Yıllardır örgütlü Aleviler olarak ABF, AABK ve bağlı kurumları olarak verdiğimiz mücadelenin belli kriterleri vardır.
Başladığımız günden bu yana kesinlikle ödün vermedik ve verdiğimiz bu onurlu mücadelenin yavaş yavaş sonuçlarını da almaya başladık.
Neydi bu mücadelede derseniz,açıklamaya çalışalım.
- Alevilik bir inanç olarak kabul edilsin.
- Cemevleri yasal statüye kavuşsun.
- Zorunlu Din dersleri kaldırılsın
- Madımak Barış ve dostluk müzesi olsun.
- Diyanet işleri Başkanlığı kaldırılsın.
Demokratik Alevi Hareketinin bu talepleri çok net olmasına rağmen zaman zaman bu talepler delinmeye çalışıldı ama örgütlü hareket buna fırsat vermedi. Verilen bu mücadeledeki haklılığımız tüm aydınlar tarafından kabul görmesine rağmen ülkeyi yönetenler bunu görmemeye çalıştılar ama ancak bu günlere kadar dayanabildiler ve 2008 Mali yılı Bütçesi görüşüldüğü sıralarda Mecliste kürsüden bir Bakan hem de Kültür Bakanı çıkıyor ve taleplerimizden birisi olan Madımak Müze olsun talebimiz konusundaki tartışmaya son noktayı koymaya çalışıyor ama bunu hemen Sivas Valisi ve Bakanı ile değiştirmeye çalışıyor.
Kültür Bakanı Ertuğrul Günay’ın, Madımak mutlaka müze olmalı ve bu bir utanç meselesi olduğunu söylemesi adeta gündeme yeni bir madde eklenmiş oldu.
Kültür Bakanı müze olsun derken, Sivas Lokantacılar Derneği Başkanı adeta Devlete, halka kafa tutuyor. Madımak lokantası kapatılırsa bizde Sivas’taki tüm lokantaları kapatırız diyor.
Sivas Valisi ise lokantanın çiçekçi dükkanı olmasını isteyerek hedefi saptırmaya çalışıyor. Bu bir oyalama taktiği, yada bu taleplerin yön değiştirilmesi konusunda yeni bir oyun olacaktır.
Diyanetten sorumlu Devlet Bakanı, hem de eski Diyanet İşleri Başkanı kalkıp, Alevilere bir elbise hazırlıyor ve giydirmeye çalışıyor ama iyi bir terzilik yapamadığı için bir türlü giydiremedi.
Son günlerde gündemden düşmeyen Alevilik ve Aleviler konusunda hiç de hoş olmayan olaylar yaşanmaya başlandı.
Ankara Karşıyaka mezarlığındaki 2 Temmuz Sivas şehitleri için yaptırılmış Anıt mezar üzerideki şiltler sökülüyor.
Sivas Çatalkaya köyü bir Alevi köyü ve köyde cami yok ama Cemevi var. Bu köye Sivas valiliği cami imamı ataması yapıyor. Cemevi içerisindeki Atatürk ve Hz.Ali, Oniki İmamların resimleri kaldırılarak cami olarak kullanılmaya başlıyor. Hiç kimse bu yere gitmediği için görevli imam günlerce yalnız namaz kılıyor ve köylülerle birlikte, Alevi Örgütlerinin tepkileri sonunda İmam efendi Çatalkaya köyünden alınarak bir başka yere gönderiliyor.
Bir Milletvekili çıkıyor ortaya (ağacın kurdu içinde olur), Alevileri AKP zihniyetine ve onun başındaki Recep Tayyip Erdoğan’a peşkeş çekmek adına açıklamalarda bulunuyor ve bazı iyi niyetli saf Aleviler balıklamasına atlıyorlar, AKP artık Alevileri yok saymaktan vazgeçti, onlara her türlü imkanı sağlayacak, bu da yetmiyormuş gibi Alevileri inancına adeta saygısızlık edercesine Muharrem sofraları hazırlamaya başladılar.
Elbette AKP zihniyetini bilenler, bunun bir oyun olduğunu çok iyi bilmektedirler ama yinede bunu bir kazanım sayan zavallılar yada bazı çıkarcılar bunu kabul edeceklerdir.
Reha Çamuroğlu, bir çıkış yapıyor ve Cemevlerinin elektrik, su paralarının alınmaması gerektiğini söylüyor. Bir çok Alevi örgüt yöneticisi de onun gibi düşünüyorlar.
Halbuki bizler sürekli yüksek sesle bağırıyoruz, Diyanet İşleri Başkanlığı kaldırılsın, Devletin kasasından birilerinin inancı için Bütçeden pay ayrılarak ödemeler yapılmasın. Peki başkalarına inançları için verilen devlet desteğine karşı olacaksınız ve arkasından da Cemevlerinin elektrik su parasına tamam diyeceksiniz.
Dedelere maaş bağlanacak denildiğinde hep bir ağızdan yine yüksek sesle bağırdık. Bizler Hocalara da dedelere de verilecek paraya karşıyız. Bizler Dedelerimizin maaşlarını cebimizden karşılarız, peki şimdi nasıl olurda dedelerin maaşına karşı olurken (doğrusuda budur) Elektrik, su parasına tamam dersek, inancımızı, tavrımızı, bu güne kadar gösterdiğimiz dik duruşumuzu birkaç kuruş için satmış olmazmıyız.
Bu konuda son günlerde oldukça ilginç olaylar yaşanmaya başlandı. Amsaya’da, İstanbul’da okullarda yaşananlar bunlara birkaç örnektir.
Başbakan Tayyip Erdoğan, Alevi olduğu için dövülen öğrencinin velisi Ziram Kul’u telefona arayarak üzüntüsünü beyan etmiş, her türlü destek vereceğini, bu konuda gerekli işlem yapılacaktır demiş. Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik bu konuda bir açıklama yapıyor ve bu durumun üzücü olduğunu bildirirken “Aleviler bu ülkenin birinci sınıf vatandaşlarıdır”, diyor.
Sanki bu sözle her şeyi kurtarmış olacaklar, Alevi olduğu için sopa yiyen öğrencinin ailesinin gönlünü almaya çalışma adına şov yapan Başbakan bu konuda samimi ise Karacaahmet dergahına gönderdiği dozerlerin hesabını versin, samimi duygularını söylesin.
Çamuroğlu, Cemevleri yasal statüye kavuşturulacaktır deyince yine bazı Alevi sözcüleri bu konuda memnuniyetlerini dile getirdiler. Çamuroğlu’nun söylediklerini biz yıllardır her fırsatta söylüyoruz ve ülkede kurulu bulunan yüzlerce Alevi Dernekleri; Hacı Bektaş Veli Kültür Dernekleri, Hacı Bektaş Kültür Vakfı, Pir Sultan Abdal Kültür Dernekleri, Hubyar derneği, Hubyar Vakfı ve daha birçok isimle kurulmuş ve bugün faaliyetleri devam eden bu örgütlerin tüzükleri incelendiğinde bunun yeni bir söylem olmadığını göreceklerdir.
1992 yılında Kayseri’de kurulan Hacı Bektaş Veli Kültür Derneğinin kurucu başkanıyım. Tüzüğümüzde “…Cemevi yaptırır…” ibaresi olduğu için hakkımızda dava açıldı ve yıllarca süren mahkeme sonunda haklı bulunmuştuk. Sadece Kayseri değil, bir çok yerde aynı dava açılmış ve berat etmişlerdir.
Abbas Tan - 14 Aralık 2007