İktidar partisi, yüksek yargıyı şekillendirememe kaygısını yaşıyor
ANKARA - AKP iktidara geldiği 2002 yılından bugüne değin yargıyla hep kavga etti. Kimi zaman Yargıtay, kimi zaman ise Danıştay’ın kararlarına sistemli eleştiriler yönelten iktidar ile yüksek yargının kavgasının odağında türban ısrarı önemli yer tuttu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın türbana ilişkin kararlarda yargı yerine adres olarak ulemayı göstermesi, bardağı taşıran en önemli damla oldu.
AKP’nin iktidara gelmesiyle birlikte yargıyla sert tartışmalara girmesi, bir anlamda başta Erdoğan olmak üzere geçmişte yargılamalara konu olanların “rövanş” girişimleri olarak da değerlendirildi. AKP, yargıda kadrolaşmaya hız verip taşrayı “istediği” biçimde yapılandırdı. Ancak yüksek yargıda bunu istediği oranda başaramadı. Başta Başbakan Erdoğan olmak üzere AKP’nin yargı ile kavgasında restleşmesinde öne çıkan kimi olaylar şöyle:
Amaç İslam devleti: Eski Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya’nın 2003 yılında adli yıl açılışında, “Sınırsız din ve vicdan özgürlüğü adına devleti devre dışı bırakmak isteyenlerin amacı İslami devlet düzenidir” sözleriyle ilk kavga ortaya çıktı. Erdoğan, Özkaya’ya “Çok çirkin ve olumsuz bir yaklaşım. Bir defa özgürlükler farklı bir noktada olan kişinin özgürlük alanına kadar, o alana giremezsiniz. Siz bir dinin mensubuysanız, farklı bir dinin mensubunun olduğu alana giremezsiniz. İnancınızın gereği neyse, bu inanca saygı duymak yönetimlerin görevidir” sözleriyle yanıt verdi.
367 ‘kurşunu’: Anayasa Mahkemesi, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde 367 katılımcının şart olduğuna karar verdi. Erdoğan, yüksek yargının kararını “Cumhurbaşkanının Meclis’te seçilmesinin önü bloke edilmiştir; bu, demokrasiye sıkılmış bir kurşundur” sözleriyle değerlendirdi. Bunun üzerine dönemin Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğcu, Erdoğan’ın açıklamasını “Sorumsuz bir davranış” olarak nitelendirdi.
Yargıtay’da türbanlı sanık: Ankara Anakent Belediye Başkanı Melih Gökçek ile belediye meclisi encümen üyelerinin Yargıtay’da yargılandığı davada, BELKO yöneticisi sanık Hatice Hasdemir, türbanlı olduğu için mahkeme salonundan çıkarıldı. Başbakan Erdoğan’ın, Yargıtay’ın tutumuna tepkisi gecikmedi: “Kişisel bir tavır olarak, ideolojik bir yaklaşım olarak görüyorum. Hâlâ bunları ülke gündeminden düşürmemeye gayret eden bir zihniyet var.”
Uyarıyı önemsemedi: Dönemin Danıştay Başkanı Sumru Çörtoğlu, 10 Mayıs 2006 tarihindeki kuruluş yıldönümü töreninde, “devletin toplumsal, siyasal ve ekonomik yapısının dini kurallara dayandırılamayacağını” vurguladı. Aynı gün Erdoğan, Çörtoğlu’nun uyarılarını “Benzer konuşmaları bu tür yıldönümlerinde her zaman dinliyoruz. Bugün de bir yenisini dinledik, birbirinden farklı şeyler değil” sözleriyle önemsemediğini aktardı.
Türban kararını kınadı: Danıştay 2. Dairesi, öğretmen Aytaç Kılınç’ın okul içinde türban takarak görev yapamayacağına hükmetti. Başbakan Erdoğan, kararı, “Bu kararı hukuk içerisinde tanımlayamıyorum. Kalkıp da vatandaşımızın din ve vicdan özgürlüğünü kimsenin kısıtlama hakkı yoktur. Ben özgürlüklerin egemen olduğu bir ülkenin Başbakanı olarak bu kararı kınıyorum. Bu ülkenin Başbakanı, bir evladı olarak, bu yorumu yapmak zorundayım. Bunlar evin içine de karışacaklar.”
Danıştay’a saldırı: Başbakan Erdoğan ve hükümet üyelerinin, türbanlı öğretmen hakkındaki kararı nedeniyle yerden yere vurduğu Danıştay 2. Dairesi’nin üyeleri 17 Mayıs 2006’da silahlı saldırıya uğradı. Saldırıda yargıç Mustafa Yücel Özbilgin yaşamını yitirdi. Tetikçi Alparslan Arslan saldırıyı türban kararı nedeniyle yaptığını söyledi. Erdoğan, Özbilgin’in cenaze törenine katılamadı.
Yargı bağımsız değil: AKP Adıyaman Milletvekili Hüsrev Kutlu, partisinin dokunulmazlıkları kaldırma sözünü tutamamasına gerekçe olarak “yargıya güvenmemelerini” gösterdi.
AİHM’yle de kavga ettiler: Leyla Şahin adlı öğrencinin türbanla tıp fakültesine alınmamasını yerinde gören Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de AKP’den nasibini aldı. Erdoğan, AİHM’nin kararına, “Mahkemenin bu konuda söz söyleme hakkı yoktur. Söz söyleme hakkı din ulemasınındır” sözleriyle tepki gösterdi.
YARSAV’a saldırı: Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, hâkim ve savcıların üye olduğu Yargıçlar ve Savcılar Birliği’nin (YARSAV) dava açıp, istediği yönde karar çıkarabildiğini öne sürdü. YARSAV ise açtıkları davalara bakan yargıçların üyesi olmadığını, Şahin’in sözlerini geri almaması durumunda dava açacağını duyurdu.
İLHAN TAŞCI / Cumhuriyet - 25.05.2008