Şah Sultan - Malatya - Arguvan - Bozan Köyü Tekke
Ünlü tekke şairi Derviş Muhammet(1755-1825)’in hem tarikatta, hem sanatta iki öğrencisi/dervişi vardır. Bunlardan biri Ahmet Aşıki(1763-1821), diğeri Şah Sultan
Ünlü tekke şairi Derviş Muhammet(1755-1825)’in hem tarikatta, hem sanatta iki öğrencisi/dervişi vardır. Bunlardan biri Ahmet Aşıki(1763-1821), diğeri Şah Sultan( ? – 1845)’dır. Her iki şair de feyzini Derviş Muhammet’ten almıştır.
Şah Sultan’ın hayatı ve şiirleri konusundaki ilk araştırma R.Ahmet Sevengil’e aittir. Sevengil, “Yüzyıllar Boyunca Halk Şairleri” adlı eserinde, Şah Sultan’ın hayatı hakkında bilgi verip dört şiirini yayımlamıştır.[1]
Refik Ahmet Sevengil’in Şah Sultan’ın hayatı hakkında vermiş olduğu bilgi özetle şöyledir:
“...Şah Sultan da Malatya’nın İsa köyde doğmuştur. Doğum tarihi belli değildir. Ahmet Baba adında bir köylünün kızıdır.
Baba Ahmet’in kızı Sultan; uyanık, anlayışlı, duygulu bir kızdı. O sıralarda halk şairi Derviş Muhammet, İsa köyde hem deyişleriyle, hem çevresine yaptığı uyarmalarla bir din ulusu, yol büyüğü sayılıyordu.
Baba Ahmet’in kızı Sultan da Derviş Muhammet’in şiirlerini dinleye dinleye büyüdü; duyguları, düşünceleri gittikçe genişlik kazandı, sonunda Derviş Muhammet’e mürit oldu. Artık o da Derviş Muhammet gibi düşünmeye ve şiir söylemeye başlamıştı.
Önce büyük bir ilgi gördü, saygı gördü; kendisine Şah Sultan denildi. O da mürşidi Derviş Muhammet gibi öğüt yollu şiirler söyledi. Ustasının izinden gitti.
Öte yandan köyün ileri gelenleri bu gidişten hoşlanmıyorlardı. Derviş Muhammet’le dervişleri Ahmet Aşıki ve Şah Sultan bu yüzden köyün ileri gelenleri ile çatışmaya düştüler. Şah Sultan, onlar için taşlamalar söylemeye başladı.
Şah Sultan’ın kendi düşüncesinde olmayanlarla yaptığı bu münakaşalar aleyhindeki havanın gittikçe artmasına sebep oluyordu. Zaten Derviş Muhammet’le Ahmet Aşıki de köylülerle bu yüzden geçinemiyorlardı. Sonunda üçü hakkında hükümete şikayetler yapıldı, soruşturma açıldı. Derviş Muhammet de, dervişleri de artık bu köyde rahat edemeyeceklerini anlamışlardı.
Derviş Muhammet daha önce bu köyden ayrılmış, Divriği’nin Anzağar köyüne göç etmişti. Şah Sultan da onun ardından Anzağar’a gitti.
Derviş Muhammet’i sevenlerden, muhiplerinden bir bölük, Arguvan’ın Bozan köyünde oturuyorlardı. Bir müddet sonra Şah Sultan mürşidinden izin aldı; Anzağar’dan ayrılıp Bozan köyüne gitti, oraya yerleşti.
Ahmet Aşıki de Anzağar’dan ayrılıp Kayseri’ye göç etmişti. Üçler böylece dağıldılar.
Ahmet Aşıki ile Şah Sultan’ın sıcak, temiz bir dostluğu vardı. Bunların can yoldaşı oldukları o bölge köylüleri arasında söylenip gitmektedir.
Şah Sultan 1845 yılında Arguvan’ın Bozan köyünde ölmüştür”.[2]
İsaköylü Mustafa Çelik(1924), tarafından 17 Şubat 1954 tarihinde daktilo ile yazılan 200 sayfalık defterde ise şu bilgiler yer almaktadır:
“Şah Sultan da Derviş Muhammet ve Aşıki Ahmet Ağa gibi İsa Köyünde doğmuştur. Babasının adı Babo Ahmet isminde fakir bir çiftçidir.
Şah Sultan’ın doğum tarihi belli değildir. Derviş Muhammet, hakiki evliya yolunu halka öğretmeye çalışarak dedelerin içkili ve değnekli soyguncu ayinlerinin doğru olmadığını, batıl bir yol olduğunu telkin edince Şah Sultan’ın babası Ahmet de Derviş Muhammet’e intisap etmiş, Şah Sultan da daha genç yaşında Derviş Muhammet’e bağlanarak ruhunu istila eden ilahi bir aşk ile dünya meşgalesinin ve zevkinin bir kıymeti olmadığını anlayarak tecerrüde(her şeyden vazgeçip Allah’a yönelme) girmiş, Derviş Muhammet’i ve Aşıki’yi köyden çıkaran müstebit beyler bu sefer de ‘Bu kız evliyalık taslıyor’ diye zulme başlamışlar, bir çok defa zabıtaya ihbar etmişler, bir çok eza cefa görmüş ise de bir müddet daha tahammül etmiş; nihayet evini hırsızlar talamış ve türlü işkenceler yaparak köyden çıkarmışlardır. Bir zaman Anzağar'’a Derviş Muhammet'’n yanında kalmış ve sonra da Derviş Muhammed'’n müsadesiyle Bozan Köyündeki muhiplerin yanına yerleşerek hayatının sonuna kadar orada kalmış ve 1264(1847)'’e bu fani hayata gözlerini kapamıştır".[3]
Görüldüğü gibi Sevengil, Şah Sultan’ın ölüm tarihini 1845, Mustafa Çelik ise 1847 olarak göstermektedir. Merdivenköyü Şahkulu Sultan Yaşatma Derneği’nin yayınlamış olduğu “Derviş Muhammet” adlı eserde ise, Şah Sultan’ın ölüm tarihi 1264(1847) olarak gösterilmektedir.[4]
Şah Sultan’ın Türbesi:
Öğrencim Tülin Çelik’in vermiş olduğu bilgiye göre Şah Sultan’ın türbesi Bozan köyünün kenarındadır. Kiremit çatılı ve toprak malzemeli türbede Şah Sultan’a ait bir kabir bulunmaktadır. Mezar taşı kitabesi ziyaretçiler tarafından öpüldüğü için bazı bölümler okunamamıştır.
ÖLMEDEN ÖLÜMÜMÜ GÖRDÜM
BEN ULU DİVANA VARDIM
ŞEFAHATIM....
BOZANDAKİ ŞAH SULTANIM
ÖLÜM TARİHİ: ....
Türbenin girişinde görkemli bir Atatürk büstü yer almaktadır. Türbeye gelenlerin kurbanlarını kesip pişirmeleri için eklentiler yapılmıştır. Türbenin bitişiğinde oldukça büyük bir yemakhane bulunmaktadır.
Türbe kutsal günlerin dışında, daha çok adak adamak ve dilekleri kabul olunca da kurban kesmek için çeşitli zamanlarda ziyaret edilmektedir. Çocuk sahibi olmak isteyenler, çocuklarının askerden veya gurbetten sağ salim dönmesini bekleyenler çoğunluktadır.
Söylence: Şah Sultan Cezaevine girmiş. Orada gardiyanlar Şah Sultan’a kötü davranmışlar. Evliyalığına inanmamışlar. Şah Sultan’a kötü davranan gardiyanın oğlu da askerde imiş. Gardiyana beddua etmiş. Oğlunun cenazesi gelmiş.[5]
Şah Sultan’ın Şiirleri:
Şah Sultan’ın şiirleri ilk defa R.Ahmet Sevengil tarafından derlenmiş, Bunlardan bazıları “Yüzyıllar Boyunca Halk Şairleri” adlı eserde neşredilmiştir. Sevengil, Şah Sultan’ın 4 şiirini neşretmiştir. Sevengil’ den sonraki en kapsamlı çalışma Mustafa Bal tarafından yapılmıştır.
Mustafa Bal, 1329(1914) yılında Arguvan ilçesinin Karahülük köyünde doğmuştur. Derviş Muhammet’e duymuş olduğu derin muhabbet ve sonsuz sevgi yüzünden Derviş Muhammet’in nefeslerini, küçük yaştan başlamak üzere çeşitli el yazması kaynaklardan(cönk ve mecmua) toplamıştır. Bunlar İsa köylü Bekir Efendi, Halpuz köylü Ahmet Efendi, Divrikli Hasan Hüseyin Asil ve Yusuf Hoca’nın tutmuş olduğu defterlerdir.
Mustafa Bal’ın derlemeleri “Derviş Muhammet/Derviş Muhammet’im Nuru Vahit, Eseri Dillerde Şahit” adlı bir eserde toplanmıştır. Bu eserde Derviş Muhammet’in 156, Ahmet Aşıki’nin 73, Şah Sultan’ın 20 şiirine yer verilmiştir.[6]
Sevengil, Şah Sultan’ın nefesleri için şu ifadeyi kullanmaktadır:
“Köylü kadın şair Şah Sultan, çeşitli konularda şiirler söylemiştir. Öğüt yollu deyişler, taşlamalar, koşmalar...”
Biz bu makalemizde Şah Sultan’ın iki şiirine örnek vereceğiz.
Şah Sultan, Ahmet Aşıki kadar güçlü bir şair olmasa bile, koşma tarzındaki şiirleri duygulu ve liriktir.
Nefes, düvaz-imam gibi şiirlerinde de başarılıdır.
Düvaz-İmam
Metahımız kimse alıp satmadı
Yaman ucuz olduk halkın içinde
Yalvardım yakardım kimse tutmadı
Şimdi gider oldum Çin-i Maçin’e
Güvel ördek mevç vuruyu göllerde
Garip olan söyleniyi dillerde
Kervanı kesilmiş yüce bellerde
Karışam da gidem Hakk’ın göçüne
Terkleştik katara Kal-u bela’dan
Talip olan hiç döner mi pirinden
Yardım Muhammet’ten, imdat Ali’den
Umarım ki geçe benim suçumdan
Hatice, Fatıma, Şehriban ana
Yezid’in elinden bezendi kana
Hasret gittiler gül yüzlü yara
Sorun görün ya onların suçu ne?
Şah Hasan, Şah Hüseyn-i Kerbela’dır
Lanet ol Yezid’e hem Mervana’dır
İmam Zeynel, aşkınan pervanadır
Gülüzar eyledi zindan içinde.
Lamekan elinin padişahıdır
Yezid’in, Mervan’ın Azrayıl’ıdır
Cennet-i ala’nın gülüzarıdır
İmam Bakır kaldı kazan içinde
İmam Cafer hatmeyledi ilmini
Sahabına bağlamıştır belini
İmam Rıza’nın konca gülünü
Bağ bendi bağlandı gül-zar içinde.
Musa-yı Kazım’ın destinde dolu
Hazret-i Şah’tır kıbleni tanı
Takı’nın, Nakı’nın bağlandı kolu
Üryan büryan kaldı münkir içinde.
Hasan Ali Askeri deryada oturur
Öküz balık şu cihanı küfürlü içerikürür
İmam Mehdi münkürü deper küfürlü içerikürür
İvirdi çok idi diller içinde.
Derviş Muhammed’im hatmi tamamı
Cihana zuhur etti ruh u revanı
Şah Sultan kölendir ey canım canı
Ayırma peşinden mahşer içinde[7]
Koşma
Urum illerine bir can gönderdim
Ya Ali sen gönder, senden isterim
Bakmaz mısın, kebap oldum, çevreldim
Ya Ali sen gönder, senden isterim.
Gariptir bilemez uzak yolları,
Kerem eyle aşırasın belleri
Çok gezdirmeyesin gurbet elleri
Ya Ali sen gönder, senden isterim.
Cümle kuşlar konar yerli yerince
Hasbıhal ederler dili dilince
Bir şahin bakışlı kameti ince
Ya Ali sen gönder, senden isterim.
Bir söz geldi, söyleyeyim dilime
Bakmaz mısın, figanıma zarıma?
Bir yaralı geldi düştü koluma
Ya Ali sen gönder, senden isterim.
Yaralının sınığını sarmalı
İsteyenin muradını vermeli
Yüz akıyla sılasına varmalı
Ya Ali sen gönder, senden isterim.
Derviş Muhammed’im Hünkar’ın canı
Pervane olmuşum, yandırma beni;
Şah Sultan derdinden delidir deli
Ya Ali sen gönder, senden isterim.[8]
[1] Refik Ahmet SEVENGİL, Yüzyıllar Boyunca Halk Şairleri, İstanbul 1965, s.239-246
[2] SEVENGİL, a.g.e., s.247
[3] Mustafa Çelik, Derviş Muhammed’in Nefesleri, Yazıldığı Yer: İsa Köyü, 17 Şubat 1954. Daktilo ile yazılan bu derlemeyi Cumhuriyet Üniversitesi Fen-Ed.Fak. Antropoloji Böl. I. Sınıf öğrencilerinden öğrencim Tülin Çelik getirmiştir, kendisine teşekkür ederim. 200 sayfalık bu derlemede Derviş Muhammet’ten başka Ahmet Aşıki’nin ve Şah Sultan’ın da nefesleri bulunmaktadır.
[4] Mustafa Bal, Derviş Muhammet, Merdiven Köyü Şahkulu Sultan Külliyesini Koruma, Onarma ve Yaşatma Derneği. İstanbul 1989, 277 sayfa.
[5] Tülin Çelik, C.Ü. Fen-Ed.Fak. Antropoloji Böl. Öğrencisi. Derleme( 5 Mayıs 2002)
[6] BAL, a.g.e.,
[7] BAL, a.g.e., s. 257-258
[8] SEVENGİL, a.g.e., s.251-252
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.