Oray EĞİN : Türkiye din kökenli yeni bir olaya hazır mı?
Oray EĞİN : Türkiye din kökenli yeni bir olaya hazır mı? “Bir gün öleceğim / Kaçınılmaz bu. / Şaşılacak bir...
Oray EĞİN : Türkiye din kökenli yeni bir olaya hazır mı?
“Bir gün öleceğim / Kaçınılmaz bu. / Şaşılacak bir şey yok. / Ama tersine yaşıyorum / Ben sizlere göre. / İşte bunun için, / Çözük saçlı ikindisinde / Yorgun bir günün, / Gölgeler uzarken / Ölüvereceğim eskiden.”
Bu dizelerin şairi Metin Altıok, “Tezgahında Acının” ve benzeri pek çok şiirinde ölüm üzerine yazmıştı. Kendi ölümü üzerine bu kadar çok düşünen ve üreten bir yazı adamı bile sonunun Cumhuriyet tarihimizin en gaddar olayı yüzünden olacağını kestirememiştir ama. Madımak, hayal gücünü aşan bir katliamdı ve Altıok’u orada başka aydınlarımızla beraber kaybettik: “Orada kaldı yanağımın yarısı...”
Temmuz ayında şöyle bir anılıp geçilen Madımak’ın hesabı hâlâ sorulmadığı gibi Sıvas’ın siyasi analizi de tam olarak yapılmadı. Sıvas’taki olayların Aziz Nesin’in provokasyonu sonucu çıktığı gibi bir yanılsama içinde büyük çoğunluk. Hedef bulunca çok daha kolay geçiştiriliyor galiba.
Halbuki o gün Aziz Nesin’in hedef gösterilmesinin sebebi başyazarı olduğu Aydınlık gazetesinin dünyanın en önemli romanlarından “Şeytan Ayetleri”ni tefrika etmesiydi. Salman Rushdie’nin provokatif romanı yayımlanıyor diye birileri düğmeye basmış, bu romanı dine düşman addetmiş ve tarihimizin bu kara lekesi bulaşmıştı.
Sıvas’ın sorumlusu Aziz Nesin değil, din kadar kolay manipüle edilebilecek bir konuyu provokasyona alet eden zihniyet, o karanlık güçlerdi.
“Ben anlarım / Bu acı bizim ora işi hançer acısı / Bir ülkedeniz ne de olsa / Aynı dili konuşsak da / Anlamayız birbirimizi / Hançeri nakışı / Tanıdım acısından Sıvas işi.” Aziz Nesin’in son şiirlerinden biriydi... Devamına da “Suç ne bende ne de sende / Suç seni karanlıklara gömenlerde” diyordu.
Suç hâlâ Türkiye’yi karanlıklara gömenlerde... Ve hep öyle oldu.
Maalesef, Türkiye’nin belleksizliği başına iş açacak gibi görünüyor. Sanki Türkiye hiç dinden dolayı acı çekmemiş, insanlar ölmemiş, bölünmemiş gibi bir kez daha türban üzerinden sanal bir savaşı çıkartılıyor. Evet, bir parça kumaş uğruna...
Bugün türbanı kullananlar Anadolu’yu galeyana getirdiklerinin ne kadar farkındalar, emin değilim. Türbanın bu şekilde gizli gündemle özgürleştirilmesine karşı çıkan, ama aslında türbana karşı olmayan insanlar hedef gösteriliyor ve din karşıtı konumuna getiriliyor. Başkaları tahrik ediliyor. Tartışmayı öyle bir eksene çekiyorlar ki sadece iki taraf varmış gibi algılanıyor: Dine düşmanlar ve dine inananlar...
Bunun ilk defa yaşandığını mı düşünüyorlar peki; hiç mi tarihten haberleri yok? Birilerinin Başbakan’ı uyarması ve Türkiye’nin acı hafızasını ona acilen hatırlatması gerekiyor. Kendisindeki aşırı coşku, kahraman olma isteği, yer yer gözlemlenebilinen ölümsüzlük arzusunu dizginleyip biraz daha metanete yaklaşması gerekiyor.
Zira Türkiye’deki en büyük provokasyonların, en büyük olayların kökeninde hep din istismarı yatıyor. İşte tarihimizin en kanlı olayları: Sıvas, Çorum ve Kahramanmaraş...
1980’in Çorum’unda Cuma namazı kılan halk komünistler camiye saldırdı gibi asılsız haberlerle kışkırtıldı, insanlar sokaklara döküldü, çatışmalar çıktı, Aleviler’le Sünniler ölümle sonuçlanan olaylarda karşı karşıya geldiler... Olayların ardından 600 kadar aile Çorum’dan başka yerlere göç etmek zorunda kaldı...
Günümüzde yaşanan gerginlik, yarın öbür gün Anadolu’nun bir kasabasında türbansızlar türbanlılara saldırdı diye provokasyona neden olursa sorumlusu kim olacak, üzerinde durmak gerekiyor.
Çorum ve Sıvas yetmezse bir de Kahramanmaraş’ı hatırlayalım...
Daha sonra bakanlık da yapan Abdülkadir Aksu’nun emniyet müdürü olduğu dönemde Kahramanmaraş’ta yaşananlar 12 Eylül darbesinin de hazırlayıcısıydı... Sol görüşlü komünist öğretmenlerin cenazesinin Cami’den kalkmayacağına dair yapılan provokasyon, cenazeye katılanların camiyi ateşe verdiği söylentisiyle birleşti ve kentin Alevi mahallelerine saldırılar düzenlendi. Resmi olmayan beyanlara göre 500 kişi hayatını kaybetti.
Türkiye, Sıvas’tan ders almadığı gibi Kahramanmaraş’ı da tarihte tam olarak yargılayamadı. Hatta oradaki olayların baş sorumlusu daha sonra milletvekili seçildi. Zamanında ülke olarak güvenliğimizi sağlayacak en önemli bakanlığa, İçişleri’ne, o gün asayişi sağlayamayan birini bile getirdik.
O gün din üzerine oyunlar oynanmış, provokasyon yapılmıştı...
Bugünkü gerginlikte yeni bir olay kapıda, herkes pusuda bekliyor, büyük provokatörler olay çıkartacak. Baksanıza, Akmerkez’de uluorta namaz kılınıyor, sırf gösteriş olsun diye, belki de birisi müdahale etse ikinci bir Sıvas yaşanacak...
Ne AKP’nin ne de Başbakan’ın Türkiye’yi bu acılara sürüklemek istediğine inanmıyorum. Hapiste yatmış bir insan olarak bizzat Erdoğan’ın acıdan ve şiddetten olgunlaşmış olduğunu, gençlik heyecanını, akıncı ateşini kaybettiğini düşünüyorum. Bu kısmı da eleştiriyi dengelemek için değil, Türkiye’yi yönetmeye talip bir insanın aksini düşünebileceğine ihtimal vermediğime samimi olarak inandığım için söylüyorum.
Peki ya “bizi karanlığa sürükleyenler?”
Onlar bugün de gerginlikten besleniyor. Başbakan’ın buna karşı durmadığını görmek hepimizi korkutuyor, hepimizin tehlike içinde olduğu hissini uyandırıyor. Çünkü...
“Ben tanırım / Bu bulut bizim oranın bulutu / Hemşeriyiz ne de olsa / Benim için kalkmış ta Sıvas’tan gelmiş / Yurdumun bulutu.”
Oray EĞİN
<!--
var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';
var path = 'hr' + 'ef' + '=';
var addy91932 = 'oray.egin' + '@';
addy91932 = addy91932 + 'aksam' + '.' + 'com' + '.' + 'tr';
var addy_text91932 = 'oray.egin' + '@' + 'aksam' + '.' + 'com' + '.' + 'tr';
( '' );
91932 );
( '' );
//-->n
<!--
( '' );
//-->
<!--
( '' );
//-->
AKŞAM - 15 Şubat 2008
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.