Rüstem GÜMÜŞ : Dumanlı Günlerden Çamurlu Yollara
Rüstem GÜMÜŞ : Dumanlı Günlerden Çamurlu Yollara “Kırklar ile yedik içtik. Kaynayıp sohbete coştuk Yetmiş yıl...
Rüstem GÜMÜŞ : Dumanlı Günlerden Çamurlu Yollara
“Kırklar ile yedik içtik.
Kaynayıp sohbete coştuk
Yetmiş yıl fırında piştik
Daha çiğsin, yan’ dediler”
Söndürün artık, diyorlar bize Madımağın dumanını. Sanki biz attık benzin bidonlarını o otele, sanki biz sardık otelin etrafını kimse sağ kurtulmasın diye. Bir sinema filmi gibi her şey: Katiller mağdur olurken, yananlar ve yanlarındakiler, tüm karanlık tertipler ortada olmasına rağmen suçlu sayıldılar.
Beyinleri isli olanlar var! Bir de suretleri aydınlık gibi durup yürekleri kapkara duman olanlar, ÇAMURlara bulanıp yüzümüze GÜLENler. Aldıkları emirlerle yüklendikleri misyonlara göre tarihi unutturmaya çalışarak Aleviliği bu dünyadan koparıp gökyüzüne çıkarmaya çalışanlar kendilerini gizleyemiyor artık. Onların nazarında asi sayılmışız hep. Nasıl uslandıracaklar o zaman bu toplum? Paylaşımcı, eşitlikçi, mazlumdan yana saf tutan, emeğe değer veren, insanı yücelten özelliklerinin yerine itaatkar, demokrasiyi reddeden, güce boyun eğen, ilahi kavramlar içine hapsolmuş bir Alevilik yaratma yarışına girdiler. Tarihin her evresinde olmadık işkencelere, akılalmaz katliamlara maruz bırakıldılar ancak ehlileştirilemediler bir türlü. Her kesim kendi Alevisini yaratmanın derdinde. Ama neden demezler ki, herkes kendini nerde nasıl görüyorsa oradan kabul edelim. Ama yolu yok ehlileşecek bunlar! Kimileri bunu din adına yaparken kimileri de laiklik adına yapıyor.
Madımakta yüreklerimiz yanarken tarifsiz acılar yaşadık ve hala yaşıyoruz. Peki ya son gelişmeleri izlerken(?) farklı duygular içinde miydik? Canlarımız öldürülmüyor ama var mı bir farkı Madımak cehenneminden. Yolu bozmaya çalışıyorlar. Cümbüşevi dediler, satanistlerle eşdeğer tuttular, iftar sofrasına oturtmaya çalıştılar… Daha mı az canımız yandı tüm bunlar olurken. Katliamların farklı kılıklarda uygulanmasıdır oysa yapılanlar. Madımakta yaktılar dumanını iftar sofralarında tüttürmeye kalkıyorlar. Aynı beyin, aynı zihniyet. Yok birbirlerinden farkı. Tüm bu olanlara alkış tutanlar, buradan bir ışık gördüğünü zannedip kapı aralayan içimizdeki Hı(n)zır Paşalar… Onları tarih hep yazacaktır.
Değişik kesimlerde farklı anlayışlarla bakılır Alevilere. İlericidir onlar, demokrattır her vakit, çağdaşlığı da temsil ederler, bir de laikliğin temel taşıdır, koruyucusudur… Yoksa bir set midir gericiliğe karşı kullanılan?
Laikliğin bekçisi görülerek hep sırtı sıvazlandı Aleviler’in. Yanındaymış gibi gözüküp ilk fırsatta sırt dönülen gene bizler olduk. Korucusu olduk laikliğin ama nedense ayağı topal bu laiklik anlayışı Alevileri hep yalnız bırakmıştır , hep taleplerine kulak tıkamıştır. Diyanetiyle, zorunlu din dersleriyle, ibadethaneleriyle topal laik ayak, kangren olup kesilme durumuna gelmiştir artık. Laikliğin bekçisidir gene de Aleviler. Kendileri için değil ama, kendi inançlarının önünde yasal engeller sıra sıra dururken laikliğin savunucusudur Aleviler. Nasıl izah etmek gerekir bunu? Bazı sosyal demokratlar tarafından oy deposu olarak görülmenin yansıması mıdır yoksa? Böyle eşitlik ve kardeşlik anlayışı olmaz çünkü. Aynı sofrada iki kardeş, biri lokmanın tümünü yerken, diğeri sadece karşısındakinin büyüyüp oburlaştığını, oburlaştıkça saldırganlaştığını izliyor. Tamamen horlanan ve dışlanan bir sistemde “laikliğin koruyucusu” ünvanı ile payelendiriliyoruz tüm bunlara rağmen. Ne mutlu bize ki laiklik bizim sayemizde korunuyor.
Hep iki arada bir derede sıkışıp kalarak sürekli başkalarının politikalarının aleti mi olacağız? Alevilerin çalınacak sazları, söylenecek deyişleri, dinlenecek muhabbetleri var. Nedense söz hakkı deyince çoğunluğumuzun aklına milletvekilliği veya belediyelerin çeşitli kademelerinde alınacak mevki pazarlığı geliyor. Sadece pazarlıklar üzerine kurulu siyaset anlayışını “laikliğin koruyucuları”na dayatanlar onları oy deposu olarak gördüklerini itiraf ediyor.
Aleviler kendi talepleriyle siyasetin tam içinde olmalı ve kendi seçeneklerini yaratabilmelidir. Toplumun ezilen, hakları yenilen, horlanan, emeği gaspedilen çeşitli kesimlerle ortaklaşarak bağımsız tutumunu alabilmeli ve siyasete ilkeler üzerinden müdahil olmalıdır. Kendi geleceklerini, kendi yaşam şekillerini kendileri belirlemelidir artık.
“Gönül kalsın yol kalmasın” derken ne kadar çok şey anlatmak istiyor.
RÜSTEM GÜMÜŞ
Kayseri Pir Sultan Abdal Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı
Alevi Bektaşi Federasyonu GYK Üyesi
ALEVİ HABER AJANSI - 8 Temmuz 2008
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.