Ergin DOĞRU*
Ankara'daki büyük Alevi mitinginin üzerinden 1 yıl geçti. On binlerin bir araya gelerek haykırdıkları o taleplerin hiçbirisi hayata geçirilmedi. Bunun sebeplerini değerlendirmeden geleceği doğru kurmak mümkün değildir. Neresi eksik bırakıldı? sorusu, tüm Alevi örgütlerinin sorması ve aynı zamanda kendi cephelerinden cevabını vermesi gereken bir zorunluluktur. Bu durumun özeleştirisini vermekten kimsenin kaçınmaması gerekiyor. Sorumluluk ve paylarımız farklı olsa da kendini bu işin sorumlusu gören tüm Alevi örgütleri ve bireylerinin açığa çıkan muazzam gücü değerlendiremediği kesin olan bir durumdur. Özgür Demokratik Alevi Hareketi olarak bizler, bu noktadaki sorumluluğumuzun farkındayız. Kızılbaş-Alevilerin en fazla ihtiyacı olduğu bir dönemde hareket olarak rolümüzü oynayamadık; dolayısıyla yaşananların bir yönüyle eksikliğini paylaşıyoruz; ama elbette bu özeleştirinin yeterli olmadığının da farkındayız. Fakat önümüzde eksiklerimizi gidermek için önemli bir fırsat var. En iyi özeleştiri verme yönteminin bu yılki mitinge güçlü katılımla mümkün olacağını düşünüyoruz.
8 Kasım Alevi mitingine günler kala bugün yapılması gereken, mitingi daha güçlü kılabilmek ve taleplere doğru bir yön verilmesini sağlamakla mümkündür. Elbette işin mutfağı ve sürecin örülmesi ile ilgili birçok eksiklik yaşanmıştır, zamanı geldiğinde bunları tartışmak da gerekiyor; ama şimdi hedef miting olmalıdır. Öncelikle bu yılki Alevi mitingi, yaşanan süreç ve örgütlülüğün geldiği nokta açısından önem arzetmektedir. Türkiye'de hiçbir şey eskisi gibi olmayacaksa bilinmelidir ki Kızılbaş-Alevilerin yürüttüğü meşru hak alma mücadelesi de geriye çekilemez. Katar raylarda yürüyor, geriye dönüşü yoktur. Demokratik bir hukuk devletinin yapması gereken, toprakları üzerinde yaşayan tüm yurttaşlarının özgür, eşit birlikteliğini sağlamaktır. Farklılıkların, zenginlik olarak algılandığı ve çoğulculuk anlayışı içerisinde yaşamını sürdürebildiği toplumlar zengin toplumlardır. Tek tipleştirmenin, militarist zorla oturtulmak istendiği toplumlar ise Türkiye gibi garabete dönüyor. Buradan çıkılması gerekiyor, bu da özgürlüklerin önünü açmak ve kimliklerin kendini güvende hissedebileceği bir ülke yaratmakla mümkündür. Dolayısıyla bu yılki mitingin temel taleplerinden bir tanesi yeni bir anayasa ve demokratik, özgür, eşit bir hukuk devleti olmalıdır. Ankara mitinginden bu yana görüldü ki taleplerimizde ne kadar haklı olursak olalım, ülkenin zihniyeti, siyasal yaşamı değişmedikçe taleplerimizin gerçekleşmesi mümkün olmuyor. Yapılan sadece sahte Alevi açılımı adı altında oyalama ve asimilasyon politikalarını devam ettirmek oluyor.
Yine bununla bağlantılı olarak bu yılki mitingin temel sloganlarından ve taleplerinden biri de barış olmalıdır. Barış, bu coğrafyada yaşayan insanların en acil ihtiyacıdır. Kürt halkının bu noktadaki yaşadığı acı ve zulmü en iyi anlaması gerekenler Alevilerdir. Yaşanan acıların dinmesi ve akan gözyaşının bitmesi, ancak onurlu bir barışla mümkündür. Hepimize kazandıracak olan barışın bu topraklara egemen olması için herkese sorumluluk düşüyor, ama en fazla biz Alevilere... çünkü biz, Kürtlerin yaşadığı yürek acısının ne olduğunu iyi biliriz. Bundan hareketle Alevi örgütleri barışa daha cesur sahip çıkmalıdır. Hiç ürkmeye, hesaplar yapmaya, dengelere bakmaya gerek yok. Barışı savunmak Alevilerin en başta kendileri olmak üzere tarihe karşı olan sorumluluklarıdır. Genel geçer ifadelerle, mahçup bir şekilde ucundan, kıyısından, Kürt sorunundan bahsetmekle olmaz. Alevi örgütleri Kürt sorununun demokratik, barışçıl çözümünü savunduklarını kürsüden en gür sesleriyle haykırmalıdırlar. Kızılbaş-Alevilere yakışan ve başta Kürt halkı olmak üzere dostlarının beklediği budur.
Bu iki temel talep, Kadıköy mitinginde öne çıkarılmalıdır. Bilinmelidir ki Alevilerin taleplerinin hayat bulması, ancak devlet zihniyetinin değişerek demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümü ile mümkündür. Yoksa salt Madımak'ın müze yapılması ya da Hacı Bektaş Dergahı'nın ibadete açılması talepleri sorunlarımızı çözmez. Madımak'ın müze olması, zorunlu din derslerinin kaldırılması ya da Alevi köylerine cami yapılması uygulamasına son verilmesi, ancak ana taleplerin karşılanması ile mümkündür.
Kadıköy mitingi, Ankara'dan sonra Alevilerin örgütlü mücadelesini büyütmesi için yeni imkanlar ve fırsatlar açığa çıkaracaktır. Alevilerin çıkarlarının bu ülkede yaşayan Kürtler, emekçiler, köylülerle bir olduğu herkese anlatılabilirse Türkiye'nin geleceği noktasında rol oynayabilecek güçlü bir çıkışın başlangıcı olabilir bu miting.
Kadıköy mitinginin adı Alevi mitingi olsa da bu ülkede yaşayan tüm dışlanmışların, ezilmişlerin ve yok sayılanların bir araya geleceği, taleplerini ortak haykıracakları bir miting olacaktır. Dolayısıyla başta Kürtler olmak üzere emekçiler, devrimciler ve Türkiye'nin geleceğinden kaygı duyan herkes mitinge güçlü katılmalıdır. Halklarımızın aleyhine olan gelişmeleri durdurmanın yolu alanlarda güçlerimizi buluşturmaktan geçiyor. CHP ve MHP'nin kol kola geliştirdiği faşist çılgınlığa karşı halkların kardeşliğini ve eşit özgür birlikteliğini birlikte haykırabilmek için herkes 8 Kasım'da Kadıköy'de olmalıdır. Ulularımız ne güzel söylemişler: 'Bir olalım, iri olalım, diri olalım.'
* Özgür Demokratik Alevi Hareketi Sözcüsü
Günlük Gazetesi - 6 Kasım 2009