Neresinden tutsan elinde kalıyor!
Neresinden tutsan elinde kalıyor! AKP'nin "alevilere açılan penceresi" Reha Çamuroğlu, 1994 yılında ise Nefes dergisine yazdığı...
Neresinden tutsan elinde kalıyor!
AKP'nin "alevilere açılan penceresi" Reha Çamuroğlu, 1994 yılında ise Nefes dergisine yazdığı ve islamcı partileri yerden yere vuran yazılarla gündeme gelmişti. ‘Düşkün’ ilan edilen Çamuroğlu'na bir eleştiri de Cemal Şener'den geldi. Şener, Çamuroğlu'nun Alevi olmadığını açıkladı. Oysa Cemal Şener, Çamuroğlu'nun yazdığı Nefes Dergisi'nin yazı işleri müdürüydü.
Son iki yılda önce MHP'nin ardından AKP'nin göz koyduğu Aleviler, yükselen değer olunca "köklü aleviler" fikir değiştirdi, eski arkadaşlar birbirine düştü. İşte önce Alevi mücadelesinden faydalanıp, sonra da birbirine düşen iki arkadaşın değişim, dönüşüm hikayesi...
"BENİ DEVRİMCİLER BÖYLE YAPTI"
Reha Çamuroğlu... Memur bir anne ile muhasebeci bir babanın oğlu. 1958 yılında İstanbul'da doğdu. Boğaziçi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü'nü bitirdi. Gençlik yıllarında hızlı bir Troçkistti. Önce troçkistlerle hareket etti, ardından taban tabana zıt Acilcilerle, soldaki son durağı ise anarşizmdi. Boğaziçi Üniversitesi'nin hızlı öğrencilerinden biri. 1980 rüzgarı onu da sürüklemiş, bir dönem cezaevinde yatmıştı.
1980'li yıllarda Boğaziçi Üniversitesi'ndeki bir tartışmada, polislerin fena dayağına maruz kalacaktır. Dayak emrini veren ise dönemin Emniyet Müdürü Hayri Kozakçıoğludur. Yaşam çok farklı tesadüflerin kapısını açar. Çamuroğlu, yıllar sonra kendisini kıyasıya dövdüren Kozakçıoğlu ile bu kez DYP saflarında yan yana gelir.
İkisi de Genel İdare Kurulu üyesi olurlar. Çamuroğlu, o gün çok şaşırmadığını söylüyor. Peki bu kadar çok değiştiğini o da görüyor mu? Görüyor. Yanıtı da kendisinden çok uzak bu nedenle. Neden bu değişiklik sorusuna "Beni devrimciler bu hale getirdi" yanıtını veriyor.
Çamuroğlu'nun DYP macerası beklenilenden de kısa sürdü. DYP'nin Alevi mahallelerinde beklenen etkiyi yaratamayan Çamuroğlu, bir anda kendisini partinin dışında buldu. Ama sağ politikalarla yolu kesişmişti bir kere. Salih Kapusuz'dan aldığı bir telefonla yola çıkar seçimlerin hemen öncesinde. Başbakan Erdoğan'la görüşür ve AKP'den bu kez İstanbul milletvekili seçilir.
ALEVİLER VE SEÇİMLER
DYP belki ama AKP olmamalı diyenlerin bir çoğu bakış açısını belki de Çamuroğlu'nun yıllar öne İslami partiler üzerine yazdığı tezlerden esinlenerek oluşturmuştu. Madımak Oteli yangınının hemen ertesinde yayın hayatına başlayan ve Aleviler'in sesi haline gelen Nefes Dergisi'nde Reha Çamuroğlu, islami partileri yerden yere vururken, "Laik Türkiye" şiarını da yükseltiyordu. İşte Çamuroğlu'nun seçimler arefesinde 5 Mart 1994 tarihli Nefes Dergisi'nin 5. sayısında "Aleviler ve Seçimler" başlıklı yazısından bazı alıntılar:
"Alevilik ve Bektaşilik bir inanç sistemidir. İnanç sistemlerinin siyasi sonuçları olabilir, vardır da ama bu siyasi sonuçlar zorunlu olarak şu ya da bu partiyi desteklemek anlamında değildir. Bizim Alevilik ve Bektşilikten çıkaracağımız siyasi sonuçlar daha çok genel ilkelerdir. Bizce bir Alevi Bektaşi, din devleri kurmak isteyen bir siyasi örgüte, ırakçı bir siyasi örgüte, diktatörlük yanlısı bir siyasi örgüte destek vermemelidir. Eğer inancının ahlaki ilkeleriyle çelişkiye düşmek istemiyorsa bunlara oy veremez. Siyasi tavırlar açısından bundan ötesi tabiri caizse içtihad farkları olacaktır.
...Kendisini önce Alevi Bektaşi olarak tanımlayan ve bu ortak payda çevresinde birleşen insanlar için soruyoruz. Bizim bütün gözlemlerimiz, özellikle de Sivas Katliamı'ndan sonra, bu kesim için en önemli kavramın laiklik olarak belirginleştiği şeklindedir. Bu kısıaca şu anlama gelmektedir. Aleviler oylarını birinci derecede, siyasi partilerin laiklik konusundaki tavırlarına bakarak vereceklerdir. Aleviler için laiklik gündemin ilk maddesidir. Fakat sorunun karmaşıklığı burada da ortadan kalkmamaktadır. Özellikle son zamanlarda laikliğin savunusu kavramı büyük kafa karışklıklarına yol açacak bir hale dönüştürüldü.
Medyanın bir kanadı son zamanlarda yeni bir teori gelşitirmeye ve bunu pompalamaya başladı. Bu teoriye göre RP'sini korkutucu kılan onun laikliğe karşı olan tavrı değil, onun ekonomik liberilazme karşı olan tavrıdır. ...Sorun basit bir komediye dönüştürüldü. Egemen iş çevreleri RP'den ve diğer partilerdeki İslamcılardan basit bir garanti istemektedirler. Ne yapasanız yapın ama ekonomideki liberalizme dokunmayın. Sivas'ta 37 kişiyi yakabilirsiniz, barış ayı olması gereken Ramazan'da sokaklara korku saçabilirsiniz, insanlar hakkında ölüm fetvaları çıkarabilirsiniz, yüzbinlerce imam hatipli yetiştirebilir, artık cemaat bile bulamayan yüzlerce yeni cami kurabilirsiniz. Yeter ki borsamıza karışmayın. ...
...Partiler hatır için siyaset yapmazlar ve sizi gücünüz oranında ciddiye alırlar. Yine de son yıllarda ortaya çıkan ve giderek gelişmeye başlayan toplumsal varlığımız kendini yakın gelecekte daha da güçlü hissettirecektir. O zaman biz de ona göre davranırız. Fakat Alevi oyları hakkında çizilen kara tablo da çok acımasızdır. Bizce Aleviler bugüne kadar oylarını kullanırken hiç de bihiçsiz davranmamışlar ve siyasette önemli bazı kazanımlar elde etmişlerdir. Alevilerin oyları eğer bir parti ya da iki partide yoğunlaşıyorsa bunun nedeni bu partilerin ela gözleri değil diğer seçeneklere kıyasla daha yakın oldukları siyasi programlarıdır. Aleviler köy ağasının oğulları mıdır ki, biri bir partiye diğeri öbürüne kayıt yaptırsın?
Seçimlerde işleyen toplumsal oy mekanizmaları günlük kısa vadeli çıkarların milyonlarca insan bazında etkin olmadığını, ancak küçük azınlıklar için geçerli olabileceğini de bugün de göstermektedir. Seçimler oyların alınıp satıldığı pazarlar olmamalıdır. Sorun ilkeler sorudunudur. Şunun ya da bunun adalığı sorunu değil. Aleviler bugüne kadar bu bilinçle yaklaşmışlardır. Bizim onlara tavsiyemiz çok basittir. Oy kullanın mutlaka oy kulanın. Bin yıllık sağduyunuzun size hpe yol göstermiştir. Gidin ve doğru bildiğinize oy atın. Bu bize yeter. Seçimler için benim söyleyeceklerim bu kadar. Tekrarlamak istiyorum, bizim oyumuzu hakedenler kimseyi dışlamadan, sadece ve sadece laiklikten taviz vermeyenler olacaktır. Şu görülmeli ve gösterilmelidir: Ya laik Türkiye, ya laik Türkiye!"
LAİKLİK MUĞLAK DEĞİLDİR
Reha Çamuroğlu, Nefes Dergisi'nin Şubat 1994 tarihli 4. sayısında ise "Laiklik ve Demokrasi" başlıklı yazısında şöyle diyor: "Laiklik hiç mi hiç muğlak bir kavram değildir. Laiklik dinin siyasete karışttırılmaması ve devletin de dinsel inançlar karşısında tarafsız olmasıdır. Laikliğin yabancı bir kavram olduğu bu nedenle de kültürümüznden, siyasi hayatımızdan ve dahası sözlüklerimiznden atılması gerektiği önerisine gelince, bu hem gerçekleşmesi imkansız olan bir hamhayaldir, hem de ileri sürülen gerekçe çok gayri ciddidir. Unutulmamalıdır ki kore Kaplanı Kia'lar İslamcılarımızın kullanmaya ve kullandıklarını sergilemeye bayıldıkları bilgisayalar da laiklik kadar bize yabancıdır. Herkes Al Bakaraların, Faysal Finansların da bizim babamızın oğuluları olmadığını pekala bilmektedir. Yine kalkıp ana dili Türkçe olan birine dinini hakkıyla bilmen için Arapça öğrenmen şarttır dediğinizde bir yabanı dil öğrenmesini önerdiğinizin farkında olmalısınız. Yani Laiklik Knya'da doğmadığı gibi şeriat da Konya'da doğmamıştır.
...Sandıktan şeriat devleti çıkarsa buna karşı çıkmanın antidemokratik olduğu tezidir. Tüm kamuoyu bu noktada bir soru bomnbardımanı altındadır. Herşeyden önce şurası açıkça söylenmelidir ki ortaya bir sandık koyup bunun içine oyları atıp çıkarıp tasnif eden her siyasi rejimin adı demokrasi değildir. Demokrasi evrensel değerler üzerinde kurulur. Tüm insanlar için evrensel değerler olduğuna ya da olması gerektiğine inanmıyorsanız, demokratik topluma inanmıyorsunuz demektir. Çünkü bu vrensel değerler demokrasinin kendisinden önce gelir ve onu teminat altına alır. Eşitlik sizin için İslamcıların eşitliği, özgürlük İslamcı özgürlüğü ve kardeşlik İslamcıların ya da yalnızca Müslümanların kardeşliği ise siz ortaya konan her sandığı demokrasi diye adlandırabilirsiniz.
....Sivas'a bakın. Sivas Katliamı'nı bizzat kendilerinin yapmamış olması onları masum kılmaz, kınamadılar, seyrettiler, avukat cübbelerini giydiler, canileri kahraman, katliamı kıyam ilan ettiler. ASlında bunu çok önceden yapmışlar.
....Daha on yıl öncesinde kadar Türkiye'de insanlar inançsız ya da Tanrı tanımaz olduklarını pek de zorlanmadan söyleyebilirlerdi. Bugün aynı şey tahrik adını almaktadır. Ramazanda insanların oruç tutmadığını saklamak gibi bir gayreti olmazdı, şimdi oluyor. Çünkü saklamazlarsa saldırıya uğrayabiliyorlar. Üniversitede yakın zamana kadar masum masum başörtümüzden ne istiyorsunuz diye soran hanımlar bugün militan edasıyla sen başını neden örtmüyorsun deme hakkını kendilerinde buluyorlar. Tüm bunlara duyuban tepki de kendisni örgütlü hale getirip karşımıza çıkarsa korkarız şiddet yoğunluğu açısından batı da doğuyu aratmaz. Bunlar aynı zamanda anti laik tavrın demokrasi sınavında çaktığını gösteren olaylardır. Hiçbir zaman iktidara gelmeyecek olsalar dahi Türkiye'De toplumsal barış üzerinde şimdiden ciddi bir tehdit olduklarını gösteren olaylardır. Öyleyse odemokrasimiz laikliği korumalıdır. Korumak değil yeniden baştan kurmalıdır. Aksi halde laiklik kendi başının çaresine bakmak zorunda kalan terkedilmiş çocuk durumuna düşecektir."
ŞİMDİ AKP'DE
İşte Sivas katliamının ardından bu satırları yazan Reha Çamuroğlu, artık AKP'nin sivri politikacılarından biri haline geldi. Bu derginin sorumlu yazı işleri müdürlüğünü de yapıyordu Çamuroğlu. AKP'deki Alevi açılımının ardından en büyük tepkiyi ise yine bu dergide beraber yazdığı ve mücadele ettiği Cemal Şener'den aldı.
ESKİ DOSTLAR BİRBİRİNE DÜŞTÜ
Cemal Şener, Reha Çamuroğlu'nun "Alevi" olmadığını açıkladı. Cemal Şener, Çamuroğlu'nun sorumlu yazı işleri müdürlüğü yaptığı derginin ise genel yönetmeniydi. Yani "Biz Aleviler" yazılarını yazdıran kişi. Peki Cemal Şener, yıllar önce Alevi olmadığını bilen bir isme Çamuroğlu'na neden bu yazıları yazdırdı?
Aleviler Türkiye'de her zaman en gözde kesim olmuştur. Gerginlik dönemlerinde ilk kurşun atılan mahalle Alevi mahallesi olurken, yabancı barış çığlıklarının atıldığı zamanlarda ilk zeytin dalı Aleviler'e uzatılır. Sivas yangınındaki alevlerden Bilkent Oteli'nin ışıklı avizelerine taşınan AKP'nin Aleviliği işte böyle kendi içinde kendisini bitiriyor. Kazanan ise yananlar değil, Sivas katliamında "alevicilik" AKP iktidarında "Erdoğancılık" oynayanlar oluyor.
İDİL FIRAT -ANF
ANKARA (17.01.2008)
ANF NEWS AGENCY
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.