‘Şah Hüseyin’e taraf olmak için cesur ve onurlu duruş sergilemek tek koşuldur’
Muharrem (Yası Kerbela) Orucuna dair değerlendirme yapan ADFE Genel Başkanı ve Garip Dede Dergahı Başkanı Celal Fırat, "Kerbeladan bu yana insanlık tarihinin en acı koşulları altında yaşam
İmam Rıza Ocağı Pirlerinden, Alevi Dernekleri Federasyonu (ADFE) Genel Başkanı ve Garip Dede Dergahı Başkanı Celal Fırat, Muharrem (Yası Kerbela) Orucuna dair açıklamada bulundu.
“MEVCUT TOPLUMSAL ÇEŞİTLİLİK VE DERİNLİK BARIŞI İNŞA EDECEK TEK KOŞULDUR”
Fırat, dünya genelinde insan hakları alanında yaşanılan sorunların büyük bir kısmının nedeninin savaş olduğuna dikkat çekerek, şunları dile getirdi:
“Savaşların olmadığı durumun adı ise “barış ”tır. Barış ise, herkesin insan haklarının tam olarak korunduğu bir dünya durumunun oluşturulmasıdır. Barışın tarihi insanlığın tarihi ile eşittir. Dinler, inançlar, gelenekler ve kültürler savaşın kötülüğünden barışın iyiliğinden hep bahseder ancak ne hikmetse dünyaya bu barış asla gelmez. Adil, adaletli ve eşit bir toplum oluşturmadan barıştan bahsetmek, sadece yapısal şiddet kavramını meşrulaştırmak ve sesiz kalmaktır. Mevcut toplumsal çeşitlilik ve derinlik barışı inşa edecek tek koşuldur. Anlaşmazlıkları ve çatışmaları şiddet olmaksızın, farklılıkların uzlaşmayla sonuçlandırmak gerekir. Bizler Kerbeladan bu yana insanlık tarihinin en acı koşulları altında yaşamış, buna rağmen barışa, kardeşliğe, sevgiye ve hoşgörüye olan inancını yitirmeyen bir toplumuz.”
“ALEVİ TOPLUMU OLARAK KERBELAYI YAŞAMAYA DEVAM ETMEKTEYİZ”
“Muharrem ayı içinde olduğumuz bu günlerde aslında yapmamız gereken tek şey Şah Hüseyin’i anlamak, mücadelesinin niteliklerine sahip çıkmaktır” diyen Fırat, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kerbela deyince aklımıza Adaletsizlik ve eşitsizliktir gelir. Doğru, tutarlı, tarafsız kurulamayan düzene karşı Şah Hüseyin kendisini ve ailesini feda etmekten asla çekinmemiştir. Alevi toplumu bulunduğu coğrafyada adil bir muamele görmemiştir. Örgütsel haksızlık, bireysel haksızlık ve bilgi yasaklama haksızlığı yaşamış bu haksızlık günümüze kadar gelmiştir. Bu coğrafyada yaşayan farklı toplumlara baktığımızda adalet karşılaştırılmasında bizlere haksızlık edildiğini net olarak görüyoruz. Haksızlığın bizlere zorla dayatılması tutumlarımızda, davranışlarımızda ve toplumsal gelişmemizde ciddi sorunlara neden olmuştur. Yani aslında bizler Alevi toplumu olarak Kerbelayı yaşamaya devam etmekteyiz.
“ŞAH HÜSEYİN’E TARAF OLMAK İÇİN CESUR VE ONURLU DURUŞ SERGİLEMEK TEK KOŞULDUR”
Fırat, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yaratılan kamusal ve özel mekânlar, çalışma alanları, eğitim alanları, baştan sona ideolojik amaca sahiptir. Özgürlüğümüz ve adalet isteğimiz Sünni ya da Şii düşünce etrafında işlenip bize sunulmakta, gerçeği ve değeri yok sayan devlet inancımızı dahi kabul etmemekte. Kerbeladan bu yana tüm coğrafyada fetihçi, savaşçı ve kavgacı bir disiplinle Alevileri kaçar-göçer yapan, yaşam alanlarının sınırını çizen Alevilerin etimolojisini, felsefesini, teolojisini, kültürünü ve siyasetini yasaklayan bir Yezit zihniyeti bulunurken, Kerbela ve Şah Hüseyin’in mücadelesini ütopyalaştırıp sanki geçmişte kalmış bir tarih gibi anlatmak yine bilinçli ve tavırlı bir asimilasyon şeklidir. Bu nedenle “DOĞRU OLMAK HAKLI OLMAKTIR” sözünden yola çıkarak gerçekleri konuşmak, gerçeklerin dile getirilmesini sağlamak Şah Hüseyin’e taraf olmaktır. Toplumu gerçek dışı düşünceye kilitlenmek, eylemde´ (söylemde) tutarsız olmak İlkesizlik yaratır. Şah Hüseyin’e taraf olmak için cesur ve onurlu duruş sergilemek tek koşuldur.”
(HABER MERKEZİ)
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.