İsmail SAÇLI
Bir çoğumuz, günümüz olaylarına bakarken bu olayların tarihsel gelişim ve süreçlerini geçmişle iniltili bir şekilde, o günün koşularına, mekâna, zamana göre değerlendirip bu güne uyarlama noktasında çaprazlama bir düşünüm bağı kurarak daha gerçekçi sonuçlar vermesi adına versiyonel bir tutum içerisinde yorumlamayı tercih ederiz, bir nevi miladi düşünürüz.
Şimdi Türkiye’nin her köşesinde 12 Eylül referandumu konuşuluyor, tartışılıyor miting alanları EVET-HAYIR diye bir seçim havasında siyasilerin zehir zemberek sözleri ile adete buz kesiyor, her meslekten insan, özellikle siyasi yapı; kuvvetler ayrılığı ilkellerini yok sayarak anayasacı, hukukçu ve hakim oluveriyor, Bu arada toplumu ayrıştırma kamplaştırma noktasında insanlar baskı ve tecrit altında tutularak taraf olmaya zorlanıyor. 12 Eylül’le hesaplaşacağını söyleyerek 12 Eylül mağdurlarının gözyaşı ve elem dolu hayat hikayelerini seçim meydanlarından kendi siyasi bekaları için kullanmaktan geri kalmıyorlar. Yandaş denilen medya ilanlarla afişlerle besleniyor, iktidarın muktedir gücünün gölgesinde ülkenin içinde bulunduğu Sosyal ve Ekonomik koşulları yok sayarak Şoselerden halka bakıyor ve üst balkon edebiyatı ile köşe yazılarında manşetlerinde büyük puntolarla EVET’ i işliyorlar. Neden ? Niçin ?
12 Eylül'den önce meselelere sınıfsal açıdan, ülkenin ulusal bağımsızlığı ve çıkarları noktasında bakılırdı. 12 Eylül darbesi amacı başından belli olan ABD’nin; "Bizim çocuklar başardı" dediği ülkede, solcuları, sendikacıları, Sivil toplum örgütlerini yok ederek, sol ve cumhuriyet değerlerine, sahip çıkan kesimleri yok etme, bunun başında da Aleviler geliyordu, yok etmekle ezmekle kalınmadı, Alevi köylerine cami yaptırmak ve asimilasyon sürecini başlatarak Alevilerden yandaş bulabilme çabaları başlatıldı. Alevilik tartışılır ortama çekildi, bunu da bazı aleviler kendi eli ile yaptı. "Alevilik İslam içi-dışı", "Alisiz Alevilik" oyunları gibi milattan sonra (12 Eylül'den sonra) neler oldu hepimiz biliyoruz. Fakat şöyle bir hatırlarsak, sözüm ona demokrasi adına, sandığa gitmiş olmak demokrasi değildi, 12 Eylül anayasası %96 oyla sandıktan çıktı. Koşullara bakacak olursak Askeri baskı zoru ile, Bugün yapılansa demokrasi adına elde dipçik olmasa da yok ama, taraf olma, bertaraf olma gibi tehditlerlerle sosyal ekonomik boyutuyla baskıyla yapılmaktadır. Cumhuriyet yerine, cemaat, tarikat, İslam cumhuriyeti oluşturma zemini ve koydukları hedefe adım adım gelmeleri noktasında 12 Eylül darbecilerinden hiçbir farkları kalmamıştır. Kendi açılarından cumhuriyeti amaç değil araç olarak kullanılıyor. Vatan sevdası değil, çıkar sevdası önde mühim olan yönetimi her alanda ellerine geçirmektir, detaylar teferruattın gölgesidir.
Cemaat okulu, cemaat koleji, cemaat holdingi, cemaat dershanesi, hastanesi, cemaat üniversitesi, bankası, finans kuruluşu, medyası, TV si, radyosu, dergisi, gazetesi, cemaat, hükümeti, oluşumları ile devlet cemaat devletine dönüşüyor bunu cemaatin yetiştirdiği bir emniyet müdürü yazıyor ve söyleyebiliyor. Cemaatten devlete şimdi 12 Eylül'de oylanacak 26 maddelik anayasa maddesini en çok tartışılan 2 maddesi "HSYK" ve Anayasanın yapısının değişmesi diğer temennili maddeler var ama “Ağzın da bal olanın kuyruğunda dikeni vardır” bu referandum sağcı ve solcular karşıtlığından çıkmış "AKP-CHP" meselesi değildir. Bu cemaat kanunumu, yoksa hukuk devletinin kanunumudur? onun oylaması olacaktır.
Taraf olanlarla bertaraf olacakların oylanmasıdır. Dernek vakıflarımız açısından bakıldığında, bu anayasa paketinde, Alevilere hiçbir iyileştirme, ve eşit yurttaşlık hakları inanç özgürlükleri noktasında hiçbir hak verilmemektedir. Bu anayasada Aleviler yoktur. Onun için, Alevi kurum başkalarının, Aleviler Evet-hayır diyecek gibi açıklama yapmaları toplumun genelini bağlamaz.
Efendim 12 Eylül'de mağdur oldum ondan evet diyeceğim! diyen Alevilerde var. Bu AKP anayasası hayır ! diyecek Alevilerde var. 12 Eylül'de bende mağdur oldum ama inandırıcı uygulaması olmadı, hükümetin 8 yıldır hiçbir önerisi olmadı. Alevi açılımlarındaki çalışmada 12 Eylül sonrasına bırakıldı. Hep muğlâk ve zamana yayma politikası gütmektedirler. Benim temsil ettiğim kurum adına da aleviler adına da bir işaretim söz konusu olamaz. Alevi halkı biat kültürü ile yaşayan bir topluluk yada camia değildir. Benim kişisel tavrım şahsımı bağlar. Taraf olmamın bu noktada doğru bir davranış olacağını düşünüyorum. 12 Eylül'de oyum hayır olacak . Bu duygularla sizleri selamlarken, 12 Eylül'de oylanacak referandum “HAYIRLI” olsun.
KAYNAK : Alevihaber.com - 30.08.2010