Naci DANACI : Freni Boşalan Kamyon Gibi

Naci DANACI : Freni Boşalan Kamyon Gibi

Naci DANACI : Freni Boşalan Kamyon GibiFreni boşalan bir kamyonun nasıl gittiğini hemen hemen tüm insanlar tahmin eder. Önüne gelen her şeyi...

A+A-

Naci DANACI : Freni Boşalan Kamyon GibiNaci DANACI : Freni Boşalan Kamyon Gibi

Freni boşalan bir kamyonun nasıl gittiğini hemen hemen tüm insanlar tahmin eder. Önüne gelen her şeyi ezer, yok eder, düzler gider. Çünkü aklı başında değildir. Şoförü arabasının eksikliklerini yenilememiştir. Akp de aynı hızla gidiyor. Kendi düşüncesindeki insanları da kamyonun içine almış ortalığı düzleyip gideceğini sanıyorlar. Bunun adı da kendilerine göre demokrasiydi. Yargıtay başsavcısının açmış olduğu kapatma davasını duyunca olanca hızlarıyla yargıya veryansın ettiler. Başka partiler hakkında kapatma davası açılınca da demokrasilerde böyle durumlar olur, demokrasinin gereği ne ise o yapılacaktır diye beyanatlar verdiler. Ülkedeki gelişen olayları hep işlerine geldiği gibi yorumluyorlar. Dürüst davrandıklarını hiç görmedim. Hep takiye hep takiye. Bu çağda partilerin kapatılması hoş bir olay değildir, ama din eksenli şeriatın istediği kuralları uygulayacak bir düzen getirmeye yeltenirseniz, biz % 47 oy aldık, her istediğimizi yaparız zihniyetiyle hareket etmek son derece tehlikelidir. Bu ülkede sadece sizler yaşamıyorsunuz. Farklı dinden, farklı inançtan; alevisi, kürdü, ateisti, ermenisi ve daha birçok etnik grupta insanlar yaşıyor. 6 yıldır iktidardasınız ülkenin acil sorunlarına hangi çözümler ürettiniz? Bu ülkenin tek sorunu sadece türban mı?

Sıkıştığımız zaman çözemediğimiz sorunlarda Avrupa İnsan Hakları Kurumu’na başvururuz. İnsan Hakları Kurumu parti kapatmalara karşıdır. Ama Avusturya’da ırkçı olan Hayder Partisi seçimlerde en çok oy alan partiydi ama iktidar yapılmadı. Nedeni ise; nazi yanlısı ve ırkçı bir parti olması. Onlar uygulamış olduğu sistemde böyle partilere yer olmadığını gösterdiler. Türkiye’de kapatılan Refah Partisi zamanın partilileri tarafından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurdular. Kendilerine haksızlık yapıldığını, parti kapatmanın demokrasi zedeleyeceğini ima ederek dava açtılar. Dava sonucunda, “böyle bir partinin kapatılması doğrudur” yönünde karar çıktı. Sonuç bildirgesinde de şöyle yazıyordu: “düzen için tehlikelidir, din eksenli bir yapı oluşturmak suçtur”. Aynı hazin sonuç Akp’yi de bekliyor gibi. Dünyada eşi benzeri görülmeyen böyle bir örnek gösterebilir misiniz? Önce ülkeniz hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne dava açacaksınız, daha sonra ülkenizi temsilen dışişleri bakanı olacaksınız, o yetmeyecekmiş gibi bir de cumhurbaşkanı olacaksınız bu ülkeye. Takiyyeci anlayışın bu ülkede demokrasi yoktur diye söylenmeye hiç hakkı yoktur. Son gelişmelere baktığımızda demokrasinin takiyyeci anlayışa hizmet ettiğini söylemek müğmkün. Neden mi? Her şeyi rahatlıkla söyleyebiliyorlar ve en üst düzeyde ülke yönetimlerinde görev alıyorlar (cumhurbaşkanı seçimi dönemi hatırlanmalı). Demokrasi mücadelesi verenler ise sürünüyor. İktidara geldiğinizde o kamyonun içine çoğulcu bir anlayışla doldursaydınız ve bu ülkenin farklılıklarını zenginlik saysaydınız o kamyonun freni boşalmayacaktı. İyi bir atasözü vardır: ”keskin sirke küpüne zarar verir.” Parti kapatmalar çözüm mü? Bana göre çözüm değil. Her kapatılan parti başka bir partiyi doğurur. Ak olacağına pak olur. 1950 yılından beri ülkeyi hep sağ iktidarlar yönetti. Sol çok az bir dönem görev yaptı. Ara da bir koalisyonla da iktidara geldiler ama ellerini, kollarını ve beyinlerini bağladılar. Parti kapatmalar, darbeler günümüzde insanlar için umut oldu. Sonuç ortada; 50 yıldır ne çözüldü, nereye geldik? Daha hala partilerin kapanmasını ve darbelerin olmasını istiyor olmamız aynı yerde durduğumuzu gösteriyor. Ekonomik olarak düşük, eğitim, sağlık sorunlarımız diz boyu. Yapılması gereken siyasi partiler yasası, seçim yasası ve tüm toplumun görüşünü alarak her inançtan her etnik grupların haklarını gözeterek bir anayasa düzenlemesi yapılarak bir parça düzlüğe çıkılacağına inanıyorum. 

İMF’nin girmiş olduğu ülkelerin hiçbirinde başarı yoktur. Para politikalarımız IMF’nin elindedir. Parasının yönlendirilmesi başkasının elinde olan bir ülke başarılı olabilir mi? Onun için IMF’nin ülkemizden kovulması gerekir. Borcumuzun belirlenip ödememiz için belli bir ödeme planı yapılarak bir daha bu ülkeye ayak basmaması için talimat verilmesi gerekir. Bunlar yapıldığı taktirde 20-25 yılda kendi benliğimizi kazanabiliriz. Aksi taktirde bu çalkantılı durumdan hiçbir zaman kurtulamayız. Böyle politikaları da hangi siyasi güç yapar? Bu ülkeyi 50 yıldır yöneten düzen partilerinin de yapacağına inanmıyorum. Daha bir de çıkıp “bu işi benden iyi yapacak babayiğit göremiyorum” deyip böbürlenmelerine mi yanalım. 

İMF ve uluslar arası sermaye güçleri ne ise; doğru tavrını ancak bu ülkenin iç dinamiğiyle gelişecek olan demokrasi güçlerinin tavır koyabileceğini bilmemiz gerekiyor. Bu sorunları aşacak olan emeği, demokrasiyi, barışı, birliği savunan güçlerin birlik mücadelesi ile dünya deneyimleriyle görmekteyiz.

Padişah ülkeye ferman vermiş: ”benim eşeğimi kim konuşturursa onu sarayımda ömür boyu besleyeceğim” demiş. Garibanın biri bunu duymuş. Ben bu işi yaparım deyip padişahın huzuruna çıkmış. Padişah sormuş “nasıl yaparsın?”, “insan beş yılda konuşur ben de eşeği on yılda konuştururum” demiş. Padişah kabul etmiş “git hanımını ve eşyalarını al gel” demiş. Eve gider hanımına söyler. Hanımı itiraz eder “herif sen kafayı mı bozdun, hiç eşek konuşur mu?” “hanım ben de biliyorum konuşmayacağını. Gidelim on yıl sarayda yaşayalım. On yıl içinde ya eşek ölür ya biz ölürüz ya da padişah ölür” demiş. Ülkenin düzelmesi eşeğin konuşmasına bağlı gibi geliyor. 

Son yıllarda ülkenin önemli kurumlarına atanan görevlilerin uygulamalarını gözlemlediğimizde ise freni boşalmış kamyona benzetiyorum.

Naci Danacı / Hacıbektaş
Alevi Haber - 3 Nisan 2008

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.