"1. Alevi Çalıştayı"nda bir araya gelen Alevi-Bektaşi sivil toplum temsilcileri 2. kez Devlet Bakanı Çelik başkanlığında toplandı.
Devlet Bakanı Faruk Çelik, "Toplumumuzdaki empati ve bilgi eksikliğinden kaynaklanan, dönem dönem idarelerin yanlış uygulamaları nedeniyle bu günlere gelen Alevi-Bektaşi sorununa ve taleplerine çözümler üretmek, siyaset kurumunun görevleri arasındadır. Konu istismar edilmeyecek kadar hassas, çözümsüz bırakılmayacak kadar da hayatidir" dedi.
Devlet Bakanı Çelik, "2. Alevi Çalıştayı"nın açılışında yaptığı konuşmada, 3-4 Haziran'da düzenlenen "1. Alevi Çalıştayı"nda bir araya gelen Alevi-Bektaşi sivil toplum temsilcileri ve kanaat önderlerinin, "düşünce, öneri, dilek ve temennilerini karşılıklı güven, saygı, hoşgörü ve demokratik bir olgunluk" çerçevesinde ortaya koyduklarını söyledi.
Dinlerin ve inançların, geçmişte olduğu gibi içinde bulunulan çağın da etkin bir gerçeği olduğunu belirten Çelik, bu gerçeğin toplumları, tüm farklılıklara rağmen, ortak değerler ve ortak idealler etrafında buluşturan arayışları hayata geçirmeye teşvik ettiğini kaydetti.
Çelik, küreselleşme ve demografik hareketliliğin, toplumları homojen olmaktan çıkarmakla kalmadığını, çok kültürlü ve çok dinli yapılanmaların da ortaya çıkmasına neden olduğunu ifade ederek, "Yaşanan tüm trajedilere rağmen içinde bulunduğumuz 21. yüzyılda, barış ve huzur özlemi her zamankinden daha gür bir şekilde dile getirilmeye başlanmıştır. Farklılıkların kurumsallaşarak yaygınlaşması için hem devlet hem de vatandaşlık anlayışlarının her düzeyde gözden geçirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır" diye konuştu.
"TÜRKİYE, KÜRESEL AKTÖR"
Çelik, Türkiye'nin, bölgesinde ve dünyada izlediği politikalarla, küresel bir aktör konumunda olduğunu belirtti. Türkiye'nin bu konumunun, sorunlarıyla yüzleşmesi durumunda güçlenerek devam edeceğini vurgulayan Çelik, şöyle devam etti:
"Sorunları yok saymak, ötelemek, görmezden gelmek, demokratik hukuk devleti olma mücadelemizi de gölgelemektedir. Artık kendimize has, kendimize özgü demokrasi yerine, evrensel nitelikte kamil bir demokrasiyi inşa etmek ve bunu bütün boyutlarıyla içselleştirmek zorundayız. Demokrasilerde bütün insanlar her şeyden önce hürdürler, hassasiyet ve haklar bakımından da eşit düzeyde kabul edilirler.
Toplumsal barışın ve kalıcı huzurun ortak paydası olan bu evrensel ilke, bireyin inanç özgürlüğünü, inançlarını özgürce ifade edebilme ve yaşayabilmesini de güvence altına almaktadır. Bu nedenle değişik inançları benimseme, bu inançlar içerisinde farklı yol, yöntem ve yorumlarla gündelik hayatı inşa etme ve yaşama arzusu, her insanın doğal ve özgür tercihi sayılmaktadır."
"Devlet herhangi bir dini, mezhebi, düşünceyi ya da ideolojiyi vatandaşlarına dayatmadığı gibi her türden inanç sahibine de eşit uzaklıkta olmalıdır" diyen Çelik, bu mesafe bilincinin, inanç sahiplerinin niteliği veya niceliğiyle hiç bir ilgisinin olmaması gerektiğini söyledi.
KAYNAK : Mynet Haber - AA - 8 Temmuz 2009