Laik ve demokratik Türkiye
Laik ve demokratik TürkiyeENDER İMREK / EvrenselAKP hükümeti ‘Açılım üstüne açılım’ yapıyor.‘Alevi...
Laik ve demokratik Türkiye
ENDER İMREK / Evrensel
AKP hükümeti ‘Açılım üstüne açılım’ yapıyor.
‘Alevi Açılımı’ ve ‘Kürt Açılımı’ ağızlarından düşmüyor.
İnsan takip etmekte zorlanıyor!
Ancak açılımların hemen tümü fiyasko ilke sonuçlanıyor. Çözüm yerine; oyalama, karalama, bölüp parçalama, nifak tohumları ekme, eğme bükme ve çığırından çıkarmadan başka bir gelişme olmuyor. AKP kadar sorunları gündeme getirip, kendi çıkarlarına uygun bir hal yolu bulmaya cesaretli başka bir siyasi oluşum görülmedi. Bu bakımdan AKP’yi cesaretinden dolayı kutlamak gerek!
Mesela bir kaç yıldan bu yana sözü edilen ‘Alevi Açılımı’ndan henüz bir şey çıkmış değil. Alevi yurttaşlarımızı rahatlatan hiç bir gelişme söz konusu olmadı. İnançlar üzerindeki baskı, dini ticarileştirme çabalarında bir değişim olmadı. Diyanetin inançları devlet kalıplarına sokarak resmileştirmesi durumunda da bir değişiklik yapılmadı. Dün ‘laik devlet’ adına işi kotaranlarla bu günkü AKP arasındaki farkı da biliyoruz. 12 Eylül Anayasası ve 24. madde hâlâ yerinde duruyor. Okullarda din dersi zorunlu olmaktan çıkarılmadı. AİHM’in verdiği kararların gereği de yapılmıyor. Alevilerin üzerindeki baskı ve ayrımcılık dinmiş, inançlar eşit ve özgür bir statüye kavuşmuş değil.
AKP ‘kendine Alevilik’ peşinde koşuyor. İnançları ticarete döküyor. Reha Çamuroğlu gibi inancı, kültürü ve düşünceyi, ikbale devşirme peşinde olanların üzerinden Alevi çalıştayları yaparak bir yere varacağını sanıyor.
AKP, Alevilerin özgür iradeleriyle kurup geliştirdiği demokratik kurumları, halk nezdinde itibar sahibi kişileri ve esas olarak da milyonlarca Alevi yurttaşı muhatap almak, Alevilerin yıllardır dile getirdikleri taleplere çözüm bulmak yerine, kendisinin tayin ettiği ‘muhataplar’ ile iş kotarmayı yeğliyor. Bir avuç çıkarcı ile birlikte yüz yıllardır acı çektirilen Alevi yurttaşların sorununu halledeceğini sanıyor.
Tüm olup bitene bakınca, AKP’nin cambazlık peşinde olduğunu söylemek mümkün. AKP Hükümeti ‘Okus pokus’ yaparak, Alevi yurttaşların gözünü boyayacağını, halkı kandırabileceğini ve sorunları halledebileceğini umuyor. Böylece milyonları etkileyen bir inancı, bir yaşam tarzını ve felsefeyi kendi kalıplarına döküp şekil verebileceğini düşünüyor.
AKP, hâlâ sorunun özünü anlamazlıktan geliyor. Oysa sorunun özü inançlar üzerindeki baskıların ve asimilasyon politikalarının son bulmasıdır. Hiç bir inancın, bir diğeri üzerinde bir imtiyaza sahip olmamasıdır. Dayatma ve yasaklardan, ayrımcılıktan, eğip bükmekten vazgeçilmesidir. Her şeyden önce her inanca saygı gösterilmesidir.
Dahası devletin inançlara aynı uzaklıkta olmasıdır. Din işleri için Diyanet Başkanlığı’na bir kaç bakanlığın bütçesini aşan paralar ayırmamaktır. Dini siyasetin ticareti haline getirmemektir. Devletin, yüz binden fazla din görevlisi, hastanelerden çok cami inşası ile uğraşmamasıdır. Ancak AKP buna yanaşmıyor.
AKP Kürt sorununda da aynı dümen, aynı tezgah peşinde. Son haftalarda süren tartışmalar bunu bir kez daha gösterdi. İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın 29 Temmuz Çarşamba günü yaptığı basın toplantısı da bunu gösterdi.
AKP Hükümeti sorunun özüne inmek yerine demagoji yapmayı, beklenti yaratmayı uygun buluyor. Kürt sorunu gibi kan ve şiddetin devam ettiği, çatışmaların yaşandığı, cenazelerin analara teslim edildiği bir süreci bile ciddi olarak ele alıp çözmek yerine adeta top sektiriyor.
Hükümet hala Kürt sorununu ‘terör sorunu’ olmaktan ibaret görüyor. ‘Kürt Açılımı’nda daha önce ‘benim 70 kadar Kürt milletvekilim var’ diyerek efelenmesine rağmen Diyarbakır milletvekili İhsan Aslan’ın bir açıklaması üzerine ‘Söz ola kese başı’ diyerek, icabında kafa koparmaktan çekinmeyeceğini ortaya koydu. 40 bin insanın hayatını kaybettiği bir savaşa çözüm bulmak yerine PKK’yi bitirme mantığı ile hareket eden bir AKP ile karşı karşıyayız. Sorunun özünün bir halkın eşitlik ve özgürlükler sorunu olduğunu görmek ve anlamak istemiyor.
9. Munzur Doğa ve Kültür Festivali vesilesiyle Dersim’de bulunuyoruz. Hükümetin bakanının ‘Açılım müjdesi’ verdiği günün ertesinde yine araçların durdurulması, kimliklerin toplanması, araçların sağa çekilmesi, GBT kontrolleri ve yol boylarındaki askeri araçların eşliğinde Dersim’e girdik.
Ancak Sezen Aksu’nun Mikail Aslan ile Kürtçe düeti, hayatın akışının başka türlü ilerlediğini gösterdi. Dersim halkı gerçekten laik ve demokratik bir Türkiye istediğini on binler olarak ortaya koydu. On binlerle birlikte ‘Operasyonlar dursun, barış ve diyalogun yolu açılsın diye haykırdık. On binler Munzur’a vurulmak istenen kelepçeye karşı, Munzur Vadisi 1. derece SİT alanı ilan edilsin diyerek iradelerini ortaya koydular.
Alevi inancına mensup Kürt yurttaşlarımızın yaşadığı bir bölge olan Dersim, her iki sorundan da yıllarca büyük acılar yaşadı. AKP gerçekten bir şey yapmak istiyorsa, Dersim halkına kulak vermelidir. Zira gerçekten laik ve demokratik Türkiye’nin yolu Dersim halkının talepleriyle bir kez daha dile getirilmiş oldu.
ENDER İMREK
<!--
var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';
var path = 'hr' + 'ef' + '=';
var addy48232 = 'enderimrek' + '@';
addy48232 = addy48232 + 'hotmail' + '.' + 'com';
var addy_text48232 = 'enderimrek' + '@' + 'hotmail' + '.' + 'com';
( '' );
48232 );
( '' );
//-->n
<!--
( '' );
//-->
<!--
( '' );
//-->
EVRENSEL - 01.08.2009
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.