Ölümsüz bir analiz olarak: Büfeci İslamı - Ufuk Güldemir
• AKP iktidarı henüz 4 yılı bile doldurmamışken yazılmış bir analiz.• Ufuk Güldemir’in vefatından aylar önce kaleme aldığı, her daim güncel analizi.• ''Büfeci İslamı'' Ufuk Güldemir'in 21Ağustos 2006 tarihli ölümsüz yazısıdır.
Halife neden mayoyla denize girerdi de bunlar girmiyor?
'Beyaz Türk’ teriminin tesisine katkılarımı bilen bilir. Şimdi yeni bir terim daha tesis etmek istiyorum..
Can Dündar geçen hafta Milliyet'te, son halife Abdülmecid efendinin mayolu denize girmesini örnek göstererek özetle soruyor:
'Abdülmecid efendi İslam'ın halifesi.. Ama aynı zamanda ressam, müzisyen.. Çocuklarını Avrupa'da okutuyor ve denize mayo ile giriyor. Halife böyleyse, bugünkü liderler neden mayo ile denizde görünmekten çekiniyor?’ Cevaplayalım.
Türkiye'deki İslami hareket ‘dinsel’ değil, sınıfsaldır. İslam son 70 yıldır, bu coğrafyada zenginin değil, başörtülü fakir fukaranın dini olmuştur. Bugünkü iktidar da başörtülü fakir fukaranın seçimle işbaşına gelmesinden başka bir şey değildir. Demokrasilerde fukaralar da yönetime seçilebilir. Demokrasi, elit, aydın ve zengin tahakkumune izin vermediği içindir ki de iyi bir rejimdir.
Abdülmecit efendinin hayat duruşunu, İslam'ın halifesi olmasına rağmen belirleyen din değil, sınıfıdır. Mayo ile denize girmek sınıfsal bir konudur. Dikkat edilirse aynı tarihlerde İngiliz aristokrasisinin de denize mayo ile girdiği görülür. Atatürk devrimleri ile birlikte burjuvazi ile din arasındaki ilişki kopunca, din köylülere kalmıştır. Oysa din köylülere bırakılamayacak kadar mühim bir şeydir, Türkler şu anda acıyla bu gerçeği öğreniyor. Dindar köylüler çok partili rejimle birlikte şehirlere göçüp 'Büfeci’ olurken köylü İslam'ını da şehirlere getirmişlerdir..
Bugün Türkiye'de iktidarda olan da işte bu sınıftır. Bu sınıfın siyasi ideolojisine ben 'Büfeci İslam'ı’ diyorum. Ecevit'i, Bahçeli'yi, Mesut Yılmaz'ı sandığa gömdükleri seçim zaferlerine de 'Büfeci İsyanı’ Büfeci İslamı'nı biraz açalım. Büfeci, köylülükten kurtulmuş ama daha işadamı olamamıştır. Fakat önemli bir eşiktedir. İşadamı 'evrensel’ bakar 'sınıflarüstü’, 'siyaset üstü’’ hatta 'dinlerüstü’ düşünür. Büfeci akrabacıdır, klancıdır. Her şeyi 3 metrekare dükkânı kadar bilir. Muhasebesi 3 metrekaredir, siyaseti 3 metrekaredir, dış politikası 3 metrekaredir. 'Serbest piyasa’ ekonomisini, 'serbest bir ekonomik rejim’ zanneder, demokrasi ve insan hakları ile entegral irtibatını bilmez. Zanneder ki Amerika zengin olduğu için insan hakları vardır. Oysa insan hakları olduğu için zengin olmuştur Amerika, çözemez . Dünya haritası çok sadedir büfecinin: Yahudi dünyayı sömürür. Araplar, din kardeşimizdir. Yunan düşmandır. Papa hıristiyan âleminin başkanıdır. Türkiye'miz çok güzeldir. Uğur Dündar araştırmacı gazetecidir. Kuşburnu şekere iyi gelir. Televoleler ahlakımızı bozmaktadır.
Ticareti, kârı, borcu da limitlidir büfecinin. Bayilikten ne kadar kazanılıyorsa o kadar kazanır. Sigaradan 20 kuruş, gazeteden 15 kuruş. Çok bayilik almaya çalışır. Ne kadar çok bayiliği varsa durumu o kadar iyileşir. Baraj gölünde öğrenmiştir yüzmeyi. Denizle ilgisi limitlidir. Ailesi suya girerken 'İslam’ olduğu için değil, 'büfeci’ olduğu için saklanır.
Abdülmecit efendi, 'modern halife’ olduğu için değil, 'burjuva’ olduğu için denize mayoyla giriyordu sevgili Can. Bugünkü kabinede ben saydım Başbakan dahil tam 8 tane bayi var. Bayi büyük büfeci demektir..
Ama büfecilik kötü bir şey değildir. Bugün o, denize mayoyla girmese bile, zengin doğacak çocukları mayoyla denize girecek demektir. Gelişmeye, büyümeye en yatkın kesimdir büfeciler. Yatay değil dikey büyürler. Ben mesleğimin ilk yıllarında Ankara'da çok değerli büfeciler tanıdım. Hamamönü büfesinin Mevlüt Amca'sını, Firdevs ablasını hiç unutmadım.
Sevgiyle anıyorum sigara bulunmaz 'tek kanallı gizli komünist’ Türkiye'de bana sigara bulan Mevlüt amcayı.
'Büfeci İslam’ terimini Giresun'un Alucra'sından Ankara'ya göçmüş bu öncü Türk büfeciye armağan ederken, kitap ve makaleleriyle beni aydınlanma köprüsünden geçiren sevgili hocalarım ve arkadaşlarım Prof. Şerif Mardin, Prof. Nilüfer Göle, Prof. Nur Vergin ve Doç. Dr. Ertuğrul Özkök'e de sevgi ve saygılarımı yolluyorum.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.