Ne örgüt kaldı, ne lideri
Ne örgüt kaldı, ne lideri‘Toplu Yazılar’a 34 yıl sonra yasakMahir Çayan’ın “Toplu Yazılar” kitabına “suçu...
Ne örgüt kaldı, ne lideri
‘Toplu Yazılar’a 34 yıl sonra yasak
Mahir Çayan’ın “Toplu Yazılar” kitabına “suçu ve suçluyu överek yasadışı terör örgütlerinin propagandası” yapıldığı gerekçesiyle toplatma kararı verildi.
İSTANBUL - İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Mahir Çayan’ın “Toplu Yazılar” kitabını, ifade özgürlüğü olarak değerlendirilemeyeceğine hükmederek, “suçu ve suçluyu överek yasadışı terör örgütlerinin propagandası yaptığı” gerekçesiyle toplatılması kararı verdi. Avukat Sabri Kuşkonmaz, kararı NTVMSNBC için değerlendirirken, Çayan’ın 1972 yılında öldürüldüğünü ve bu tarihten itibaren de onun liderliğindeki örgütün dağıldığına dikkat çekti; “Burada sözedilen örgütler o yıllarda olmuş bitmiş, şu anda olmayan örgütler” diyerek, kararı “hukuku zorlamak” olarak değerlendirdi.
THKP-C lideri Mahir Çayan ve arkadaşları, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının idamını önlemek amacıyla, 26 Mart 1972’de Ünye’deki Radar Üssü’nde çalışan üç İngiliz teknisyeni kaçırmış, İngilizlerle birlikte geldikleri Niksar’ın Kızıldere köyünde askerlerle girdikleri çatışma sonunda 30 Mart 1972’de öldürülmüştü.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Mahir Çayan’ın “Toplu Yazılar” kitabının toplatılması ile ilgili kararı şöyle:
MAHKEME KARARININ GEREKÇESİ
“... 3713 sayılı yasanın 6/son maddesi irdelendiğinde özellikle el koymaya konu kitabın birçok kısmında alıntıya dayalı yazıların mevcut olduğu, yer yer bilimsel eleştiri kapsamında kalan değerlendirmelerin bulunduğu, isimleri kamuoyunca bilinen ve kolluk kayıtlarında bulunan belli terör örgütleri ile ilgili terör örgütü ismi verilerek yüceltildiği, okuyuculara objektif kriterle değil, yüceltici ifadelerle terör örgütünden bahsedilip, somut bir şekilde şiddet teşvik edildiği, özellikle kitabın son kısımlarında THKC ve THKP gibi yasadışı örgütlerin propaganda mahiyetinde bildirimlerine yer verildiği dikkate alındığında bu eserin ifade özgürlüğü kapsamında ele alındığının kabul edilemeyeceği, el koyma için yeterli hukuki gerekçenin bulunduğu kanaat getirilerek talebin kabulüne karar verilmiştir.”
Mahkeme, Su Yayınları’ndan çıkan “Toplu Yazılar” kitabıyla birlikte, “Devrimci Marşlar, Türküler, Ağıtlar, Şiirler” adlı kitap için de “el koyma” kararı aldı. Kararda, “...Özellikle el koymaya konu kitabın ilk 52 sayfasında, isimleri kamuoyunca bilinen belli suç örgütleri ile ilişkili kişilerin zaman zaman somut terör örgütü isimleri verilerek yüceltildiği, şiirlerin çoğunda kan, silah, direniş vs. temalar işlenerek okuyucuların somut bir şekilde şiddete teşvik edildiği, ifade özgürlüğü kapsamında kaleme alındığının kabul edilemeyeceği, el koyma için yeterli hukuki gerekçenin bulunduğu” kaydedildi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne bir dilekçe vererek, Çayan’ın kitabının toplatılmasına Su Yayınevi adına itiraz eden avukat Sabri Kuşkonmaz, itirazının gerekçesini NTVMSNBC’ye şöyle anlattı:
AVUKAT: YILLARDIR YAYINLANAN KİTAP
“Mahir Çayan’ın yazıları ‘Toplu Yazılar’ veya ‘Bütün Yazıları’ olarak yıllardır yayınlanır. Birkaç kez belki toplatma yapıldığı oldu. Su Yayınları da, 68 olaylarının 40. yılı gibi önemli dönemsel özelliğinden dolayı, Mahir Çayan da o yılların simge isimlerinden biri olduğundan kitabını yayınladı. Ama dağıtımdan sonra çok hızlı bir şekilde, dört gün sonra toplatıldı.
“ŞU ANDA BU ÖRGÜTLER YOK”
Burada sözedilen örgütler o yıllarda olmuş bitmiş, şu anda bu örgütler yok. Bunlar siyasal tarihimizin nesneleri. Biri çıkıp Kurtuluş Savaşı dönemindeki İngiliz Muhipleri Cemiyeti’ne ilişkin yazı yazınca, ‘Vay, vatan haini misiniz siz!’ demek gibi bir şeydir bu. Tarihimizde İngiliz Muhipleri Cemiyeti bir gerçekliktir, o tarihe ilişken yazarken onları da anarsınız. THKP-C aynı kapsamda olmasa da Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihindeki örgütsel oluşumlardır ve bunların içinde Mahir Çayan birinci elden düşüncelerini yazmıştır. Şimdi kalkıp da yasadışı bir örgütü övmek iddiasıyla toplatma kararı vermek son derece anlamsızdır. Bu hukuku zorlamaktır. Bu verilerle kitabın toplatılması doğru değil.”
“ANTİDEMOKRATİK HUKUK ANLAYIŞINA DEVAM”
Su Yayınları’nın sahibi Recep Tatar’ın derlediği “Devrimci Marşlar, Türküler, Ağıtlar, Şiirler” kitabının toplatılmasıyla ilgili de şunları söyledi: “Geçen gün bir televizyon kanalında 68’lilerin hep bir ağızdan söylediği şarkılar var bu kitabın içinde. O zaman o televizyon kanalının da yasadışı örgütleri övmek suçundan dolayı soruşturmaya tabi tutulması gerekir. Ama dediğimiz gibi burada bir çifte standart var. Bu çifte standartın içinde de yanlış bir hukuku uygulama ve açıkçası bütün makyajlara rağmen hukuk düzleminde anti-demokratik hukuk anlayışının devam ettiğinin bir göstergesi.”
SU YAYINEVİ: TARİHSEL BELGE
Su Yayınları’nın sahibi Recep Tatar da, kararla ilgili şunları söyledi:
Mahir Çayan’ın kitabı için ‘terör örgütünü övmek’ suçlamasında bulunuluyor. Bakıldığında kitabın arkasında THKP-C ile ilgili o dönemdeki bildiriler var. Bunlar tarihsel belge niteliğinde. THKP-C, 1974’e kadar varoldu. Mahir’lerin öldürülmesinden sonra örgüt kendiliğinden feshedildi, devam etmedi. Bugün bu marşların, türkülerin kaydedildiği binlerce kaset ve CD var, bunları silemezsiniz ki. Kitap çıktığının ertesi günü toplatma tutanağı ulaştı. Bu şiirler ve marşlar halkın gönlündeki anıtlar.”
“DENİZ GEZMİŞ TAVUSKUŞU GİBİ GÖSTERİLİYOR”
78’lilerle Dayanışma Derneği Başkanı Celalettin Can ise, ifade özgürlüğüne vurgu yaparken, “Hatırla Sevgili” dizisine dikkat çekti. “Dizinin birçok yönden eleştirilmesi, tarihin ne kadar çarpıtıldığının tartışılması gerekirken, o dönemi hiç bilmeyen geniş kesimler üzerindeki olumlu etkisini” ifade eden Can, şöyle devam etti:
“Fakat maalesef hâlâ ölen devrimcilerden korkuluyor. Toprağın altındaki görüşler hâlâ bazılarını sarsıyor ve olmadık davranışlara itiyor. Büyük devrimciler sağken başına gelmedik bırakılmaz. Ama öldürüldükten sonra evliyalaştırılmaya çalışılır; içleri boşaltılarak. Bir süredir yapılan da bu; devrimcilerin ikonlaştırılması. Tavuskuşu gibi bir Deniz Gezmiş gösteriliyor.”
TOPLATMAYA DAYANAK OLAN HÜKÜMLER
Kitapların toplatılmasına dayanak gösterilen Basın Kanunu ve Terörle Mücadele Kanunu’nun ilgili hükümleri şöyle:
Basın Kanunu: El koyma, dağıtım ve satış yasağı
MADDE 25. - Soruşturma için sübut vasıtası olarak her türlü basılmış eserin en fazla üç adedine Cumhuriyet savcısı, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kolluk el koyabilir.
Soruşturma veya kovuşturmanın başlatılmış olması şartıyla 25.7.1951 tarihli ve 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanunda, Anayasanın 174 üncü maddesinde yer alan inkılap kanunlarında, 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 146 ncı maddesinin ikinci fıkrasında, 153 üncü maddesinin birinci ve dördüncü fıkralarında, 155 inci maddesinde, 311 inci maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında, 312 nci maddesinin ikinci ve dördüncü fıkralarında, 312/a maddesinde ve 12.4.1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 7 nci maddesinin ikinci ve beşinci fıkralarında öngörülen suçlarla ilgili olarak basılmış eserlerin tamamına hâkim kararıyla el konulabilir.
Hangi dilde olursa olsun Türkiye dışında basılan süreli veya süresiz yayın ve gazetelerin ikinci fıkrada belirtilen suçları içerdiklerine dair kuvvetli delil bulunması halinde, bunların Türkiye’de dağıtılması veya satışa sunulması, Cumhuriyet Başsavcılığının talebi üzerine sulh ceza hâkiminin kararı ile yasaklanabilir. Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet Başsavcılığının kararı yeterlidir. Bu karar en geç yirmidört saat içinde hâkimin onayına sunulur. Kırksekiz saat içinde hâkim tarafından onaylanmaması halinde Cumhuriyet Başsavcılığının kararı hükümsüz kalır.
Yukarıdaki fıkra uyarınca yasaklanmış yayın veya gazeteleri bilerek dağıtanlar veya satışa sunanlar bu yayınlar yoluyla işlenen suçlardan eser sahibi gibi sorumludurlar.
3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu
MADDE 7- Cebir ve şiddet kullanılarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemleriyle, 1 inci maddede belirtilen amaçlara yönelik olarak suç işlemek üzere, terör örgütü kuranlar, yönetenler ile bu örgüte üye olanlar Türk Ceza Kanununun 314 üncü maddesi hükümlerine göre cezalandırılır. Örgütün faaliyetini düzenleyenler de örgütün yöneticisi olarak cezalandırılır.
Terör örgütünün propagandasını yapan kişi, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır. Ayrıca, basın ve yayın organlarının suçun işlenişine iştirak etmemiş olan sahipleri ve yayın sorumluları hakkında da bin günden onbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur. Ancak, yayın sorumluları hakkında, bu cezanın üst sınırı beşbin gündür. Aşağıdaki fiil ve davranışlar da bu fıkra hükümlerine göre cezalandırılır:
a) Terör örgütünün propagandasına dönüştürülen toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde, kimliklerin gizlenmesi amacıyla yüzün tamamen veya kısmen kapatılması.
b) Terör örgütünün üyesi veya destekçisi olduğunu belli edecek şekilde, örgüte ait amblem ve işaretlerin taşınması, slogan atılması veya ses cihazları ile yayın yapılması ya da terör örgütüne ait amblem ve işaretlerin üzerinde bulunduğu üniformanın giyilmesi.
İkinci fıkrada belirtilen suçların; dernek, vakıf, siyasî parti, işçi ve meslek kuruluşlarına veya bunların yan kuruluşlarına ait bina, lokal, büro veya eklentilerinde veya öğretim kurumlarında veya öğrenci yurtlarında veya bunların eklentilerinde işlenmesi halinde bu fıkradaki cezanın iki katı hükmolunur.
YASEMİN ARPA / NTV-MSNBC - 16 Mayıs 2008 Cuma
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.