Ruhsal Travma Toplantıları'nın "Yası Tutulamayan Travma: 12 Eylül" panelinde Duman "12 Eylül'le topyekün tutukluluk yaşıyoruz" derken, Berber 12 Eylül travmasından konuşmaya başlamanın yas sürecini sonlandıracak aşamada olumlu adım olduğunu söyledi. Kaptanoğlu'na göre 12 Eylül henüz bitmemiş bir süreç.
Beşincisi düzenlenen ve teması "Yaraları deşmek, yaraları sarmak" olan Uluslararası Ruhsal Travma Toplantıları bugün (7 Aralık 2007) başladı.
"Yası Tutulamayan Bir Travma: 12 Eylül" başlıklı, Burhanettin Kaya'nın kolaylaştırıcı olduğu oturumun konuşmacıları Sezai Berber, Özge Yenier Duman ve Cem Kaptanoğlu'ydu.
Duman : 12 Eylül'le topyekün tutukluluk yaşadık
Dr. Duman "Kayıplarla Yüzleşeme(me)" başlıklı sunumunda kaybın yasını tutamamayı, yüzleşememeyi ve travmayı ele aldı.
12 Eylül'le yüzleşmenin yalnızca işkence görenlerin, cezaevine girenlerin ve yakınlarının değil tüm toplumun sorunu olduğunu söyleyen Duman "Darbe sonrası cezaevlerinde yapılan ani baskınlar, dışarıda da iki üç kişinin yan yana gelmesinin tehlikeli bulunmasıyla tecrit olarak yaşandı ve toplumun tutukluluk haline yol açtı" dedi.
Judith Herman'ın "Tekrarlayan travma tutsak kuşaklarda gerçekleşiyor" sözünü hatırlatan Duman'a göre özgürlükten sonra bile saldırganın varlığına inanılıyor.
"Travmatik olaylar insani ilişkileri zedeler. Paramparçalık başkalarıyla paylaşımla giderilebilir. Telafi, zararın kabulünü, saldırganın özrünü kapsayabilir. Yas tutmak takdir edilmesi gerekilen bir davranış. Yas tutma yetimiz olmadığında şiddete karşı duruş geliştirmek zordur."
Berber: Yas tutmak eylemsizlik değildir
Dr. Berber "12 Eylül ve travmasını 'hasta ve tedavi' diye görüyoruz. Oysaki ortada doktor yok, bu hepimizin öyküsü" dedi.
"Geçmişe ait bir sorumluluk yok mu?" diye soran Berber darbenin 1980'de gerçekleştiğini, insan hakları kavramınınsa 90'larda kurumsallaştığını söyledi.
1 Mayıs'larda ya da anmalarda "Vaktimiz yok ölenlerin matemini tutmaya" sloganlarının atılmasına dikkat çeken Berber "Ne zaman sıra gelecek" dedi.
Berber "Yas tutmak eylemsizlik değildir. 'Ben ne oldum, benden geriye ne kaldı?' soruları sorulur" diyerek kayıpların bizi gerçek bir "biz"de birleştireceğini aktardı.
John Bowlby and Colin Murray Parkes'ın ifade ettiği yas tutma süreçlerini yani hissizlik, özlem, arama, umutsuzluk ve yeniden organize durumlarını yaşayıp yaşamadığımıza değinen Berber, 1980-82 arasında hissizliğin yaşandığını, sonrasında özlem ve aramanın gerçekleştiğini ve uzun süredir dezorganizasyon sürecinin yaşandığını ancak bu tarz toplantılarla 12 Eylül travmasından söz edilerek olumlu adımların atıldığını söyledi.
Bundan sonra ne yapılacağına ilişkin Berber "Öncelikle rahatça konuşabilmeliyiz, semboller ve anıtlar da sürecin işlemesinde bir yol olabilir" dedi.
Kaptanoğlu: 12 Eylül daha bitmedi
Kaptanoğlu "İmkansız Yas" başlıklı konuşmasında 12 Eylül'ün hâlâ takvimde yeri olmadığını, tarihte kalmadığını ve gelecekte korkulan olarak devam ettiğini vurguladı.
Kaptanoğlu'na göre toplum 12 Eylül'le gelecek adına kendi kaderini kendi tayin edebilen toplum olma hareketini, benliğini kaybetti ve söz konusu tutulamayan yas bu benliğin kaybına ilişkin. Kaptan oğlu artık "Faillerden itiraf beklemenin zamanıdır" dedi. (EZÖ/TK)
Emine ÖZCAN
BİA Haber Merkezi - İstanbul
07 Aralık 2007, Cuma
"12 Eylül'ün Faillerinin İtiraflarının Peşine Düşmeliyiz"
"Tecavüzcüsüyle evlenmek zorunda bırakılan bir kadın gibi, ilk yaşadığı mı yoksa her dokunuş mu? Hangisi asıl darbe? 12 Eylül devam ediyor" diyen Kaptanoğlu, toplumun kendi geleceğini kurma hareketliliğinin kaybının yasını tutttuğunu söyledi.
"İyi gömülmeyen ölüler hortlar. Bizde toplumun devleti değil, devletin toplumu var. 12 Eylül'le kendi geleceğimizi kurmak istemekle ilgili hareketliliği kaybettik. Bunun yasını tutuyoruz."
Uluslararası Ruhsal Travma Toplantıları'nın bu sabahki (7 Aralık 2007) "Yası Tutulamayan Bir Travma: 12 Eylül"başlıklı, panelinde Sezai Berber ve Özge Yenier Duman ile konuşan Prof. Dr. Cem Kaptanoğlu 12 Eylül Darbesinin başlamış ama hâlâ bitmemiş bir süreç olduğunu söyledi.
"12 Eylül devlet-toplum ilişkisi hâlâ güncel"
Kaptanoğlu "İmkansız Yas" başlıklı konuşmasında "12 Eylül zamansız ve mekansız bir metafor. Takvimde yani geçmişte yok ama gelecekte hortlak olarak var." dedi.
12 Eylül'den bahsederken 1980'den bahsedilmediğini söyleyen Kaptanoğlu toplumun hazırolda olmasını isteyen zihniyetin, devlet toplum ilişkisinin hâlâ güncel olduğunu ifade etti.
"'Sadist' devletin 'narsist' toplumla ilişkisi aynı şiddetle olmasa da, toplum hâlâ 12 Eylül'ü yaşıyor" diyen Kaptanoğlu'na göre yasını tutmak mümkün ama bitmesi mümkün değil; o dönem sol "düşman"ken bu dönem yeni "düşman" konseptleri yaratılıyor.
Kaptanoğlu henüz yaşananlarla araya mesafe koyamadığımızı söyledi ve ekledi: "Dün şiddete uğrarsam bugün nasıl güvende hissederek hayatıma devam edebilirim."
Kaptanoğlu'na göre yas tutmak bu şartlardan dolayı bu kadar zorken her yeni travma geçmiştekine ekleniyor.
"Tecavüzcüsüyle evlenmek zorunda bırakılan bir kadın gibi, ilk yaşadığı mı yoksa her dokunuş mu? Hangisi asıl darbe?"
diye soran Kaptanoğlu "Gerçekte kaybedilene duyulan tepki narsisttir. Eğer annenizi kaybetmişseniz annenizdeki 'siz'i de yitirir ve tepkilenirsiniz" dedi ve 12 Eylül'le toplumun ne yitirdiğini şöyle aktardı:
"60'larda başlayan kıpırdanma, yeni şeyler arayan toplum 70'lerde Ecevit'e rağbet etti. Ama o talepleri karşılayacak güçte değildi. Bu talepler çok önemliydi –bugünkü gibi etnik, dinsel vs. değil- evrensel, özgürlükçü, eşitlikçi taleplerdi. Toplum kendisi için bir şey istiyordu. Çok önemli ama çok kısa ve acemiceydi. Bir gecede bastırıldı. Bizde toplumun devleti değil, devletin toplumu var. 'Kötü yola düşen halk', darbe ve 1 Mayıs'ta yaşanan Taksim katliamı gibi olaylarla içe kapanmaya başladı. Bizim toplum olarak kaybettiğimiz bu: Her şeyken hiçbir şey olma hissine kapılma. Kendi geleceğimizi kurmak istemekle ilgili hareketliliği kaybettik. Bunun yasını tutuyoruz."
Kaptanoğlu'na göre toplumda pasif de olsa içten bir direnişi Erdoğan'a oy vermesinden anlıyoruz. "Umutlanılacak bir tepki değil, ama yok da değil. Toplum politika yapıyor ama çok temkinli, çok yavaş."
Mağdurun saldırganın mağdur olduğu öç fantazileri kurmasının geleceği kurmasını engelleyeceğini vurgulayan Kaptanoğlu'nun dikkat çektiği bir başka nokta şöyle:
"Her şey hâlâ öyle sıcak ki, yasımızı tutmak için anıtlar da diksek, yine şiddet görürüz. Ama artık faillerin yaşananları itiraf etmelerinin peşine düşmeliyiz. Bağışlanmayı isteyenler ret cevabı alabileceklerini de bilmeliler. Bağışlamanın ön koşuluysa cezalandırma seçeneğinden vazgeçerek mümkün." (EZÖ/TK)
Emine ÖZCAN
BİA Haber Merkezi - İstanbul
07 Aralık 2007, Cuma