Sayın Basın Mensupları,
AKP’nin beş yıllık iktidarında, Alevilerin sorunlarının çözümüne yönelik hiçbir adım atılmadığı gibi, var olan sorunlarına da yenileri eklenmiştir. Bu sorunların bir kısmı AKP tarafından yaratılmıştır. Özellikle bütçe görüşmelerinde komisyon üyesi AKP’li bir milletvekili “bugün Alevilere pay verirsek, yarın da satanistler ister” diyerek, hem saygısızlık etmiş hem de Alevilere olan kinini ortaya koymuştur.
AKP hükümeti Alevileri ve taleplerini görmezden gelirken, bir yandan Osmanlı’nın yarım bıraktığı asimilasyon hedefini gerçekleştirmeye çalışmakta, diğer yandan da “eğer bu asimilasyon hedefi tutmazsa” diyerek kendi uydusunda bir Alevi kurumsallığı yaratmaya çalışmaktadır. Oluşturulmak istenen bu hormonlu tasarıma, Sünni İslam’a ayrılan dini bütçeye ve Alevi Kurumlarının çatı örgütü olan Kurumumuzun ödenek talebinin dikkate alınmamasına dair düşüncelerimizi değerli kamuoyumuzla paylaşmak istiyor, düşüncemizin kamuoyu ile buluşmasında da siz değerli basınımızdan özellikle yardım istiyoruz.
AKP HÜKÜMETİ ALEVİ İNKÂRCILIĞINA DEVAM EDİYOR.
AKP hükümeti, Alevilerin sorunlarına içtenlikli olarak “duyarlılık” göstermeye çalışıyorsa bunun önemli bir gelişme olduğunu kabul etmeye ve bunu saygıyla karşılamaya hazırız: Ancak böyle olmadığı bir gerçek. Hükümet, bu dönemin bütçe çalışmaları sürecinde geçmişteki hasmane davranışını daha da ileriye götürdü ve bunu iki konudaki yaklaşımıyla tekrar ederek, bizim baktığımız yerden görünene AKP imajının fazlasıyla gerçek olduğunu bir kez daha gösterdi: AKP, çok istememize karşın bizi yanıltmadı: bundan fazlasıyla üzgünüz.
Bu çerçevede birinci olarak “tüm yurttaşların hükümeti değil”, salt Sünni yurttaşların dini ihtiyaçlarından, eğitiminden, iş ve aşından sorumlu bir hükümet gibi davrandı. Bu bütçe yılında Sünni İslam’a yaklaşık iki trilyon YTL bütçe ayırdı. Ve bu ülkede on milyonlarca Alevi yurttaşın yaşadığını, vergi verdiklerini, askerlik yaptıklarını, bunların da inançlarının, ibadetlerinin, mabetlerinin, ihtiyaçlarının olduğunu; bu inançlarını yüzyıllardan buyana yana yakıla getirdiklerini görmezden geldi, kulaklarını tıkadı: Eşitliği, adaleti, hakkaniyeti yine bozdu: Çiğnedi. Gönlümüzü kırdı, varlığımızı inkâr etti ve dünyamızı yıktı. Okulu, eğitimi çocuklarımıza dar etti: Şimdi okuldan eğitim yuvalarından, bürokrasiden, iş yaşamından, sokaktan feryatlar yükseliyor! Feryat şudur: “mezhepsel baskı altındayız!” Hükümete çağrı yapıyoruz: Bu baskıları durdurun!!!
Bizlerden “vergi” adı altında tahsil ettiği değerin büyükçe bir dilimini kendi cemaatine bol keseden dağıttı. Sünni İslam’a bol keseden aktarılan 2 milyar YTL, yaklaşık bir PETKİM fiyatıdır: Unutmayalım, Petkim’in satış fiyatı da yaklaşık 2 bin dolardır. Bu demektir ki, Sünni İslam’a her yıl bir Petkim bedeli kadar kaynak aktarılmakta; Alevilere de “yok” denilmeye devam edilmektedir. Bu mudur hükümet etmek? Bu mudur sizin adalet, eşitlik, hak, hukuk anlayışınız; demokrasi ve medeniyetler buluşması lafından anladığınız? AB ilerleme raporları doğrultusunda sadece Alevilik konusunda direnen, hiçbir adım atmayan hükümetin ve başbakanın acaba Alevilerle özel bir sorunu mu vardır?
Bu hükümet geçmiş hükümetlerin kurumlarımıza ayırdığı sembolik ödenekleri dahi kesmiş, Alevi inkârcılığının tam bir örneğini sergilemiştir. Sizlerle paylaşacağımız birinci önemli husus budur. İkinci olarak, daha da kötü ve tehlikeli bir işe yöneldi: Sanki Karacaahmet Dergâhını yıkmak üzere dozerle dayanan kendileri değilmiş gibi, çıkar uğruna geçmişini inkâr eden kimi adamları toplayarak, satın alarak, onlara milletvekili payesi vererek Alevileri bölmek, parçalamak, aralarına girmek, polemik yaratmak amacıyla yapay bir “Alevi örgütlenmesi” çabası başlattı. Biz bunları çok gördük: ecdadımız, bu ihanetlerin çok daha kapsamlılarını, ağır olanlarını yaşadı: “Taş yerine gül atılsa da” ecdadımızı en çok “o güller” yaralasa da, o gülü atanlar için tarihe şöyle bir not düşüldü: İhanet! Ama neyleyelim ki, tarih bir gerçektir ve istemesek de tekerrür etmektedir. Burada AKP zihniyetinin görmesi gereken şudur: Bunların faydası yoktur. Tarihin mezarlığı Alevilere ve Aleviliğe kurulan tuzaklarla ve ihanetlerle dolu. Ama bir gerçek daha var ki, ALEVİLİK YAŞIYOR VE YAŞAYACAKTIR DA!
AKP güdümlü yeni Alevi Kurumu yaratmak isteyen yamakların bir an önce akıllarını başlarına almalarını dileriz. Unutulmasın diyalog arayan bizleriz: “Cumhuriyet hükümeti herkesin hükümetidir” gerçeğinden hareketle randevu talep eden bizleriz; daha dün bütçe talebi reddedilen yine bizleriz. Ve biz Alevi Bektaşi Federasyonuyuz. ABF; 148 Alevi-Bektaşi kuruluşunu temsil eden bir üst kurumdur. Bağlı kurumlarla birlikte, 600’den fazla dernek, vakıf ve cemevleriyle ülkemizin en ücra köşesine değin örgütlü bir yapıdır. Ve Kanada’dan ABD’ye, Avustralya’ya, Almanya, Hollanda, İngiltere, İtalya, İsviçre, Fransa, İsveç, Belçika’ya kadar olan ülkelerde bulunan örgütlerle dayanışmaktadır. Bunu görmemek, inkâr noktasında olmak, hafife almak, iyi niyetlilikle bağdaşmadığı gibi, hiç kimseye de yarar sağlamaz...
Hükümetin ortak aklına, vicdanına, demokratlara, liberallere, aydınlara, yıllar yılı oy verdiğimiz halde hiçbir sorunumuzla ilgilenmeyen-çözmeyen, çözümden yana kılı kıpırdamayan partilere seslenmek istiyoruz: “Laik Devlet” olarak tanımlanmamıza karşın, Sünni-Hanefi inancı doğrultusunda yıllar yılı cömert bütçeler ayrılırken, inanç ve kültürlerini yaşamak, geliştirmek ve inançsal mekânlarını oluşturmak üzere devlet katkısı isteyen Alevilere “hayır veremeyiz” denilmesi doğru, adil ve kabul edilebilir bir uygulama mıdır?
Kederde, kıvançta bir olan ve olması gereken yurttaşların, ülke kaynaklarının kullanımında da yine bir ve eşit olması ve eşitlik ilkesinin yaşama geçirilmesini istemeye de hakları vardır. Nihayet, demokratik laik sistemle yönetilen ülkelerde, hiç kimsenin bir başkasına; “sen öyle değil de şöyle inansaydın” veya “cemevinde değil, camide ibadet edeceksin...” deme hakkı ve yetkisi yoktur: Olmamalıdır. Bu ibadet bugüne değin nasıl yapılmışsa bundan böyle de aynı şekilde yapılacaktır. Aleviler, ya da onların kurumları, hak ve hukuklarını mutlaka AB kurumları ve AİHM aracılığıyla aramak zorunda bırakılmamalıdır. Sosyal Hukuk Devleti sisteminde yasama ve yürütme sorumluluğu olanlar, bu eşitsizliği ve hoşnutsuzluğu gidermek ve onarmak durumunda; hatta zorundadırlar...
Anayasamızın 10. Maddesinde; “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayrım gözetmeksizin kanun önünde eşittir. Hiçbir kimseye, aileye, zümreye veya sınıfa imtiyaz tanınamaz” denilmektedir. Bu açık gerçeğe karşın, aleni olarak Alevi-Sünni ayırımı yapılmakta, bir mezhebe imtiyaz tanınmaktadır. Anayasamızın yurttaşlar arasında adalet ve eşitliği zorunlu sayan maddeleri, bütçe yapan hükümetler tarafından yıllar yılı yok sayılmış, aleni suç işlenmiştir. AKP kadrolarının şimdiye kadar ortaya koyduğu yaklaşımına bakıldığında, bizleri yok saydığı, Aleviliğin konuşulduğu her ortamda negatif bir refleks ortaya koyduğu; hatta cemevimizi yani mabedimizi “cümbüş eviyle”, Aleviliği “satanizmle” eş tuttuğu, hakaret ettiği, aşağıladığı bilinmektedir. Bu kabul edilemez gerçek, demokrasinin, insan haklarının, inanç özgürlüğünün ve milletimizin bir talihsizliğidir.
Hükümet yetkilileriyle görüşme istemimiz yanıtsız bırakıldığından, görüşme ve diyalog çağrımızı basınımız aracılığıyla yineliyor ve sizleri tanık gösteriyoruz: Tutumunuz, önyargılarınız ve aşağılayıcı tavırlarınız yanlıştır. Türk milletinin dörtte birini, onların inançlarını, yol ve mabetlerini yok sayamazsınız. Çoğunluk avantajını zulüm yapma hakkı olarak uygulayamazsınız! Unutulmasın; sizler öyle isteseniz de, ülkemiz bir teokratik mezhep devleti değil, demokratik bir cumhuriyettir: En azından yasalarda böyle tanımlanmaktadır.
Saygılarımızla, 24.11.2007
Alevi Bektaşi Federasyonu
Yönetim Kurulu Adına
Murtaza DEMİR
MYK Üyesi
http://www.hubyar.org