldılar?
Allah’tan öcü gibi korkanla, Allah benim ( Enel-Hak ) diyen iki felsefeyi aynı kefeye nasıl koyabiliriz?
Alevilik, tüm baskılara karşın dedelerin ve ozanların sayesinde en zor koşullarda günümüze kadar taşınmıştır.
En zor koşullarda çok büyük bedellerle günümüze kadar taşınmasına karşın ne acı ki günümüzde bilgisayar çağında yer yer yörüngesinden sapmış görünüyor.
En basit örneğini Anadolu’yu adım adım gezen hükümetin akıl danışmanı Osman Eğri örneğinde görüyoruz.
İmam hatip kökenli, Fettullahçı, ilahiyatçı bir Hoca, ne acı ki Anadolu da kent kent gezip, Alevilere Alevilik sunumları yapmakta. Malatya da olduğu gibi Aleviler kutlu doğum haftaları düzenlemekteler. Çorum’da olduğu gibi alevi köylerinde minareler yükselmekte. Hem de kendilerini alevi sanan hocaların ve derneklerin sayesinde.
Benzer şekilde “ Yetmiş iki milleti bir gören ” kimi gözler , ırkçılık nutukları atmaktalar.
“Alevilik, İslam’ın içinde mi, dışında mı? ” tartışmalarına dönecek olursak.
Çok kabaca bir alevi dedesiyle bir cami hocasının aynı inançta, aynı yolda olduğunu kim iddia edebilir?
Peki ya Alevilik nedir diyenlere ozanların dilinden birkaç örnek vereyim bakalım Osman Eğri ve onun gibi düşünenler bu dizelerin altına imza atabilecekler mi?
“Yunus Emre der ki hoca
Gerekse bin var haça
Hepsinden iyice
Bir gönüle girmektir…”
Hacı Bektaşi Veli, “ Her ne ararsan kendinde ara / Kudüs’te, Mekke’de haçta değildir…”
Kaygusuz Abdal, “ Kıldan ince köprü yapmış / Gelsin kullar geçsin diye / Hele biz söyle duralım / Sıkıysa sen geç Tanrı …”
Ali İzzet, “ Musa, Tevrat’a hak dedi / Firavun, aslı yok dedi / İsa, İncil’e bak dedi / Sonradan bu Kuran nedir?...”
Aşık Veysel, “ Ademi sürdün bakmadın / Cennette de bırakmadın / Şeytanı niye yakmadın / Cehennemin var da senin…”
Pir Sultan, “ Biz, ayet bilmeyiz, yolumuz vardır / Biz, şerbet bilmeyiz dolumuz vardır / Biz, hoca bilmeyiz pirimiz vardır..”
Ve Hüdai, “ Sevgi bizim dinimizdir / Başka dine inanmayız … ” diyor.
“Daha Allah ile cihan yok iken / Biz onu var edip ilan eyledik …”, “ Dört kitap yokken Ali var idi ”, “ Musa ile tur dağında Ali’yi gördüm ” diyen; Şarabı kutsal sayan; Sazlı sözlü demli ibadetten söz eden yüzlerce örnek verebiliriz.
Şimdi elimizi başımıza koyup kara kara düşünelim
Alevilik nedir?
İslam’ın içinde mi, dışında mı?
Bu alevi önderlerine, ozanlarına mı inanalım?
Yoksa Osman Eğri'ye mi ?
İşin doğrusu “ Müslümanlık, Aleviliğin içinde mi, dışında mı ? ” diye yeni bir tartışmayı gündeme taşımak daha mantıklı olur kanısındayım.
KAYNAK : Alevihaber.com - 5 Ocak 2010