Ahmet ALTAN : Alevilik

Ahmet ALTAN : Alevilik Pekâlâ, önce bir özür dileyeceğiz, sonra da biraz sitem edeceğiz.“Bizim devlet Sünniler’in Alevi...

Ahmet ALTAN : Alevilik

Pekâlâ, önce bir özür dileyeceğiz, sonra da biraz sitem edeceğiz.

Bizim devlet Sünniler’in Alevi gibi yaşamasını ister” dediğim için bazıları küfürlü, bazıları dostça olan kırgın mektuplar aldım...

Ama özellikle Siverek’ten yazan bir gencin “Ben Alevi değilim Ahmet ağabey ama Alevi arkadaşlarım biraz üzüldüler, istersen bir yazı daha yaz” demesi beni gerçekten etkiledi.

Madem böyle bir kırgınlığa ve üzüntüye neden oldum, bunun için özür dilerim.

Alevi dostlarımız beni bağışlasın.

Özür diledik mi?

Diledik.

Şimdi gelelim siteme.

İçinde Bektaşilik gibi muhteşem bir mizah damarı barındıran Alevilik ne zamandan beri “Aleviler namaz kılmaz” lafından alınıyor?

İbadeti, “yaradılana” yapılacak bir “iyilikte” bulan Aleviler anlayış mı değiştirdi?

Şekle değil “öze” önem veren Tasavvuf artık Aleviler arasında yandaş mı bulmuyor?

Cemevlerinde bizzat katılıp gördüğüm, insanın yüreğini ısıtan o ibadet biçimini mi değiştirmek istiyorlar?

Ne zamandan beri “kadın erkek eşitliğinin bu toplumdaki en harika örneği” olan bu mezhebin mensupları, “kadınlarının başlarını örtmezler” lafını bir aşağılama olarak görüyor?

Kadını erkeği birbirinden ayırmadan yaşayan, birlikte ibadet eden, birlikte çalışan, kadını ezmeyen Aleviler bu konuda böylesine bir hassasiyeti nereden çıkardılar?

Kadınlarınızın başlarını mı örtmek istiyorsunuz?

Hem Allah rızası için nedir bu öfke?

Ne oldu hoşgörüye?

Ne oldu tevazua?

Ne oldu “yaradılanı Yaradan’dan ötürü” sevmeye?

Bakın her din, her mezhep tanrısına kendi itikadınca ibadet eder, hangi dinden, hangi mezhepten olursa olsun, gerçek bir dindar bir diğerini ne küçümser, ne de ona benzemediği için üzülür.

Sünniler’le Aleviler aynı değildir” demenin neresi yanlış, neresi günah?

Alevi Aleviliğiyle, Sünni Sünniliğiyle övünür, “birbirlerine benzemiyorlar” demenin bir alınganlık yaratmasını gerçekten pek kavrayabilmiş değilim.

Bir de tabii şu Bektaşi nükteleri var.

Böylesine büyük bir mizah damarı, tuhaf bir alınganlığa ve öfkeye ne zaman dönüştü, ne zaman kurudu bu damar?

Alevi dostlar kırıldığı için üzüldüm.

Ama bu kadar çabuk kırılıp, hakarete uğradıklarına bu kadar kolay inandıkları, yazının “özüne” hiç bakmadan alınganlık yaptıkları için doğrusu ben de biraz kırıldım.

Şimdi yazının buraya kadar olan kısmı dostlar arası bir halleşmeydi.

Ama bunun bir de politik yanı var tabii.

Zaten öfke ve küfür mektuplarında işin “politik” kısmı daha çok ortaya çıkıyordu.

Yüzyıllar boyu bu toplumun en “ilerici” kesimlerinden olan Aleviler’in önemli bir bölümünün son dönemde politik anlamda çok “tutuculaştıkları” bilinmeyen bir gerçek değil.

Sanırım “şeriat” korkusu yüzünden gittikçe daha Kemalist, gittikçe daha ulusalcı oluyorlar.

Bizzat bir Alevi dedesinin söylediği gibi “Anadolu’dan geçmiş bütün dinlerden ve geleneklerden parçalar almış” ve neredeyse evrensel bir kültür geliştirmiş olan Aleviler’in büyükçe bir kısmı şimdi “dünyaya Türkiye’nin kapılarını kapatmak” isteyenlerin yanında.

Özgürlüğün ancak dünyayla bütünleşerek sağlanabileceğini akıllarına bile getirmiyorlar.

Gerçek bir laikliği ise hiç istemiyorlar.

Diyanet’in tümüyle Sünniler’in elinde olması, devletin bütçesinden sadece Sünniler’e para ayırıp Aleviler’i yok sayması bile onların bugünkü “sahte laikliğe” karşı çıkmasını sağlamaya yetmiyor.

Çoğu, mektubunda, “herkesin dinini özgürce yaşayabileceği bir laiklik” istedim diye kızıyordu bana.

Bugünkü durumdan memnun musunuz?

Hayır.

Ama bugünkü durumun Aleviler’in de gözetilerek devamını istiyorsunuz.

Laik olmayan, özgür olmayan, çağdaş olmayan bir sistemden pay almak gerçekten her şeyi halledecek mi?

Ben her zaman Aleviler’in bu toplumun gelişmesi için çok önemli bir faktör olduğuna inandım.

Ama hoşgörüsünü, tevazuunu, ilericiliğini, nüktesini, özgürlük tutkusunu, atalarının dikbaşlı geleneğini, “iyiliğin” ibadet olduğunu, içinden kötülük geçirmenin günah sayıldığını unutmayan Aleviler’in.

Bir de siz tartın bakalım kendinizi.

İçinizden kaçınız Aleviliğin bütün dünyaya örnek olabilecek bu muhteşem ölçülerine uygun davranıyor?

Gücün karşısında eğilmeyen Pir Sultan’ı bir düşünün.

O, bugün yaşasaydı ne yapardı?

Efendilerin, paşaların, darbecilerin yanında mı olurdu?

Eğer “Pir darbecileri desteklerdi” derseniz, Aleviliği hiç anlamamış olduğumu düşünüp ben utanacağım.

O böyle yapmazdı” derseniz, utanmak aranızdaki darbecilere düşecek.

TARAF - ALEVİ HABER AJANSI - 30 Mayıs 2008

AHMET ALTAN'IN TARTIŞMA YARATAN YAZISI :

Ahmet ALTAN : Yalancı Laikler

Makale Haberleri

Ölümsüz bir analiz olarak: Büfeci İslamı - Ufuk Güldemir
Ali mi Aleviliği, Alevilik mi Ali'yi yarattı?
Şebnem Korur FİNCANCI yazdı: Aralık 78
Alevi düşmanlığı yapan Rabia Mine'ye PSAKD yöneticisinden cevap
Din ortaklığının kitle kontrol silahı : Korku