Yeni sosyal güvenlik yasasının ne getirdiğini, ne götürdüğünü NTVMSNBC’ye anlatan Ali Tezel’e göre bu yasayla çocuklarımızı feda ettik. En çok kaybeden kesim gazeteciler, hiçbir şey kaybetmeyen tek kesim ise milletvekilleri oldu.
İSTANBUL - Sosyal Güvenlik Uzmanı Ali Tezel, NTVMSNBC’ye açıklamalarını sürdürüyor. Yeni yasanın emeklilik yaşı ve emekli maaşı konusunda getirdiği dezavantajlara karşı “Çocuklarınızı 30 Nisan’a kadar sigortalı yaptırın” çağrısı yapan Ali Tezel, “Bu reformla yeni hiçbir hak gelmiyor, birçok hakkımızı da kaybediyoruz. Çocuklarımızı da feda ediyoruz” diyor.
Ali Tezel’in NTVMSNBC’nin soruları üzerine yanıtları şöyle:
Bu reformdan kayıpla çıktık, en çok da çocuklarımız kaybetti, demiştiniz...
Herkesin birşeyler kaybettiği bir ortamda milletvekilleri hiçbir şey kaybetmediler. Sosyal güvenlik reformunun herhangi bir kesime olumlu bir katkısı yok. Ama birçok kesimden götürdüğü çok şey var. Bu reformla yeni hiçbir hak gelmiyor, birçok hakkımızı da kaybediyoruz. Reformun yürürlülük tarihi Ekim dediler -Ocak’ta olabilir- o tarihe kadar da Anayasa Mahkemesi’nin önümüzdeki günlerde yasayı iptal etmesi bizim için sürpriz olmayacaktır.
O zaman çok üzülmeyelim mi?
Çok fazla üzülmenize gerek yok. Reformdan önce işe girenler olarak, kendi haklarımızdan fedakarlık etmedik. Hatta 10 yıl boyunca koruduk bunu. Aylık bağlama oranı aylık yüzde 3 olsun dedik -10 yıl boyunca- çocuklarımızdan kesin, bizden kesmeyin, dedik. Ama çocuklarımızı feda ettik.
Milletvekilleri “gazi” olma ısrarlarını sürdürdüler. Sosyal güvenlik reformundan olumlu etkilenen tek grup milletvekilleri mi oldu?
Lehlerine bir şey olmadı ama bir şey de kaybetmediler. Şu andaki duruma göre milletvekillerinin tüm sağlık harcamaları -eski veya yeni milletvekili farketmez- ailelerinin, yakınlarının tüm sağlık harcamaları Meclis bütçesinden karşılanıyordu. Sosyal güvenlik reformu ile herkes genel sağlık güvencesi içine girecekti. Biz nasıl 2 YTL muayene ücreti ödüyorsak, onlar da ödeyecekti. Katkı payı veriyorsak, onlar da verecekti. Özel hastanelere fark veriliyorsa, onlar da vereceklerdi. Ama son anda verilen bir önerge ile milletvekillerinin genel sağlık sigortası içinde yer almamasına, eski sistemde olan TBMM bütçesinde kalmasına karar verildi. Yani tüm nüfus genel sağlık sigortası içine girecek ama, sadece Türkiye’de 1 yıldan az kalan yabancılar ile milletvekilleri genel sağlık sigortası içinde olmayacaklar. Onların sağlık hizmetleri yine bütçe içinden karşılanmaya devam edecek.
EN ÇOK HAKKI YENEN GAZETECİLER
Sosyal güvenlik reformuyla en çok hak kaybına uğrayan grup hangisi oldu?
En çok hak kaybına uğrayan grup gazeteciler şu anda. Yıpranma payı alan sektörler içinde lider oldukları için gazeteciler diyorum. Bu reformla var olan hakları en çok yenen grup gazeteciler. Üstelik yasa hazırlığı sürecini, TBMM’deki gelişmeleri her gün takip ettikleri halde lobicilik faaliyeti yapıp da haklarını koruyamadılar. Hükümetin de bu konuda “u dönüşleri” oldu. Mesela, Mayıs 2006’da TBMM’den geçen 5510 sayılı kanunda diyordu ki: “Gazeteciler yıpranan bir kesimdir, hem de çok yıpranan bir kesimdir. Şimdiki kanunlara göre kendilerine emeklilik yaşından düşme hakkı dışında bir hak vermiyoruz. Bu yetmez, prim günü de verelim. 4 bin gün çalışan gazeteciye, dörtte biri olan 1000 gün daha ilave edelim, 5 bin gün çalışmış gibi kabul edelim” dediler. Var olan haklarını birdenbire iki katına çıkarmışlardı.
Sonradan ne oldu da gazetecilerin yıpranmadıklarına kanaat getirildi?
Tabii reform Anayasa Mahkemesi’nden dönünce sanırım çıkan haberlerden de rahatsız olan bir kesim oldu, “öyle olmaz, böyle olur” dediler herhalde. Gazeteciler ikinci reform tasarısında bırakın gün sayısı ilave edilmesini, var olan emeklilik yaşından düşme haklarını da kaybettiler. Yani basın çalışanları, röntgenciler, tarım kesimi çalışanlarının yıpranma hakkı ortadan kalktı. Bu anlamda en çok yıpranan kesim diyebileceğimiz kesim olan gazeteciler ve bu meslek grupları, reformdan en olumsuz etkilenen kesim oldular.
Kendimize faydamız yok bizim... Tasarının Meclis’teki görüşmeleri sırasında yeniden yıpranma payının geri gelebileceğini söylemiştiniz.
Ben fiili hizmet zammı dediğimiz yıpranma hakkının son anda yapılacak bir değişiklikle geri verileceğini düşünüyordum. Hatta bu konuyla ilgili Meclis’e bir önerge de verildi, biliyorsunuz. Milletvekillerine de avantaj sağlayacak şekilde gazetecilerin fiili hizmet zammının yeniden verilmesi konusunda bir önerge verildi. Önerge, sanırım CHP’den geldiği varsayılarak reddedildi. Ben bu önergeyi kastediyordum ama maalesef Meclis bu önergeyi kabul etmedi. Hangi saiklerle olduğunu artık kamuoyu takdir etsin.
10 YIL SONRA 50 MİLYAR YTL AÇIĞIMIZ OLACAK
Peki Hazine birşey kazandı mı reformdan?
Hayır, hiçbir şey kazanmadı. Şöyle söyleyebilirim. Bir kere sağlık kısmında müthiş bir harcamamız olacak. Sistemi “emeklilik” ve “sağlık” diye ikiye ayırıyorlar. Emeklilik kısmında indirimler var, sağlık kısmında müthiş bindirimler var. 2002 yılında 1.2 milyar YTL olan sağlık harcamamız, 2004 yılında 2,5 milyar SSK, 1, 5 diğerleri olmak üzere toplam 4 milyar YTL’ye ulaşmıştı. Şimdi 2007 sonunda 18.7 milyar YTL’ye ulaşmış. 2002’ye göre 18 kat artış var. Reform çıkınca daha da kötü olacak, harcamalar bakımından söylüyorum. 2015 yılında 48, 2025 yılında 88 milyar YTL’ye ulaşacak, kamu ve özel hastanelere aktarılacak para. Bu nedenle her tarafta mantar gibi özel hastaneler çıkıyor. Önümüzdeki dönemde sistemden nemalanmayı bekleyen yeni özel hastaneler var şu anda sırada. Vatandaşa vermeyeceğiz, vatandaş çok rahat hastanelere gidebilecek, çok rahat eczaneye gidebilecek, ama bunun karşılığında hazinenin açığı 10 yıl sonra 50 milyar YTL olacak.
IMF’YE VERDİĞİMİZ SÖZDEN GERİ DÖNEBİLİRİZ
Reformun asıl etkileri 2048, 2072 yıllarında görülmeye başlayacak. Neden hiçbir konuda ileriye dönük planlamalar yapılmazken sosyal güvenlik konusunda bu kadar ileri tarihi hedef alan bir düzenleme yapıldı?
Bu konuda ciddi olunduğunu düşünmüyorum. Yani iki yıl sonra bu yasanın değiştirileceğini, yazılı olan şeylerin yeniden yazılabileceği kuralından hareketle söylüyorum. Yazılı olan herşey yeniden yazılabilir. Biz şu anda IMF’ye verilmiş olan 7. ve 8. gözden geçirmenin gereğini yapıyoruz. Yani IMF’nin istediği şekilde kanun yapıyoruz. Ama zamanında bu söz verilmiş, bunun için IMF’yi suçlamak gerekmez. Biz zamanında söz vermişiz, o sözümüzü yerine getirmişiz. Bu sözümüzden her zaman geri dönebiliriz.
ALMANYA’DA EMEKLİLİK AYLIĞI BİZDEN 18 KAT FAZLA
Bizdeki emeklilik maaşlarının yüksek olduğu resmi ağızlardan sık sık duyuluyor. Erken emeklilik yaşı eleştiriliyor. Almanya’daki uygulama Dünya Bankası’nın gözünden kaçıyor galiba...
Aylıklar çok yüksek, deniyor. En düşük emekli aylığı 800 Euro, 1800 YTL yapar. Türkiye’de de en düşük emekli aylığı 1800 YTL olsa kimsenin sesi çıkmaz herhalde. Şimdiki reformla en düşük emekli aylığı 213 YTL oluyor; asgari ücretin yüzde 35’i. (Asgari üzret brüt 608 YTL) Bizim emeklilerimizin en düşük emekli aylığı 213 YTL, Almanların yaklaşık 1700-1800 YTL. Aradaki fark yaklaşık 8 kat. Ama oradaki emeklilik yaşı bizim için örnek gösterilebiliyor. Bize 65 yaş olusn denirken, “Kardeşim Almanya’da da emekli yaşı 65” deniyor. Tamam doğru söylüyorlar ama, Almanya’daki emeklilik aylığını buraya getirelim, demiyorlar.
YASEMİN ARPA - NTV-MSNBC / 22 Nisan 2008