AKP, Ergenekon ve ifrazat

AKP, Ergenekon ve ifrazat YUSUF BARAN BEYİ Devletin çıkarı için cinayet işleme geleneği, bu ülkenin bedenine yerleşmiş bir virüs gibi,...

AKP, Ergenekon ve ifrazat

YUSUF BARAN BEYİ

Devletin çıkarı için cinayet işleme geleneği, bu ülkenin bedenine yerleşmiş bir virüs gibi, yıllardan beri gün be gün, hukuksal ve demokratik genlerimizi kemirerek, insan haklarını ve özgürlükleri es geçen bir cumhuriyet yarattı

Son operasyonlar, Ergenekon olgusunu ülkenin birinci gündem maddesi haline getirdi. Bu dalga yeni fırtınalar yaratarak, ülkeyi kaotik bir ortama doğru sürüklediğini gördük. Ancak ilk başta buz dağının görünen tepesinde yaratılan sis perdesi nedeniyle olayın doğru kavranmaması için bilerek zaaf yaratılmıştır. Toplumsal tepkinin doğrultusunu saptırmak yada tepkileri nötr durumda tutmak için dezenformasyon çalışmaları devrede tutulmuştur.

Dolayısıyla Ergenekon ‘terör örgütü’nün birçok kanlı eylemine dokunmamak için sanki özen gösterilmiştir. Bunun nedeni belki genelkurmayın açıklamasında gizlidir. ”Suç işleyen cezasını çekecek. Ama Silahlı Kuvvetler suç örgütü değildir.

Bu demeç soruşturmanın ve iddianamenin kıblesi olmuştur. Ergenekon örgütünün kuruluşu NATO’nun Türkiye ile olan ikili anlaşmalarına dayandırılıyor. Mademki ‘temiz eller’ temizlik yapıyor, 58 yıllık bir geçmişi olan bu örgütün diğer eleman ve eylemleri niye yok? Fırat’ın öte yakasında Kürtlere yönelik işlenen malum cinayetler iddianamede yer almamıştır? Failleri malum bu ‘faili meçhul’lerin failleri bugün nerededirler? Yoksa ‘iyi cinayet-kötü cinayet’ değerlendirmesi mi yapılıyor?

Ya Fırat'ın doğusundakiler?

Sayın Sırrı Sakık’ın değerlendirmesi tam da bu noktayı işaret ediyor. ”Bu Ergenekon iddianamesine, Fırat’ın doğusunda olup-bitenlerden halen yansıyan bir şey yok.” (Birgün, 27. 07. 2008)

Veli Küçük’ün ayak izlerini takip ettiğimizde, her bastığı yerde cinayetlerin fışkırdığını görüyoruz. Uğur Mumcu cinayeti buna dahil olduğuna göre, CHP Ergenekon’un avukatlığını bırakıp ’namus borcunu’ ne zaman ödeyecek? Olay günü M. Ağar, ”duvardan bir tuğla çekilirse, duvar yıkılır” demiş. CHP kurmayları bu ‘tuğla’ya neden halen dokunamıyor? Uğur Mumcu unutulduysa, eşi Güldal Mumcu bu partinin milletvekili. Acaba gitmesini mi bekliyorlar?

Dün Susurluk olayına karşı gösterilen tepki, bugün Ergenekon olayına gösterilmiyor’ deniliyor. Burada birçok faktör birden rol oynuyor. Bunun en büyük nedeni AKP’nin yürüttüğü politikalardan dolayıdır. AKP, kendine "savcı", CHP’ye ise "avukatlık" rolü biçerse olacağı budur. Aynı AKP, DTP hakkında kapatılma davası açıldığında, yargının bağımsızlığına işaret etmişti. Sonra AKP’ye kapatılma davası gelince Erdoğan’ın demokratik normlara sarılıp, ”bu sivil bir darbedir” demesi, siyasi bir tutarsızlık değil mi? Böyle bir siyasi anlayışa sahip olan bir Başbakan’ın demokratlığına kim inanacak, kim güvenebilecek? Anayasa Mahkemesi'nin AKP’yi kapatmama kararından ardından şimdi DTP’nin kapatma davası merak konusu. Başka bir merak konusu ise AKP kurmaylarının bunda sonraki siyasi tutumları ve 12 Eylül anayasasına yönelik yapılacak demokratik değişiklikler.

"Süpürme organizasyonu"

Sürdürülen Ergenekon operasyonuna, dışarıya taşmış-kirlenmiş unsurları bir şekilde süpürme organizasyonu diyebiliriz. Sayın Ertuğrul Kürkçü de bu noktaya vurgu yapıyor: ”İddianame bu oluşumun devletle bağı olmadığının sonucunu çıkarmak istiyor” (Birgün, 27. 07. 2008). Yoksa bu bir İslamiyet - Laiklik çatışması değildir. Ergenekon davası, Genelkurmay içindeki kliklerin çelişkileri üzerinde ABD’nin yürüttüğü bir restorasyon hareketidir. Ayrıca AKP’nin de eski mevzilerine çekilmesi istenmektedir. Böylece 5 Mayıs 2007 Dolmabahçe mutabakatının ilkelerine göre yola devam edilecektir. Belki Tanrılar Büyük Ortadoğu Projesi'ne de yeni kurbanlar arıyordur. Onun için ortamın biraz karışıp sonra sakinleşmesi gerekiyor.

Yakın zamanda Sinop’a gidip, eski cezaevini görme olanağım oldu. Sabahattin Ali’nin ” Aldırma gönül aldırma” şiirini, yatmış olduğu koğuşun duvarına asmışlardı. O an S. Ali’yi yurtdışına kaçırma ayağıyla başına sıkılan ‘derin’ kurşun aklıma geldi! Onun için ikiyüzlülüğün-aymazlığın hortlayan silueti sırıtıyordu adeta oralarda. Sonra yüzümü Karadeniz’in azgın dalgalarına çevirince, Mustafa Suphi ve 15 arkadaşını Karadeniz’de boğan zihniyetin kara yüzü, hayali gönlümü parçaladı!

Her yerde bir yara var

Velhasıl-ı kelam, bu coğrafyanın her neresine bakılırsa bakılsın karşınıza bir yara çıkar. Bu gelenek, devleti elinde tutan bazı kadroların refleksi haline gelmeseydi, bugün Ergenekon denilen bu yapı olmayacaktı.

Görülüyor ki, bu geleneksel iklim sürdükçe, uyuyan katil hücreler devlet adına cinayet işlemeye devam edecekler. Devletin çıkarı için cinayet işleme geleneği, bu ülkenin bedenine yerleşmiş bir virüs gibi gün be gün insanlığımızı çökertiyor. Bu zihniyet, yıllardan beri hukuksal ve demokratik genlerimizi kemirerek, insan haklarını ve özgürlükleri es geçen bir cumhuriyet yaratmıştır. İstanbul - Güngören’de patlayan bombaların, bu geleneğin tetikçileri tarafından yerleştirildiği gün gelecek açığa çıkacaktır. Anlaşılıyor ki, Ergenekon’un derinliklerindeki ifrazat üstümüze aktıkça, ölüm enkazları altında acı çekmeye devam edeceğiz! Üstümüze bir enkaz gibi çöken ölümlerin çoğu, bu derinliklerden gelmiyor mu? 

YUSUF BARAN BEYİ / Radikal - 08/08/2008

Makale Haberleri

Ölümsüz bir analiz olarak: Büfeci İslamı - Ufuk Güldemir
Ali mi Aleviliği, Alevilik mi Ali'yi yarattı?
Şebnem Korur FİNCANCI yazdı: Aralık 78
Alevi düşmanlığı yapan Rabia Mine'ye PSAKD yöneticisinden cevap
Din ortaklığının kitle kontrol silahı : Korku