Katıldığı bir programda görüşlerini açıklayan Yargıtay emekli savcısı Ahmet Gündel'in sözlerine dayanarak HSYK'da çoğunluğun isim vermeden Alevilerde olduğunu yazan Emre Aköz'ün iddiasını araştıran Gazeteport, Aköz'ün savcının sözlerini çarpıttığını ortaya çıkardı.
İSTANBUL - Geçtiğimiz salı günü Yavuz Baydar'ın sunduğu S Haber'de yayınlanan Rota programına konuk olan Yargıtay Emekli savcılarından Ahmet Gündel, HSYK krizini değerlendirmiş ve Aköz de bu değerlendirmeleri köşesine taşıyarak HSYK'de görev yapan kişilerin daha çok Alevi olduğu iddiasında bulunmuştu. Program kayıtları, bu iddiasını savcının görüşlerine dayandıran Aköz'ü yalanlıyor.
Yargıtay emekli savcılarından Ahmet Gündel programda Türkiye'de yüksek yargı organlarında görev yapan savcı ve yargıçların profillerinin Türkiye'nin genel yapısına uygun olmadığını, burada görev yapanların daha çok siyasal, ideolojik ve mezheplerine (isim vermeden) bakıldığını söyledi. Gündel bu değerlendirmeleri yaparken stüdyoda gazeteci Emre Aköz de vardı. Sonraki gün Aköz Sabah gazetesindeki köşesinde, "Savcının dediği mezhep hangisi?" başlığıyla şunları yazdı:
Geçen akşam, 'S Haber'deki Rota programında, emekli Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ahmet Gündel, yüksek yargıdaki krizle ilgili çok önemli ipuçları verdi.
Konuyu 'içeriden' bilen Gündel, yüksek yargının, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) tarafından uzun yıllardır sistemli biçimde siyasallaştırıldığını söyledi.
Gündel, Yavuz Baydar'a bazı kararların mezhepsel kaygılarla da alındığını belirtti.
Gerçekten de yüksek yargı kadroları belli bir mezhepten hukukçuların hâkimiyetinde mi?
Nüfusun yüzde 15'ini oluşturan bir mezhep üyelerinin, yüksek yargıdaki koltukların diyelim ki yüzde 50'sine oturmaları normal mi?
Hele hele, bu mezhepten vatandaşlar, istisnalar haricinde, kitlesel olarak CHP'yi destekliyorsa...
Darbe amaçlı cumhuriyet mitinglerinde aktif olarak yer aldılarsa...
Ergenekon'un hükümetin uydurması olduğu propagandasını yapıyorlarsa... Zihinler karışmaz mı?
Not: "Sol kesim niye Ergenekon davasına uzak duruyor" diye soranlar, olayı bu açıdan da düşündü mü?"
GÖRÜNTÜLER AKÖZ'Ü YALANLIYOR
Emre Aköz'ün bu yazısına başta Aleviler olmak üzere toplumun bir çok kesiminden tepki geldi. Aköz ırkçılık yapmakla suçlandı.
İlgili programın görüntüleri izlendiğinde emekli savcı Gündel'in söyledikleriyle Aköz'ün iddia ettiği mezhep mevzusu arasında bir çarpıtma olduğu anlaşılıyor. Savcı, yüksek yargı üyelerinin daha demokratik bir seçimle görevlendirilebileceğini savunurken, Aköz bu söylemi mezhep kaygısını öne çıkartarak, Alevileri kızdıracak sözlerle bir dizi iddiada bulunuyor.
Bugün kendi köşesinde eleştirilere cevap veren Aköz, görüşlerin savcıya ait olduğunu, programda savcının dile getirdiği kaygıları köşesine taşıdığını söylüyor.
Tepkileri anlamsız bulduğunu belirten Aköz, "Gelin bakalım şu meseleyi bir konuşalım" başlıklı yazısında kendisini şöyle savunuyor:
"Dünkü yazım Alevi arkadaşları kızdırdı. Ancak niye kızdıklarını anlayabilmiş değilim. İtiraz noktaları tam olarak nedir?
Takip edememiş olanlar için önce olayı özetleyeyim:
Eski Yargıtay Savcılarından Ahmet Gündel, yüksek yargı organlarındaki (Yargıtay, Danıştay, HSYK, Anayasa Mahkemesi) kimi kararların 'mezhepsel' kaygılarla alındığını söylüyor.
Gündel ayrıca, yüksek yargıda görev yapan üyeler arasında, belli bir mezhepten olanların ağırlık sahibi olduğunu belirtiyor. (Mezhep adı vermiyor.)
Ben bu ilginç iddiayı dün köşeye taşıyınca, "Sözü edilen biziz" diyerek Alevi arkadaşlar yazıyı protesto ettiler.
Ancak tam olarak neye kızdıklarını anlayamadım:
"Hayır, yüksek yargı organlarında belli bir mezhebin görece ağırlığı yoktur" mu diyorlar?
"Evet, böyle bir ağırlık olabilir ama bunu niye mesele haline getiriyorsunuz" mu diyorlar?
Soruyorum, çünkü mesajlara baktığımda iki yaklaşımı da görmekteyim.
Bazı Alevi arkadaşlar, "Bunu da nereden çıkardın" diyor ki cevap belli: Kafamdan uydurmuyorum, yüksek yargıyı içeriden tanıyan Ahmet Gündel söylüyor.
Bazıları ise, "Aleviler birçok kurumdan dışlanıyor, bir yerde de ağırlıkları olsun, niye çok görüyorsun" diyorlar ki bu noktada bambaşka ve karmaşık bir tartışma alanına geçiyoruz.
(...)
(Gazeteport) - 24 Temmuz 2009