20 yıl süreyle “Hürriyet ve Anayasa Bayramı” olarak kutlandı. Bir başka askeri darbeyle bu kutlama kaldırıldı. 47 yıl sonra bugün “Darbe mi, devrim mi” diye tartışılıyor.
İSTANBUL - Bugün 27 Mayıs’ın 47’inci yıldönümü. Türkiye’deki ilk askeri darbe... İktidardaki Demokrat Parti’nin ülkeyi kardeş kavgasına götürdüğü gerekçesiyle bir grup subay, 27 Mayıs 1960 sabahı ülke yönetimine el koymuş; TBMM feshedilmiş, Cumhurbaşkanı Celal Bayar ile Başbakan Adnan Menderes başta olmak üzere Demokrat Partililer tutuklanmış; Yassıada yargılamaları sonunda, 17 Eylül 1961’de başbakan Menderes ile bakanları Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu idam edilmişti.
27 Mayıs’la Türkiye’de “10 yılda bir darbe geleneği” başladı. Bir sonraki darbe 12 Mart 1971’deydi, 3 idamın “rövanşı” 3 gencin idamıyla alındı. Menderes, Polatkan ve Zorlu’ya “iade-i itibar” sağlanması ise 30 yıl aldı. 30 yıl sonra cenazeler, İstanbul Topkapı’da yaptırılan Anıtmezar’a nakledildi.
27 Mayıs 1961 darbesi, 1963’te “Hürriyet ve Anayasa Bayramı” ilan edildi. Anayasanın rafa kaldırıldığı bugünün yıldönümünde resmi kutlamaların Anayasa Mahkemesi’nde yapılması çelişkisi, üçüncü darbe olan 12 Eylül’de son buldu. 1981’de, 1960 darbesini yapan Milli Birlik Komitesi üyeleri, 27 Mayıs’ın yıldönümü nedeniyle toplu halde Anıtkabir’e gitmek istediler. Ancak Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı izin vermedi. 1982 anayasası ile de “Hürriyet ve Anayasa Bayramı” kaldırıldı.
Darbe sonrası DP’li siyasetçilerin yargılandığı Yassıada mahkemelerindeki “utanç”, 30 yıllık yayın yasağının sona ermesiyle ortaya çıktı. Menderes-Ayhan Aydan aşkının sorgulanması, Bebek Davası, Külot Davası gibi incitici davalar, yaptırılmayan savunmalar, Mahkeme Başkanı Salim Başol’un sanıkları azarlayan ve küçük düşüren üslubu yazı dizileri ve kitaplarla kamuoyuna sunuldu. Mehmet Ali Birand, Can Dündar ve Bülent Çaplı’nın birlikte hazırladığı 10 bölümden oluşan “Demirkırat” belgeselinin, 1991’de devlet televizyonu TRT’den gösterilmesiyle de Türkiye 30 yıl sonra 27 Mayıs’la yüzleşmeye çalıştı; aynı adlı kitap onlarca baskı yaptı.
27 Mayıs’la hesaplaşmaya rağmen, 12 Eylül anayasasına kıyasla “özgürlükçü” olarak anılan 1961 Anayasası da, son yıllarda tartışılır hale geldi. AK Parti hükümetinin, sivil anayasa çalışmalarını başlatmasıyla gündeme oturan tartışmada; 61 Anayasası’nın Türkiye’nin gördüğü en demokratik anayasa olduğunu söyleyenlerin karşısında, “seçilmişlerin karşısında bürokratik elitin gücünü garantiye alan ve halkoyuna güvenmeyen özgürlükçü sistem” eleştirileri de dile getiriliyor.
27 Mayıs’ın nedenleri arasında gösterilen “555K” da; parlamento, hükümet ve kurumlar arasında gerginliğin arttığı aynı dönemde, Cumhuriyet mitinglerine ilham kaynağı oldu.
5 Mayıs 1960’da Kızılay’da Demokrat Parti aleyhine öğrencilerin yaptığı protesto eyleminin parolasıydı 555K. Yani, 5’inci ayın, 5’inci günü, saat 5’te, Kızılay’da...
Geçen yıl buna atfen, 222A parolasıyla düzenlenen protesto gösterisi de, “İkinci ayın, ikinci günü, saat 2’de Anıtkabir” randevusu veriyordu.
27 Mayıs’ın 38’inci yılına damgasını vuran tartışmalardan biri de, Danıştay Başsavcısı Tansel Çölaşan’ın 27 Mayıs’ı ihtilal olarak görmediğini söyleyip, “Aslında bir devrimdir” açıklaması oldu.
NTV - 27 Mayıs 2008 Pazartesi