Mezhepçilik ve askeriyenin bağışıklık sistemi!
Mezhepçilik ve askeriyenin bağışıklık sistemi!Avni ÖZGÜREL / RadikalMezhepçilik meselesi ilk kez 28 Şubat sürecinde gündeme...
Mezhepçilik ve askeriyenin bağışıklık sistemi!
Avni ÖZGÜREL / Radikal
Mezhepçilik meselesi ilk kez 28 Şubat sürecinde gündeme geldi ve büyük ölçüde perdelense de o dönemde sağda-solda dillendirilmeye başlandı... Ancak sızlanan Refah Partisi ve ona yakın çevreler olunca konuyu önemseyen, söylenenlere fazla kulak asan olmadı... Sürecin rütbeli kahramanları ve Batı Çalışma Grubu namıyla ünlenen büronun siyasi iktidar karşısında takındığı tavır ise, endazeyi kaçırdıklarına inanlar tarafından bile gerek silahlı kuvvetler tabanında gerekse basında ve kamuoyunda Atatürkçülük/laiklik hassasiyetiyle değerlendirildi. Nihayet yargı erkinin üst katlarında da tablo beş aşağı beş yukarı aynıydı...
Asker ve yargı bürokrasisine mezhepçilik mikrobunun girdiği, kimi birimlerin sınav, atama, seçim, terfi, emeklilik kararlarında bu ölçünün hâkim olmaya başladığı, gözle görülür, alçak
sesle de olsa ifade edilir olmuştu.
28 Şubat sürecinde belirleyici olan ve süreci şekillendiren grubun asker kanadı kritik makamlarda görev yapan kişilerden oluşsa ve fiiliyatta etkin olsa da sayıca önemsenecek boyutta değildi. Öyle sanıyorum ki gerçek manada kadrolaşma 1997 sonrası başladı... Ve hiç şüphe yok ki bu süreçte Genelkurmay Başkanlığı’na gelen Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu, Org. Hilmi Özkök ve Org. Yaşar Büyükanıt meselenin vardığı boyut konusunda bilgilendikten sonra aşama aşama gerçekleştirilecek radikal bir tasfiye kararını oluşturmaya yöneldiler. Üç komutan da görevi Org. İlker Başbuğ’a devrederken gerek direnç odaklarının adresi gerekse direncin ulaşacağı boyutun yıpratıcı vasfının herhalde farkındaydılar.
Askerlik mesleği ve yargıçlık açısından bakıldığında iki mesleğin ‘Şeytan Üçgeni’ belli: Irkçılık, mezhepçilik ve para!.. Ve bu üç unsur içinde kişinin ruh dünyasını kalıplayan, inanç temelli mezhep taassubunun ordu dahil çözemeyeceği, çökertemeyeceği yapı yok... İslam ve Osmanlı tarihi bu açıdan örnek olaylarla dolu; keza Avrupa tarihi de. Bugün Ortadoğu’da İslam ülkelerinin içinde bulundukları duruma bakıldığında da yaşanan sıkıntıların sebepleri arasında mezhep taassubunun yer aldığını görmemek imkânsız.
Bu durumu, 28 Şubat döneminde gerçekte geleneksel İslam inancına bağlı kişiler olmakla birlikte, laiklik ve Atatürkçülük gayretiyle, mezhepçi duygularla hareket eden kadrolara yaklaşıp onlarla taktik planda kalacağını düşündükleri işbirliğine giden çekirdeğin yol açtığı sonuç olarak görmek mümkün. Dolayısıyla ortaya çıkan yapının metastas yapma özelliğine sahip mezhepçilik karşısında bağışıklık sisteminin kodlarında boşluk olan bünyeyi tahribe yöneldiğine hükmetmek de.
Sonuç olarak, yıllar boyu biriktirip taşma noktasına getirdiğimiz kokuşmuş sorunlardan yayılan toz ve pis kokunun zihinleri karıştırdığı ortamda her şeyi Ergenekon sepetine atıp onun içinde mütalea etmek hatasından kultulmamız lazım... Pek çok mesele belki biribiriyle iltisaklı ama aynı değil.
Mezhepçilik meselesi Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün kurumları için varlık yokluk seviyesinde öneme sahip. Demokrasinin inşasında ayak bağı olmayacak, adaletin tesisinde hukukun dışında ölçü tanımayan yargıya ne derece ihtiyacımız varsa, askerlik mesleğini icrada tarihinin ve yasaların çerçevelediği profesyonelliğinin dışında saiklerle hareket etmeyen bir orduya da o kadar ihtiyacımız var. Türkiye’nin bulunduğu coğrafyada siyaseten inşa etmeye çalıştığı vizyon ve izlediği dış politikanın hedefine varmasının siyasi istikrar dışındaki tek şartı, ordusunun gerek insani yetenekler gerekse teknolojik açıdan dünyanın en güçlüleri seviyesinde olması... Bu ortamda tereddüt doğuran kimi ifadeleri bir yana bırakıp Org. Başbuğ ve silahlı kuvvetlerin komuta kademesinin demokratikleşmenin hayati öneminin idraki içinde hareket ettiğini görmemek bence haksızlık. Ülkeye olduğu kadar kendisine de sıkıntı veren sebepleri ortadan kaldıran bir ordu, şüphe yok ki uluslar arası siyasetin hayal olmaktan çıkarttığı vizyonun dayanağı olarak gerek kendi halkına gerekse bölge halklarına güven verecektir.
AVNİ ÖZGÜREL
Radikal - 30.12.2009
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.