1941 yılında TOKAT iline bağlı Reşadiye ilçesinin Kızılcaören kasabası'nda dünyaya gelmiştir. Annesi Saniye Hanım, babası Haydar Bey'dir. Yazarın doğduğu köy 1450 rakımlı, çam, meşe ve gürgen ormanlarıyla tam bir yayla görünümündedir. Kışları birkaç adam boyu kar yağan köyde, bahar ve yaz ayları oldukça kısa sürmektedir. Kıraç topraklara sahip olan köyde, engin arazilerdeki cömertlik özelliklerine rastalanmadığı için, bu yörenin insanı kısmetini hep gurbette aramak zorunda kalmıştır. İşte bu yüzden gurbet, yazarın doğduğu köydeki insanların adeta alın yazısı, kaderi gibidird. Yazarın ailesi de bu durumdan nasibini almıştır. Yazar, daha 11 yaşandayken, Ankara'da çalışan babasının yanına yollanmıştır. Annesi ve altı kardeşi köyde kalmıştır. Babası tek başına yaşarken, yazar, amçasının yanında kalmıştır. Ahmed Günbay Yıldız, Ankara'da Kalaba İlkokulu'nun beşinçi sınıfına kaydolmuştur. Köyden şehire gelen yazarın arkadaşlarıyla kaynaşması bir hayli zor olmuştur. Hatta öğretmeni, köy ağzıyla konuştuğu için onu dışlamış, sınıftan çıkarmıştır. Okulun başöğretmeninin desteğiyle güçlükleri aşan yazar, yılmadan kendisini yenilemeye çalışmıştır. Hasret ve yeni dünyanın yabancı çehresi, onun duygu dokularını daha da derinleştirmiş ve onu şiirle tanıştırmıştır. Anne ve gurbet üzerine şiirler yazmıştır. Yazdığı bu içli şiirler, onu ebediyatın sırlı dünyasına doğru çzekip almıştır. Yazar, Kalaba İlkkolu'nu bitirdikten sonra, sırasıyla Hüseyin Güllüoğlu Ortaokulu ve Yenimahalle Lisesi'nde okumuştur. Hayatı büyük bir mücadeleyle geçen yazar, boş vakitlerinde kese kağıdı yapıp satarak, ailesinin geçimine yardımcı olmuştur. Yazarın edebiyat vadisinde kalemiyle ilk kazancı, Menderes'in uçağının düşmesi üzerine yazdıı destansı şiirin basılıp binlerce satmasıyla olmuştur. Lise yıllarında şiir, roman ve makele denemeleri bir tutku olarak sürerken altı tana de film senaryosu yazmıştır. Yazar, artık edebiyatın her sahasıyla iç içedir. Yazar, 1959 yılında memuriyet hayatına Bayındırlık Bakanlığı'nda başlar, daire müdürlüğüne kadar yükselir. 1963 yılında askerlik görevine çağrılır. Ebedî çalışmalarının temelini askerdeyken Kütahya'da atar. 'Çiçekler Susayınca' ve 'Yanık Buğdaylar'ı bu yıllarda kaleme alır. 1968 yılında tanıştığı Hekimoğlu İsmail, yayın hayatında ona bir ümit kapısı olur. 1970 yılında 'Çiçekler Susayınca' Yeni Asya Gazetesi'nde tefrika edilir. 1972 yılında 'Yanık Buğdaylar' Millî Gazete'de tefrika edilir ve böylece adını duyaran yazarın günümüze kadar arka arkaya 29 eseri neşredilir. Yazarın baskıları onbinleri bulan roman ilgiyle okunmuş ve sevilmiştir. Yazarlığa şiirlerle başlayan yazar, şiire romana olan ilgisi yüzünden uzun yıllar ara vermiş. Üç yüzün üzerinde; başında kavak yelleri esen yılların oluşturduğu şiirlerin hepsini Hekimoğlu İsmail Bey'in teşkisiyle yırtmışsa da 1998'li yıllarda şiir yeniden dünyasına girmiş. 1999 yılında Bahçemde Hazan isimli bir şiir kitabıyla ilk şiirleri yayımlanmış. Üç şiir kitabı yayınlandıktan sonra edebiyatın bu sahasında da dikkati üzerine çekmeyi başarmıştır EN son eseri Hayata dair notlar bir fikri eser olan yazar, Türdav'ın kuruları arasıda yer almıştır. Aynı şekilde Türkiye Yazarlar Birliği'nin kurucusu olup, yönetim kurulu üyeliğinde de bulunmuş. 1982 yılında Hekimoğlu İsmail'le kurdukları Türdav'den birlikte ayrılıp Timaş AŞ'yi kurmuşlardır. Yazarın eserlerindeki gele amacı şöyle özetlenebilir: Gerek köylerimiz, gerekse şehirlerimizde, asrımızın en önemli ve artık kabuk bağlamaya yüz tutmuş yarası; maneviyatsızlık ve ahlaki çöküntünün endişesi... Madde bağımlılığını eserlerinde işleyerek, okuyuculara ilerledikleri hayat yolunda işaret taşları koymak, aynı zamanda da kalemin gücü nisbetinde ibret ve örneği birlikte göstermek; doğruyu, hakkı, hakikatı, hayatımızını içindeki kesitlerle ortaya koymak, anlamını taşıyan eserleriyle yazı hayatındaki yerini belirlemiştir.