Mithat SANCAR : Bir Daha Asla!
Mithat SANCAR : Bir Daha Asla! Bir acının daha yıldönümünden geçiyoruz; Maraş katliamının yıldönümünden. Üzerinden...
Mithat SANCAR : Bir Daha Asla!
Bir acının daha yıldönümünden geçiyoruz; Maraş katliamının yıldönümünden. Üzerinden 29 yıl geçmiş. 16 yaşındaydım, liseyi bitimek üzereydim o vakitler. Katliam haberleri ve vahşet görüntüleri, pek çok insan gibi benim de yüreğime, kara saplı kör bir bıçak gibi saplandı. Ve hâlâ orada duruyor o lanet olası bıçak ve hâlâ kanıyor bu yara. Çünkü, kamusal hatırlamanın ve tanımanın konusu haline getirilmedi bu acılar. Çünkü kamusal yası tutulmadı yitirdiklerimizin. Çünkü hesaplaşıl-madı, sınırsız şiddetin ve gözü dönmüş nefretin kaynaklarıyla; bu kaynakları besleyen kültür unsurlarıyla; bu kültürü koruyup kollayan yönetim zihniyetiyle; bu zihniyeti öldürme pratiğine dönüştüren iktidar siniz-miyle. Çünkü, işletilmedi cellatlardan cinayetlerinin hesabını soracak medeniyet mekanizmaları. Aksine unutturulmak istendi her şey; diğer büyük acılarımız gibi.
Unutma kültürü, geçmişteki utançların üstünü örtmeye ayarlanmış yüzkarası bir kültürdür; bir utançtır insanlık adına. Ama gelin görün ki, bu utançla yüzleşmek yerine, bu utançtan kurtulmak için çaba harcayanlar suçlanıyor bu ülkede. Bu tutumun son hazin temsilcisi, Reha Çamuroğlu, bakın ne diyor, Madımak'ın müzeye dönüştürülmesi taleplerine karşı: "Acılarımızı hatırlamaya niçin bu kadar meraklıyız, anlamıyorum."
Nasıl anlatalım size sayın Çamuroğlu, hangi tarihten, hangi toplumdan örnekler verelim anlayabilmeniz için? Belki Adorno'nun şu sözü size bir şey ifade eder: "Unutmak, kurbanları bir kez daha kurban etmektir." Mesela, Almanya'da Nazilerin işlediği soykırım ve insanlık suçlarına dair hatırlama çalışmalarının, katledilen Yahudiler ve diğer insanlar için anıtlar dikilmesinin amacını özetleyen şu şiar, beyninizin ve yüreğinizin başka bir şekilde işlemesine yardımcı olabilir belki: "Bir daha asla!"
Latin Amerika'nın çeşitli ülkelerinde askerî diktatörlüklerin başvurduğu zulüm pratikleriyle hesaplaşma mücadelelerinin de parolasıydı, "bir daha asla!" İnsanlar "bir daha asla" böyle acılara maruz kalmasınlar ve kendi toplumlarının yüzleri "bir daha asla" böyle utançlarla kararmasın diye uğraştılar bu insanlar yıllarca ve hâlâ sürdürüyorlar bu çabaları.
Güney Afrika'da "Hakikat Komisyonu" bu nedenle kuruldu. Bu Komisyonun genel sekreterliğini yapan Martin Coetze, Komisyonun çalışmalarına "hakikat acıtır, ama susmak öldürür" şiarının yön verdiğini belirtir ve ekler: "Biz sadece hakikatin uzlaşmaya giden yolu açacağına inandık. Ağır insan hakları ihlallerinin mağdurlarının eksiksiz hakikate dair bir hakları olduklarına inanıyoruz. Demokrasiyi kolektif bir yalan üzerine inşa etmek istemedik."
Evet, sayın Çamuroğlu, hakikati istiyoruz; kolektif yalan, inkâr ve unutma üzerine demokratik bir sistem kurulamayacağını, hatta bir "toplum" bile olunamayacağını bildiğimiz için.
Güney Afrika'da dönemin Adalet Bakanı Dullah Omar da, böyle bir komisyona neden gerek duyulduğunu şu sözlerle açıklıyordu: "Geçmişle yüzleşecek kadar cesur olmadığımız sürece, geleceğin meydan okumalarıyla asla yüzleşemeyiz. İnsan haklarına ve insan onuruna saygıya dayalı bir topluma ulaşmak için ciddi şekilde çalışmaya koyulmadığımız sürece, geleceğimiz ulaşılamaz kalacaktır."
Burada kastedilen, geçmişin sadece bilinmesi değil; tanınması, teslim ve kabul edilmesidir. Çünkü ancak resmen tanınma suretiyle hakikat kamusal bilincin bir unsuru haline gelir Bu tanımayı gerçekleştirmenin en etkili yolu, kamusal hatırlama faaliyetleridir; anıtlar dikmek, müzeler kurmak gibi.
Bakın sayın Çamuroğlu, 1950'lerin ve 1960'ların Almanyası'nda Nazi zihniyetinin hâlâ etkili olmasını nasıl açıklıyor Adorno: "Bütün bunlar, Nazi dönemindeki toplumsal güç ilişkilerini ve o sistemi taşıyan işlevsel elitleri geri getirmeye yönelik kapsamlı bir sürecin sonuçlarıdır. Faşizmin hâlâ yaşıyor olması, geçmişin işlenmesinin bugüne kadar başarılamamış ve soğuk unutuşa dönüşmüş olması, faşizmi olgunlaştıran nesnel toplumsal şartların hala geçerli olmasından ileri gelmektedir." Bu sözleri tersinden okursanız, şu anlama ulaşırsınız: Nazi döneminin zihinsel ve kurumsal egemenliği, ancak geçmişle samimi ve kapsamlı bir hesaplaşmayla aşılabilir.
Evet, hatırlama taleplerinin amacı, acılardan zevk almak değildir sayın Çamuroğlu; başkalarının iddia ettiği üzere, öfkeyi canlandırıp intikam histerisine dönüştürmek de değildir. Unutmaya karşı anıtlar dikilmesini istemek, Sivas valisinin sandığı gibi, toplumu bölmez; aksine, acıların böldüğü topluluğun medenî bir toplum olma yolunda olgunlaşmasına yardımcı olur. Aslında, çok hazin bir itiraf, çok da tehlikeli bir iddiayı da içeriyor valinin bu sözleri. Sivas katliamını yapanların, toplumun bir bölümünü kayıtsız şartsız temsil ettiğini; toplumun bu bölümünün o katliamı yapanların zihniyet dünyasıyla ve vahşice eylemleriyle özdeşleştiğini iddia etmek anlamına da gelmiyor mu sizce bu sözler?
Reha Çamuroğlu ve onun gibi, acıların hatırlanmasına ve hatırlatılmasına karşı çıkanlar; geçmişle hesaplaşma taleplerinden rahatsız olanlar; niyetleri ne olursa olsun, aslında mazlumlara ve mağdurlara "acılara alışmalarını telkin ediyorlar. Unutma kültürünü sürdürmek isteyenler, "bir daha asla" şiarına karşı, "gerekirse her zaman" tehdidinin canlı kalmasını teşvik ediyorlar.
Ama onlara cevabımızı, insanlığın zulme karşı mücadele birikiminden damıtıp haykıracağız: Bir daha asla! Özgürlüğe, eşitliğe ve kardeşliğe olan inancımızla işleyeceğiz "tarihin tüylerini tersine fıçalama" çabamızı. Ve şiirlerle, türkülerle besleyeceğiz umudumuzu, öreceğiz sözümüzü:
Ama acılara alışılmaz
Bir şeyler var değişecek
Bir şeyler var değiştirmemiz
Gereken önce
Acılardan başlanacak
Sen türkülerimi söyle ve
Gülümse küçüğüm
Umudun ırmağıyla yeşerecek
Hasretin bozkırları
Mithat Sancar
<!--
var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';
var path = 'hr' + 'ef' + '=';
var addy17154 = 'Mithat.Sancar' + '@';
addy17154 = addy17154 + 'law' + '.' + 'ankara' + '.' + 'edu' + '.' + 'tr';
var addy_text17154 = 'Mithat.Sancar' + '@' + 'law' + '.' + 'ankara' + '.' + 'edu' + '.' + 'tr';
( '' );
17154 );
( '' );
//-->n
<!--
( '' );
//-->
<!--
( '' );
//-->
BİRGÜN - 24 Aralık 2007
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.