Oral ÇALIŞLAR : Türban tartışmalarında dini referans almak
Oral ÇALIŞLAR : Türban tartışmalarında dini referans almak... Türban/başörtüsü tartışmalarını hep birlikte izliyoruz....
Oral ÇALIŞLAR : Türban tartışmalarında dini referans almak...
Türban/başörtüsü tartışmalarını hep birlikte izliyoruz. Tartışmanın tamamen iki kampa bölünmek şeklinde gelişeceği belliydi, öyle de oldu. Bu aslında çok uzun zamandan beri Türkiye'nin içindeki siyasi durumu gösteriyor.
Bu tartışmalar sırasında dikkatimi çeken bazı değerlendirmelerden söz etmek istiyorum. "İslama göre, Kuran'a göre başörtüsü zorunluluğu yoktur. Varsa bile türban şeklinde değildir" gibi açıklamalar yapılıyor. CHP Genel Başkanı Deniz Baykal da bu konuda araştırma yaptırdığını söyledi şu görüşleri ifade etti:
"O zamana kadar örtünme arkaya doğru yapılırken, İslamiyet, örtünün öne doğru kullanılması gereğini söylemiş. Kuranıkerim, 2 ayrı süresinde, çeşitli ayetlerde, bunu ifade etmiş. Buradaki örtünmenin kabul edilmiş olması, var olan örtünmenin kabul edilmiş ve düzenlenmiş olması... Mesela daha önce Cahiliye döneminde cariyeler çıplak dolaşıyormuş. Onlardan, mümin kadınların ayrılması için Kuranıkerim, telkinler, tavsiyeler yapmış. Bütün bunlar doğru. Bunlarda mesele yok... Bunlar, yeni keşfedilen olaylar değil. Yüzlerce yıldır bu lafı, biz biliyoruz, Anadolu biliyor, Türkiye biliyor."
***
Kuran'ın ve İslam dininin temel kaynaklarının örtünme konusuna nasıl yaklaştığını araştırmak ilgi çekicidir. Ben de "İslam'da Kadın ve Cinsellik" kitabımı hazırlarken bu konuyu epeyce araştırmıştım. Tabii ki bulduğum kaynakları da kitabımda yorumlamıştım.
Deniz Baykal'ın veya laiklik konusunda duyarlı olan insanların bu konuda bir merakı, araştırması ve bilgi birikimi olabilir. Toplumumuzda böylesine yaygın bir inancın araştırılması, yorumlanması çok doğal.
Bana burada ters gelen, dinin ne dediğiyle siyaset arasında ilişki kurulmasıdır. İslam dininin kuralları yüzyıllardır tartışılıyor. Bu kuralların yorumlanması mezhep, tarikat gibi çok sayıda değişik dini ekollerin gelişmesine neden olmuştur. Bugün kendisini İslam ülkesi diye tanımlayan her ülkede uygulamalarda büyük farklılıklar bulunuyor. Bu da çok doğaldır...
Örneğin İran'da başörtüsü dinin şartı olarak kadınlara dayatılırken, Suudi Arabistan'da dikkat kadınların bedenlerinin örtünmesi gerektiği üzerinde yoğunlaşıyor. Buna benzer çok sayıda değişik uygulama örneklerinden söz edebiliriz. Afganistan'da Taliban kadınların yüzlerinin hiç görünmemesi gerektiğini söylüyor ve uyguluyordu.
Bütün bunlar din üzerine araştırma yapanları ilgilendirir. Meraklısı da bunu takip eder, inancına göre uygulamaya çalışır.
Laik bir ülkede, dinin neyi emrettiği siyaset alanının işi değildir. Laik bir ülkede zaten devletin herhangi bir dine yakın durması da söz konusu olamaz. Laik devlete dünyevi yasalar yön verir, dini kurallar değil.
Bu nedenle "başörtüsü" nün bir inancın gereği olup olmadığı siyaset alanını ilgilendirmez. Siyaset alanının görevi, din ve inanç özgürlüğü sağlamaktır. Farklı inanç ve dinlerden oluşan toplumda bir inancın sözcülüğünü yapmaktan uzak durmasıdır.
Ne yazık ki ülkemizde laiklik bildiğimiz evrensel laiklik ölçütlerinin dışında özelliklere sahip. Başbakanlık'a bağlı bir Diyanet İşleri Başkanlığı bulunuyor. Bu kurum, Sünni-Hanefi mezhebi inancına göre örgütlenmiş, bu inançtaki yurttaşlara hizmet verecek şekilde donatılmıştır.
Bu durum laikliğe aykırıdır. Devletin dine bu kadar müdahil olması da laiklikle bağdaşmaz. Ama bizde böyle bir uygulama vardır ve kolay kolay değişecek gibi de görünmüyor.
***
Laikliği savunmak bir tutarlılığı gerektiriyor. Dinin siyaset alanının içine taşınması risklidir. Belki de Türkiye yıllardır bu konuda yapılan istismarların, ödün vermelerin bedelini karşılamaya çalışıyor.
Türkiye'yi yönetenler uzun yıllar dini, sosyal gelişmeye karşı bir dalgakıran olarak gördüler ve değişime karşı dinsel propagandaya devlet eliyle hız verdiler.
Şimdi de "Biz nasıl bu noktaya geldik" soruları soruluyor. Yakın tarihi araştırırsak bu noktaya nasıl geldiğimizi görürüz.
Laiklik konusunda en temel ilke, dinin siyaset alanının dışında bırakılmasıdır. Böyle bir duruş, din, vicdan ve düşünce özgürlüğünün de temelini oluşturur.
Bu ince çizgiye dikkat etmeliyiz..
Oral ÇALIŞLAR
<!--
var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';
var path = 'hr' + 'ef' + '=';
var addy1024 = 'oralcalislar' + '@';
addy1024 = addy1024 + 'cumhuriyet' + '.' + 'com' + '.' + 'tr';
var addy_text1024 = 'oralcalislar' + '@' + 'cumhuriyet' + '.' + 'com' + '.' + 'tr';
( '' );
1024 );
( '' );
//-->n
<!--
( '' );
//-->
<!--
( '' );
//-->
CUMHURİYET - 12 Şubat 2008
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.