Nasıl bir dünya istiyoruz?
Dilbilimci ve düşünür Noam Chomsky, DiEM25’in internet üzerinden gerçekleştirdiği “Koronavirüs sonrası dünya” dizisi kapsamında bir söyleşi verdi.
Chomsky, “Tehlikede olan ne?” başlıklı söyleşisinde koronavirüs krizini şöyle yorumladı: “Koronavirüsün iyi yanı, belki de insanları nasıl bir dünya istediğimiz konusunda düşünmeye itmesi olacak.’’
Chomsky, sosyal mesafenin de tamamen yeni bir durum olmadığını belirterek, “Koronavirüs öncesi sosyal yakınlıklar yüzeyseldi ve insanlar birbirinden yalıtılmış haldeydi’’ dedi.
Chomsky, neoliberalizmi de bir “salgın” olarak tanımladı ve bu salgının koronavirüsü önlemeye engel olduğunu söyledi. Ayrıca, koronavirüsü “gelmekte olan daha büyük krizlerin küçük bir kesiti’” olarak gören Chomsky, dünyanın ve ABD’nin bu krize “sosyopat” olarak nitelendirdiği ABD Başkanı Donald Trump ve onun yardakçıları eşliğinde girmesini bir felaket olarak değerlendirdi.
Medyascope’den Yasin Uysal ile Yusuf Said Akcakaya’nın çevirisini yaptığı söyleşide Noam Chomsky, şu an Tucson, Arizona’da kendimi karantinaya aldığını belirtti.
İki büyük tehlike var
“Koronavirüs yeterince ciddi bir tehlike ama gelmekte olan çok daha dehşetli bir şey var” diyen Chomsky şu tespitlerde bulundu:
“İnsanlık tarihinde gelmiş geçmiş her şeyden daha kötü bir felaketin kıyısına doğru yarışıyoruz. Donald Trump ve yardakçıları da bu uçuruma giden yarışta en öndeler.
* Aslında, şu anda yüz yüze olduğumuz iki büyük tehlike var: Biri, silah denetiminden geriye kalanların yok edilmesi ile kızışan nükleer savaş tehlikesinin artması, diğeri ise tabii ki küresel ısınma hakkında artan tehlike.
* İki tehlike de halledilebilir ama çok zamanımız yok ve elbette koronavirüs de korkunç sonuçları olabilecek bir şey. Ama tabii bir iyileşme süreci olacak; öte yandan diğerleri iyileşemeyecek, bitmiş olacak. Diğerlerinin hakkından gelemezsek, bittik demek. Yani, çocukluk anılarım beni ele geçirmeye başladı yine, ama artık farklı bir boyutta.
Her yıl kıyamet saati kurulur
* Bildiğiniz gibi her yıl kıyamet saati kurulur, gece yarısına, yelkovanın 12’ye vurmasına doğru kurulmuştur. Yelkovan 12’ye vurduğunda her şey bitecektir. Trump seçildiğinden beri yelkovan gece yarısına vurmaya gittikçe yaklaşıyor. Geçen yıl gece yarısına iki dakika vardı. Ulaşılabilen en yüksek buydu. Bu yıl, analizciler dakikaları boş verip saniyeleri hesaplamaya başladılar. Gece yarısına 100 saniye – hiç bu kadar yakın olmamıştı.
* Bu üç şeye göre oldu: Nükleer savaş tehlikesi, küresel ısınma ve demokrasilerin yozlaşması. Aslında bu sonuncu (demokrasilerin yozlaşması) tam buraya ait değil ama bir yandan da ait. Çünkü bu krizi atlatabilmemiz için yegâne umudumuz bu: Halkın kendi kaderini ele geçirmesi. Eğer bu gerçekleşmezse o zaman bittik, kaderimizi sosyopat şaklabanlara bırakırsak mahvolduk demek. Ve bu yaklaşıyor.
* Koronavirüse geri dönersek, bunun en şok edici ve haşin yönlerinden biri, yaptırımların eziyeti en üste çıkarmak için tamamen bilinçli kullanımı. İran çok büyük iç sorunların içinde. Bu durumda yaptırımları daha da sıkılaştırmak, apaçık olarak sert bir şekilde acı çekmelerine yönelik bilinçli bir tasarıyı akla getiriyor.
* Küba bağımsızlık kazandığında bugün dahi bunun cefasını çekiyor, bunun üzerine hayatta kalabilmeleri hayret edilesi ama dirençli duruyorlar ve bugünkü virüs krizinin en ironik unsurlarından biri de Küba’nın Avrupa’ya yardım etmesi.
* Almanya’nın Yunanistan’a yardım edememesi ama Küba’nın Avrupa ülkelerine yardım etmesi… Bunun ne anlama geldiğini düşünürseniz tüm sözcükler yetersiz kalıyor. Binlerce insanın Akdeniz’de öldüğünü gördüğünüz zaman, yüzyıllardır mahvedilen bir bölgeden kaçtıklarını ve Akdeniz’de ölüme gönderildiklerini gördüğünüz anda hangi sözcükleri kullanacağınızı bilemiyorsunuz.
Batı uygarlığının krizi
* Bu noktada, bu kriz -Batı uygarlığının krizi- onları düşününce çok çarpıcı. Bu da beni, radyoda mitingleri sırasında Hitler’in kaba kalabalıklar karşısında saçmalamalarını dinlediğim çocukluk anılarıma götürüyor. Öyle ki bu türün (insan ırkının) gerçekten yaşayabilir olup olmadığını sorguluyorsunuz.
Koronavirüsün oldukça ciddi bir tehlike olduğunu ifade eden Chomsky, “Bunu hafife alamayız. Ama bunun, gelmekte olan daha büyük krizlerin küçük bir kesiti olduğunu hatırlamalıyız. Bugün koronavirüs kadar insan hayatına dokunuyor değiller ama canlı türlerini yaşayamayacak duruma getirecekleri bir noktaya gelecekler ve bu çok uzak bir gelecek değil. Dolayısıyla çözmemiz gereken birçok sorun var; evet, acil olanlar arasında koronavirüs ciddi. Elbette halledilmesi gerekli ve belirmekte olan daha büyük, çok daha büyük olanlar var. Bunun yanında, uygarlık hakkında bir kriz var. Koronavirüsün iyi bir yanının, belki de insanları nasıl bir dünya istediğimiz hakkında düşünmeye itmesi olduğu söylenebilir. Bu duruma götürecek bir dünya mı istiyoruz? Bu krizin kökenleri hakkında düşünmek durumundayız. Neden bir koronavirüs krizi var?’’ diye konuştu.
İlaç şirketleri aşı yerine krem yaptılar
Chomsky devamla şunları söyledi:
* “Sözkonusu olan devasa piyasanın başarısızlığı… Bu, neoliberal vahşiliğin kızıştırdığı piyasaların özü ve derin sosyoekonomik sorunların neoliberaller tarafından şiddetlendirilmesi ile ilgili.
* 15 yıl önce virüsler tanımlanmıştı, aşılar vardı. O dönemde, dünyanın her yanından laboratuvarlar olası bir koronavirüs salgınına yönelik bir koruma sağlamak için çalışabilirlerdi. Bunu niye yapmadılar? Piyasa göstergeleri yanlıştı.
* İlaç şirketleri -kaderimizi özel tiranlıklara devrettik- kamuya hesap vermeyen şirketleri ellerinde tuttular. Bu durumda, büyük ilaç şirketleri söz konusu. Onlar için ise yeni vücut kremi yapmak, insanları nihai bir yıkımdan kurtaracak bir aşı bulmaktan daha kazançlıydı.
* O dönemde, Polio (çocuk felci), çok iyi hatırlıyorum korkunç bir tehditti. Roosevelt yönetimince oluşturulan bir devlet kurumu tarafından Salk aşısının bulunmasıyla sona erdi. Patent yoktu, herkese açıktı. Bu olay, günümüzde de olabilirdi ama neoliberal salgın bunu engelledi. Özel sektörden gelen -tabii burada iktisatçıların da sorumluluğu var- bir ideolojinin altında yaşıyoruz.
* Bu ideoloji, Ronald Reagan’ın şirket efendilerinin eline tutuşturduğu metni ışıl ışıl gülüşü ile okuyarak, “Söz konusu sorun devlet, o zaman devletten kurtulalım” demesiyle simgelenebilir. Yani; “Hadi, kararları, kamuya hesap vermesi mümkün olmayan özel sektör tiranlıklarına bırakalım”.
* Atlantik’in öte kıyısındaki Thatcher ise bireylerin içinde bir şekilde hayatta kalacakları piyasa şeklinde bir topluma doğru yol gösteriyordu, dahası bunun bir alternatifi yoktu. Dünya zenginlerin altında yıllardır eziyet çekiyordu. Şu an işler Salk aşısı dönemindeki gibi doğrudan devlet müdahalesini gerektirecek düzeyde. Ama neoliberal salgından doğan ideolojik nedenlerle bu yol tıkalı. Önemli nokta şu: Söz konusu koronavirüs salgını önlenebilirdi, okunması için tüm bilgiler ortadaydı.
Siyasi sistemlerin ihaneti
* Aslında 2019 Ekimi’nde, salgından hemen önce, ABD ve dünya seviyesinde böyle olası bir salgın için geniş ölçekte bir simülasyon yapıldığı biliniyordu. Hiçbir şey yapılmadı. Dolayısıyla, bu kriz siyasi sistemlerin ihaneti yüzünden daha kötü hale geldi.
* Sahip oldukları bilgiye gereken önemi vermedik. 31 Aralık’ta Çin, Dünya Sağlık Örgütü’nü pnömoni’ye (zatürre) benzer fakat kökeni bilinmez belirtileri olduğu hakkında bilgilendirdi. Bir hafta sonra, bazı Çinli bilim insanları bunun bir koronavirüs olduğunu tespit etti ve daha sonra bunu dizilediler. Bilgilerini de dünya ile paylaştılar. O zamanda, Dünya Sağlık Örgütü’nün raporunu okumaya zahmet edenler, bir koronavirüsün söz konusu olduğunu ve nasıl mücadele edileceğini biliyordu. Herhangi bir şey yaptılar mı? Evet, tabii, bir kısmı yaptı. O bölgedeki ülkeler; Çin, Güney Kore, Tayvan, Singapur, bir şeyler yapmaya başladı. En azından krizin ilk çıkışı anında bunu az çok sınırlamayı başardılar. Avrupa’da da bir ölçüye kadar, bu oldu.
* Almanya ise tam zamanında harekete geçti, liberalizm altında hastane sistemlerine sahipti, fazladan muayene kapasitesi vardı ve fazlasıyla bencil bir şekilde davranma olanağına sahipti; diğerlerine yardım ederek değil en azından kendine makul bir sınırlama sağlayabildi. Diğer ülkeler ise bunu sadece görmezden geldi.
* Bunlardan en kötüsü Birleşik Krallık ve hepsinin en kötüsü de bir gün ortada bir kriz değil sadece grip var diyen, ertesi gün bunun korkunç bir kriz olduğunu söyleyen insanlar tarafından yönetilen Birleşik Devletler.
Neoliberal salgın
* Dünyanın böyle insanların elinde olduğu düşüncesi şok edici. Ama burada vurgulanması gereken nokta, tüm bunların devasa piyasanın çöküşü ile başladığı ve bunun da neoliberal salgın tarafından daha kötü hale getirilen sosyoekonomik düzende çok temel sorunlara işaret ettiği.
* Söylediğim gibi nasıl bir dünyada yaşamak istiyoruz? Eğer bunu atlatabilirsek, önümüzde seçenekler olacak. Bu seçenekler, oldukça otoriter ve zalim devletlerin yerleşmesinden, toplumun özel kazanç yerine insancıl koşullara göre, insan ihtiyaçlarını göz önünde bulundurarak kökten bir şekilde inşasına kadar değişebilir.
Krizin üstesinden nasıl geleceğiz?
Ünlü düşünür, bu krizin üstesinden ancak toplumsal bağların mümkün olan tüm yollar ile yeniden oluşturulması ile gelinebileceğini söylüyor.
Chomsky, “İhtiyacı olanlara yardım ederek, iletişime geçerek, örgütlenmeleri geliştirerek, çözümlemeleri genişleterek, onları çalışır ve harekete geçebilir durumda tutarak, gelecek için planlar yaparak, insanları internet çağında bir şekilde bir araya getirerek, karşılaştıkları sorunlar için danışmak, tartışmak, karar vermek, yüzleşmek ve bunlar üzerine çalışmak gibi yollarla olabilir. Bunlar, yüz yüze olmadan yapılabilir çünkü insanlar için bu iletişim biçimi esas değildir. Bu bir süre devam edebilir, bu yüzden faaliyetlerinizi genişletmenin ve derinleştirmenin yollarını aramalısınız. Bu yapılabilir. Yapılması kolay değil ancak insanlar bundan daha kötü sorunlarla karşılaştı ve üstesinden geldi’’ diyor.
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.