ABF - AB Delegasyonu Görüşmesi

BASINA VE KAMUOYUNAAVRUPA KOMİSYONU TÜRKİYE DELEGASYONU, 4 ARALIK 2007 SALI GÜNÜ ALEVİLERLE SON GELİŞMELERİ GÖRÜŞTÜ. ABF ...

BASINA VE KAMUOYUNA

AVRUPA KOMİSYONU TÜRKİYE DELEGASYONU, 4 ARALIK 2007 SALI GÜNÜ ALEVİLERLE SON GELİŞMELERİ GÖRÜŞTÜ. ABF  GENEL BAŞKANININ DELEGASYONUNA YAPITIĞI KONUŞMANIN ÇERÇEVESİDİR.

Avrupa Parlamentosu İnsan Hakları Dış İlişkiler Alt Komitesi toplantısında Alevi Bektaşi Federasyonu’nu Genel Başkanlık düzeyinde temsil edildi. Resmi bir davet üzerine gerçekleşen bu toplantıda, ABF adına  Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonuna “Alevi Sorunları ve Çözümler” başlıklı kapsamlı bir brifing verilmiştir.
 
Helena Flautre’nun başkanlığında Ankara’da bugün sabah (4 Aralık 2007) yapılan Avrupa Parlamentosu İnsan Hakları Dış İlişkiler Alt Komitesi toplantısına, ABF Genel Başkanı Turan Eser, HBVKTD Genel Başkanı Tekin Özdil, PSAKD Genel Başkanı Kazım Genç ve HBAKV Genel Başkanı Ercan Geçmez, Cem Vakfı Genel Başkanı İzzetin Doğan, AB delegasyonu adına Diego Mellado, Danışman,  Avrupa Parlamentosu İnsan Hakları Dış İlişkiler Alt Komitesi Başkan Yardımcıları, Richard Howitt, Patrick Gaubert, Saarah Ludford, Avrupa Parlamentosu İnsan Hakları Dış İlişkiler Alt Komitesi üyelerinden, Laima Andikienna, Marco Cappato, Jas Gawronski, Ria Ooment Ruljtan ve Antonio Tajani katılmıştır.

Güncel olayları ele almak ve Alevilerin yıllardır süregelen sorunlarının analize tabi tutan ve ardından kapsamlı ve bütünlüklü bir çözüm önerisi sunan ABF, benzer bir yaklaşımı hükümetten de beklediğimizi AB delegasyonuna anlattık. Toplantıda “AKP’nin Alevi açılımı” ve “TBMM Plan Bütçe Komisyonu”na sunulan dosyamız ve sonrası gelişmeleri dosya halinde delegasyona sunduk.  Türkiye Alevilere yönelik ayrımcılık uygulamalarını ve dışlanma pratikleri ile AKP hükümeti dahil, tüm siyasi hükümetlerin yıllardır Alevi kimliği üzerindeki asimilasyoncu, inkarcı ve ihmalci yaklaşımlarını örneklerle paylaştık. AKP’nin sorun çözme yöntemlerindeki yanlış adımlarının diyalog kültüründen uzak yaklaşımlarını çözümü ve diyalogun önünü tıkadığına dikkat çektik.  Alevilerin mevcut sorunlarını ve taleplerini bütünlüklü bir reform paketi ile ele alınmasının zorunluluğunu, AB Delegasyonu üyeleri paylaşıp, çözümün ise demokrasi, laiklik, temel insan hakları,  özgürlükler ve hukukun evrensel ilkeleri referans alarak çözülmesi gerektiği görüşünü paylaştık.

Avrupalı Hans Anlıyor Diyalog kuruyor, Osman Anlamıyor Dayatıyor,

ABF olarak, AKP’nin Sünni Merkezli çözüm dayatmasını, Alevi kurumlarının dışlayan ve beş yıldır Alevilere randevu vermeyen tutumu ile uzlaşma ve diyalog kültürünün değil, ancak “Ben AKP’yim, yaptım oldu ve bitti” mesajı verilmek istenmektedir. Bu yaklaşım sorun çözme yönündeki adımları engeller. Ancak “Alevisiz Alevi sorunu çözmek” gibi, Aleviler yerine, AKP’ye faydası olan bir yaklaşım desteklenmiş olur.

Siyasi ve demokrasi prensipleri ile hiçbir ilişkisi olmayan “kucaklaşma” ile “çözüm” yolları bulunamaz ve “açılımlar” sunulamaz. Çözümün yolu önce Alevileri ve onların kurumlarını tanımaktan geçer. AKP bugüne kadar sürdürdüğü tutumu ile Alevi kurumlarını tanımamıştır. Muhatap kabul etmemiştir. Sırtını Alevileri dönmüş ve hükümet adına bugüne kadar bir resmi açıklama yapmayan başbakan, ne zaman diyalog için yüzünü Alevilere döneceği merak konusudur. Nabız tutma amaçlı ve aracılarla medya üzerinden iletişim kurmak sorun çözme iradesi taşıyan bir diyalog kültürü değildir. Kamuoyuna Alevilerin kurumları için, “ellerinden oyuncaklarını aldık” diyen, bir AKP söylemi diyalog dili ve samimiyet göstergesi olmaktan da uzaktır. AKP hükümeti son beş yılda üç hükümet kurmuştur. Bu üç hükümetin programında Alevi sorunun çözümü yer almamıştır. Fakat son beş yılda ABF olarak AB parlamentosu ya da dış işler komisyonu gibi kurumlarla 7 kez resmi düzeyde görüşme yapılmıştır. Avrupa’lı Hans ve Helga biz Alevileri anlamasına rağmen, Türkiye’de Ömer ve Osmanlar bizi halen anlamamıştır.

Taraflar Bellidir! AKP Hükümeti ABF ile Doğrudan Masaya Oturmalıdır.

ABF olarak, AKP hükümeti ile “iftarda” değil, sorunlarımızın çözümüne katkı sunacak olan demokratik ve hukuksal zeminlerde buluşmak istiyoruz. Bunun kural ve kurumları ise bellidir. Bunun için AKP hükümeti yenisini kurmaktan vazgeçip, mevcut olan ve yıllardır bu ülkede demokratik çerçevede mücadele veren Alevi kurumlarını tanımalıdır. Alevilerin “Alevi Açılımını” dinlemelidir. Bunun için oturup bir müzakere çerçevesi belirlenmelidir. Taraflar bellidir. Eğer AKP hükümeti Alevi sorununu çözmekte samimi ise, samimiyetinin test edilmesine imkan sunmalıdır. Uzlaşma arıyorsa, beş yıldır randevu vermekten kaçındığı, Alevileri hemen görüşme ve müzakere için davet etmelidir.İlişkilerinde şeffaf, demokratik, kapsayıcı, samimi olmalı ve çözüm için ABF ve diğer Alevi kurumları ile doğrudan masaya oturmalıdır. AKP güdümlü bir “Alevi oluşumu” bu süreci baltalar ve gerilim yaratır. Tabii ki her şeyden önce, AKP hükümeti “Alevi Açılımı” konusunda resmi olarak bir görüş sunmak zorundadır. Ortada süren tartışma konusunda AKP’nin kafası karışıktır. AKP  adına konuşan her bir milletvekili ve bakan farklı bir görüş belirtiyor. Hem de “çözüm” önerdikleri konular ve sorunlar hakkında taban taban zıt ve lakasız demeçler veriyorlar. Yani AKP hükümetinde bir samimiyet krizi var.
• Cem Evleri ibadethane statüsüne geçtiğinde, AKP Aleviler için özel bir ayrıcalık yapmış olmayacaktır. Bu devletin yıllardır, Alevilerden gasp ettiği bir temel haktır. Şimdi devlet suçunu fark etmiş ve düzeltme gereği hissetmiştir. Aslında AKP devlet adına bu gecikmişlikten ötürü aslında özür dilenmelidir.  Çünkü Alevi toplumunun ibadet yeri cemevidir. Türkiye’nin gerçeği ise, bu ülkede camiler, havralar, kiliseler hatta patrikhaneler özgür ve resmi statüde iken, bu ülkenin bin yıllık inancı ve kültürünün renklerinden olan Alevilerin inanç merkezi olab cemevi yasaklıdır. Tüm yasak ve yoksaymalara karşı, biz cemevlerimizi fiilen ibadet yeri olarak kullanıyoruz. Çünkü bir fiili ve meşru bir haktır.  Evrensel hukuk normlarının koruduğu bir haktır. Hükümetin tek görevi vardır, o da ilgili yasada değişiklik önerisini TBMM genel kuruluna getirip bu eksikliği ve ayıbı gidermektir.

• “Tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması ve tarikatların yasaklanmasının” sonuçlarına bakıldığında, aslında bugün net olarak görünen gerçeklik, bu yasanın sadece Aleviliğin, Bektaşiliğin ve Mevleviliğin yasaklanması olarak algılandığını göstermiştir. Çünkü bugün itibariyle tüm tarikatlar ve cemaatler Diyanet içinde örgütlüdür, istihdam edilmiştir. Çoğu camiler tarikatlar ve cemaatlerce sahiplenilmiştir. Kısaca Fethullah Gülen, Cemalettin Kaplan, ve bir çok cemaat mensubu kişi Diyanet kadrosu olarak çalışmışlardır. Eğer AKP Alevi açılımı, tarikatların ve cemaatlerinin önünün açılmasını hedefleyen bir proje olarak kurgulanıyorsa bu yaklaşım tehlikelidir. Çünkü bu açılım ile AKP, aslında cemaatleri devletleştirerek, laikliğin kurumsallaşma ihtiyacının önünü tıkar ve teokratik bir yapıya yönelmenin yolunu açar.

• Alevilere Dede ve Zakirlik İçin Kadro Verme “Açılımı”, Anti Laik Devleti Güçlendirmektir. Aleviler olarak, her çeşit inanç sahibi yurttaştan toplanan vergilerin sadece egemen inanç kesimine aktarılmasına karşı çıkıyoruz.  Fakat bu karşı çıkışımızın, alternatifi olarak, hiçbir zaman "Dedelerimize ve zakirlerimize kadro verilsin" talebini ifade etmedik.  Çünkü biz devletin kamusal hizmetlerinde din dışı kalmasını ve Sünnilik gibi Aleviliğin, dolaysı ile dedelerimizin devletleşmesini laiklik ve demokrasinin derinleşmesi için hiç talep etmedik.  ABF olarak devletten ve siyasi hükümetlerden böyle bir talebimiz olmadı ve olmayacaktır.

• Sorunun çözümü teolojik değil, hukuksaldır. ABF açısından dananın kuyruğunun koptuğu yer, inançsal kimlik üzerinden sürdürülen “tanım” ve “teolojik” tartışmalar değil, aksine Alevilerin eşitlik haklarından yararlanmasına fırsat verilip verilmeyeceğidir. Aleviler kendi inançsal dünyalarına, değerlerine ilişkin teolojik, tarihsel ve sosyolojik açıdan kendi tartışmalarını, kendi inanç önderleri ile yapar. Bu görev AKP hükümetine ait bir tartışma değildir. Hele hele “laik” olduğunu iddia eden bir devlet adına bunu sürdürmek hiçte doğru bir yaklaşım değildir. Alevi sorunlarının ve taleplerinin çözümü Türkiye’de demokratik açılım ihtiyacı olan ve özgürlük alanlarını genişletmesine hizmet sunacak olan hukuksal değişimden geçiyor. Yani hukuksal çözüm arayan bir sorunu,çözümsüzlük zeminine çekmek ve Aleviliği Sünnileştirmek için, tartışma bilinçli ve kasıtlı olarak teolojik zemine çekiliyor. AKP tarafından bilinçli olarak hazırlanan bu tuzağa hiçbir Alevi düşmeyecektir. Çünkü Aleviler asırlardır gasp edilmiş haklarını, hukuksal ve temel haklar açısından güvence altına almak istiyor.

Biz Nasıl Bir Çözüm İstiyoruz?

Aslında bu sorunun cevabını ABF olarak yıllardır anlattık. Hükümet dahil herkes Alevilerin ne istediğini biliyor. Aleviler önce devletin din dışı kalmasını talep ediyor. Laik, demokratik, sosyal bir hukuk devletinin, demokrasinin ve laikliğin evrensel ilkelerine uygun bir şekilde kurumsallaşmasını ve Sünni-Hanefi mezhebinin egemenlik konumuna son verecek bir hukuksal zemin yaratılmasını talep ediyoruz.

1. Aleviler tüm haklardan eşit şekilde yararlanmak istiyorlar. Bu nedenle yasalar ve uygulamasında fiili eşitlik yaratılmalıdır.

2. Aleviler demokratik, özgürlükçü, laik ve sosyal devletin evrensel hukuk değerlerin eksininde yapılanmasını talep ediyor. Bu nedenle gerçek anlamda laik, sosyal ve özgürlükçü olmayan bu devlet yapılanmasını reforma ihtiyacı olduğunu vurguluyor. Reformların demokrasi ve laiklik yönünde gerçekleşmesini savunuyor.

3. Aleviler devletin, dinsel ve dilsel açıdan uyguladığı ayrımcı politikadan arındırılmasını, herkesin farklılıkları ile eşit koşullarda bir arada kardeşçe yaşamasını savunur. Bu nedenle Sünni devlet  yapılanmasından derhal kurtulmak gerekir.

4. Devlet yurttaşları ile eşit koşullarda ve eşit zeminde buluşması gerekir. Yurttaşlık sorumluluklarını ve görevlerini yerine getiren herkesin, devlet imkanlarından eşit yararlanması gerekir. Sünni İslam’ın lehine yatırımların olmasının kabul edilemez. Devletin asli görevi Cami temeli atmak değil, hastane ve okul temeli atmaktır. Devlet ruhban sınıfı değil, çağdaş bireyler yetiştirmek zorundadır. Bu mevcut sözde laiklikle asla olmaz.

Alevilere Özel Bir İmtiyaz İstemiyoruz.

Biz Aleviler olarak ne ayrıcalık, ne de özel bir imtiyaz istiyoruz. Bütün inançlara her alanda eşitlik istiyoruz. Haklı taleplerimize kulak verilmediği sürece, taleplerimizi Avrupa Birliği başta olmak üzere bütün uluslararası platformlara taşımaya devam edeceğiz. Demokratik kurallar içerisinde hak arama yollarının tümünü kullanacağız.

Son 5 yıldır tek başına iktidar olan AKP Hükümetleri Alevileri görmezden gelmiştir. Mevcut sorunlarımızı çözmüyorlar, hem de sorunlarımızı uluslararası platformlara taşımamızdan rahatsız oluyorlar. Bu konuda hep şunu söyledik: Alevilerin sorunlarının çözüm önerilerinin Avrupa’ya bırakılması ne Alevilerin ne de Avrupa’nın ayıbıdır. Bu ayıp, bugüne kadar ülkemizi yöneten hükümetlerin ve şu anki mevcut AKP hükümetinin ayıbıdır.Avrupa’da demokrat, Türkiye’de asimilasyoncu, inkarcı ve anti demokrat olan AKP hükümeti bu ayıbından bir an önce kurtulmalı ve Alevilerin haklı taleplerine kulak vermelidir.  Güdümlü ve uydu Alevi kurumları yaratılarak sorun çözme çabası, dipsiz kuyudan su çekmeye benzer. Zaman kaybedecek durumda değiliz. İlk adım gecikmeden hemen atılmalıdır.

“Farklı fakat eşit” ilkesi benimsenmelidir.

Toplumda yaşayan herkesinin “farklı ancak eşit” olduğu ilkesel olarak kabul edilmelidir. Kendini farklı ifade eden herkese saygı duyulmalı ve eşit vatandaş olarak herkes kadar hakka sahip olduğu kabul edilmelidir.

"Ayrımcılık" yasalarda tanınmalı ve cezalandırılmalıdır

Uluslar arası hukuk alanında geçerli olan ayrımcılıkla ilgili tüm yasalar, yasalarımızda yer almalıdır. Bu uluslar arası metinlerin “iç hukuk” haline gelmesi ve ceza yasalarındaki yaptırımlarla donatılması, ayrımcılığın önlenmesinin yolunu açacaktır. Bu nedenle Alevlerin sorunu ve talepleri kapsamlı ve bütünlüklü bir paket olarak ele alınıp çözüme kavuşturulmalıdır. Bu nedenle;

• Alevi kimliğini resmen tanınmalıdır.

• Türkiye gerçekten laik bir ülke olmalıdır. Devlet din içinde değil, din dışında kalmalıdır.

• Diyanet İşleri Başkanlığı kaldırılmalıdır. Çünkü laiklik ilkesi ihlali olan bu kurum gericiliği ve siyasal islamı besliyor.

• Zorunlu Din Dersleri Kaldırılmalıdır. Çünkü Alevi çocukları ve diğer farklı inanç sahibi çocuklara zorla Sünnilik eğitimi almak istemiyor. AİHM kararı bunu bir insan hakları ihlali olarak karara bağlamıştır

• Alevi köylerine cami yaptırma politikalarından vazgeçilmelidir. Bugüne kadar yapılan camiler derhal bir kararname ile cemevine çevrilmeli ve bu köylerdeki imamlar derhal geri çağrılmalıdır.

• Cemevlerimize derhal "ibadet yeri" statüsü verilmelidir. Bu yıllardır gasp edilmiş bir haktır. Derhal düzeltilmesi gerekir.

• Nüfus cüzdanlarındaki din hanesi tamamen çıkartılmalıdır. Çünkü bu uygulama ayrımcılık üretmekte olup, Yasalarla bireylere dinsel kanaatlerini açıklama zorunluluğunun getirilmesi, din ve inanç özgürlüğünün özünü zedelemektedir.

• Radyo ve televizyonlardaki tek yanlı yayınlara son verilmelidir. Tek yanlı yayınlar, “ötekiler” yaratarak, egemen dinin sosyal baskı mekanizmalarını üreterek, farklı olanlarını kendisini tanıtmasını kamu hizmeti adına engellemektedir.

• Ders kitapları, sözlükler, ansiklopediler ve Milli Eğitim Bakanlığınca önerilen yardımcı kitaplardaki, Aleviliği aşağılayan; tanımlamalar düzeltilmelidir.

• Basın ve yayın organları, dinsel hoşgörüsüzlüğü kışkırtan haber ve yayınları engellemek için öz denetim mekanizmalarını işletmelidir.

• Hacı Bektaş Dergahı’nın Yönetim ve Bakımı Alevilerin kurumlarına ya da yerel yönetime bırakılmalıdır.

• Alevilere karşı yapılan ayırımcılık ve haksızlık derhal düzeltilmelidir. Kanunlarda ve yasalardaki tüm ayrımcılık içeren maddeleri ayıklanmalıdır.

• Alevi eşitlik haklarından yararlanmak istiyorlar. Bu nedenle yasalar ve uygulamasında fiili eşitlik yaratılmalıdır.

• Uluslararası belgelere, insan haklarına ve temel özgürlüklere dayalı, bir toplumsal mutabakat sözleşmesi olan eşitlikçi, özgürlükçü, katılımcı ve çoğulculuğu esas alan demokratik bir Anayasa istemektedirler.

• Alevi kimliğinin tanınmasını, kendi özgünlüklerini yaşamak ve kendilerini , kendileri tanımlamak istiyorlar.

• Ayrıca kendi dışlarında yaratılacak / yaratılan bir temsiliyeti de istemiyorlar.

• Devlet “Alevilik” hakkında tanım getirmek ve Aleviliği devletleştirme projesinden vazgeçmelidir.  

Bu taleplerimizin karşılanması ve sorunlarımızın çözüme kavuşması için, tüm Alevi-Kurumlarının ortak paydalar ve çıkarlarımız etrafında bir araya gelerek, AKP hükümeti karşısında güçlü bir baskıyı oluşturmak gerekiyor.

04.11.2007

Saygılarımızla

ALEVİ BEKTAŞİ FEDERASYONU
Turan Eser, Genel Başkan

Alevi Kurumlarından Haberleri

Osmanlı’dan bu yana en büyük Alevi kırımının adı; Dersim 38!
Avusturya devleti 'Aleviliği' tanıdı !
Bir 'Alevi Dede'si düşünün...
Müslüm Doğan'ın Aleviler içindeki karşılığı Çin'de devrilen bir çuval pirinç kadardır!
Alevi kadınlar mutfaktan çıkıp devrim yaptı