Opera dünyası divasını kaybetti
Opera dünyası divasını kaybettiCENAZESİ, YARIN MİLANO’DAKültür Servisi - 20. yüzyılın en büyük divalarından Leyla Gencer,...
Opera dünyası divasını kaybetti
CENAZESİ, YARIN MİLANO’DA
Kültür Servisi - 20. yüzyılın en büyük divalarından Leyla Gencer, dün Milano’daki evinde solunum ve kalp yetmezliğinden yaşamını yitirdi. Leyla Gencer’in cenazesi yarın Milano’da La Scala Operası’nın Santa Babila Kilisesi’nde düzenleyeceği bir törenden sonra vasiyeti doğrultusunda yakılmak üzere krematoryuma götürülecek. Leyla Gencer’in külleri daha sonra İstanbul’a getirilerek yine kendi vasiyetiyle Ortaköy’de yapılacak bir törenle Boğaz sularına dökülecek. İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’nın yeni yapılmakta olan merkezinde sanatçının vasiyeti üzerine bir “Leyla Gencer Müzesi” oluşturulacak.
1928 İstanbul doğumlu Leyla Gencer’in 1954 yılında Napoli’deki Santa Carla Tiyatrosu’nda “Madame Butterfly” operasıyla başlayan uluslararası platformdaki opera serüveni, 1957 yılında Milano’da La Scala Operası’nda ilk kez sahneye çıktığında seslendirdiği Poulenc’in ‘Les Dialogues de Carmelites’ operasındaki rolüyle kazandığı başarıyla doruğa yükseldi. Dünyanın bütün ünlü opera sahnelerinde “La Diva Turca” olarak alkışlanan ve büyük başarılara imza atan Gencer, 1980 yılında sahneleri bıraktığı güne kadar dorukta kaldı. Gencer, 1988 yılında aldığı “Devlet Sanatçısı” unvanının yanı sıra son olarak 2007’de İtalya’da aldığı Caruso Ödülü’ne kadar pek çok önemli opera ödülünün de sahibiydi. Gencer, hayatının son yıllarını Milano’da La Scala Operası’nda opera sanatçıları için kurulan akademinin sanat yönetmeni olarak, genç şancıları yetiştirmeye adadı. İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın Mütevelliler Kurulu Başkanı olan Leyla Gencer, 1995 yılından beri düzenlenen “Leyla Gencer Uluslararası Şan Yarışması”yla opera dünyasına yeni yetenekler kazandırmaya devam ediyordu.
Leyla Gencer efsanesi hiçbir zaman bitmeyecek
MESUT İKTU: Opera dalında yalnız Türkiye’nin değil, bütün dünyanın tanıdığı çok büyük bir sanatçıydı. Böyle büyük bir sanatçıyı 1989 yılında İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin müdürü ve genel sanat yönetmeniyken İstanbul’a davet etmiş ve birlikte çok değerli çalışmalar gerçekleştirmiştik. Kendisinin hemen akabinde devlet sanatçılığıyla onurlandırılması konusunda büyük çaba sarf etmiştim. Kendisiyle sık sık görüşürdük. Son yapılan bir karma CD’sini bana armağan etmişti. Böyle komple bir sanatçının kaybından duyduğum üzüntüyü yalnız Türkiye’de yaşayan vatandaşlarımızla değil, bütün dünyayla paylaşıyorum.
SUAT ARIKAN: Çok üzgünüm. Leyla Gencer’in Türkiye’den çıkıp dünyanın en önemli tiyatrolarına çıkması Türkiye’nin gurur kaynağı olmuştur. Opera sanatında kariyer yapmak isteyen Türk gençleri için hep bir örnek teşkil etmiştir. Önemli ve doğru bir örnektir. Bugün hâlâ onun yolunda gidebilmek için gençler büyük çaba sarf ediyorlar. Kariyerinden sonra İstanbul’a gelip özellikle de belcanto üzerine seminerler vermesi, o konuda da yol göstericiliği, çok önemli açılımlar yarattı. Aynı zamanda repertuvar konusunda da kendisinden fikirler alarak her zaman yararlandık. Yaşayan efsanelerden çok önemli birini kaybetti dünya. Üzüntümüz çok büyük, keşke aramızda olsaydı son dönemlerinde. Bunu kendi de çok istiyordu. Yaklaşık 2 hafta önceki konuşmamızda İstanbul’da olmak istediğini özellikle vurgulamıştı. Onun ilk seyrettiğim eseri 1973 ya da 74 yılında Verona’daki “Aida” temsiliydi. Televizyonda yayımlanmıştı. Bugün (dün) de Aida’nın prömiyerini yapacağız. Bu prömiyeri Leyla Gencer’e ithaf ediyoruz. Umarım, aramızdan ayrılışı, onun Türk insanına karşı tanıtımına katkı sağlar. Onun sesini duymayan milyonlarca insan var ülkemizde. CD’leri, kayıtları daha kolay bulunabilir hale gelebilir. Biz İstanbul Devlet Opera ve Balesi olarak üzerimize düşen her türlü sorumluluğu yerine getirmeye hazırız. Ondan öğrenecek daha çok şeyimiz olduğuna inanıyorum.
FAZIL SAY: Leyla Gencer benim için 20. yüzyıldaki en mühim opera sanatçılarından biriydi. Onu dinlerken hep çok etkilenmiş, çok şey de öğrenmişimdir. Zaten bir müzisyen en çok iyi şancılardan bir şey kazanır ve şarkılama sanatını içselleştirmede “büyük şancılar” yardımıyla yol kat eder. Leyla Gencer dinlemek benim için zenginleşmekti. Çok kendine özgü bir müzikalitesi ve sesi vardı. Her nefesi müzik ve müziğin içseslerindeki detaylardı. Maria Callas ile beraber 20. yüzyıldaki en önemli sopranoydu bu bakımdan. Özellikle Donizetti operalarındaki kraliçe rolleri ve Verdi’nin “Il Travatore” operasındaki performansı muhteşemdi.
EFE KIŞLALI: Leyla Hanım dünyaya gelmiş en önemli sopranolardan biridir. Dünyaya mal olmuştur. Opera camiasının parmakla gösterdiği teknik bilgiye sahip olan ve bunu da müzikal zekâsıyla bütünleştirip dünya çapında çok önemli isimlerden biri olmuştur. Çok büyük bir önderdir. Onun yolundan gitmek için elimizden gelen her şeyi yapacağız. Bu bir görevdir. Leyla Gencer efsanesi hiçbir zaman bitmeyecek.
EVİN İLYASOĞLU: Leyla Gencer artık yok, demek olası değil. Sanki hepimiz gelip geçecektik bu dünyadan; ama o sapasağlam, dimdik ve görkemli edasıyla hep bu dünyada kalacaktı. Şimdi dünyanın uzak köşelerinde bile kaç kuşak müziksever bu “Türk soprano”nun sesini dinliyor! Nice ünlü soprano hâlâ onun operacılığını kendine örnek alıyor. Tılsımlı sesi, güçlü karakteri, şancılıktaki büyük ustalığı, kendine özgü yöntemleriyle o gerçek bir diva. Yirminci yüzyıl tarihinde bir satırbaşı. Onu zaten dünya bağrına basmış. Ancak Türkiye’de daha yaygın olarak tanıtmanın yollarını bulmalıyız. Bu yalnız müzik kurumlarının ya da müzik yazarlarının görevi değil, tüm köşe yazarlarının, tüm üniversitelerin görevi olmalı. Ne garip rastlantı ki, İstanbul Operası’nın kurucusu ve onun çok yakın dostu Aydın Gün ile aynı yıl içinde, beş ay arayla ikisini birden yitirdik. Bütün Türkiye’nin başı sağ olsun. Evet, Leyla Gencer hep var, hep kalacak ve yalnız opera dünyasına değil, tüm sanat dallarına örnek oluşturacak.
Cumhuriyet - 11 Mayıs 2008
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.