Son günlerde basında yer alan bazı haber ve tartışmalar, AKP hükümetinin Aleviler’e dönük yeni bir takım hesaplar peşinde olduğunu göstermektedir. Henüz ortada resmen işleyen bir süreç ve atılan adımlar olmasa da AKP İstanbul milletvekili Reha Çamuroğlu üzerinden dillendirilen “Alevi açılımı” projesi, özellikle Aleviler arasında başlıca gündem maddelerinden biri haline gelmiş bulunmaktadır.
Basına yansıdığı kadarıyla söz konusu “açılım”ın başlıca unsurlarını bugüne kadar hep ezilen, itilip kakılan Aleviler’in devlet katında kabul görmesi, Cemevleri’nin ibadethane sayılması, ihtiyaçlarının devletçe karşılanması, gene Alevi dedeleri ve zakirlerin devletçe kadroya alınıp maaşa bağlanması gibi şeyler oluşturuyor.
Basındaki kimi sermaye kalemşörleri, AKP’li Reha Çamuroğlu tarafından dilendirilen bu yeni “açılım”ın yüzyıllardır baskı altında yaşayan, hemen her dönemde itilip kakılan, katliamlara uğrayan Aleviler’in temel sorunlarını çözeceği yalanını dile getirmekteler. Özellikle Milliyet’te yazan faşist eskisi Taha Akyol bu kampanyanın basındaki sözcülüğünü üstenmiş durumda.
Sermaye böyle bir “açılım”a neden gerek duyuyor
Bilindiği gibi Aleviler yüzyıllardır yok sayılan, kıyımlara uğratılan, baskı altında tutulan bir kesimi oluşturmakta. Osmanlı’nın Aleviler’e karşı uyguladığı inkar ve asimilasyon politikaları cumhuriyet döneminde de büyük ölçüde devam ettirildi. Aleviler inançlarını gizlemek ya da Sunnileşerek sistem içinde erimek ikilemiyle karşı karşıya bırakıldı. Bundan dolayı da Aleviler hiçbir zaman devletle çok barışık olmadılar. Sunni inanca mensup emekçi yığınlarını denetim altında tutma konusunda önemli bir işlev üstlenen dinsel temalar, Aleviler söz konusu olduğunda onları rejimle, devletle problemli hale getiren, sistemin dışına iten araçlar haline geldiler. Elbette buna bakarak Aleviler’in bütünüyle devletin denetimi dışında olduklarını söylemek de mümkün değildir.
Cumhuriyet rejimi, dinsel gericilikle kontrol altına alınamayan Alevi yığınlarını kendine bağlamanın bir başka yolu olarak devlet yapısının laik görünümünü kullanmıştır. Aleviler’in büyük bir kesimi de laikliği kendi inançlarını yaşamanın baskı ve zulümden kurtulma yolunda bir umut olarak görmüşler, bundan dolayı da cumhuriyetin başından bu yana özellikle devlet partisi konumundaki CHP’ye yakın durmayı tercih etmişlerdir. Bir bakıma CHP’nin ve düzen siyasetinde yer alan diğer sol partilerin oy deposuna dönüşmüşlerdir. Ancak cumhuriyet rejiminin laik niteliği büyük ölçüde kağıt üzerinde kaldığı, Aleviler’i inkar ve asimilasyona dönük politikalar CHP hükümetleri döneminde bile bir biçimde uygulandığı için devletin Aleviler üzerindeki denetim gücü, kimi dönemler artsa da, esas olarak belli sınırların ötesine geçememiştir. 1960’lı yıllardan itibaren güçlenen sol akımlar ve devrimci hareket, sistem tarafından ezilen ve dışlanan Aleviler arasında belli bir taban bulmayı başarmıştır. Alevi emekçiler, ezilen ve sömürülenlerin kurtuluşu için mücadele eden devrimci akımlara çoğu düzen partisinden çok daha fazla yakınlık göstermişlerdir.
AKP tarafından gündeme getirilse de “Alevi açılımı”nın esas sahibinin sermaye sınıfı ve devleti olduğu açıktır. Amaç ise Aleviler’i ve Aleviliği devlet denetimi altına almaktır. Gerek Reha Çamuroğlu’nun “Aleviler mutlaka devlette temsil edilmeli” demesi, gerekse Başbakanlığa bağlı, genel müdürlük statüsünde bir “Alevi kurumu” oluşturulmasının planlanması bu niyeti tüm çıplaklığıyla göstermektedir. Dede ve zakirlerin maaşlı birer devlet memuruna dönüştürülmesi niyeti de belli ki aynı amacın ifadesidir.
Sermaye bu sayede bir taşla birçok kuş birden vuracağını hesaplamaktadır. Her şeyden önce bu sayede Alevilik de tıpkı diğer dinsel inançlar gibi sermayenin gerici çıkarlarının hizmetine koşulmuş olacaktır. Sermaye Sunni inancına mensup emekçileri baskı ve denetim altında tutmak için dinsel temalardan nasıl faydalanıyorsa aynı şey bu kez Alevilik üzerinden alevi emekçileri kontrol altına tutmak için de yapılacaktır.
Bir ikincisi devlet denetimi altına alınan Aleviliğin içini boşaltmak, kendine has değerler sistemini yok etmek ve dinsel gericiliğin sıradan bir kolu haline getirmektir. Yüzyıllardır baskı ve zorbalıkla yapılmak istenen şey bu kez para ve rüşvetle, devlet katında makam mevki dağıtmakla yapılmak istenmektedir. İşin özünde ise değişen hiçbir şey yoktur.
Kısacası sermayenin derdi kendi çıkarlarına uygun bir Alevilik inşa etmek ve bunu alevi emekçi yığınlarını denetim altında tutmanın etkili bir aracı olarak kullanmaktır. Böylece Alevi emekçilerinin devrimci akımlarla ilişkisini zayıflatabileceğini, giderek ortadan kaldırabileceğini de ummaktadır ki, işin bu yönü, geleceğe yönelik beklentilerinin belki de en önemli olanıdır.
“Alevi açılımı” ve AKP’nin beklentileri
Aleviliğin ve Aleviler’in denetim altına alınması sorunu bugün ortaya çıkmış değildir. Ve işaret etmiş omluğumuz gibi bu sorun şimdiye kadar inkar ve baskıyla çözülmeye çalışılmıştır. Başta CHP olmak üzere düzen solundaki partilerin de Aleviler’i devlete bağlamak konusunda önemli hizmetleri olmuş fakat bunlar kalıcı sonuçlar üretememiştir. Son yıllarda ise sol düzen partileri ile aleviler arasındaki bağlar giderek kopmaya yüz tutmuştur. Yani Alevileri denetim altına alma sorunu bir bakıma aciliyet kazanmıştır.
İşte AKP sermayenin bu konudaki ihtiyacına yanıt verme derdindedir. Dini duyguların istismarına dayalı siyaset üzerinden sermayeye hizmet konusundaki rüştünü iktidar olduğu yıllar içinde ispatlayan AKP şimdi aynı şeyi Alevi emekçilerini inançları üzerinden istismar ederek düzene bağlama konusunda da sergilemek gayretindedir. Yani bugüne kadar “inanç özgürlüğü” “türbana özgürlük” gibi temalar eşliğinde Sunni emekçiler nasıl sermayenin saldırı politikalarına yem edilmişse şimdi aynı şey “Aleviler’in devletle barışması”, “Cemevlerinin yasal statüye kavuşturulması”, “Alevi dedelerine ve zakirlere maaş bağlanması” gibi adımlarla Aleviler üzerinden de yapılmak istenmektedir.
Kuşkusuz işin bir başka boyutu da AKP’nin bu işten siyasal kazanç elde hayalleridir. AKP sözünü ettiğimiz türden adımlar atarak bugüne kadar kendisine mesafeli duran Alevi yığınları ile yakınlaşmak, bu sayede de şimdiye kadar esas olarak sol düzen partilerinin oy deposu durumundaki yığınları kendine bağlamak istemektedir. Bir başka ifadeyle, Kürt sorununda kendini çözüm umudu olarak sunmayı başararak Kürt halkından ciddi bir oy desteği almayı başaran AKP şimdi benzer bir şeyi Alevi yığınlarını kandırarak bu alanda da yapmayı planlamaktadır.
Alevi emekçileri için gerçek çözüm yolu düzene karşı mücadeledir!
Görüldüğü üzere AKP’nin gündeme getirdiği “Alevi açılımı”nın asıl amacı sermayeye hizmettir. Tıpkı bugüne kadar olduğu gibi AKP’nin de Alevi emekçilerinin demokratik istemlerine yanıt vermek gibi bir sorunu, yaklaşımı bulunmamaktadır. AKP’nin derdi Aleviliği Sunnileştirmek, devlet denetimi altına almak bu sayede de alevi emekçilerini kontrol etmektir. Tarihte Hızır Paşalar’ın kılıçla, yağlı urganla, top ve tüfekle yapmaya çalıştığını parayla, makam mevki dağıtarak yapmaya çalışmaktır.
Alevi emekçiler, ne kendini iktidara pazarlayan Reha Çamuroğlu’nun, ne de para lafı edilince gözleri parlayan işbirlikçilerin AKP’nin politikalarını parlatan, meşrulaştıran tutumlarına ortak olmamalıdır. Bu oyuna gelmemelidir. Tutulacak yol bir kez daha direnişin, mücadelenin yoludur, Pir Sultanlar’ın yoludur.
6 Aralık 2007, Perşembe - KIZILBAYRAK