Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Hiç kimsenin aklı, iradesi, gönlü, başkasının ipoteği altında değildir. Dinin tek bir sahibi vardır, o da Yüce Allah’tır. Kimse kimseye din bahşetme, din lütfetme hakkına sahip değildir” dedi.
İftarı farklı değerlendirenlerin olabileceğini kaydeden Başbakan Erdoğan, gönül dünyalarının çok geniş ve çok kucaklayıcı olması gerektiği üzerinde durdu.
VİDEO: Yas orucu ve ‘düşkün’ krizi
ANKARA - Erdoğan, AK Parti İstanbul Milletvekili Reha Çamuroğlu ve Abdal Musa Vakfı önderliğinde Bilkent Otel’de düzenlenen Muharrem ayı iftar yemeğine katıldı. Başbakan Erdoğan, iftarın yapıldığı salona girişinde alkışlarla karşılandı. Mersiye ve sofra duasının ardından iftara geçildi ve Erdoğan bir konuşma yaptı.
Yemekte, “Sevgili canlar, ben buraya sizin mateminizi paylaşmaya değil, hep birlikte bizim matemimizi paylaşmaya geldim. Bu matem, bizim matemimizdir. Bu duygu seli, bizim ortak duygu dünyamızın bir parçasıdır. Bu davete gönül huzuruyla icabet ettim. Zira burada benim sevgili kardeşlerim olarak sizler varsınız” diye konuşan Başbakan Erdoğan, konuşmasına “Sevgili canlar, değerli kardeşlerim” sözleriyle başladı.
Erdoğan, Hicri yılın ilk ayı olan Muharrem ayında böyle bir iftar programında bulunmaktan dolayı mutlu olduğunu belirtti.
İftarı organize edenlere nazik davetleri nedeniyle teşekkür eden Erdoğan, şunları söyledi:
“Siz can kardeşlerimle, gönül dostlarımla bir arada olmaktan, yüz yüze hasbıhal etmekten son derece memnun olduğumu söylemeliyim. Bu buluşmamızın bir matem vesilesiyle olması, bir Muharrem gününde geçekleşmesi hepimiz için derin manalar taşıyor. Burada birlikte olmanın, birliğin, beraberliğin sesini yükseltmenin, el ele, gönül gönüle, yüz yüze olmanın memnuniyetini yaşıyoruz. Aynı inanç iklimine mensup olmanın huzuruyla yüzyıllar boyu aynı temiz kaynaklardan su içmenin hazzıyla bu günlere geldik. Farklılıklarımız, birlik içinde, vahdet ikliminde erimiş, hepimiz bir bütün olmuşuz. Tabii ki bir Muharrem günündeyiz. Bu günün manasını ve önemini çok iyi biliyoruz. Yüreklerimiz buruk, kalplerimiz mahzundur. Ama Allah’a şükürler olsun ki gönüllerimiz birdir, beraberdir. Umutlarımız diridir. Geleceğe böyle bir umutla bakıyoruz. Herhalde hiçbir toplum ‘Gelin canlar bir olalım’ düsturunu bizim kadar açık ve net olarak dile getirmemiştir.”
Çamuroğlu: Amacımızı elde ettik
“Biz gelmedik kavga için, bizim işimiz sevgi için. Dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldik” diyen Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
“Hiç kimsenin aklı, iradesi, gönlü, başkasının ipoteği altında değildir. Dinin tek bir sahibi vardır, o da yüce Allah’tır. Kimse kimseye din bahşetme, din lütfetme hakkına sahip değildir. Gönüllerin sahibi bellidir. İnanıyorum ki sevgi ve muhabbetimiz, açık yürekliliğimiz bütün ön yargıları eritecek kadar büyüktür. Kaldı ki bizler sadece bu vesileyle, sadece Muharrem ve matem vesilesiyle bir araya gelen bir toplum değiliz. Biz her zaman, her yerde tasada ve kederde, acıda ve mutlulukta birlikteyiz. Bizim için bin yılı aşkın bir tecrübedir bu. Dolayısıyla bu buluşmamız son derece tabii ve normal bir buluşmadır. Zira hepimiz hür ve özgür bir ülkenin vatandaşlarıyız. Hepimiz birlik esasında daha güçlü bir millet olmanın sevdasındayız. Farklılıklarımızın altını çizmek için değil, müşterek aklın, müşterek irfanın, birlik iradesinin ortaya çıkması için bu akşam burada bir ve beraberiz.”
Erdoğan, “Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Cumhuriyetimiz, bütün inanç gruplarına, mezheplere, dini anlayışlara eşit mesafede durmak, hepsinin din ve vicdan özgürlüğünü garanti altına almak durumundadır” dedi.
Erdoğan, “Bizler; tarihte ve bugün, birlikte, ortak bir medeniyet inşa etmenin onurunu, istiklalin hazzını, şerefini birlikte hisseden modern Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşlarıyız. ‘Siz-biz’ ayrımı olmadan, hepimiz bu ülkede ev sahibiyiz, kardeşiz” şeklinde konuştu.
“BU ÖZ, BU MAYA, HEPİMİZE ÇALINMIŞTIR”
Davetlilere, “Değerli Gönül Dostlarım, sevgili kardeşlerim” diye seslenen Erdoğan, şöyle konuştu:
“Biliyoruz ki Alevi-Bektaşi Kültürü; Anadolu’muzun eşsiz zenginliklerinden biridir, bu toprakların özünde, mayasında vardır. Bu öz, bu maya, hepimize çalınmıştır. Yolumuz birdir, istikametimiz birdir, rehberimiz birdir, dolayısıyla menzilimiz birdir. Zira, asıl olan istikamettir, yoldur. ‘Yol’ kavramının, bu zengin kültür haritamız içindeki özel manasını çok iyi biliyorsunuz. Bu yolda ‘öfke’, bu yolda ‘ayrılık-gayrılık’, bu yolda ‘senlik-benlik’ davası yoktur, sadece ‘Biz’ vardır. Ne politik mülahazalar, ne ideolojik analizler, ne hariçten yapılan kasıtlı müdahaleler; birbirinde erimiş yüreklerimizi ayrıştırmaya muktedir olur. Siyasetin görevi; halkın bir bütün olarak ihtiyaç ve beklentilerini karşılamak, temel hak ve hürriyetlerini koruma altına almaktır. Devletin görevi; toplumun bir parçası olan farklılıkları tanımlamak değil, bu farklılıkları tanımak ve anlamaya çalışmaktır. Anayasamızdaki tanımıyla demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Cumhuriyetimiz; bütün inanç gruplarına, mezheplere, dini anlayışlara eşit mesafede durmak, hepsinin din ve vicdan özgürlüğünü garanti altına almak durumundadır.”
KİMLER KATILDI
İftara Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcıları Hayati Yazıcı ve Cemil Çiçek, Devlet Bakanları Mehmet Aydın ve Sait Yazıcıoğlu,İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan, Bayındırlık ve İskan Bakanı Faruk Nafiz Özak, eski TBMM Başkanı Bülent Arınç, AK Parti yönetici ve milletvekilleri, Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu, gazete ve televizyonların yöneticileri de katıldı.
NELER YENDİ
Yemek menüsü, iftariyelik tabağı, mercimek çorbası, peynirli su böreği, sebze türlü, pilav, hoşaf ve dondurmalı kazandibinden oluştu. Alevi inancı gereği menüde et yemeklerine yer verilmezken, masalarda bıçak ve su bulunmadı.
NTV-MSNBC VE AJANSLAR
11 Ocak 2008 Cuma
Çamuroğlu: Amacımızı elde ettik
AK Parti İstanbul Milletvekili Reha Çamuroğlu, Muharrem ayı iftar yemeğinde “Amacımızı elde ettiğimizi rahatlıkla düşünüyorum, söylüyorum. Çok mutluyum şu anda” dedi.
ANKARA - Çamuroğlu, Bilkent Otel’de düzenlenen yemekteki konuşmasına, katılımcılara teşekkür ederek başladı. Düğün ve bayramları paylaşmanın kolay olduğunu belirten Çamuroğlu, “Sizler buraya matem akşamını paylaşmak üzere geldiniz. Katılımcıları iftarda buluşturan nedenin büyük millet olmanın ne anlama geldiğini derinlemesine kavrayan yüksek şuurunuz ve bu şuuru besleyen manevi zenginliğinizdir” diye konuştu.
Tarihin “kanlı bir macera” olduğunu ifade eden Çamuroğlu, pek çok tarih kitabının yalan söylediğini savundu.
Çamuroğlu, Çaldıran Savaşı’nın “Bizim bizi kırdığımız bir savaş, muzafferinin de mağlubunun da biz olduğunu” söyledi.
Koskoca bir tarihi “Biz ve onlar” oyununa dönüştürmenin mümkün olmadığını dile getiren Çamuroğlu, şunları kaydetti:
“İstanbul’u kim fethetti? diye sorsam gür bir ‘biz’ cevabı alırım. Aleviler mi, Sünniler mi? desem gülünç olur. Çanakkale’yi kim geçilmez kıldı? diye sorsam yine aynı. Cumhuriyeti kim kurdu? Milli mücadeleyi kim verdi? Bütün övünülecek işlerde koskoca bir kimlik olarak biz varız.”
Çumuroğlu, farklılıkların milletleri zenginleştirdiğini vurgulayarak, “İçinde farklılıkları barındırmak, milletleri zayıflatmaz, aksine güçlendirir. Farklılıkları olmayan milletler ya masallarda olur, ya kabuslarda” dedi.
Bir milletin hiç bir parçasının diğerine “Ben mükemmelim, sen değiş” diyemeyeceğini vurgulayan Çamuroğlu, açık ve demokratik toplumlarda farklılıkların kendi sınırları içinde kapalı yaşayamayacağını ifade etti.
Çamuroğlu, demokratik toplumlarda Kürtler ve Aleviler gibi farklılıkların sorunlarının toplumun tamamının sorunu olduğunu söyledi.
Farklılıkların düşüncelerini özgürce söyleyebildikleri toplumların demokrasisinin güçlü olduğunu anlatan Çamuroğlu, “Oturacağız konuşacağız, tartışacağız, birbirimizin yüzüne bakacak, sofrasına oturacak, birbirimizin sorunlarına birlikte çözüm bulacağız. Buraya bütün farklılıklarımızın sorunlarına haldaş olmaya geldik” diye konuştu.
“ARKASI GELECEK”
Bu arada gazetecilerin sorularını yanıtlayan Çamuroğlu, “Bu iftarın bir başlangıç olduğunu, bu başlangıcı istekle, dikkatle, kararlılıkla devam ettireceklerini, arkasının geleceğini” söylediklerini hatırlattı.
“Sayın Başbakanımız’ın konuşmasını tekrar dikkatle dinlerseniz bunun devamı konusunda kararlılığımızı görürsünüz” diyen Çamuroğlu, “Yüzyüze gelme, yüzleşme durumu hasıl olduğu için” bu akşamın kendilerini çok mutlu ettiğini söyledi.
Çamuroğlu, “Amacımızı elde ettiğimizi rahatlıkla düşünüyorum, söylüyorum, çok mutluyum şu anda” dedi.
“İftara kaç Alevi örgütü katıldı?” sorusuna Çamuroğlu, “15 Ocak Salı günü basın toplantısı yapacağım. Bunları ancak o zaman açıklayabilirim. Şu anda benim bunu bilmem mümkün değil. Çünkü yardımcılarım takip etti” yanıtını verdi.
“Sizinle ilgili iftara katılmayan derneklerden yöneltilen suçlamalar konusunda yorumuz nedir?” diye sorulması üzerine de Çamuroğlu, “Bu arkadaşlar samimi şeyler yapsınlar, bizim yaptıklarımızdan daha iyi şeyler yapsınlar. Biz onları okuyalım, onların yaptıklarını izleyelim, takip edelim, problemlerimizi çözecekler diye de sevinelim” şeklinde konuştu.
“İftar yemeğine katılanların düşkün ilan edilmesi” konusunda değerlendirmesi de sorulan Çamuroğlu, şunları söyledi:
“Dede midir, papaz mıdır belli olmayan engizisyon üyeleri kimi nereden kovuyorlar? Kimin bahçesinden kimi kovuyorlar? Bu asabımı bozan bir konu. Çünkü çok büyük bir saygısızlık var orada. Yani Katolik kilisesi bile çoktan terk etti bu aforoz meselesini.”
“Muhalefet partilerinin iftara yönelik tutumlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusuna karşılık da Çamuroğlu, “Ana Muhalefet Partisi’nin birleştirici olduğundan söz etmenin mümkün olmadığını” kaydetti.
“Ana Muhalefet Partisi, kendi arka bahçesi addettiği alanı koruma derdinde” görüşünü dile getiren Çamuroğlu, “CHP Grup Başkan Vekili Kemal Kılıçdaroğlu hakkında kendisine yönelik iftiralarda bulunduğu için dava açmak zorunda kaldığını” söyledi.
Çamuroğlu, “Eğer iddiasını ispatlayamazsa müfteri olarak milletvekilliğinden istifaya davet ettim. İspatlasın ben milletvekilliğinden istifa edeyim” şeklinde konuştu.
MHP’nin de “bu konuda susmayı, tavır ortaya koymamayı yeğlediğini” savunan Çamuroğlu, “Tavırlarına saygı duyarım. Bir bildikleri vardır herhalde” dedi.
DTP’nin ise “anlayamadığı şekilde hücuma geçtiğini” ifade eden Çamuroğlu, “O da kendi bilecekleri iş. Allah selamet versin” görüşlerini dile getirdi.
NTV-MSNBC VE AJANSLAR
11 Ocak 2008 Cuma
'Bu matem bizim matemimizdir'
Başbakan Erdoğan, katılımcılara “Sevgili canlar, can kardeşlerim” diyerek hitap etti.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Muharrem Ayı İftarı’nda yaptığı konuşmada, katılımcılara “Sevgili canlar, can kardeşlerim” diyerek hitap etti. Erdoğan, “Sevgili canlar, ben buraya, sizin mateminizi paylaşmaya değil, hep birlikte bizim matemimizi paylaşmaya geldim. Bu matem, bizim matemimizdir. Bu duygu seli olarak, bizim ortak dünyamızın bir parçasıdır” dedi.
Abdal Musa Vakfı tarafından düzenlenen Muharrem Ayı İftar Yemeği’ne katılan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Siz can kardeşlerimle, gönül dostlarımla bir arada olmaktan, yüz yüze hasbi hal etmekten, son derece memnun olduğumu özellikle ifade etmek isterim” diyerek başladığı konuşmasında, buluşmanın bir matem vesilesiyle olmasının, bir muharrem gününde gerçekleşmesinin, herkes için derin manalar taşıdığını söyledi.
Erdoğan, birlikte olmanın, birliği, beraberliğin sesini yükseltmenin , el ele gönül gönüle, yüz yüze olmanın memnuniyetini taşıdıklarını kaydetti.
Aynı inanç iklimine mensup olmanın huzuruyla, yüzyıllar boyu, aynı temiz kaynaklardan su içmenin hazzıyla bugünlere gelindiğini belirten Başbakan Erdoğan, “Farklılıklarımız birlik içinde, vahdet ikliminde erimiş, hepimiz, bir bütün olmuşuz. Tabi ki bir muharrem günündeyiz. Bugünün manasını ve önemini çok iyi biliyoruz. yüreklerimiz buruk, kalplerimizi mahzundur” diye konuştu. Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü :
-“BURAYA SİZİN MATEMİNİZİ PAYLAŞMAYA DEĞİL, HEP BİRLİKTE BİZİM MATEMİMİZİ PAYLAŞMAYA GELDİM”-
“Ama Allah’a hamd olsun ki gönüllerimiz birdir, beraberdir. Umutlarımız diridir, geleceğe böyle bir umutla bakıyoruz. Herhalde hiçbir toplum, “gelin canlar bir olalım” düsturunu, bizim kadar açık ve net olarak dile getirmemiştir.
Sevgili canlar, ben buraya, sizin mateminizi paylaşmaya değil, hep birlikte bizim matemimizi paylaşmaya geldim. Bu matem, bizim matemimizdir. Bu duygu seli olarak, bizim ortak dünyamızın bir parçasıdır. Bu davete, gönül huzuruyla icabet ettim çünkü gönül huzuruyla bir davet vardı, benim için de icabet gerekti.
Zira burada, sevgili kardeşlerim olarak sizler varsınız, bu buluşmayı, farklı mülahazalarla değerlendirenler olabilir. Bizim gönül dünyamız çok geniş. Biz çok kucaklayıcı olmalıyız. Biz gelmedik kavga için, bizim işimiz sevgi için. Dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldik. İşte bizim değerlerimizde bu var. Hiç kimsenin haklı iradesi, gönlü, başkasının ipoteği altında değildir. Dinin tek bir sahibi var, o da yüce Allah’tır. Kimse kimseye din bahşetme, din lütfetme hakkına sahip değildir. Gönüllerin sahibi bellidir. İnanıyorum ki muhabbetimiz, sevgimiz, açık yürekliliğimiz, bütün ön yargıları eritecek kadar büyüktür, büyük olmalıdır. Kaldı ki bizler, sadece bu vesileyle, sadece muharrem ve matem vesilesiyle bir araya gelen bir toplum değiliz. Biz her zaman, her yerde, tasada ve kederde, acıda ve mutlulukta birlikteyiz, birlikte olmalıyız. Bizim için bin yılı aşkın bir tecrübedir bu. Dolayısıyla bu akşamki buluşmamız, son derece tabi ve doğal bir buluşmadır. Hepimiz hür ve özgür bir ülkenin vatandaşlarıyız. Hepimiz, birlik esasında, daha güçlü bir millet olmanın sevdasındayız.
Farklılıklarımızın altını çizmek için değil, müşterek aklın, müşterek irfanın, birlik iradesinin ortaya çıkması için, burada bu akşam, bir ve beraberiz.”
Başbakan Erdoğan, “Bizler, tarihte, bugün birlikte, ortak bir medeniyet inşa etmenin onurunu, istiklalin hazzını, şerefini birlikte hisseden modern Türkiye Cumhuriyetinin vatandaşlarıyız. Siz biz ayrımı olmadan hepimiz bu ülkede ev sahibiyiz, kardeşiz” dedi.
-ERDOĞAN’DAN HASAN HÜSEYİN ATFI-
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, konuşmasında, Şair Hasan Hüseyin Korkmazgil’den de dizelere de yer verdi. Erdoğan, “Bizler, Şair Hasan Hüseyin Korkmazgil’in ifadesiyle, ‘Acıyı bal eylemesini’ bilmiş bir milletiz. Burada da acıyı bal eylemek üzere bulunuyoruz. Bundan sonra da Allah’ın emriyle, birbirimizi daha da aydınlatmak üzere, bu ruhla, medeniyet yolundaki yürüyüşümüzü sürdüreceğiz” diye konuştu.
-ÇAMUROĞLU’NA TEŞEKKÜR-
Başbakan Erdoğan, “Değerli kardeşim, edebiyat ve irfan adamı” dediği Reha Çamuroğlu’na, ve buluşmaya vesile olduğu için Abdal Musa Kültürünü Araştırma ve Tanıtma Vakfına da teşekkür etti.
-“ASIL OLAN İSTİKAMETTİR, YOLDUR”-
Alevi Bektaşi kültürünün, Anadolu’nun eşsiz zenginliklerinden biri olduğunu belirten Erdoğan, bu kültürün bu toprakların özünde, mayasında olduğunu ve bu mayanın herkese çalındığını kaydetti.
Erdoğan, şöyle konuştu:
“Yolumuz birdir, istikametimiz birdir, rehberimiz birdir, dolayısıyla menzilimiz birdir. Zira asıl olan istikamettir, yoldur. Yol kavramının bu zengin kültür haritamız içindeki özel manasını çok iyi biliyorsunuz, çok iyi biliyoruz. Bu yolda öfke, bu yolda ayrılık-gayrılık, bu yolda senlik-benlik yoktur, sadece biz vardır.
Aziz milletimizin asırlardır bozulmayan kimyasının, kardeşlikle yoğrulan hamurumuzun, bugünkü meselelerimizi aşacak kudretli bir öze sahip olduğundan hiç kimsenin şüphesi, endişesi olmamalıdır. Ne politik mülahazalar, ne ideolojik analizler, ne hariçten yapılan kasıtlı müdahaleler, birbirinde erimiş, yüreklerimizi ayrıştırmaya muktedir olmamıştır, olamayacaktır. Siyasetin görevi, halkın bir bütün olarak ihtiyaç ve beklentilerini karşılamak, temel hak ve hürriyetlerini koruma altına almaktır. Devletin görevi, toplumun bir parçası olan farklılıkları tanımlamak değil, bu farklılıkları tanımak ve anlamaya çalışmaktır.”
-“YARATILANI YARADANDAN ÖTÜRÜ…”-
Erdoğan, Anayasadaki tanımıyla, demokratik laik ve sosyal bir hukuk devleti olan Cumhuriyetin, bütün inanç gruplarına, mezheplere, dini inançlara eşit mesafede durmak, hepsinin din ve vicdan özgürlüğünü garanti altına almak durumunda olduğunu söyledi.
Erdoğan, “Hikmetini, ilhamını, irfanını, Ahmet Yesevi’den, Mevlana’dan, Hünkar Hacı Bektaş Veli’den, Yunus Emre’den, Pir Sultan Abdal’dan, Virani’dan alan bir milletiz” dedi. Erdoğan, şunları söyledi:
“Yaratılanı Yaratan’dan ötürü, Yaratıcı’ya nispetle, onun için, onun adına sevmek bizim en temel şiarımızdır. İnsana “can” diyen bir ortak medeniyetin, bir ortak dilin çocukları olduğumuz için, barışa hasret kalan insanlık ailesi içinde biricik bir konuma sahibiz.”
AKP İstanbul Milletvekili Reha Çamuroğlu’nun öncülüğünde Abdal Musa Vakfı tarafından düzenlenen Muharrem İftarı’na AKP’liler yoğun ilgi gösterdi. Yemeğe, Alevi derneklerinin ilgisi ise az oldu.
Ankara Bilkent Otel’e gerçekleştirilen iftara Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yanı sıra Devlet Bakanları Cemil Çiçek, Hayati Yazıcı, Mehmet Aydın, Sait Yazıcıoğlu, İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, Bayındırlık ve İskan Bakanı Faruk Nafiz Özak ile Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan da katıldı. Bakanların dışında çok sayıda AKP yöneticisi ve milletvekili de iftara katılanlar arasındaydı.
-MEDYANIN İLGİSİ BÜYÜKTÜ-
Yazılı ve görsel medya, iftara büyük bir ilgi gösterirken salona ancak davetiyesi olan gazeteciler girebildi. Çok sayıda televizyon kanalı da Başbakan Erdoğan’ın konuşması başta olmak üzere zaman zaman yemeğin yapıldığı salona canlı yayınla bağlandı.
-MÖNÜ-
Mersiye okunması ve sofra duasının ardından davetlilere iftariyelik tabağı, mercimek çorbası, peynirli su böreği, sebze türlü, pilav, hoşaf ve dondurmalı kazandibinden oluşan mönü sunuldu.
-BAZI DAVETLİLER GÖZYAŞLARINI TUTAMADI-
Sofra duası sırasında bazı davetliler gözyaşlarını tutamadı. Ağlayanlar arasında eski Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç, AKP Genel Başkan Yardımcısı Şükrü Ayalan ile Prof. Dr. Hüseyin Hatemi de vardı.
-YEMEK PROGRAMI-
Yemekte sırasıyla AKP İstanbul Milletvekilleri İbrahim Yiğit, Reha Çamuroğlu ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan birer konuşma yaptı.
Yemek masalarında iftarın programı yer aldı. Programda, Yiğit ve Çamuroğlu’nun konuşmaları “Selamlama” olarak duyurulurken Başbakan Erdoğan’ın konuşması programda “hitap” olarak yer aldı.
-ÇAMUROĞLU BAŞBAKAN’IN KONUŞMASINI KÜRSÜDE DİNLEMEK İSTEDİ-
Konuşmalar başlamadan önce salonun dışında bekleyen gazeteciler de içeri alındı.
Çamuroğlu’nun konuşmasının ardından Erdoğan kürsüye geldi. Erdoğan ile Çamuroğlu kısa bir süre konuştuktan sonra Çamuroğlu Erdoğan’ın konuşmasını, kürsüde arkasında durarak dinlemek istedi. Çamuroğlu, Erdoğan’ın ricası üzerine yerine geçti.
-ERDOĞAN, KONUŞMASINI ŞİİRLERLE SÜSLEDİ-
Başbakan Erdoğan konuşmasını, Aşık Veysel, Hasan Hüseyin Korkmazgil, Yunus Emre, Mehmet Akif Ersoy gibi şair ve ozanlardan dizelerle süsledi. Erdoğan, Alevi toplumuna mal olmuş hitaplarla yaptığı konuşma sık sık alkışlarla kesildi. Erdoğan yine alkışlar arasında kürsüyü terk etti.
GERÇEK GÜNDEM - 11 Ocak 2008 Cuma
Çamuroğlu: Arkası gelecek
AKP İstanbul Milletvekili Reha Çamuroğlu, Muharrem ayı iftar yemeğini değerlendirdi.
AK Parti İstanbul Milletvekili Reha Çamuroğlu, Muharrem ayı iftar yemeğinde ''Sayın Başbakanımız'ın konuşmasını tekrar dikkatle dinlerseniz bunun devamı konusunda kararlılığımızı görürsünüz. Amacımızı elde ettiğimizi rahatlıkla düşünüyorum, söylüyorum. Çok mutluyum şu anda'' dedi.
Çamuroğlu, Bilkent Otel'de düzenlenen yemekteki konuşmasına, katılımcılara teşekkür ederek başladı.
Düğün ve bayramları paylaşmanın kolay olduğunu belirten Çamuroğlu, ''Sizler buraya matem akşamını paylaşmak üzere geldiniz. Katılımcıları iftarda buluşturan nedenin büyük millet olmanın ne anlama geldiğini derinlemesine kavrayan yüksek şuurunuz ve bu şuuru besleyen manevi zenginliğinizdir'' diye konuştu.
Tarihin ''kanlı bir macera'' olduğunu ifade eden Çamuroğlu, pek çok tarih kitabının yalan söylediğini savundu.
Çamuroğlu, Çaldıran Savaşı'nın ''Bizim bizi kırdığımız bir savaş, muzafferinin de mağlubunun da biz olduğunu'' söyledi.
Koskoca bir tarihi ''Biz ve onlar'' oyununa dönüştürmenin mümkün olmadığını dile getiren Çamuroğlu, şunları kaydetti:
''İstanbul'u kim fethetti? diye sorsam gür bir 'biz' cevabı alırım. Aleviler mi, Sünniler mi? desem gülünç olur. Çanakkale'yi kim geçilmez kıldı? diye sorsam yine aynı. Cumhuriyeti kim kurdu? Milli mücadeleyi kim verdi? Bütün övünülecek işlerde koskoca bir kimlik olarak biz varız.''
Çumuroğlu, farklılıkların milletleri zenginleştirdiğini vurgulayarak, ''İçinde farklılıkları barındırmak, milletleri zayıflatmaz, aksine güçlendirir. Farklılıkları olmayan milletler ya masallarda olur, ya kabuslarda'' dedi.
Bir milletin hiç bir parçasının diğerine ''Ben mükemmelim, sen değiş'' diyemeyeceğini vurgulayan Çamuroğlu, açık ve demokratik toplumlarda farklılıkların kendi sınırları içinde kapalı yaşayamayacağını ifade etti.
Çamuroğlu, demokratik toplumlarda Kürtler ve Aleviler gibi farklılıkların sorunlarının toplumun tamamının sorunu olduğunu söyledi.
Farklılıkların düşüncelerini özgürce söyleyebildikleri toplumların demokrasisinin güçlü olduğunu anlatan Çamuroğlu, ''Oturacağız konuşacağız, tartışacağız, birbirimizin yüzüne bakacak, sofrasına oturacak, birbirimizin sorunlarına birlikte çözüm bulacağız. Buraya bütün farklılıklarımızın sorunlarına haldaş olmaya geldik'' diye konuştu.
Konuşmasının ardından bir anısını anlatan Çamuroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın beraberindekilerle Cuma namazına giderken, yanındakilerden bazılarının kendisine Cuma'ya gidip gitmediğini sorduğunu söyledi. Çamuroğlu, bunu söyleyenlere ''Bu işler hayırlı bir sonuca vardığında Süleymaniye'de şükür namazı kılacağı''nı dile getirdiğini belirtti.
-''EN İNCE FIRÇAYLA ÇALIŞMAMIZ GEREKİR''-
AK Parti İstanbul Milletvekili İbrahim Yiğit de Alevi inancına ilişkin bazı temel bilgiler verdi.
Bugün Alevilerin yaşadığı sorun ve zorlukların nedeninin, Aleviliğin doğru tarzda uygulanmamasından kaynaklandığını söyleyen Yiğit, Aleviliğin bütün yönleriyle benimsenip içselleştirilmesi halinde, yaşanan sorunların ve çelişkilerin büyük bir çoğunluğunun kendiliğinden giderileceğini ifade etti.
Yiğit, Alevi inancının hiç bir zaman iktidar hırsını savunmadığını, tersine tarih boyunca eşitliği, paylaşımcılığı, kardeşliği ilke edindiğini bildirdi.
Toplumlar için inanç meselesinin çok hassas bir konu olduğuna işaret eden Yiğit, şunları kaydetti.
''En ince fırçayla çalışmanız gerekir, ama ne yazık ki 10 yıllardan beri bizim siyasetçilerimiz bu fırçanın en kalınını kullandılar. Ülkemiz, 10 yıllardan bu yana etnik köken ve inanç farklılığı tartışmalarından kaynaklanan acılar yaşadı, insanlar, imkanlar ve zaman heba oldu.
Bütün bu acıların gerisinde halka güven duymayan, sorun çözemeyen ilkesiz siyaset anlayışlarının yanlışları yatıyor.
Türkiye, bin yıldan bu yana farklı kökler ve inançlardan gelerek aynı topraklarda aynı kaderi paylaşan insanların birlikte kurduğu devletin adıdır. Bu devletin kuruluşuna can veren yurttaşların kendi kimliklerini ifade etmeleri, dillerini, kültürlerini öğrenip geliştirmeleri ya da inançlarını özgürce yaşamalarını bir tehlike işareti olarak değil, bu toprakların gücü ve zenginliği olarak algılamamız gerekiyor. Bu alanlarda korkulardan beslenen inkarcı ya da tek tipleştirici, ayırıcı, ayrılıkçı, kamplaştırıcı yaklaşımlar; çözümsüzlüğe hizmet eder.''
Yiğit, etnik kimliklerin, dini ve milli değerlerin arkasına saklanan istismarcı yaklaşımlarla siyaset yapılamayacağını ifade ederek, Türkiye'de etnik köken ve inanç grupları ne olursa olsun bütün vatandaşların bir arada, barış içinde yaşamaları ve kendi kimliklerini özgürce ifade edebilmelerinin yollarının aranması gerektiğini sözlerine ekledi.
-''ARKASI GELECEK''-
Bu arada gazetecilerin sorularını yanıtlayan Çamuroğlu, ''Bu iftarın bir başlangıç olduğunu, bu başlangıcı istekle, dikkatle, kararlılıkla devam ettireceklerini, arkasının geleceğini'' söylediklerini hatırlattı.
''Sayın Başbakanımız'ın konuşmasını tekrar dikkatle dinlerseniz bunun devamı konusunda kararlılığımızı görürsünüz'' diyen Çamuroğlu, ''Yüzyüze gelme, yüzleşme durumu hasıl olduğu için'' bu akşamın kendilerini çok mutlu ettiğini söyledi.
Çamuroğlu, ''Amacımızı elde ettiğimizi rahatlıkla düşünüyorum, söylüyorum, çok mutluyum şu anda'' dedi.
''İftara kaç Alevi örgütü katıldı?'' sorusuna Çamuroğlu, ''15 Ocak Salı günü basın toplantısı yapacağım. Bunları ancak o zaman açıklayabilirim. Şu anda benim bunu bilmem mümkün değil. Çünkü yardımcılarım takip etti'' yanıtını verdi.
''Sizinle ilgili iftara katılmayan derneklerden yöneltilen suçlamalar konusunda yorumuz nedir?'' diye sorulması üzerine de Çamuroğlu, ''Bu arkadaşlar samimi şeyler yapsınlar, bizim yaptıklarımızdan daha iyi şeyler yapsınlar. Biz onları okuyalım, onların yaptıklarını izleyelim, takip edelim, problemlerimizi çözecekler diye de sevinelim'' şeklinde konuştu.
''İftar yemeğine katılanların düşkün ilan edilmesi'' konusunda değerlendirmesi de sorulan Çamuroğlu, şunları söyledi:
''Dede midir, papaz mıdır belli olmayan engizisyon üyeleri kimi nereden kovuyorlar? Kimin bahçesinden kimi kovuyorlar? Bu asabımı bozan bir konu. Çünkü çok büyük bir saygısızlık var orada. Yani Katolik kilisesi bile çoktan terk etti bu aforoz meselesini.''
''Muhalefet partilerinin iftara yönelik tutumlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?'' sorusuna karşılık da Çamuroğlu, ''Ana Muhalefet Partisi'nin birleştirici olduğundan söz etmenin mümkün olmadığını'' kaydetti.
''Ana Muhalefet Partisi, kendi arka bahçesi addettiği alanı koruma derdinde'' görüşünü dile getiren Çamuroğlu, ''CHP Grup Başkan Vekili Kemal Kılıçdaroğlu hakkında kendisine yönelik iftiralarda bulunduğu için dava açmak zorunda kaldığını'' söyledi.
Çamuroğlu, ''Eğer iddiasını ispatlayamazsa müfteri olarak milletvekilliğinden istifaya davet ettim. İspatlasın ben milletvekilliğinden istifa edeyim'' şeklinde konuştu.
MHP'nin de ''bu konuda susmayı, tavır ortaya koymamayı yeğlediğini'' savunan Çamuroğlu, ''Tavırlarına saygı duyarım. Bir bildikleri vardır herhalde'' dedi.
DTP'nin ise ''anlayamadığı şekilde hücuma geçtiğini'' ifade eden Çamuroğlu, ''O da kendi bilecekleri iş. Allah selamet versin'' görüşlerini dile getirdi.
AA - GERÇEK GÜNDEM - 11 Ocak 2008 Cuma
'Tehditlere rağmen iftara geldim'
Sadece Özdemir değil birçok masadan da farklı sitemler geldi. Bazı Alevi örgütlerinin iftara katılacakları 'düşkün' ilan etmesinin öfkesi salondan hissediliyordu. Henüz iftar saati gelmeden sohbetlerin ana konularından birisi buydu. Masalarda sadece Aleviler değil, Sünniler de vardı. İftar lokmasında buluşmaya karşı olanlara tepkiyi belki de yine Kırıkkale'den katılan 'Alevi' Özdemir Özdemir özetledi: "Ali'siz Alevilik isteyenler ve ateistler bu iftarı istemiyor."
Ramazan iftarında bile yaşanmayan bir yoğunluğa sahne oldu dün Ankara. Muharrem ayı sebebiyle verilen iftarda devlet ricali resmi geçit yaptı. Başbakan Tayyip Erdoğan, en yakın kurmayları, bakanları, milletvekilleriyle oradaydı. AK Partililer hiçbir iftara bu kadar yoğun bir katılım göstermemişti. Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, bugüne kadar yanında nadiren görülen eşini bile getirdi. Medyanın ilgisi ise olağanüstüydü. Bilkent Oteli'nde her şey Muharrem ayının ruhuna uygundu. Çamuroğlu'nun yüzündeki birkaç günlük sakal da öyle...
Kürsünün tam arkasında Hz. Ali ve Atatürk'ün fotoğrafı. Karşıda ise Peygamberimiz'in (sas) damadı, dördüncü halife Hz. Ali'nin düstur kabul edilen muhteşem sözü: "Bin kere zulüm görsen de bir kere bile zalim olma." Fonda ise Bektaşi nefesleri, ilahiler. Sofra olabildiğince sade. Menü mercimek çorba, pilav, sebze, su böreği, vişneli kazandibi. Et yok, bıçak yok. Her şeyden önemlisi Kerbelâ'da yaşanan acıya hürmeten su da yok.
Başbakan Erdoğan'ın, Reha Çamuroğlu'nun konuşmaları etkileyiciydi. Başbakan'ın ezber bozan çıkışları, 'canlar' diye seslenişi Alevi kesimin muhabbet beslediği Âşık Veysel'den, şair Hasan Hüseyin Korkmazgil'den yaptığı alıntılar alkışlarla destek gördü. Ama bir sahne vardı ki, neredeyse salondakilerin tamamının göz pınarlarını doldurdu. Davudi bir sesle okunan 'Kerbelâ Şehitlerine Ağıt Mersiyesi' gönül tellerini titretti. Birçok Alevi dedesi, misafirler gözyaşlarına hâkim olamadı.
Yemek sırasında aynı masayı paylaştığımız Süleyman Dinçer'in İzmir'de yaşayan bir 'Dede' olduğunu öğreniyoruz. Peygamberimiz'in soyundan geldiğini söyleyen Dinçer, iftara karşı çıkanların gerekçelerini bir türlü anlayamamış. "Cahilce suçlamalar yapılıyor." diyen Dinçer, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'nın katılmış olmasını büyük bir kazanım görüyor. 'Dede' Dinçer , "Yaptığım bu iftar ile iftihar ediyorum. Düzenleyenden de, sebep olandan da, katılandan da Allah razı olsun." diye bağlıyor sözlerini. Masadaki diğer isimler Çorumlu bir inşaat mühendisi ve Beypazarı Karaşar beldesinden gelen iki çiftçi. Onlar da yeni tanışıyor, sohbet ediyor. Adının Hasan olduğunu söyleyen Beypazarılı günün anlamına uygun espriyi patlatıyor: "Geldik ama düşmedik." İsminin yazılmasını istemeyen Çorumlu ise Sünnilerle sorunları olmadığının altını çiziyor. Son günlerde iftarla ilgili yapılan yayınlardan şikâyetçi olduğunu söylerken, medyanın dostluk mesajlarını öne çıkarması yönündeki beklentisini iletiyor.
'Alevi İftarı'na hem Alevi geldi, hem Sünni. Başbakan'ın dediği gibi 'Acıyı bal eylemek için' gelenler Kerbelâ'nın ortak acısını paylaştı. Abdal Musa Vakfı'nın öncülüğündeki iftara 279 Alevi örgütü davetliydi. Salonda 900 civarında insan vardı. Reha Çamuroğlu katılımdan da, sonuçtan da oldukça mutlu görünüyordu. Mutluluğunu ifade ederken şunu söylüyordu: "Burada tarih yapıldı. 10 bin kişi isteseydik o kadar kişi de burada olurdu."
ÖMER ŞAHİN - ZAMAN
12 Ocak 2008, Cumartesi
Muharrem'de kalplerimiz buruk; ama yüreğimiz bir
Bilkent Otel'deki iftarda Başbakan Erdoğan'ın yanı sıra 9 bakan ve AK Parti milletvekilleri ile Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan, Türk Tarih Kurumu Başkanı Yusuf Halaçoğlu hazır bulundu. AK Parti milletvekili Reha Çamuroğlu önderliğinde Abdal Musa Vakfı tarafından finanse edilen gecede, Erdoğan salona girişi sırasında alkışlarla karşılandı. Mersiye okunurken duygusal anlar yaşandı. Eski Kültür Bakanı Atilla Koç gözyaşlarını tutamadı. Konuşmasına 'can kardeşlerim' sözleriyle başlayan Başbakan Erdoğan, Alevi ve Sünnilerin aynı inanç örgüsünün birer parçası olduklarını söyledi. "Muharrem ayında kalplerimiz buruk ve mahzun. Ama yüreklerimiz birdir." diyen Başbakan, "Buraya sizin mateminizi paylaşmaya değil, bizim matemimizi paylaşmaya geldim." ifadesini kullandı. Tarihte 'keşke yaşanmasaydı' denilen olaylar bulunduğunu ve bu hadiselerin önümüze sorun olarak gelebildiğine dikkat çeken Başbakan, ortak acıların bilimsel seviyede aydınlığa kavuşturulması gerektiğini kaydetti.
Muharrem iftarında tarihi buluşma
Muharrem iftarı, bu yıl önemli bir buluşmaya vesile oldu. Alevi kesim, hükümet, siyaset, Diyanet camiası ve toplumun farklı isimleri aynı platformda bir araya geldi. AK Parti İstanbul Milletvekili Reha Çamuroğlu'nun önderliğinde Bilkent Otel'de gerçekleştirilen ve 8 Alevi derneğinin yer aldığı iftara 900'ü aşkın davetli katıldı. Mersiye ve sofra duasının ardından iftara geçildi. Duada birlik ve beraberliğin önemi üzerinde duruldu. Malatya Hacıbektaş Derneği Başkanı Hasan Meşeli, "Birlik beraberliğimiz bozulmasın. Bozanları Allah ıslah etsin. Etmiyorsa rezil rüsva etsin." ifadelerini kullandı.
İftarın ardından konuşan Başbakan Tayyip Erdoğan, kardeşlik vurgusu yaptı. Erdoğan, "Bu yolda öfke ayrılık, senlik, benlik yoktur, sadece biz vardır. Kalplerimizin arasına nifak sokmak isteyenlere fırsat vermemeliyiz." dedi. Salonda bulunanlara 'sevgili canlar' diye hitap eden Başbakan, "Buraya sizin mateminizi paylaşmaya değil, hep birlikte bizim matemimizi paylaşmaya geldim. Bu matem, bizim matemimizdir. Bu duygu seli, bizim ortak duygu dünyamızın bir parçasıdır. Bu davete gönül huzuruyla icabet ettim." ifadelerini kullandı. Yunus Emre'nin "Biz gelmedik kavga için, bizim işimiz sevgi için..." şeklindeki dizelerini okuyan Erdoğan, şu değerlendirmeyi yaptı: "Hiç kimsenin aklı, iradesi, gönlü, başkasının ipoteği altında değildir. Dinin tek bir sahibi vardır, o da yüce Allah'tır. Kimse kimseye din bahşetme hakkına sahip değildir. İnanıyorum ki sevgi ve muhabbetimiz, bütün önyargıları eritecek kadar büyüktür. Kaldı ki bizler, sadece Muharrem ve matem vesilesiyle bir araya gelen bir toplum değiliz. Biz her zaman, tasada ve kederde, acıda ve mutlulukta birlikteyiz. Bizim için bin yılı aşkın bir tecrübedir bu."
AK Parti İstanbul milletvekilleri Reha Çamuroğlu ile İbrahim Yiğit de Erdoğan'dan önce birer selamlama konuşması yaptı. İbrahim Yiğit, kendilerini istismar edenlerden yakındı. Yiğit, "Alevilik tüm yönüyle benimsenip içselleştirilirse sorun ve çelişkilerin büyük çoğunluğu kendiliğinden giderilir. Alevilik Kur'an'a dayalı, Hz. Muhammed'in buyruklarına göre İslam'ı evrensel boyutuyla yorumlayıp yeryüzü insanlığına yeni kapılar açan büyük bir düşünce akımıdır." diye konuştu. Reha Çamuroğlu da hiç kimsenin bir başkasına, "Ben mükemmelim, sen değiş." deme hakkı bulunmadığını ifade etti. Ortaya konulan birlik görüntüsünden 'mahallenin abilerinin' rahatsız olacağını söyleyen Çamuroğlu, "Fakat, bu abilerin artık hatıra fotoğrafı çektirme zamanı geldi. Çünkü mahalle abilerini aştı. Tüm farklılıklarımızla hepimiz buraya Alevi, Sünni, Nusayri kardeşlerimizin sorunlarına haldaş olduğumuzu göstermeye geldik." ifadelerini kullandı. Çamuroğlu'nun, "Bu işler hallolduğunda Süleymaniye'de şükür namazı kılacağım." sözü de ilgi çekti.
YÖK ve Tarih Kurumu başkanları da iftardaydı
Abdal Musa Vakfı tarafından düzenlenen iftar, büyük ilgi gördü. Yemekte Başbakan'ın yanı sıra yardımcıları Hayati Yazıcı ve Cemil Çiçek, Devlet bakanları Mehmet Aydın ve Said Yazıcıoğlu, İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Tarım Bakanı Mehdi Eker, Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Sanayi Bakanı Zafer Çağlayan, Bayındırlık Bakanı Faruk Özak hazır bulundu. AK Parti Genel Başkan yardımcıları Necati Çetinkaya, Reha Denemeç, Fatma Şahin, Şükrü Ayalan, Egemen Bağış, eski İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan, Türk Tarih Kurumu Başkanı Yusuf Halaçoğlu gibi isimler de dikkat çekti. Devlet Bakanı Yazıcıoğlu, eski TBMM Başkanı Bülent Arınç ve AK Parti Ankara Milletvekili Salih Kapusuz'un Muharrem orucu tuttuğu öğrenildi. İftara Türkiye'nin önde gelen Alevi dernekleri de iştirak etti. Orta Anadolu'nun en önemli ocaklarından birinin bulunduğu Hasandede Belediye Başkanı Malik Ejder Coşkun, Cemevleri Birliği Federasyonu, Ehlibeyt Derneği, Can Dostlar Cemevi Derneği, Ateş Tuğla Hacı Bektaş Derneği bunlardan birkaçı.
Otelde namaz için düzenleme yapıldı
Programın yapıldığı salona Hz. Ali'nin "Binlerce kez mazlum olsan da bir kere zalim olma." sözü asıldı. Konuşma platformunun arkasında da Hz. Ali ve Atatürk'ün posterleri arasında Türk bayrağı yer aldı. Bilkent Oteli'nde dün akşama özel Aleviler için mescit düzenlenmesi de yapıldı. Yemekten sonra bazı katılımcılar burada akşam namazını kıldı. Yemek salonunda Bektaşi tekke müziği ve tasavvuf musikisi çalındı. Ardından Kerbela'da ölenlerin anısına mersiye (ağıt) okundu. Bu sırada eski Kültür Bakanı Atilla Koç'un ağladığı görüldü. Bazı davetlilerin de gözleri doldu. Mersiyede Hz. Hüseyin'in Kerbela'da şehit olmadan hemen önce kız kardeşi Zeynep ve kızı Sakine ile vedalaşma sahnesi anlatılıyordu.
Erdal Şen - Ahmet Dinç / Ankara
12 Ocak 2008, Cumartesi - ZAMAN