ABF : Siyasi İktidarlar Maraş Katliamının 29. Yılında Yüzleşmeyi Gündemine Almalıdır

ABF : SİYASİ İKTİDARLAR MARAŞ KATLİAMININ 29. YILINDA YÜZLEŞMEYİ GÜNDEMİNE ALMALIDIR.23-24 Aralık 1978 tarihinde gerçekleştirilen katliamdan...

ABF : SİYASİ İKTİDARLAR MARAŞ KATLİAMININ 29. YILINDA YÜZLEŞMEYİ GÜNDEMİNE ALMALIDIR.

23-24 Aralık 1978 tarihinde gerçekleştirilen katliamdan bugüne 29 yıl geçti. Mahkeme kayıtlarına göre, gözü dönmüş ve insanlıktan çıkmış gerici-faşist güruhun saldırıları sonunda “111 yurttaşımız katledildi; binden fazla insanımız yaralandı; 552 ev, 229 işyeri, 8 otomobil de yakıldı.” Olaylar öncesinde Kontrgerilla ve ırkçı paramiliter emperyalist uşakların çabalarıyla, yüzyıllarca barış içinde yaşayan aynı ülkenin vatandaşları arasına kin ve nefret tohumları atılarak biri birlerine düşman edildi. Sonuçta, devlet birimlerinin ve güvenlik güçlerinin gözetimi ve yardımıyla Alevi inancına sahip insanlar, faşist uşakların saldırılarıyla katledildiler. Onbinlerce insan, canını kurtarmak pahasına, birikimini, anısını, varlığını, hatta ölüsünü dahi bırakarak Maraş’ı terk edip büyük kentlere ve çeşitli dış ülkelere sığındılar. Kendi ülkelerinde ve yabancı ülkelerde mülteci durumuna düşen bu insanlar, yıllarca büyük kent varoşlarında açlık, işsizlik ve sefaletle savaşarak, ayakta kalmaya çalıştılar. Ebeveynlerinden kalan evlerine, köylerine, mülkiyetlerine el konuldu; gasp edildi ve bütün bu insanlık dışı saldırıların hukuk önünde hesabı sorulamadan kaldı.

Bu trajediden kalan yaralar sarıldı mı?  Hayır...

Yok pahasına alınan, adeta gasp edilen mülkiyetler iade edildi mi; devlet, hiç değilse; “ben devlet olarak görevimi, sorumluluğumu yerine getiremedim, can ve malınızı koruyamadım: sizden özür dilerim” dedi mi?  Hayır...

Dünyanın gözü önünde böyle bir toplu cinayet işlendi ve yapanın yanına kaldı. Bu faşist caniler olaylardan sonra ödüllendirildiler, itibar gördüler, “devlet adamı” sayıldılar; çeteleştiler, cinayet işlemeye devam ettiler ve ediyorlar.

Unutalım mı?

Bu acıların tekrar yaşanmaması için yüzleşme zorunludur. Fakat siyasi iktidarlar bu yüzleşmeden hep kaçmıştır.  Tanıklığını yaptığımız tarih, bize, unutmanın ihanet olduğunu defalarca gösterdi. Çorum, Maraş, Sivas, İstanbul- Gazi/Ümraniye katliamlarının gelişimine, tahrikçilerine; devlet güçlerinin kabul edilemez tutumuna ve gelinen zihinsel-örgütsel, siyasi aşamaya baktığımızda, değil unutmak, bir an dahi göz ardı etmemek gerektiğini ürpererek fark ettik ve unutmanın, “yeniden yaşamakla” eşdeğer olduğunu gördük! Bu nedenle nereden gelirse gelsin ve kimi; hangi kesimi hedeflerse hedeflesin; hiçbir katliamı, katliam yapanları, destekçilerini, koruyup-kollayanlarını unutmadık, unutmayacağız ve unutturmayacağız!

Cumhuriyet Gazetesi 25.12.1978 tarihli sayısında Maraş katliamını şöyle duyurdu: “... yakınlarını kaybeden çok sayıda yurttaş vilayet önüne gelerek; ‘biz bu şehirden gitmek istiyoruz. Bize yardım edin, asker değil, şehri terk etmek için araç istiyoruz’ diye bağırıyorlardı.”

26.12 tarihli Hürriyet Gazetesinin haberi ise trajedinin bir başka yönüne dikkat çekiyordu; “...saldırganlara dinamit lokumu ve silah dağıtıldı. Adını açıklamayı sakıncalı bulan bir yetkili, ‘Maraş Müftüsünün resmi araçlarla kenti dolaştığını ve kışkırtıcı konuşmalar yaptığını, olayların bundan sonra başladığını’ öne sürdü.”

Katliamın yıldönümü nedeniyle kamuoyunun dikkatini bir gerçek üzerine çekmek isteriz: Çorum, Maraş, Sivas ve benzer olayların tümünde, “camilerin birileri tarafından yakıldığı” yalanı kullanılmıştır. Adı geçen katliamlarda ilginç olan iki benzerlik daha vardır. Bunlardan biri; olayların tamamında devlet memuru sıfatıyla “görev” yapan ve Diyanet kadrolarında bulunan din adamlarının halkı (cemaati) tahrik etmesi: Diğeri de emniyet mensuplarının olayı bertaraf etmek yerine, saldırganlardan yana taraf olmalarıdır.

Tarih şahittir ki, bu katliam, ülkemizdeki ırkçı ve dinci siyasetçilerin, inancı çoğunluktan farklı olan Alevileri, farklılıkları nedeniyle “hasım” ilan etmeleri ve bunu bir siyaset tarzı haline getirerek, ekonomik ve siyasal geleceklerini bu karşıtlık üzerine kurgulamalarıdır. Çağdaş dünyanın tamamında yasaklanan bu insanlık dışı gerici- faşist azgınlığın ülkemizde “milliyetçilik-Müslümanlık” adı altında taraftar bulması ve hatta tek başına iktidar olması ise daha da acı bir durumdur.

Kuşkusuz, insanın insana kıyması bir insanlık suçudur! Bu yüzden de ırk, din, mezhep bölücülüğü üzerine siyaset kurgulamak, insanlığa ihanet etmektir ve suçların en büyüğüdür! Bu yüzden ırkçılık, tüm çağdaş ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de yasaklanmalı; ırkçılık suçu işleyenler, insanlığa ihanet suçuyla yargılanmalıdır.

Türkiye artık bünyesindeki çağdışı, siyasi ve gerici tümörlerden kurtarılmalıdır! Öncelikle de, Çorum ve Maraş Alevi katliamlarının tek sorumlusu olan 12 Eylül cuntası yargılanmalı; mahkeme önünde hesap vermeli ve gerçekler ortaya çıkmalıdır. (22 Aralık 2007)


Saygılarımızla

ALEVİ BEKTAŞİ FEDERASYONU
Turan Eser, Genel Başkan

ALEVİ BEKTAŞİ FEDERASYONU
Sokullu Mehmet Paşa Caddesi İğde Sokak No: 24  Dikmen  – Ankara
Tel: 0312 480 15 55 Faks: 0312 480 15 75
E-mail :

<!--

var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';

var path = 'hr' + 'ef' + '=';

var addy97001 = 'alevifederasyonu' + '@';

addy97001 = addy97001 + 'gmail' + '.' + 'com';

var addy_text97001 = 'alevifederasyonu' + '@' + 'gmail' + '.' + 'com';

( '' );

97001 );

( '' );

//-->n

<!--

( '' );

//-->

<!--

( '' );

//-->

  web: http://www.alevifederasyonu.com/

Alevi Kurumlarından Haberleri

Osmanlı’dan bu yana en büyük Alevi kırımının adı; Dersim 38!
Avusturya devleti 'Aleviliği' tanıdı !
Bir 'Alevi Dede'si düşünün...
Müslüm Doğan'ın Aleviler içindeki karşılığı Çin'de devrilen bir çuval pirinç kadardır!
Alevi kadınlar mutfaktan çıkıp devrim yaptı