Oral ÇALIŞLAR : 'Misyonerlik' Konusu Neyin Nesidir?

Oral ÇALIŞLAR : 'Misyonerlik' Konusu Neyin Nesidir?

Oral ÇALIŞLAR : 'Misyonerlik' Konusu Neyin Nesidir? "Misyonerlik" konusu her zaman Türkiye'de sorun oldu. Ben yıllar öncesini...

A+A-

Oral ÇALIŞLAR : 'Misyonerlik' Konusu Neyin Nesidir?Oral ÇALIŞLAR : 'Misyonerlik' Konusu Neyin Nesidir?

"Misyonerlik" konusu her zaman Türkiye'de sorun oldu. Ben yıllar öncesini hatırlıyorum. İslamcı gazete ve dergilerin manşetlerini "Fener Patrikhanesi'nin İç Yüzü..." gibi başlıklar süslerdi. O yıllarda Türkiye'deki Rum sayısı da diğer Hıristiyan yurttaşlarımızın sayısı da bugünkünden çok fazlaydı.

1950'li yıllarda Millet Meclisi'nde gayrimüslim azınlıkların temsilcileri milletvekili seçilirlerdi. Çünkü özellikle İstanbul'da ciddi bir oy potansiyeline sahiptiler.

6-7 Eylül 1955 olayları, Kıbrıs sorunu yüzünden çıkan gerginlik ve 1974 Kıbrıs askeri müdahalesinin ardından Rumlar Türkiye'yi terk ettiler. Nüfusları da bugün bin beş yüz-iki bin civarında. Asıl büyük nüfus İstanbul Rumlarıydı. Aynı şekilde Ermeni ve Süryani yurttaşlarımız da sebepleri farklı da olsa bu dönem içinde azaldılar.

***

Türkiye'yi gayrimüslim nüfus açısından bölge ülkeleriyle karşılaştıran birçok yazı yazdım. Suriye, İran, Mısır, Lübnan, Ürdün gibi Müslüman ülkelerdeki Hıristiyan nüfus, Türkiye ile karşılaştırıldığında oran olarak çok yüksek. Hatta, ABD işgalinden önce Irak'ta bile yüzde 4 Hıristiyan yaşıyordu.

Dinci bir yönetime sahip İran'da bile Hıristiyanların oranı yüzde 2. Lübnan, Suriye ve Mısır'da ise oran yüzde 10'ların üzerinde. Türkiye'deki oranı da biliyoruz. Binde 1.5 civarında. Yani İran'dakinin onda birinden az Hıristiyan yaşıyor Türkiye'de.

***

Ne var ki Türkiye'de "misyonerlik" konusu bir korku, bir propaganda aracı olarak etkisini sürdürüyor. Geçenlerde ortaya çıkan bazı raporlarla gördük ki, bu korkular bazı siyasi grupların yaydığı korkunun çok ötesinde.

Devletin bazı güvenlik ve istihbarat kuruluşları, "Türkiye'deki Hıristiyanlaştırma" tehlikesini(!!!) ciddiye almışlar ve bu konuda raporlar hazırlamışlar. Örneğin Milli İstihbarat Teşkilatı bu "tehlike" ye, 2001 yılında Milli Güvenlik Kurulu'na sunduğu bir raporda dikkat çekmiş.

MİT raporunda, 1800'lerin başından itibaren bazı vakıf ve okulların Türkiye'de misyonerlik faaliyeti yürüttüğünden söz edilmişti. Bu vakıf ve okulların bölücü amaçları olduğu da belirtilmişti. MİT raporu Ermenilerin, Keldanilerin, Rumların Türkiye'nin değişik yörelerini "eski toprakları" olarak görerek bir Hıristiyanlaştırma peşinde olduklarını yazmıştı.

***

MİT raporu misyonerlerin milyonlarca İncil dağıtmalarını, yayınevleri kurmalarını, kiliseleri canlandırmaya çalışmalarını ciddi bir tehlike olarak ifade ediyor ve ekonomik sıkıntı yaşayan yurttaşların, öğrencilerin, Kürtlerin bu faaliyetin pençesine düşerek Hıristiyanlaştırılabileceklerinden söz ediyor.

Emniyet Genel Müdürlüğü'nün 2005 yılında MGK'ye sunulan bir raporunda da "apartmanaltı kilise" olarak tanımlanan korsan kiliselerden söz ediliyor. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin 2006 yılındaki misyonerlik tehlikesini konu alan bir rapor hazırladığını öğreniyoruz. Güvenlik ve istihbarat kuruluşları misyonerlik faaliyetlerinin önlenmesi için yasal düzenleme öneriyorlar.

***

Nüfusları binde 1 civarında olan Hıristiyanların bir tehlike olarak görülmesini anlamak mümkün değil. Bu kadar az olan ve giderek azalan Hıristiyanlar, propaganda yoluyla çoğunluğu oluşturacak bir nüfusa ulaşabilirler mi? Diyelim ki, bu propaganda yoluyla bir kısım yurttaş Hıristiyanlaştı. Bu sayı ne kadar olabilir? Nüfusunun yüzde 99'undan fazlası Müslüman olan bir ülkede bu sayı nasıl bir "tehdit" haline dönüşebilir?

Daha da önemlisi, bu raporları hazırlayan güvenlik ve istihbarat kuruluşları, laiklik konusunda da duyarlı olduklarını belirtiyorlar. Laik bir ülkede nüfusun yüzde 99'undan fazlasını oluşturan Müslüman yurttaşlar günün her saati her türlü olanağı kullanarak Müslümanlık propagandası yaparken bu ülkenin Hıristiyan yurttaşları neden kendi inançlarının propagandasını yapamasınlar? Nüfusun bir bölümünün Hıristiyanlaşması neden bir tehdit olarak algılanıyor?

Almanya'da Türkler binlerce cami kurarlarken bu ülkedeki Almanlar neden bir kilise açınca bu tehlike olarak kabul ediliyor? Üstelik bu "tehlike" ye dikkat çeken kurumlar hangi laiklik anlayışı içinde bunu bir tehlike olarak görüyorlar?

***

Matematiksel olarak da yasal olarak da "misyonerlik tehlikesi" nin bir mantığı olduğunu söylemek zor. O zaman bu "tedirginlik" nereden kaynaklanıyor?

Bazı kesimlerin "ideolojik" propaganda amaçları, yükselen "yabancı düşmanlığı" nı kendi siyasi hanelerine yazma niyeti doğru görülmese bile açıklanabilir.

Devlet kurumlarınınkini nasıl açıklamalı: Sanırım burada da Osmanlı'dan bu yana sürekli toprak kaybeden ve "bölünme" riskiyle karşı karşıya yaşayan bir devletin "savunma refleksi" bazı kurumlar içinde etkisini sürdürüyor. Belki de güvenlik güçleri, kendi varlık nedenlerinden birisi olarak bu tehditleri üretmeyi bir görev olarak biliyorlar.

***

Bu tablo bir siyasi tartışma olarak sürse yine de kabul edilebilir. Ancak bu anlayış ve propaganda; gayrimüslim yurttaşlarımıza, "tehdit", "cinayet", "mallarına el koyma" biçiminde yansıyınca vahamet ortaya çıkıyor.

Türkiye, gerçekten bir misyonerlik tehdidiyle yüz yüze mi? Türkiye bu yolla bölünebilir mi?

Kapalı kapılar ardında değil, bu konuyu açıkça ve akıl ve bilim temelinde tartışsak, belki de sağlıklı sonuçlar elde edilebilir...

Ne dersiniz

Oral ÇALIŞLAR

<!--

var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';

var path = 'hr' + 'ef' + '=';

var addy29401 = 'oralcalislar' + '@';

addy29401 = addy29401 + 'cumhuriyet' + '.' + 'com' + '.' + 'tr';

var addy_text29401 = 'oralcalislar' + '@' + 'cumhuriyet' + '.' + 'com' + '.' + 'tr';

( '' );

29401 );

( '' );

//-->n

<!--

( '' );

//-->

<!--

( '' );

//-->


CUMHURİYET -  24 Aralık 2007

Etiketler : , ,

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.