Gün geçmiyor ki Aleviler yada Alevilik adına birileri saçmalıklar dolu sözler sarfetmesin.
Nerdeyse artık bu açıklamalar Osmanlı dönemindeki Ebu Suud efendiyi Müftü Hamza’yı unutturmaya başladı.
İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın,cemevlerinin ibadet yeri statüsüne alınmasıyla ilgili olarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik soru önerisine karşılık Diyanet işleri Başkanı Ali Bardakoğlu’ndan saçma sapan bir cevap geldi.
“İslam tarihinde kendisini İslam içinde görüp de camiye alternatif başka bir ibadethane kuran mezhep ve tarikat olmadığı gibi, tasavvufi adap ve erkânın yürütüldüğü mekânlar hiçbir zaman caminin alternatifi bir ibadethane olarak algılanmamış ve isimlendirilmemiştir.” demektedir.” devamla
“Cemevinin caminin alternatifi gibi sunulması, Aleviliği müstakil bir din haline getireceği ve kahir ekseriyeti camiyi ibadethane kabul eden Alevileri Müslümanlıktan koparacağı için yanlıştır. Bu talep, Aleviliğin özüne ve tarihsel tecrübesine aykırı olduğu gibi, Müslümanlar arasında tefrikanın körüklenmesine ve meydana getirilen ayrılığın giderek kemikleşmesine yol açar. Cemevleri de özgün, kültürel ve misyonu bulunan, bize ait olan zenginliğimizdir.
Bizim kültür mirasımız, milli ve dini değerlerimiz arasında yer alan Alevilik geleneğine yönelik ne kadar ayrımcı,dışlayıcı ve incitici ifadeler veya tanımlamalar varsa, topyekun bunların karşısında yer almamızı gerektirir” demekte ve tamamen asılsız, gereksiz ve de bir o kadar anlamsız sözler sarfederek Alevilerin gönlünü kazanayım derken Alevileri yok sayarak, Alevilerin inançlarını, ibadet yerlerini ortadan kaldırarak tamamen gerçek dışı beyanlarda bulunmaktadır.
Bardakoğlu her zaman olduğu gibi bir çam devirme değil, bu defa da bardak kırmaya başladı.
Bu konuyu birkaç farkı bakış açısıyla değerlendirmek gerekir.
Bardakoğlu da bunları çok iyi bilmeli.
Birincisi, Cemevleri Camilere alternatif değildir.
İkincisi, Alevilik bir mezhep yada tarikat değildir.
Üçüncüsü, Alevilik hiçbir yerden koparılmak istenmiyor ve özellikle Osmanlı döneminde sürekli Alevilik ve Aleviler yok edilmeye çalışılmış ve bu günlere dek Osmanlının yarıda bıraktığı, Diyanet işleri Başkanlığı tarafından devam ettirilmektedir. Koparmak isteyen de Diyanet ve onun uzantılarıdır.
Dördüncüsü, bu talepler Aleviliğin özüne aykırı değildir. Özellikle Demokratik Alevi hareketi dolayısıyla ABF ve AABK ile bileşenlerinin başından beri savundukları ve tüzüklerinin amaç ve ilkelerine koydukları temel taleplerinden birisidir ve Diyanet İşleri Başkanlığı ve onun bugün ki Başkanı Bardakoğlu, on yedi yıldır bu talepleri görmezden geldi ama artık dayanacağı gücü kalmadığı için bu defa da konuyu saptırmaya çalışmaktadır.
Beşincisi, Alevilik geleneğine yönelik ayrımcı, dışlayıcı ve incitici ifadeler veya tanımlamalar varsa topyekun bunların karşısında yer almalıyız derken, gölge etme başka ihsan istemeyiz.
Hem Aleviliği ve Alevilerin ibadethanelerini inkar edeceksiniz hem de bu konuda sahiplenme hesapları yapacaksınız.
Ayrımcılık Diyanetten başka nerelerde bu kadar had safhaya çıkmıştır,örnek mi ister Diyanetin başkanı, yüzbin personelinin içerisinde (Aleviliğinden vazgeçenler varsa onlar hariç) hiç Alevi var mı acaba?
“Bizim milli ve dini değerlerimiz arasında yer alan Alevilik…” dediği Aleviliği inanç olarak ağzına alma cesareti dahi gösterememektedir.
Altıncısı, Aleviler hiçbir zaman Camiyi kendilerinin ibadethanesi olarak görmedi ve özellikle son beşyüz yılda Aleviler, kuyulara gömüldülerse, başları kesildiyse, Kıbrıs, Girit ve Rodos'a sürgün edildilerse bunun nedeni camiye gitmemeleri ve Sünniler gibi ibadet etmedikleri değil mi? Bunu Bardakoğlu adı gibi bilmektedir ama inkar etmek bir marifet se bir marifetini daha ortaya koymuş olmuyor mu?
Ayrımcılıktan bahsediyor, en güzel örneği daha birkaç gün önce İstanbul’da Üsküdar Esatpaşa İlköğretim okulunun 5-C sınıfı öğretmeni (türbanlı) Necla Tekgül, yine türbanlı bir annenin kızı olan bir öğrenciyi görevlendirerek sınıfta kaç Alevi öğrenci olduğunu tespit ettirmedi mi? Bu sonuç da okul müdürü Cengiz İçel’e teslim edildi ve okul müdürü sıkışınca “büyütmeyin, bana yedi Alevi öğrencinin isminin olduğu bir liste geldi ama önemsemedim ve yırtıp attım” demedi mi?
Asıl önemli bir konuda bir Milletvekilinin mecliste Başbakanın cevaplandırmasını istediği bir soruya devletin memuru olan Diyanet İşleri Başkanının cevap vermesidir.
Diyanet İşleri Başkanı kendisini o kadar büyük görüyor ki, her yere burnunu sokuyor, boyunu aşan laflar ediyor ve devleti yöneten Başbakan da buna imkan tanıyor.
Diyanet işleri Başkanına seslenmek gerekir;
Devirdiğin çamlar yetti ve arttı da sıra bardak kırmaya mı geldi.
Aleviler kendi inançlarını nerede ve nasıl yapacaklarına kendileri karar verebilecek kadar olgun, kamil ve bir o kadar da inançlı insanlardır.
Aleviler ibadetlerini Cemevlerinde yapmaktadırlar ve ibadet merkezleri Cemevleridir.
Cemevleri ne camiye, ne kiliseye nede havraya alternatif değildir.
Diyanet İşleri Başkanı Camiyi Kiliseye alternatif görmek istiyorsa bunu açıkça söylesin ve Cami cemaati de bu konuda üzerine düşeni yapar mı yapmaz mı bizi ilgilendirmez.
Herkes artık üzerine düşeni yapmalı ve boyunu aşan işlere karışmamalı.
Abbas TAN / ALEVİ HABER AJANSI - 11 Nisan 2008