Oral ÇALIŞLAR : Öldürme Gerekçesi Misyonerlik
Oral ÇALIŞLAR : Öldürme Gerekçesi MisyonerlikMalatya'da üç Hıristiyanın vahşice öldürülmesine ilişkin...
Oral ÇALIŞLAR : Öldürme Gerekçesi Misyonerlik
Malatya'da üç Hıristiyanın vahşice öldürülmesine ilişkin yargılama sürüyor. Cinayet zanlılarından Cuma Özdemir , 2006 üniversite sınavlarına hazırlanmak için Malatya'ya geldiğini, yurda yerleştiğini ve Emre Günaydın 'ı burada tanıdığını belirtiyor ve yurtta kalırken Emre Günaydın'ın kendilerine misyonerlikle ilgili bilgi verdiği söyledikten sonra ifadesine şunları ekliyor: "Bize Malatya'da misyonerlerin olduğunu, Malatya'da 49 tane kilise ev bulunduğunu ve bu misyonerlerin PKK ile bağlantılı olduğunu ve amaçlarının Hıristiyanlığı yaymak olduğunu söylüyordu."
Malatya'daki cinayet olsun, birçok yerdeki ırkçı fanatik saldırganlık olsun, temel gerekçelerden birisini "misyonerlik" e dayandırıyor. Trabzon'da Rahip Santoro 'nun öldürülmesi de "misyonerlik" gerekçesine dayandırılmıştı. Ancak burada katillerin, cinayeti örgütleyenlerin bu gerekçeden yola çıkması değil korkutucu olanı. Korkutucu olanı, devletin bazı kurumlarında hâlâ temel tehlikelerden birisinin "misyonerlik" olarak raporlara konu olmasıdır.
Rahip Santoro davasında bu köşede de yayımladığım ilginç bir belge çıktı ortaya. Bu belgeye göre Trabzon Emniyet Müdürlüğü'nün talebi üzerine "misyonerlik faaliyeti" yaptığı söylenen Rahip Santoro'nun mahkeme kararıyla telefonları izlemeye alınmıştı. Aynı mahkeme kararında Hrant Dink cinayetinin azmettiricisi olarak yargılanan Yasin Hayal ve onun bir adamı da izlenmişti.
Mahkeme kararıyla bir yıllığına telefonları dinlemeye alınan Rahip Santoro, bu iznin sona ermesinden üç gün önce öldürüldü. Üstelik bu cinayetle Yasin Hayal arasında bugüne kadar bir ilişki var mı sorusu bile doğru dürüst sorulmadı.
***
Burada dikkat çekmek istediğim, Trabzon Emniyet Müdürlüğü'nün "misyonerlik" tehlikesi üzerine mahkemeye başvurması ve Katolik bir rahibi Pontusçulukla suçlamasıdır. Herhalde Trabzon Emniyet Müdürlüğü kendi başına "misyonerlik" tehlikesine karar vermiş değildir. Mutlaka kendilerine daha üst kurumlardan "misyonerlik" tehlikesi konusunda uyarıcı yazılar ve raporlar gelmiştir.
Şimdi yeniden Malatya cinayetine dönersek, oradaki Hıristiyanlar "misyonerlik" yaptıkları gerekçesiyle öldürülmüşler. Bu cinayeti örgütleyenler, karar verenler sanırım "misyonerlik" tehlikesini kendileri icat etmediler.
***
Burada bir kez daha sormak gerekiyor: Türkiye'de ülkemizi bölmeye çalışan bir "misyonerlik" tehlikesi var mıdır? Bu ülkeyi yöneten hükümet, bu ülkenin güvenliğinden sorumlu olan kurumlar, "misyonerlik" i temel bir tehlike olarak görüyorlar mı?
Bugüne kadar gazetelere yansıdığı kadarıyla hâlâ devlet içinde bu "misyonerlik" tehlikesi konusunda rapor hazırlayanlar bulunuyor. Trabzon Emniyeti şimdiye kadar Rahip Santoro'yu neden ve nasıl izlediğini açıklamadı?
Trabzon Emniyeti Rahip Santoro ile Yasin Hayal'i neden aynı anda izlemeye aldı, bunu da açıklamadı.
Bu "misyonerlik" konusunu ciddi olarak masaya yatırmak zorundayız. Devlet içinde böyle bir tehdit ve tehlike üretimi yapılıyor mu? Yapılıyorsa hangi gerekçeye dayandırılıyor?
Türkiye gibi nüfusunun yüzde 98'inin Müslüman olduğu söylenen bir ülkede "misyonerler" acaba ne yapabilirler?
Ayrıca bu ülkede Hıristiyan yurttaşlarımız yaşıyor. Onlar da Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları değiller mi? Türkiye laik bir ülke değil mi? Laik bir ülkede sabahtan akşama kadar Müslümanlık propagandası yapılıyor. Hıristiyanların kendi inançlarını, dinlerini yayma hakları yok mu? İnanç özgürlüğü bunu gerektirmiyor mu?
O zaman devletin bazı kurumları hangi anlayışla ülkedeki Hıristiyanları hedef haline getiren "misyonerlik" tehlikesini abartmaya, şişirmeye devam ediyorlar? Bundan ne murat ediliyor?
Üstelik bu "misyonerlik" işini pişiren kesimlere bakıyorum, kendilerinin "laik" olduklarını söylemeye de özel gayret gösteriyorlar.
Hangi laik anlayışta, Müslüman olmayan insanlar "hedef" olarak kabul edilebilir? Bu olsa olsa bir dinin, bir mezhebin egemenliğini savunmak olur. Bunun adı da laiklik olmaz.
***
Malatya cinayeti davasını iyi izlemek gerekiyor. Bu devletin içine sinmiş farklı inançlara düşmanlık konusunu açık açık artık tartışmalıyız.
Farklı olan her şeye düşman olan ve onu bir korku gibi sunan anlayışı sorgulamanın zamanı gelmedi mi?
Oral ÇALIŞLAR / Cumhuriyet - 16 Nisan 2008
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.