'Kutlu Doğum Haftası' MEB genelgesinde
'Kutlu Doğum Haftası' MEB genelgesindeKürşat Bumin / Yeni Şafak (...) Bu ülkenin resmi okullarına, adı ne olursa olsun hiçbir din...
'Kutlu Doğum Haftası' MEB genelgesinde
Kürşat Bumin / Yeni Şafak
(...) Bu ülkenin resmi okullarına, adı ne olursa olsun hiçbir din ya da ideolojinin "morali-ahlakı" genelgelerle dayatılmamalıdır...
'Tüm Kuruluşların Belirli Gün ve Haftaları" başlığı altındaki listenin sonunda şu hatırlatma yer alıyor: "Sarı satırlar, Milli Eğitim Bakanlığı Eylül 2005 Tarih ve 2576 Sayılı Tebliğiler Dergisinde Yayınlanan Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim ve Ortaöğretim Kurumları Sosyal Etkinlikler Yönetmeliği Çerçevesinde İlköğretim ve Ortaöğretim Kurumlarında Kullanılacak Belirli Gün ve Haftalar Çizelgesinde Yer Alanları Göstermektedir."
Sözünü ettiğim "liste"de ne kadar da çok "gün ve hafta" yer alıyor... 200'ye yakın gün ve hafta var. Yani bir bakıma, Hırıstiyan dünyanın her günü bir "aziz"in adıyla anmasını hatırlatan bir tablo ile karşı karşıyayız.
Milli Eğitim Bakanlı Tebliğler Dergisi'nde yayımlanan ilk ve ortaöğretim kurumlarında "kutlanacak gün ve haftalar"a bakacak olursak, doğrusu bu liste de bayağı kabarık. Hani nerdeyse, bu okullardaki öğretim süresinin tamamını alıp götürecek bir liste bu...
Hemen herkesin okul yıllarından hatırladığı bu gün ve haftaların tamamını sıralayacak değilim. Birkaç "hafta" örneğiyle yetinebiliriz:
"Enerji Tasarrufu Haftası", "Girişimcilik Haftası"(?), "Türk Dünyası ve Toplulukları Haftası"(?), "Bilişim Haftası", "Trafik ve Yardım Haftası", "Ahilik Kültür Haftası" (?), "Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası" (???) vesaire...
MEB'in ilk ve ortaöğretim kurumlarında "kutlanmasını" istediği bu listeye geçen hafta, 7 Nisan tarihli bir genelgeyle yeni bir "hafta" daha eklenmiş.
Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu imzalı genelgede önce bu yıl uygulanmaya başlanan "Değerler Eğitimi" (?) hatırlatıldıktan sonra, günler ve haftalar listesine dahil edilen yeni "hafta"dan şöyle söz ediliyor: "Öğrencilerimize, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'in temel insani özelliklerinden olan 'merhamet duygusu'nun güzelliğini yaşatmanın yollarını kazandırmalıyız. Diyanet İşleri Başkanlığı'nca kutlanan 'Kutlu Doğum Haftası'nda bu yıl merhamet temasının öne çıkarılması kararlaştırılmıştır. Haftanın önemi dikkate alınarak sevgi, saygı ve merhamet duygusunu ön plana çıkaran ve ekte yer alan etkinliklere örgün ve yaygın eğitim kurumlarında yer verilmesi için gereğini rica ederim."
Genelgeyle ilgili haberleri aldığım gazete, genelgede sözü edilen "etkinlikler" hakkında verdiği bilgiler içinden bazıları şöyle:
"...Peygamber efendimiz Hz. Muhammed'in eğitim anlayışını konu alan konferans ve seminerlerin düzenlenmesi, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'in evimizde misafir olduğu düşünülerek buna göre etkinlik çalışmaları yaptırılabilir."
(MEB genelgesinin ikinci "etkinlik" örneği hakkında çok daha açıklayıcı bilgi vermesi gerekmez miydi?)
Şimdi bir adım daha ilerleyip soralım: "Kutlu Doğum Haftası"nın bir bakanlık genelgesiyle ilk ve ortaöğretim kurumlarında "kutlama" günleri arasına sokulması yerinde bir karar mıdır?
Gecikmeden ikinci adımda cevabımı vereyim: Yerinde bir karar değildir.
Bu cevabımın bazı okuyucularımın canını sıktığını tahmin edebiliyorum. Ama isterseniz acele etmeden, konuyu biraz daha etraflıca gözden geçirerek değerlendirmeye çalışalım.
Bileniniz çoktur: "Kutlu Doğum Haftası", çok yakın dönemde icat edilmiş bir "hafta"dır. Doğum yılı 1989'dur. İslam âleminin hicri takvim çerçevesinde "Mevlid Kandili" olarak kutladığı bir gün, bu tarihte Diyanet İşleri Başkanlığı ve Diyanet Vakfı tarafından miladi takvime aktarılmıştır. Hem de ne zorluklarla! Çünkü söz konusu "hafta" için önce 20-26 Nisan ve 16-22 Nisan tarihleri tespit edilmişken, sonunda bugün için de geçerli olan 14-20 Nisan tarihlerinde karar kılınmıştır. (Bu değişikliğin arkasında yatan nedeni tahmin etmek zor olmasa gerek.)
"Kutlu Doğum Haftası"nın icadı eskiden olduğu gibi bugün de dindar Müslüman kesimden bazı şahsiyetler tarafından eleştirilmektedir. Bu eleştirilerde "Mevlid Kandili"nin tek başına yettiği söylenmektedir. Ayrıca hafta dolayısıyla yapılan bazı "etkinlikler" de eleştiri konusu olmaktadır. Mesela bir hocaefendi, bu haftanın eğlence ve (hatta!) yağlı güreş müsabakaları ile "kutlanması"nı son derece uygunsuz bulmaktadır. (Önceki gece televizyon ekranında da önümüze gelen Diyarbakır'daki "Kutlu Doğum Haftası" gösterileri gibi. İzleyenler vardır mutlaka; şehir stadında bir ilahiye "horon"la eşlik edenler az değildi!)
Üçüncü adımı da şimdi atalım: Türkiye Cumhuriyeti "laik" bir devlet yapısına sahip. Cumhuriyetin bu ilkesinin nasıl bir şey olduğunu hatırlatmaya gerek yok, çünkü üzerinde çok yazılıp çizildi. Ancak biz yine de şunu unutmamalıyız: Bu ülkenin resmi okullarına, adı ne olursa olsun hiçbir din ya da ideolojinin "morali-ahlakı" genelgelerle dayatılmamalıdır. Hatırlıyorsunuzdur, çünkü hakkında çok yazılıp çizildi: "Laiklik"in doğru anlamıyla anlaşıldığı ve uygulandığı bir ülkede devlet resmi okullarında "laik ahlak"ı da dayatamaz. 7 Nisan tarihli genelgede söz edilen "merhamet" gibi erdemlerin işlenmesinin okullarda tabii ki yeri vardır. Ama bu ve benzer erdemler de yine bu çerçeve içinde, yani her türlü ideolojik ve dini referanstan azade biçimde işlenmelidir. Bazı okurlarım burada da şu itirazı dile getiriyor olabilirler: "İyi ama Okullarımız bir 'ideoloji'nin esiri değil mi?" Evet doğru bir tespit bu; ama bunun çaresi o ideolojinin aşıladığı "ahlak"ın yerini bir dinin vazettiği ahlaka terk etmesi değil ki...
Bağlayacak olursak: Ak Parti Hükümeti'nin özellikle dış basın tarafından ısrarla "İslami hükümet" olarak takdim edilmesinin yanlış ve gülünç bir bakış açısının ürünü olduğuna bu köşede kim bilir kaç kere değindim. Çünkü bu Ak Parti hükümetlerinin hiçbir dönemde "siyaseti" dinden hareketle biçimlendirmeye yönelik tek bir uygulaması ile karşılaşmamıştık. İşte yasalar ortada... Ama yazının konusu olan 7 Nisan tarihli genelge, etrafında çok büyük gürültü koparılacak türden olmasa da, bugüne kadar karşılaştığımız uygulamalardan farklıymış gibi duruyor. Ne gereği vardı? Asıl amaç dini inanca ilişkin "Kutlu Doğum" ve benzeri hafta ve günlerin toplum tarafından hür biçimde kutlanmasının sağlanması değil miydi? Ama tabii, "resmi okullar"a uğramadan...
Kürşat Bumin
<!--
var prefix = 'ma' + 'il' + 'to';
var path = 'hr' + 'ef' + '=';
var addy95320 = 'kbumin' + '@';
addy95320 = addy95320 + 'yenisafak' + '.' + 'com' + '.' + 'tr';
var addy_text95320 = 'kbumin' + '@' + 'yenisafak' + '.' + 'com' + '.' + 'tr';
( '' );
95320 );
( '' );
//-->n
<!--
( '' );
//-->
<!--
( '' );
//-->
Yeni Şafak - 18 Nisan 2011 Pazartesi
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.