8 Kasım Mitingi ve Alevi Hareketi Üzerine

8 Kasım Mitingi ve Alevi Hareketi ÜzerineFerhat Aktaş* (...) Kadıköy meydanında ortak taleplerimizi bir kez daha dillendireceğiz!, Zorunlu Din...

8 Kasım Mitingi ve Alevi Hareketi Üzerine

Ferhat Aktaş*
 
(...) Kadıköy meydanında ortak taleplerimizi bir kez daha dillendireceğiz!, Zorunlu Din Derslerinin Kaldırılması, Diyanet Kurumunun Lağvedilmesi, Cemevlerine Yasal Statü Tanınması, Madımak Otelinin Müzeye Çevrilmesi, Hacı Bektaş Dergâhının Alevilere Geri Verilmesi, Alevi Köylerine Camii Yapımının Durdurulması, Alevi- Kızılbaşlara Karşı İşlenmiş Suçların Faillerinin Yargılanması için yüz binlerce can, 8 Kasım günü Kadıköy alanına akacağız...

Aleviler, ayrımcılığa ve asimilasyon politikalarına karşı bir kez daha alanlara çıkmaya hazırlanıyor. ABF( Alevi Bektaşi Federasyonu ) tarafından duyurusu yapılan ''eşit yurttaşlık'' mitingine Alevi inanç merkezleri, yöre dernekleri, sendikal örgütlenmelerin ve devrimci-sosyalist kurumların kitlesel katılım göstermesi bekleniyor.

Son yıllarda artarak gelişen ve Alevi hareketi açısından olumlu kazanımlar doğuran eylemli duyarlılığın, 8 Kasım günü alanda hedeflenen kitleselliğin yakalandığı nitel-nicel sıçrayışa ulaştığının göstergesi olacaktır.

8 Kasım ''eşit yurttaşlık'' mitingi, Alevi-Kızılbaş inanç öğretisine inanan yüz binlerce Alevinin ortak taleplerin ışığında yan yana geldiği ve mücadele kararlılığını yansıtacağı gününde adı olacaktır. Aynı zamanda, egemen sisteme muhalif güçlerin hak ve özgürlükler mücadelesine ivme kazandırmak ve Alevilerin karşı karşıya kaldıkları sistematik baskı ile inanç boyutunda şekillenen asimilasyon saldırganlığına hayır demek için alanda yerlerini alacakları, demokratik dayanışmanın vücut bulacağı gününde adıdır. Nihayetinde bizim beklenti ve temennimiz budur.

Eğilimler, saflaşma ve mücadele...

Türkiye'de halk demokrasisi için politik iktidar mücadelesi veren güçlerin sürece etkin katılımı önemseyen bir duruş sergilemeleri gerekiyor.

Alevi hareketi içinde yaşanan saflaşmayı değerlendirmeyen, bunun doğurduğu-doğuracağı sonuçları hesap etmeyen, klasik ertelemeci tavırsızlıkla burun kıvıran anlayışların, anlayışı taşıyan sahiplerine fayda sağlamayacağı ortadadır.

Liberal- düzen içi sol kirliliğe ve iktidar perspektifini dışlayan siyasal gericiliğe meydanı boş bırakmamak, bu cenahla dirsek teması aşikâr olan, Alevi hareketine sirayet eden uzlaşmacı eğilimlere dur demenin yolu söz ve eylem noktasında tutarlı bir programatik hat izlemekten geçer. İktidar bilinçli hak ve özgürlükler mücadelesinin özneleri; statükocu engelleri aşma iradesini geliştirirken, Alevi hareketinin demokratik muhtevasına güç katan politik-pratik bakış açısına uygun hareket edeceklerini/ etmeleri gerektiğini hatırlatmayı bir görev biliyoruz.

Bugün artık yönünü alenen tayin eden Alevi hareketi içinde iki temel eğilim vardır. Bu durum tespiti; genel politik-toplumsal alanda ayrışan sınıfsal konumlanışla birebir bağlantılıdır. Toplumsal yaşamın diyalektiği daha yalın bir ifade ile, sınıflar gerçeği bunu zorunlu kılmaktadır. Aynıların aynı, ayrıların ayrı yerde saflaşmasıdır, yaşananlar!

İki temel eğilim ve saflaşma olgusundan bahsediyoruz. İki başlık altında özetlemek gerekirse:

Bir: İlki, düzen partilerini esas alarak çözümü oralardan bekleyen, fiili mücadele çizgisi yerine ‘’hoşgörü’’ edebiyatıyla uzlaşı siyaseti güden omurgasız cenahtır. Lakin mevzu bahis ettiğimiz omurgasızlık çok geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır. Bu cenah görünürde farklı renklere haiz gibi gözüken, fakat anlayış düzleminde aynı kulvara düşen parçaların toplamından meydana geliyor.

Makalede tek tek parçaların sorgulaması yerine mevcut cenahın bütünü üzerinden örnekler vermek daha kavratıcı olur düşüncesindeyiz. Parçalar içinde ön plana çıkanlar şöyle tanımlanabilir;

Ezilen inanç kimliğinden kaçışın adresi olan ve sermayedar kişilerin ( bunlar kendilerine kanaat önderi diyor ) yöneticiliğini yaptığı vakıf ve dernek statüsünde faaliyet yürüten yapılardır. Dinsel bağnazlık tutundukları daldır. Egemen Sünni-Hanefi inanç ritüellerine öykünen, çağımızın gerisinde kalan cemaatçi kafa yapısına göre tutum takınan ve takiyecilikle bizim inanç öğretimizle hiçbir bağı olmayan kural ve kaideleri kabullenen gerici anlayışlardır. Kişisel ve dar cemaatçi çıkarları gereği düzenin ağzı ile konuşan ve Alevi- Kızılbaş inanç öğretisine cepheden saldıran güçlerin yedeğine düşen, iç boşaltım sürecine dayanak oluşturan işbirlikçilerdir. Somut anlamda sergiledikleri pratikleri ise malumun ilanı işlevi görüyor.

Nasıl mı? Cevabı vermek zor olmasa gerek!

İşte örnekleri:

Alevi İslam İşleri Başkanlığı adı altında, tıpkı resmi DİB ( Diyanet İşleri Başkanlığı ) gibi, Aleviliği/ Alevileri düzene entegre etmeye soyunan ve post şecereleri bile muğlak bir takım kişilerin güdümünde örgütlenen oluşumun payandaları. Ayrıca, bu traji-komik başkanlık bir de pişkince davranıp, fetva havasında açıklamalara ve ‘’sözde’’ dini otorite misyonu taşıma aymazlığından muzdarip takıntılı tutuma ev sahipliği yapıyor.

Türkiye’de düzen İslamcılığının arka bahçesi olan, bütçesi belli başlı bakanlıklardan fazla ve memur statüsünde 100 bin imam, müezzin, müftü vb. bünyesinde barındıran ve kurulu düzenin tek’çi ilkelerine göre kurumsal vazifesini harfiyen yerine getiren diyanet kurumunun lağvedilmesi talebimize sırt çevirenlerdir. Gayeleri; hem parasal anlamda, hem siyaseten palazlanırken düzenin istediği ölçülerde, o’nun Alevisi olmaktır.

Hükümetin belirleyeceği koşul ve şartlarda Alevi dedelerine maaş verilmesi fikrine hemen yeşil ışık yakan ve yüzlerce yıllık inanç birikimimizi/ bağımsızlığımızı hiçe sayıp kapalı kapılar arkasında bunun pazarlığını yapanlardır. Edep ve erkan mekanımızdan geçmemiş kişilerin ağzından duyduğumuz, maaş oyununu meşrulaştırmaya dönük yaklaşımlar, " adam sendecilik " basitliğinde ifade ediliyor olsa bile bu basiretsizlik teşhir edilmelidir. Sanki sorunumuz dedelere maaş verilmesi meselesine kalmış gibi ( ki Alevi-Kızılbaş inanç önderleri zalimin lokmasına tenezzül etmezler ) bahsettiğimiz sorumsuzluğa ortak olanlardır.

Alevi-Kızılbaş inanç öğretisinin tarihsel süreklilik kazanmış ve periyodik aralıklarla takvimsel dönemlere bağlanmış ibadet yasalarını bozan ve öğretimizin felsefi/ sosyal tasavvurları üzerinde keyfi çarpıtmalara gidenlerdir. Ramazan orucu tutmayı salık veren, iftar yemeklerinde boy gösteren ve yine son yıllarda icat olunduğu üzere Cemevlerinde "bayram namazı " kılmayı dayatan/ uygulatanlardır.

Madımak otelinin utanç müzesi olması yönündeki kampanyalara destek vermeyen ve her sene Sivas merkezde düzenlenen 2 Temmuz anma mitinglerine katılmayanlardır. Katliam gerçekliğine vurgu yapmadan, toplumsal hafızadan yoksun söylemlerle ‘’ Alevicilik ‘’ yapanlardır.

Klasik nemalanma örneği dediğimiz yerel- genel seçimlerde, düzen partileri ile reformist- liberal seçim ittifaklarına göz kırpan, liste pazarlıklarında boy gösteren ve inanç merkezlerimizin kapılarını aşındırarak seçim aldatmacasına alet olanlardır. Seçimlerin öngünlerinde ‘’ A veya B partisine oy verin ‘’ diyenlerdir.

Alevi- Kızılbaşlar ilk defa kendi hakları için yığınsal bir katılımla Ankara’da miting düzenlerken, düzen İslamcılarının medyasından saldırarak mitingi provoke etmeye çalışanlardır.

Güncelde gündemde yer tutan ‘’ açılım ve çalıştay ‘’ başlıklı toplantılarından medet uman ve AKP gericiliğine olmadık olumlu yakıştırmalarla alkış tutan ve AKP’nin ‘’ açılım ‘’ politikalarına angaje olmayı marifet sayanlardır.

Çarpıcı bir örnek olması bakımından değinmeden geçmeyelim; (X) inanç vakfına üye almayan ve nedeni konusunda vakfın panosuna; ‘’ üye kaydı yapmıyoruz. İçimize kötü niyetli, yıkıcı emeller taşıyan yasadışı kişiler sızabilir. ‘’ yazıları asabilecek kadar yüzsüz ve Alevi- Kızılbaş toplumundan korkan simsarlarda mevcuttur.

Yukarı da başlıklarla genel özetini sunduğumuz parçaların hal ve vaziyeti kısaca böyledir. Ve bu parçalı cenah yükselen halkçı Alevi hareketi karşısında lokal alanlarda görüldüğü gibi "kutsal ittifak" kurabilme esnekliğine sahiptir. Ama mutlaka aşılacaklardır. Tabandan gelen dalga bunları savurup atacaktır.

İki: Bizimde kendimizi içinde tanımladığımız halkçı eğilim. Tarihsel bilinç açıklığına ve sosyal- kültürel gelişime/ devinime göre inanç öğretimizi çağcıl yaşam tarzına uyarlayabilen devrimci kimlikli muhalif Alevi-Kızılbaş hareketin dipten gelen dalganın ürünü olarak muazzam bir potansiyeli etkileme ve değiştirme olanağı vardır. Bu açıdan taşların yerli yerine oturmaya başladığı toparlanma sürecini yaşamaktayız.

Kısa ve orta vadede bahsettiğimiz nitelikleri taşıyan hareketlenme somutta yeni araç ve mevziler de yaratacaktır. Ezilen Alevi-Kızılbaş inanç kimliğinin hak ve hukuku için yılmaz bir mücadele veren/ verecek olan halkçı hareketlenmenin aynı zamanda bütün mazlumların kurtuluş mücadelelerine müsahip olacağından kuşku duymamak gerekir. Bu topraklarda eşitlik ve hürriyet için isyana duran ve Pir Sultan Abdal’ın dediği gibi; "Gelin Canlar Bir Olalım Zalime Kılıç Çalalım" sözünü bir yaşayış - kurtuluş biçimi olarak değerlendiren, tarihsel önderliklerin yolunu yol eyleyen direnişçi geleneklerimizle güçlüyüz.

Tarihsel- toplumsal maddi karşılığı köklü olan gücümüzü eyleme dönüştürebileceğimiz ve çekim alanı olduğumuz/ olacağımız saflaştırıcı bir sürecin içinden geçmekteyiz. İmkân ve olanaklar bağlamında yaratıcı, kapsayıcı metotlarla dönemin ihtiyaçlarına denk düşen muhalif/ devrimci Alevi örgütlenmelerini yaygınlaştırabiliriz.

Yüzlerce yıldır bu topraklarda egemen güçlerle uzlaşmamış, haksızlığa ve adaletsizliğe karşı kitlesel başkaldırılar gerçekleştirmiş Aleviler, kendi tarihsel direniş çizgilerine bağlılıklarını her fırsatta ifade etmekten çekinmiyorlar. İbadet ederken bile tarihsel öncülerini yâd ederek cem bağlamaktadırlar.

Biz Alevi- Kızılbaşlar için; hak ve halk uğruna ser veren İmam Hüseyin, Hallaç-ı Mansur, Nesimi, Şeyh Bedrettin, Baba İshak, Pir Sultan, Alişer ve Seyid Rıza onurun, direncin ve özgürlüğün temsilcileridir.

8 Kasım mitinginin önemi ve tutumumuz...

ABF ( Alevi Bektaşi Federasyonu ) tarafından geçtiğimiz haftalar içinde duyurusu yapılan ve 1 Milyon Alevinin katılımının hedeflendiği 8 Kasım Kadıköy meydanındaki mitinge 1 ay’dan az bir süre kaldı. Önümüzdeki günlerde miting’in programı açıklanacak ve ön çalışmaları yaygınlaştırılacaktır. Çağrıcı olan ABF ve Pir Sultan Derneği’ne büyük sorumluluk düşüyor. Şube toplantılarında Miting ve zamanı için ısrarcı bir tutum sergileyen bileşenlerin bu irade ile örtüşen hazırlık içinde olmaları gerekiyor. Fiili hazırlık ve emek noktasında duyarlılığı arttırıcı pratikler yerine bürokratik edilgenlikle, "Biz çağırır, davet ederiz, insanlarımız alana gelir" kolaycılığına kaçmaları durumunda bu anlayışı mahkûm edeceğimizi bilmelidirler.

Bir süre önce 8 Kasım mitingine katılacağını açıklayan Koçgirililer Girişiminin çağrı metninde vurgulandığı üzere:

‘’ Bu yıl ikincisi düzenlenecek ‘’ Eşit Yurttaşlık ‘’ mitingi, kritik gündemler üzerine süren tartışma ve göz boyamanın dışında bir anlam ifade etmeyen ‘’ açılım ve çalıştayların ‘’ peşi sıra dillendirildiği bir döneme denk geliyor. Aleviliği tanımamakta direten ve temel taleplerimizi bile müzakere etmeye yanaşmayan AKP hükümetinin ‘ demokrasicilik komedyasına ‘, inanç değerlerimizden aldığımız güçle ve demokratik tepki hakkımızı kullanarak karşı çıkacağız. ‘’ ( Koçgirililer Girişimi çağrı açıklamasından bir bölüm )

Miting’de; AKP gericiliğini, politik gerçekliklerini teşhir eden şiar ve sloganların öncelik oluşturması gerekiyor. Ayrıca, düzen İslamcılarının iflah olmaz tavırları ile emperyalizm işbirlikçileri oldukları da işlenmelidir. Daha geçen hafta İstanbul’da, kapitalizmin borsası/ kumarhanesi işlevi gören IMF- DB’nin toplantısını protesto eden anti-emperyalistlere uygulanan polis terörü akıllardadır. Ülkemizi emperyalistlere peşkeş çekerken yerlerde sürünen AKP hükümeti, konu toplumsal muhalefet güçleri olunca her türlü zorbalığı sergilemekten kaçınmamaktadır.

AKP hükümetinin isimleri lüzumsuz bazı " yol düşkünü " çıkarcıyı da peşine takıp, büyük reform hamlesi edasıyla kamuoyuna servis ettiği ‘’ Alevi açılımı ‘’ ve çalıştayları, sağ ve sol liberal medya aracılığıyla düzmece iyimserlik havasında sunulmaya devam ettirilmektedir. Ama oyunları bozulmuştur. Halkımızın değimiyle; " şapka düşmüş, kel görünmüştür. " Açılımın şifresi çözülmüştür. Bu şifrede şu kodlanmıştır: Asimilasyon!

Kasımpaşalı Tayyip görgüsüzlüğü ile İbadethanelerimize, "cümbüş evi"’ diyen başbakan, "açılım" hikayelerine inandırıcılık katabilmek adına; nakarata bağladığı "alevi’si, sunni’si" vb.. türünden konuşmalarıyla medyatik şovlardan da geri kalmamaktadır. Böyle hamasi nutuklarla biz Alevi- Kızılbaşları kandırabileceğini sanmaktadır. Başbakan ve hükümetine anladığı dilden cevabımızı 8 Kasım günü Kadıköy alanından vereceğiz. Merak etmesinler…

Peki, çokça sözünü ettikleri çalıştaylarda neler öneriyorlar? En sonuncu çalıştayda hükümet sendikası Memur- Sen’in başkanının söylediklerini AKP’nin de görüşleri olarak okuyabilirsiniz.

Bu AKP’li sendikacı kısaca şu önerilerde bulunmuştur: İHL’ lere ( İmam Hatip Liseleri ) Alevi kesiminin çocuklarını çekebilecek projeler geliştirilmeli… Alevi Dedelerine Hacc – umre ziyaretleri için kolaylık sağlanmalı… Alevi köylerinde aktif olan camilere gönderilen imamların, liyakati ve iletişiminin düzgün olmasına özen gösterilmelidir..!

Verdiğimiz örnek fazla söze gerek bırakmıyor. Çokça sözünü ettikleri bu çalıştaylarda Alevileri nasıl sünnileştiririz kaygısı ile toplanmakta ve aynı minvalde projeler üretmektedirler.

AKP hükümetine ve Alevi halk düşmanlığı yapan egemen odaklara karşı, 8 Kasım’da güçlü ve yankıları sonraki dönemler içinde ses getirecek bir duruş göstereceğiz.

Kadıköy meydanında ortak taleplerimizi bir kez daha dillendireceğiz!

  • Zorunlu Din Derslerinin Kaldırılması
  • Diyanet Kurumunun Lağvedilmesi
  • Cemevlerine Yasal Statü Tanınması
  • Madımak Otelinin Müzeye Çevrilmesi
  • Hacı Bektaş Dergâhının Alevilere Geri Verilmesi
  • Alevi Köylerine Camii Yapımının Durdurulması
  • Alevi- Kızılbaşlara Karşı İşlenmiş Suçların Faillerinin Yargılanması için yüz binlerce can, 8 Kasım günü Kadıköy alanına akacağız.

Şah- ı Merdan yardımcımız, Hızır yoldaşımız olsun!

* Koçgirililer Girişimi Dönem Sözcüsü

KAYNAK : Alevihaber.com - 15 Ekim 2009

Makale Haberleri

Ölümsüz bir analiz olarak: Büfeci İslamı - Ufuk Güldemir
Ali mi Aleviliği, Alevilik mi Ali'yi yarattı?
Şebnem Korur FİNCANCI yazdı: Aralık 78
Alevi düşmanlığı yapan Rabia Mine'ye PSAKD yöneticisinden cevap
Din ortaklığının kitle kontrol silahı : Korku