Necdet SARAÇ : Alevi başkaldırısı

Necdet SARAÇ : Alevi başkaldırısı

Necdet SARAÇ : Alevi başkaldırısı!Alman ARD kanalında yayınlanan Tatort dizisinde işlenen konunun on binlerce Aleviyi öldürten Yavuz Selim'den bu yana...

A+A-

Necdet SARAÇ : Alevi başkaldırısıNecdet SARAÇ : Alevi başkaldırısı!

Alman ARD kanalında yayınlanan Tatort dizisinde işlenen konunun on binlerce Aleviyi öldürten Yavuz Selim'den bu yana aşağılık bir yalan olarak devam eden 'mum söndü' çağrışımı yapması Aleviler arasında tam bir infial yarattı. Tepkinin boyutları diziyi, dizide işlenen konuları aştı. Aleviler, örgütlü olmalarının da bir sonucu olarak tepkilerini açıktan bir meydan okumaya çevirdiler. 30 Aralık Pazar günü, Almanya'nın Köln meydanında, yağmura ve soğuğa rağmen biraraya gelen 50 bin kişi bu meydan okumanın temsilcisi oldular. Bu meydan okumayı anlamakta zorlananlar konuyu halen film ekseninde açıklamaya çalışıyorlar. Bunların bir kısmı, yapılanların 'sanat özgürlüğü'ne müdahale anlamına geldiğinden bahsediyorlar. Mitingte kendisine konuşma hakkı verilmeyen Almanya Sosyal Demokrat Parti milletvekili Lale Akgün gibi bazıları da, filmin senaristine mektup yazarak dayanışma duygularını ifade ediyor ve Alevileri de 'bir bardak suda fırtına koparan' kişiler, örgütlenmelerini de 'kendi reklamlarını yapıyorlar' diye ilan ediyorlar.

İftiralarla, aşağılanmalarla yüzleşmek istemeyenler, gerçeklerden kaçanlar Alevilerin tepkilerini de anlayamazlar, işin doğrusu anlamakta istemezler. Nitekim gerçeklerle yüzleşmekten ısrarla kaçan bu çevreler, daha önce yaptığı filmlerle de tepki toplayan, mazoşist ve lezbiyen ilişkileri işleyen senarist Angelina Maccaronev'in ensest ilişkiyi Aleviler üzerinden işlemesini de 'tesadüf olarak değerlendirmelerine de şaşmamak gerekiyor. Aile içi cinsel ilişki olan ensest'i bir başka toplumsal kesim yerine yüzyıllardır 'mum söndü' iftirasıyla boğuşan Aleviler üzerinden işlemek tesadüf olacak!.. Bu mümkün mü? Bırakın araştırmacı, yazar, çizer olmayı sıradan bir okur bile bunun böyle olmadığını bilir. Nitekim geçen haftaki yazımda Türk Dil Kurumu sözlüğü'nde yer alan 'mum söndü'nün "Alevi geleneğinde var olduğu ileri sürülen bir tür tören" olarak tanımlandığını yazmış, DSP Milletvekili Süleyman Yağız'ın TBMM'ye sunduğu soru önergesini dile getirmiştim. Yağız'ın bu soru önergesinden sonra 'Mum söndü' sözcüğünün karşılığı Türk Dil Kurumu tarafından, "Cem ayinlerinde, aydınlatmak için kullanılan mumun tören bitiminde söndürülmesinin yanlış yorumlanmasıyla ortaya çıkmış bir inanış" diye değiştirildi. Soru önergesi sonrası alelacele değiştirilen bu sözcüğün anlamında buna rağmen 'iftira' ibaresinin kullanılmaması bile niyeti ortaya koyuyor. Milletvekili Süleyman Yağız'ın da belirttiği gibi, bu tanımın sözlükte "Alevi geleneğinde var olduğu ileri sürülen bir iftira" olarak hemen değiştirilmesi gerekir. Sen, iftirayı iftira olarak belirtmeyeceksin, Cemevi'ni inanç merkezi olarak tanımayacaksın, milyonlarca Alevi çocuğuna zorla Sünni din dersi öğreteceksin, Alevi köyüne Cami yaptıracaksın, Hacı Bektaş Dergâhı'na bile minare dikeceksin sonra da sanat özgürlüğünden, iyiniyetten, konunun abartıldığından, reklamdan bahsedeceksin, sonra da ortaya çıkan tepkileri anlamak istemeyeceksin. Pes doğrusu!. Oysa, bunlar, Pazar günü Almanya'nın Köln şehrinde tarihi Dom Kilisesi önünde 50 bin kişinin biraraya gelmesini sağlayan, soğukta ve yağmurun altında saatlerce bekleyen ama coşkularından hiçbir şey yitirmeden, 'susma sustukça sıra sana gelecek' diye saatlerce haykıran 'isyancıların' başkaldırı nedenleri. Bu nedenleri görmeden 'isyanı' anlamak mümkün değil.

Yüzyılların getirdiği bu haksızlıklara Köln'de başkaldıran on binler anlaşılan o ki, seslerini Türkiye'ye de duyurmuş durumdalar. Son bir haftadır Türkiye'nin İzmir, Ankara, Anatalya, istanbul gibi kentlerinde başlayan hareketliliği de bu çerçevede görmek gerekiyor. Aleviler şamar oğlanı olmaktan, itilip kakılmaktan, sürekli sorgulanmaktan hem yoruldular, hem de bıktılar. Bu bıkkınlığın şimdi kendisini sokakta güç olarak göstermesi gerekiyor. Meydan okunmadığı, gücünüzü göstermediğiniz sürece ne söylerseniz söyleyin, kimleri, hangi önemli isimleri yan yana getirirseniz getirin, imza toplarsanız top-layn sonuç almanız mümkün değil. Almanya'da Aleviler, son iki haftadır ARD ve NRD televizyonlarını fax, telefon ve e-mail bombardımanına tuttukları, Almanya başka olmak üzere Avrupa'nın dört bir yanında Alman Konsoloslukları önlerine siyah çelenk bıraktıkları, en önemlisi de Pazar günü on binler Köln'e aktığı için şimdi genel geçer söylemler, klasik sırt sıvazlamalar bitti. Şimdi Aleviler 'adam yerine konuluyor'. Türkiye'de başlayan sürecin de Alevileri buraya taşıması için sokakta gücü göstermek, meydan okumak şart. Gücünüzü gösteremezseniz 'asli unsur' söylemlerinin ötesine geçmek yada AKP'nin himayesinde lüks otelde 'iftar yemeği'ni konuşmanın ötesine geçmek mümkün değil. 'Adam yerine konulmak', nüfusumuza oranla hak ettiğimiz yere gelmek, yalnızca diplomatik girişimlerle, imza kampanyaları ile mümkün değil. Haklarımızı almak, sokağa çıkmaktan, güç gösterisi yapmaktan geçiyor.

NOT: Gücü ve coşkuyu, şiddetin olmadığı başkaldırıyı izleyememiş olanlar bu akşam saat 21'de YOL tv'yi izleyebilirler. YOL tv, Köln mitingini yeniden yayınlıyor...

Necdet Saraç

BİRGÜN - 6 Ocak 2008

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.