18. Milli Eğitim Şurası'nın ardından...

18. Milli Eğitim Şurası'nın ardından...NEBAT BÜKREK* / Evrensel18. Milli Eğitim Şurası “Eğitimde 2023 vizyonu” başlığıyla Ankara...

18. Milli Eğitim Şurası'nın ardından...

NEBAT BÜKREK* / Evrensel

18. Milli Eğitim Şurası “Eğitimde 2023 vizyonu” başlığıyla Ankara Kızılcahamam’da 1-5 Kasım tarihleri arasında toplandı.

18. Milli Eğitim Şurası “Eğitimde 2023 vizyonu” başlığıyla Ankara Kızılcahamam’da 1-5 Kasım tarihleri arasında toplandı. 5 farklı komisyonda, 220 tavsiye kararı alınan şura, yöntem, süreç, içerik, katılım ve kararlar açısından antidemokratik ve sorunludur. Bu nedenle şura kararlarının meşruiyeti tartışılmaya muhtaçtır. İçlerinde belediye başkanları, il meclis üyeleri, il özel idarecileri ve hatta 14 muhtarın bile yer aldığı şurada eğitim iş kolundaki sendikaların sadece genel başkanlar düzeyinde çağırılmaları da antidemokratiktir. Eğitim-Sen’in ilk gün katılıp sonra terk etmesi nedeniyle de şuraya tek görüş, tek ses hâkim olmuştur. Şurada konuşulan konularla kararlar da bir biriyle çelişkilidir. Sanki TİS masası ve tartışmaları şeklinde kamuoyuna yansıtılması şuranın şov amaçlı kullanıldığını da göstermektedir. Ders ücretlerinin miktarının belirlenmesinin yeri TİS masasıdır, oysa şurada ders ücretlerinin 12 liraya çıkarılması karara bağlanmıştır. Yine 24 Kasımda bir maaş ikramiye verilmesi tavsiye kararı alınmıştır. Yoksulluk sınırı altında yaşayan öğretmenlerin sorunlarının konuşulması gereken yer şura değil, TİS masasıdır. Kaldı ki, seçim yatırımı olduğu çok belli tavsiye kararları öğretmenlerin ekonomik sorunlarını çözemez.

Eğitim Sen genel başkanının, şuranın içeriği, düzenlenmesi ve sendikaların tek kişilik davetine yaptığı eleştiri haklıdır, yerindedir. Ancak, mücadeleci öğretmen geleneğinin ve de bilimsel-demokratik eğitimin tek temsilcisi Eğitim Sen’in şurada temsil edilmemesi ciddi bir eksiklik olmuştur. Yüz yıllık örgütlü gelenek adına şurada sunulacak hiç mi birikim ve önermemiz yoktur? (Var olan önermelerimiz de ne yazık ki kamuoyunda yer almadı) Oysa bizim her platformda söyleyecek sözümüz; fikrimizi karşıtlarımızın yüzüne de söyleyecek cesaretimiz vardır, olmalıdır. TİS masalarından apar topar kalkış alışkanlığı şuradan çekilmede de sürdürülmüştür. Bu tutum tabanda üyeler arasında da eleştirilmiştir.

Şimdi şurada alınan tavsiye kararlarına dönelim.

Adına eğitim şurası değil, adeta din şurası dedirtecek boyutta tavsiye kararları alınan şurada, bilimsel, parasız, demokratik, anadilde eğitim haklarından çok uzak, karanlık bir geleceğin çerçevesi çizilmiştir. Sadece alınan birkaç karara bakmak bile gelecekte öngörülen eğitimi sistemi hakkında bilgi vermeye yeter. Şurada Eğitim Bir Sen Genel Başkanının önerisiyle 8 yıllık eğitim kesintiye uğrayarak 1+4+4+4 modeli kabul gördü. (Eğitim Bir Sen tarihi rolünü çok güzel oynadı. Eğitim-Sen’in önünü kesmek için sistem tarafından kurulan sendikanın amacı eğitim emekçilerinin taleplerinin savunucusu olmak değil eğitimi gericileştirmek, siyasi iktidarın beklentileri doğrultusunda eğitim emekçilerini pasifsize etmektir) Biz, imam hatip liseleri kapatılsın derken, kesintili 13 yıllık zorunlu eğitim modeliyle 28 Şubat döneminde kapatılan imam hatip liselerinin ortaokul bölümünün yeniden açılması hedeflenmektedir. Ayrılan ortaokul binalarıyla da ilk 4’e girmeyen türban tartışması, son iki 4+4 ile sorun olmaktan çıkarılmak isteniyor. Cumhurbaşkanının eşinin türbana ilişkin açıklamasının şura sonuna gelmesi de tesadüf değildir. Açıklamasında “ilkokulda türbana karşıyım” demiştir. Oysa bugün ilkokul tanımlaması yoktur, ilköğretim vardır; Şurayla istenilen ilk 4 ilkokuldur. Burada kastedilen de bu ilk 4 dür. Diğer bir sorun bilimsel eğitim savunucuları, Alevileri, farklı inanç ve mezhepleri yok sayan zorunlu din dersinin kaldırılmasını isterken; din kültürü ve ahlak bilgisi ders sayısı artırılarak anaokullarına kadar indirilecek. Şurada 1. sınıftan itibaren din bilgisinin “değer eğitimi” adı altında branş öğretmenleri tarafından verilmesi karara bağlanmıştır. (Bu dersin branş öğretmenleri din kültürü öğretmenleri ve ya imamlar olacaktır.)

Bizler, zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılmasını savunurken; parasız eğitimde fırsat eşitliğini sağlayacak; herkes için eğitim şiarıyla 12 yılın çerçevesini çizdik. Var olan sistem henüz 8 yılın gereğini bile yerine getiremiyor. Alt yapı ve öğretmen açığı ortada. Çeşitli gerekçelerle yüz binlerce öğrenci okulu terk ediyor. 1+4+4+4 şeklindeki 13 yıllık zorunlu eğitim, belli ki sadece farklı ideolojik amaçlar için önerilmiş ve karar altına alınmıştır. Zorunlu eğitim için öngörülen 1+4+4+4 yönteminin pedagojik, sosyal birçok yönden sakıncaları vardır. Bilimsel eğitimle örtüşmez. Özellikle, 4. Sınıftan itibaren çocukların meslek liselerine yönlendirilmesi imzacısı olduğumuz çocuk hakları sözleşmesine de aykırıdır. Hukuken çocuk olarak tanımlanan bireyler adına karar verilmesi pedagojik açıdan kabul edilemez.

Yine siyasi iktidarın cinsiyetçi bakış acısının bir yansıması olarak karma okullara alternatif kız okullarının oluşturulması projesi de şurada tartışılmış, kız okullarının sayısının artırılması karara bağlanmıştır.

İş güvencesinin kaldırılması uzun süredir eğitim işkolunda da tartışılmaya devam ediyor. Milli eğitim bakanları, değişik zamanlarda sözleşmeli öğretmenlerin kadroya alınması sözü vermelerine rağmen, bu konuda somut bir adım atılmamıştır. Şurada uzun süredir gündeme getirilmesi için uğraşılan; 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda yapılacak değişikliklerle de hayata geçirilmesi amaçlanan kadrosuz-güvencesiz istihdamın özendirilmesi benimsenmiştir. Sözleşmeli öğretmenlerin kadroya geçirilmesinin mümkün olmadığı vurgusu yapılmış, tüm öğretmenlerin zamanla sözleşmeli öğretmenliğe geçirilmesi benimsenmiştir. Dolayısıyla, 4-B’li öğretmenlerin hak gasplarının giderilmesi için hiçbir önlem alınmamıştır. Öğretmenlerin kendi statüleriyle ilgili kararlar, öğretmenlerin iradesi dışında alınmıştır.

Bakan Çubukçu, 18. Milli Eğitim Şurası’nda toplam 220 karar alındığını söyledi. Alınan kararların genel sekreterlik tarafından gerekli redaksiyon yapıldıktan sonra Tebliğler Dergisi’nde yayımlanacağını belirten Bakan Çubukçu, “Kararlar, Bakanlığımızın stratejik planındaki öncelik sırasına göre kısa, orta ve uzun vadede hayata geçirilmeye çalışılacak olup, eğitim politikalarını belirlemede önemli rol oynayacaktır” dedi. Ayrıca, Milli Eğitim Bakanı Çubukçu, bu kararların okul öncesinden, yükseköğretime kadar bütün öğrenciler, öğretmenler, yöneticiler, akademi çevreleri ve millet açısından olumlu sonuçlar verecek çalışmalara da kaynaklık edeceğini vurguladı. Şura bitiminde Nimet Çubukçu’nun kapanış konuşmasında bu söyledikleri sadece öğretmenlerin, öğrencilerin değil; bir bütün olarak halkın geleceğini etkileyecek kapsamlı hazırlıkların bir itirafıydı.

Sonuç olarak, eğitim öğretim sorunlarını çözmekten uzak, demokratik eğitim emekçileri ve örgütlerinin temsilinden yoksun bir şura arkada kaldı. Siyasi iktidar yandaşlığı ekseninde körlerle sağırlar birbirini ağırladı. Bize de ne yazık ki, uzaktan izlemek düştü…

*Eğitim Sen İstanbul 3 Nolu Şube Başkanı
Evrensel - 23.11.2010

Makale Haberleri

Ölümsüz bir analiz olarak: Büfeci İslamı - Ufuk Güldemir
Ali mi Aleviliği, Alevilik mi Ali'yi yarattı?
Şebnem Korur FİNCANCI yazdı: Aralık 78
Alevi düşmanlığı yapan Rabia Mine'ye PSAKD yöneticisinden cevap
Din ortaklığının kitle kontrol silahı : Korku