Nüfus kâğıdında din hanesi

Nüfus kâğıdında din hanesi

Nüfus kâğıdında din hanesiRıza Türmen / MilliyetAİHM’nin Sinan Işık kararı, Anayasa’nın dayandığı temel ilkelerden biri olan...

A+A-

Nüfus kâğıdında din hanesiNüfus kâğıdında din hanesi

Rıza Türmen / Milliyet

AİHM’nin Sinan Işık kararı, Anayasa’nın dayandığı temel ilkelerden biri olan laiklik ve din özgürlüğü ilkelerinin uygulanmasına ışık tutuyor.

Sinan Işık, nüfus kâğıdında “İslam” yerine “Alevi” yazılmasını ya da nüfus kâğıdından din hanesinin çıkarılmasını istiyor.

Dinsel inançlar, bireyin özel alanına giren bir konu. Bireylerin dinsel inançlarını açıklamak zorunda olmamaları, laikliğin temel unsurlarından. Bu ilke, Anayasa’nın “kimse... dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz” diyen 24. maddesinde yer alıyor.

Oysa, 1587 sayılı Nüfus Kanunu’nun 43. maddesi, her Türk vatandaşına nüfus memurluklarına dinini bildirmek zorunluluğunu getiriyor. Bu maddenin Anayasa’nın 24. maddesine aykırılığı konusu iki kez Anayasa Mahkemesi önüne geldi. Anayasa Mahkemesi her iki kararında da, 43. maddenin Anayasa’ya aykırı olmadığı sonucuna ulaştı.

27.10.1979 tarihli kararında Anayasa Mahkemesi Nüfus Kanunu’nun “kişinin... dini inanç ve kanaatlerini değil, sadece dininin ne olduğunun” açıklanmasını öngördüğünü, bu kuralın zorlayıcı bir niteliği olmadığını belirtmekte. 1995 yılındaki karar da benzer görüşlere dayanmakta. “Dinsel inanç ve kanaatler” ile “sadece din” arasındaki ayrımı anlamak son derece güç. Kaldı ki, dinini açıklamayan kişinin nüfus kütüğüne kaydedilmeyeceğini ve nüfus kâğıdı alamayacağını göz önünde tutarsak, zorlayıcı nitelik taşımadığını nasıl söyleyebiliriz?

2006 yılında yasaya bir esneklik getirildi. Buna göre, nüfus kütüklerindeki din bilgileri kişinin yazılı beyanına uygun olarak değiştirilebilir, boş bırakılabilir veya silinebilir.

Yasaya getirilen bu esneklik, dinsel inancın açıklanmasının zorunlu olmaması ilkesi bakımından yeterli mi? AİHM’nin Işık davasında yanıt aradığı sorulardan biri de bu.

AİHM’ye göre, din özgürlüğü, dinsel inancı açıklamamayı ya da dinsel inancın anlaşılmasına yol açacak zorunlu bir davranışta bulunmamayı da kapsıyor.

Bireyin nüfus kütüğünde din hanesinin boş bırakılması için, bir yazılı istemde bulunması zorunluluğu, kendi inancıyla ilgili bir görüş açıklaması anlamına geliyor. Birey, nüfus cüzdanı alabilmek için ya din hanesinin doldurulmasını kabul etmek ya da boş bırakılması için yazılı istemde bulunmak zorunda. Böyle bir zorunluluğu, AİHM devletin dinsel inanca müdahalesi olarak görüyor ve dinsel inancın açıklanmasının zorunlu olmaması ilkesine aykırı buluyor.

Öte yandan, AİHM, İzmir Asliye Mahkemesi’nin kararında, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın görüşüne dayanarak, Aleviliğin bağımsız bir din değil, İslamın bir yorumu olduğu yolundaki değerlendirmesini ve bu gerekçeyle davacının nüfus kâğıdında din hanesine “İslam” yerine “Alevi” yazılması isteminin reddini eleştiriyor ve şu görüşlere yer veriyor:

Demokratik bir toplumda devlet çoğulculuğun garantörü. Bu dinsel çoğulculuğu da kapsıyor. Devletin bu görevini yerine getirebilmesi için tarafsız olması gerekir. Mahkemenin, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın görüşüne dayanarak, başvurucunun inancıyla ilgili bir değerlendirme yapması, devletin dinsel inançlar karşısında tarafsızlığıyla bağdaşmaz.

Bu gerekçelerle, AİHM 1 oya karşı 6 oyla Sözleşme’nin din ve vicdan özgürlüğüne ilişkin 9. maddesinin ihlal edildiğine karar verdi.

Karar henüz kesin değil. Hükümet, 3 ay içinde Büyük Daire’ye götürülmesini isteyebilir. Böyle bir istem kabul ya da reddedilebilir. Reddedilirse karar kesinleşir.

Kesinleşen AİHM kararları bağlayıcı nitelikte. Devletler kararı uygulamak zorundalar. Kararın uygulanması, ihlale yol açan nedenin ortadan kaldırılması amacıyla devletin gereken önlemleri alması demek. Bu davada kararın uygulanması için Türkiye’nin yasasını değiştirerek nüfus kütüğünden ve cüzdanından din hanesini kaldırması gerekecek.

Sayın Başbakan’ın nüfus cüzdanlarından din hanesinin kalkabileceğini söylemesi, kararın gecikmeden uygulanacağı konusunda umut veriyor. Ancak AİHM’nin zorunlu din dersi ile ilgili kararının aradan üç yıl geçmesine karşın hâlâ uygulanmadığı da bir gerçek.

Rıza Türmen

<!--

var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';

var path = 'hr' + 'ef' + '=';

var addy63881 = 'rturmen' + '@';

addy63881 = addy63881 + 'milliyet' + '.' + 'com' + '.' + 'tr';

var addy_text63881 = 'rturmen' + '@' + 'milliyet' + '.' + 'com' + '.' + 'tr';

( '' );

63881 );

( '' );

//-->n

<!--

( '' );

//-->

<!--

( '' );

//-->


MİLLİYET - 5 Şubat 2010

Etiketler : , ,

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.